Duhân

الدُّخَانِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Hâ mîm.
  2. Andolsun her şeyi açıklayan Kur´ân´a.
  3. Şüphe yok ki biz onu, kutlu bir gecede indirdik, şüphe yok ki biz, insanları korkuturuz.
  4. O gecede ayrılır, takdîr edilir her hükmolunan iş.
  5. Bir iş ki katımızdan hükmolunur, şüphe yok ki biz göndermişizdir.
  6. Rahmet olarak Rabbinden; şüphe yok ki o, duyar, bilir.
  7. Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin. Adamakıllı inanır, iyice bilirseniz.
  8. Yoktur ondan başka tapacak, diriltir ve öldürür; Rabbinizdir ve Rabbi-dir gelip geçen atalarınızın.
  9. Hayır, onlar şüphe içindedir, alay edip dururlar.
  10. Artık gözetle gökyüzünden apaçık, gözle görünür bir dumanın geleceği günü.
  11. Bütün insanlara yayılır, budur elemli azap.
  12. Rabbimiz, bizden azâbı, gider, şüphe yok ki inandık biz.
  13. Siz neredesiniz, öğüt alma nerede ve andolsun ki onlara, her şeyi açıklayan bir Peygamber geldi de.
  14. Sonra yüz çevirdiler ondan ve kendisine birşeyler öğretilmiş delinin biri dediler.
  15. Şüphe yok ki birazcık gidereceğiz azâbı, fakat gene şüphe yok ki kâfirliğe döneceksiniz.
  16. O gün pek şiddetli bir sûrette tutar, cezâlandırırız, şüphe yok ki öc alırız biz.
  17. Ve andolsun ki onlardan önce Firavun´un kavmini de sınamıştık ve onlara güzel huylu bir peygamber gelmişti de.
  18. Allah´ın kullarını demişti, bana teslîm edin, şüphe yok ki ben, emin bir peygamberim size.
  19. Ve Allah´a karşı yücelik satmaya kalkışmayın; şüphe yok ki ben size, apaçık bir delil getirdim.
  20. Ve şüphe yok ki ben Rabbime ve Rabbinize sığınırım beni taşlayıp öldürmenizden.
  21. Bana inanmıyorsanız bırakın tek başıma beni.
  22. Derken Rabbine duâ edip şüphe yok ki bunlar demişti, mücrim bir topluluk.
  23. Artık kullarımla geceleyin yola düş, şüphe yok ki ardınızdan geleceklerdir.
  24. Deniz açılmışken öylece bırak, şüphe yok, onlar bir ordudur ki boğulacak.
  25. Nice bahçeler terkettiler ve nice akarsular.
  26. Ve tarlalar ve güzelim meclisler.
  27. Ve bol-bol yeyip geçindikleri nice nîmetler.
  28. Böyle işte ve onları mîras verdik bir başka topluluğa.
  29. Derken ne gök ağladı onlara, ne yer ve mühlet de verilmedi onlara.
  30. Ve andolsun ki İsrailoğullarını aşağılatıcı bir azaptan kurtardık.
  31. Firavun´dan; şüphe yok ki o haddi aşanlardan yücelik satan, ululanan biriydi.
  32. Ve andolsun ki İsrailoğullarını, bilerek bütün âlemlerden üstün olmak üzere seçtik.
  33. Ve onlara, apaçık nîmetleri muhtevi deliller verdik.
  34. Gerçekten de şunlar elbette derler ki.
  35. İlk ölümümüzden başka ölüm yok bize ve biz, tekrar dirilmeyiz de.
  36. Doğru söylüyorsanız getirin babalarımızı bize.
  37. Bunlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tubba´ kavmiyle onlardan öncekiler mi? Helâk ettik onları, şüphe yok ki mücrimlerdi onlar.
  38. Ve biz gökleri ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri eğlence için, boşu-boşuna yaratmadık.
  39. Biz onları, ancak gerçek olarak yarattık ve fakat çoğu bilmez.
  40. Ayrılma günü, gerçekten de hepsinin muayyen bir günüdür.
  41. O gün dostun dosta faydası olmaz ve onlar, bir yardım da görmezler.
  42. Ancak Allah kime acırsa o başka; şüphe yok ki odur üstün ve rahîm.
  43. Şüphe yok ki zakkum ağacı.
  44. Suçluların yemeğidir.
  45. Erimiş bakıra, kurşuna benzer, karınlarda kaynar.
  46. Kaynar su gibi.
  47. Tutun onu da sürüyün koca cehennemin ta ortasına.
  48. Sonra da dökün kaynar suyu azâb olarak tepesine.
  49. Tat, şüphe yok ki sen üstündün, kerem sâhibiydin.
  50. Gerçekten de buydu şüphe ettiğiniz.
  51. Şüphe yok ki çekinenler, emîn bir makamdadır.
  52. Cennetlerde ve akarsuların kıyılarında.
  53. İnce ve kalın ipekliler giyerler, karşı-karşıya otururlar.
  54. Böyle işte ve onları evlendiririz iri gözlü hûrilerle.
  55. Orada emin bir halde her çeşit meyvelar isterler.
  56. İlk ölümden başka ölüm tatmazlar orada ve onları korur koca cehennemin azâbından.
  57. Rabbinden bir lütuf ve ihsân olarak; budur o büyük kurtuluşun, murâda erişin ta kendisi.
  58. Gerçekten de öğüt alsınlar diye Kur´ân´ı senin dilinle indirdik, okuyuşunu da kolaylaştırdık.
  59. Artık gözetle, bekle; şüphe yok ki onlar da gözetlemedeler, beklemedeler.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Hâ. Mîm.
  2. Apaçık olan Kitab´a andolsun ki,
  3. Biz onu (Kur´an´ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.
  4. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir.
  5. (Yani) katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz, peygamberler göndermekteyiz.
  6. Senin Rabb´inin acıması gereği olarak (gönderdiğimiz elçilere o gece emirlerimizi bir bir açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu o işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  8. O´ndan başka ilâh yoktur. (Her şeyi O) diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
  9. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
  10. Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle.
  11. Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır.
  12. (İşte o zaman insanlar:) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz (derler).
  13. Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
  14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğretilmiş bir deli! dediler.
  15. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
  16. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.
  17. Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun´un kavmini de imtihan etmiştik. Onlara şerefli bir elçi geldi. (Şöyle diyerek)
  18. Allah´ın kulları! Bana gelin! Çünkü ben size (gönderilmiş) güvenilir bir resûlüm
  19. Allah´a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.
  20. Ben, beni taşlamanızdan, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah´a sığındım.
  21. Eğer bana inanmazsanız, hiç değilse yanımdan uzaklaşın.
  22. Bunun üzerine Musa: Bunlar suç işleyen bir toplumdur, diye Rabbine arzetti.
  23. Allah, O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz, buyurdu.
  24. Denizi açık halde bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
  25. Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler,
  26. ekinler, güzel konaklar.
  27. Ve zevkü sefa sürdükleri nice nimetler!
  28. İşte böylece biz de onları başka bir topluma miras bıraktık.
  29. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
  30. Andolsun biz, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık.
  31. Yani Firavun´dan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerdendi.
  32. Andolsun biz İsrailoğullarına, bilerek, (kendi zamanlarında) âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.
  33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan işaretler verdik.
  34. Onlar (müşrikler) diyorlar ki:
  35. İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz.
  36. Doğru söylüyorsanız, atalarımızı getirin.
  37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba´ kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler.
  38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
  39. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
  40. Şüphesiz (hakkı bâtıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.
  41. O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.
  42. Ancak Allah´ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O, üstündür, merhametlidir.
  43. Şüphesiz zakkum ağacı,
  44. Günahkârların yemeğidir.
  45. O, karınlarda maden eriyiği kaynar.
  46. Sıcak suyun kaynaması gibi.
  47. (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!
  48. Sonra başına azap olarak kaynar su dökün!
  49. (Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin!
  50. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
  51. Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar.
  52. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
  53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
  54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.
  55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
  56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).
  57. (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.
  58. Biz onu (Kur´an´ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
  59. (Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Ha, Mim.
  2. Apaçık Kitab´a andolsun;
  3. Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten Biz uyaranlarız.
  4. Ki onda (o gecede) her hikmetli iş ayrılır.
  5. Katımız´dan bir emir ile; doğrusu Biz, (insanlara elçi) gönderenleriz.
  6. Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  8. O´ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
  9. Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar.
  10. Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
  11. (Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azaptır.
  12. "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."
  13. Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
  14. Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir."
  15. Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.
  16. Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette Biz intikam alacağız.
  17. Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun´un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti;
  18. "Allah´ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim" (demişti).
  19. "Allah´a karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık, bir delil getiriyorum."
  20. "Ve doğrusu ben, sizin taşa tutmanızdan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allah)a sığındım."
  21. "Eğer bana inanmıyorsanız, bu durumda benden kopup-ayrılın."
  22. Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti.
  23. (Allah da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi).
  24. "Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü suda boğulacak bir ordudur."
  25. Onlar nice bahçeler ve pınarlar terk etmişlerdi;
  26. (Nice) Ekinler, güzel konaklar,
  27. Ve içlerinde ´sevinç ve mutluluk içinde´ yaşadıkları nimetler,
  28. İşte böyle; Biz bunları başka bir kavme miras olarak verdik.
  29. Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi.
  30. Andolsun, Biz İsrailoğulları´nı o alçaltıcı azaptan kurtardık.
  31. Firavun´dan. Çünkü, o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.
  32. Andolsun, Biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık.
  33. Ve onlara, her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik.
  34. Muhakkak, bunlar da diyorlar ki:
  35. "(Bütün herşey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip-kaldırılacak değiliz."
  36. "Eğer doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım."
  37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba´ kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu-günahkardı.
  38. Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık.
  39. Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
  40. Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir.
  41. O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez.
  42. Ancak Allah´ın rahmet ettiği başka. Şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir.
  43. Doğrusu, o zakkum ağacı;
  44. Günahkar olanın yemeğidir.
  45. Pota gibi; karınlarda kaynar-durur;
  46. Kaynar-suyun kaynaması gibi.
  47. "Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin."
  48. "Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;"
  49. "(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun."
  50. "Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir."
  51. Muttakilere gelince; muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar.
  52. Cennetlerde ve pınarlarda,
  53. Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar).
  54. İşte böyle; ve Biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  55. Orda, güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar;
  56. Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük ´mutluluk ve kurtuluş´ budur.
  58. Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur´an´ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
  59. Öyleyse sen gözleyip-bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Hâ, Mîm.
  2. (Haram ile helâli açıklayan, ifadesi) parlak Kitab= Kur’an hakkı için:
  3. Gerçekten biz, onu, mübarek bir gecede (Kadir gecesinde) indirdik. Çünkü biz, (Kur’an’ın hükümleri ile) korkutanız.
  4. Her hikmetli iş o mübarek gecede ayırd edilir, (rızık, ecel, iyi ve şerden ibaret bütün işler Kadir gecesinde yazılır).
  5. Bu, (hikmetimizin gereği olan) tarafımızdan bir iştir. Çünkü biz peygambere göndereniz.
  6. Peygamberi kitabla gönderişimiz de, senin Rabbinden bir rahmettir, nimettir. Gerçekten O, Semî’dir= bütün söylenenleri işitir, Alîm’dir= her hali bilir.
  7. O, göklerin ve yerin ve bütün aralarındakinin Rabbidir. (Ey Mekke’liler, göklerin ve yerin Rabbi Allah olduğuna) eğer gerçekten inanıyorsanız, (biliniz ki, Hz. Muhammed s.a.v. da peygamberidir).
  8. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur; hem diriltir, hem öldürür. Hem sizin Rabbinizdir, hem de evvelki atalarınızın Rabbi...
  9. Fakat onlar, bir şüphe içinde oynuyorlar, (yakînen Allah’a ve Peygambere inanmıyorlar, eğleniyorlar).
  10. O halde (Ey Rasûlüm), semanın aşikâre bir duman (kıtlık ve açlık) getireceği (azab) gününü gözle.
  11. Öyle bir duman ki, bütün insanları saracaktır. Bu acıklı bir azabdır.
  12. (Onlar şöyle diyecekler): “- Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı kaldır; çünkü biz müminleriz.”
  13. Onlar için düşünmek, ibret almak nerede? Doğrusu kendilerine apaçık anlatan bir Peygamber geldi de,
  14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: “- (Bu peygamberlik iddia eden) öğretilmiştir, mecnundur.”
  15. Biz o (vaadettiğimiz açlıktan ibaret) azabı biraz kaldıracağız. Fakat siz yine (küfre) döneceksiniz.
  16. (Kıyamette veya Bedir’de onları) büyük bir şiddetle kavrıyacağımız gün, şüphesiz biz intikam alırız.
  17. Celâlim hakkı için, onlardan (Kureyş’den) önce Firavun’un, kavmini imtihan ettik. Onlara da çok şerefli bir peygamber gelmişti.
  18. Şöyle desin diye: “- Allah’ın kullarını bana bırakın; çünkü ben size güvenilir bir Peygamberim.
  19. Ve Allah’a karşı baş kaldırmayın; çünkü ben size açık bir bürhanla (peygamberliğime delâlet eden mucizelerle) geliyorum.
  20. Biliniz ki, ben, sizin beni taşlamanızdan (döğüp öldürmenizden) Rabbime ve Rabbinize sığınırım.
  21. Eğer bana iman etmezseniz (peygamberliğimi tasdik etmezseniz), benden ayrılın, çekilin.”
  22. Sonra Mûsa Rabbine şöyle dua etti: “- (Ey Rabbim, bu müşriklere müstahak oldukları cezayı ver; çünkü) bunlar günahkâr bir kavimdir.”
  23. (Hak Tealâ buyurdu ki): “-Hemen kullarımı geceleyin yürüt; çünkü siz (iman etmiyen Firavun ve askerleri tarafından) takib edileceksiniz.
  24. Denizi de (karşı yakaya geçtikten sonra, sana açılan yolu da kapamayıp) açık bırak; çünkü onlar (açık görecekleri bu yola girip) bir ordu halinde boğulmuş olacaklardır.”
  25. (Firavun ve ordusu boğulduktan sonra) geriye neler bırakmışlardı! Ne bahçeler, ne kaynaklar...
  26. Ne çiftlikler, ne güzel konaklar...
  27. İçinde zevk sürdükleri ne nimet ve refah...
  28. İşte bize isyan edenlere böyle yaparız. Onların mülklerini başka bir kavme miras bıraktık.
  29. Nihayet (Firavun ve kavminin) üzerlerine ne gök ağladı, ne yer; ne de (azap bakımından) geciktirildiler.
  30. Gerçekten İsraîloğullarını kurtarmıştık o zilletli azabdan:
  31. Firavun’dan (esaretinden ve oğullarının öldürülmesinden). Çünkü o azgın müsriflerdendi, (şirke varanlardandı).
  32. Celâlim hakkı için, biz İsraîloğullarına, bildiğimiz gibi, âlemlerin üstünde hayır vermiştik.
  33. Ve onlara (denizin açılması, bıldırcın ve kudret helvası gibi) alâmetlerden öylesini vermiştik ki, onda büyük bir nimet vardı.
  34. Fakat (Ey Rasûlüm, senin kavmin olan) şunlar diyorlar ki:
  35. “-İlk ölümümüzden başka bir şey yok; ve biz yeniden diriltilecek değiliz.
  36. (Ey öldükten sonra dirileceğimize inananlar) eğer doğru iseniz haydi getirin babalarımızı... (onları diriltin de, dirilmenin hak olduğunu bize haber versinler).”
  37. (Ey Rasûlüm, kuvvet ve şiddet bakımından) senin kavmin mi hayırlı, yoksa (etbaı çok) Tübba’ın kavmi ve onlardan evvelkiler mi? Hep onları helâk ettik çünkü günahkâr idiler.
  38. Biz göklerle yeri ve aralarındakileri, eğlence ve boşuna iş yapanlar olarak yaratmadık.
  39. Ancak bunları (iman ve itaatı gerektiren) hak için yarattık; fakat onların, (Mekke kâfirlerinin) çoğu bilmezler.
  40. (Kıyamette haklı ile haksızın ayırd edileceği) o fâsıl günü, (kendilerine azab vaad edilen) bütün insanların azab vaktidir.
  41. O gün dost, dostdan hiç bir şeyi (azabı) engelliyemez ve kendilerine yardım da olunmaz.
  42. Ancak Allah’ın merhamet ettiği kimseler böyle değil. (Bunlar birbirlerine şefaat eden müminlerdir). Çünkü O Azîz’dir= kâfirlerden intikam alır, Rahîm’dir= müminlere merhamet eder.
  43. Gerçekten (cehennemdeki) o Zakkûm ağacı,
  44. Kâfir olanın yemeğidir.
  45. Maden tortusu gibi karınlarında kaynar;
  46. Kaynar suyun kaynaması gibi...
  47. (Allah, cehennemdeki vazifeli meleklere o kâfir için şöyle buyurur): Onu yakalayın da sürükleyib cehennemin ortasına atın.
  48. Sonra da başının üstüne o kaynar su azabından dökün.
  49. (Sonra ona şöyle deyin): Tad bakalım, çünkü sen, (zannınca kavminin arasında) çok şerefli ve çok iyi bir kimse idin!...
  50. İşte bu azab, sizin (dünyada) şübhe edip durduğunuz şeydir.
  51. Muhakkak ki, takva sahibi olanlar (her türlü kederden) emin bir yerde.
  52. Bahçelerde ve pınarların başındadırlar.
  53. Sündüs ve İstebrak’dan (ibaret işlemeli ve kalın) elbiseler giyerek karşı karşıya gelirler.
  54. İşte müminlerin cennetteki yeri böyledir. Hem onları iri gözlü Hûri’lerle de eşlendirdik.
  55. Orada emin oldukları halde, her türlü yemişi isterler ve getirtirler.
  56. Orada, ilk ölümden (dünyadaki ölümden) başka ölüm tadmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
  57. (Bütün bunlar, kendilerine) Rabbinden bir kerem ve ihsan olarak verilmiştir. İşte bu en büyük kurtuluş ve saadettir.
  58. Biz Kur’an’ı senin dilinle indirib onu (okuyuşunu) kolaylaştırdık; olur ki anlar ve öğüd alırlar.
  59. Artık (onların helâkini) bekle; çünkü onlar (senin helâkini) bekliyorlar.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Ha, Mim.
  2. (2-3) Apacik olan Kitap´a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Dogrusu Biz, insanlari uyarmaktayiz.
  3. (2-3) Apacik olan Kitap´a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Dogrusu Biz, insanlari uyarmaktayiz.
  4. (4-7) Katimizdan bir buyrukla, her hikmetli ise o gecede hukmedilir. Dogrusu Biz oteden beri peygamberler gondermekteyiz. Eger kesin olarak inanirsaniz bilin ki, bu senin Rabbinden, goklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin Rabbinden bir rahmettir. O, isitendir, bilendir.
  5. (4-7) Katimizdan bir buyrukla, her hikmetli ise o gecede hukmedilir. Dogrusu Biz oteden beri peygamberler gondermekteyiz. Eger kesin olarak inanirsaniz bilin ki, bu senin Rabbinden, goklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin Rabbinden bir rahmettir. O, isitendir, bilendir.
  6. (4-7) Katimizdan bir buyrukla, her hikmetli ise o gecede hukmedilir. Dogrusu Biz oteden beri peygamberler gondermekteyiz. Eger kesin olarak inanirsaniz bilin ki, bu senin Rabbinden, goklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin Rabbinden bir rahmettir. O, isitendir, bilendir.
  7. (4-7) Katimizdan bir buyrukla, her hikmetli ise o gecede hukmedilir. Dogrusu Biz oteden beri peygamberler gondermekteyiz. Eger kesin olarak inanirsaniz bilin ki, bu senin Rabbinden, goklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin Rabbinden bir rahmettir. O, isitendir, bilendir.
  8. O´ndan baska tanri yoktur; diriltir ve oldurur. Sizin de Rabbiniz onceki babalarinizin da Rabbidir.
  9. Ama inkarcilar, dirilmekten suphededirler, bunu eglenceye alirlar.
  10. (10-11) GOgun, insanlari buruyecek ve gozle gorulecek bir duman cikaracagi gunu bekle; bu, can yakan bir azabdir.
  11. (10-11) GOgun, insanlari buruyecek ve gozle gorulecek bir duman cikaracagi gunu bekle; bu, can yakan bir azabdir.
  12. Insanlar: «Rabbimiz! Bu azabi bizden kaldir; dogrusu artik biz inananlariz» derler.
  13. (13-14) Nerde onlarda ogut almak? Kendilerine gercegi aciklayan bir peygamber gelmisti ve ondan yuz cevirmisler, «Belletilmis bir deli» demislerdi.
  14. (13-14) Nerde onlarda ogut almak? Kendilerine gercegi aciklayan bir peygamber gelmisti ve ondan yuz cevirmisler, «Belletilmis bir deli» demislerdi.
  15. N/A
  16. Onlari carptikca carpacagimiz gun ocumuzu suphesiz aliriz.
  17. And olsun ki, onlardan once, Firavun milletini denemistik. Onlara gelen degerli bir peygamber demisti ki:
  18. «Ey Allah´in kullari! Bana gelin, dogrusu ben size gonderilmis guvenilir bir elciyim.»
  19. «Allah´a karsi ustun gelmeye kalkismayin; dogrusu ben size apacik bir delil getirdim.»
  20. «eni taslamanizdan oturu, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a sigindim.»
  21. «ana inanmazsaniz, basimdan cekilin.»
  22. Bunlar, suclu bir millet oldugu icin, Rabbine yardim etmesi icin yalvardi.
  23. Allah da soyle buyurdu: «Kullarimi geceleyin yola cikar; suphesiz takip olunacaksiniz.»
  24. «enizi sakin iken geride birak, dogrusu onlar suda bogulacak bir ordudur.»
  25. (25-27) Orada nice bahceler, pinarlar, ekinler, guzel konaklar, eglenip durduklari nimetler birakmislardi.
  26. (25-27) Orada nice bahceler, pinarlar, ekinler, guzel konaklar, eglenip durduklari nimetler birakmislardi.
  27. (25-27) Orada nice bahceler, pinarlar, ekinler, guzel konaklar, eglenip durduklari nimetler birakmislardi.
  28. Bu boyledir; onlari baska bir millete miras biraktik.
  29. Gok ve yer, onlar icin gozyasi dokmedi, onlar erteye birakilmamislardi. *
  30. (30-31) And olsun ki, Israilogullarini, azgin bir zorba olan Firavun´un alcaltici azabindan kurtardik.
  31. (30-31) And olsun ki, Israilogullarini, azgin bir zorba olan Firavun´un alcaltici azabindan kurtardik.
  32. And olsun ki, onlarin durumunu bilerek dunyalarin uzerinde seckin kildik.
  33. Onlarin, her birinde acikca bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.
  34. (34-36) Dogrusu inkarcilar, «Olum bir defadir, tekrar diriltilmeyecegiz. Eger dogru sozlu iseniz bize babalarimizi getirsenize» derler.
  35. (34-36) Dogrusu inkarcilar, «Olum bir defadir, tekrar diriltilmeyecegiz. Eger dogru sozlu iseniz bize babalarimizi getirsenize» derler.
  36. (34-36) Dogrusu inkarcilar, «Olum bir defadir, tekrar diriltilmeyecegiz. Eger dogru sozlu iseniz bize babalarimizi getirsenize» derler.
  37. Bunlar mi daha ustun yoksa Tubba milleti ve onlardan oncekiler mi? Onlari yok etmisizdir, cunku onlar suclu idiler.
  38. Biz gokleri, yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari oyun olsun diye yaratmadik.
  39. Biz onlari, ancak ve ancak gerektigi gibi yarattik, ama insanlarin cogu bilmezler.
  40. Dogrusu hukum gunu hepsinin bir arada bulunacagi gundur.
  41. O gun, dostun dosta hicbir faydasi olmaz, yardim da gormezler.
  42. Yalniz, Allah´in merhamet ettigi kimseler bunlarin disindadir. O, suphesiz gucludur, merhametlidir. *
  43. (43-46) Dogrusu gunahkarlarin yiyecegi Zakkum agacidir; karinlarda suyun kaynamasi gibi kaynayan, erimis maden gibidir.
  44. (43-46) Dogrusu gunahkarlarin yiyecegi Zakkum agacidir; karinlarda suyun kaynamasi gibi kaynayan, erimis maden gibidir.
  45. (43-46) Dogrusu gunahkarlarin yiyecegi Zakkum agacidir; karinlarda suyun kaynamasi gibi kaynayan, erimis maden gibidir.
  46. (43-46) Dogrusu gunahkarlarin yiyecegi Zakkum agacidir; karinlarda suyun kaynamasi gibi kaynayan, erimis maden gibidir.
  47. (47-50) «ucluyu yakalayin, cehennemin ortasina surukleyin, sonra basina azap olarak kaynar su dokun» denir, sonra ona: «Tad bakalim, hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin. Iste bu, suphelenip durdugunuz seydir» denir.
  48. (47-50) «ucluyu yakalayin, cehennemin ortasina surukleyin, sonra basina azap olarak kaynar su dokun» denir, sonra ona: «Tad bakalim, hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin. Iste bu, suphelenip durdugunuz seydir» denir.
  49. (47-50) «ucluyu yakalayin, cehennemin ortasina surukleyin, sonra basina azap olarak kaynar su dokun» denir, sonra ona: «Tad bakalim, hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin. Iste bu, suphelenip durdugunuz seydir» denir.
  50. (47-50) «ucluyu yakalayin, cehennemin ortasina surukleyin, sonra basina azap olarak kaynar su dokun» denir, sonra ona: «Tad bakalim, hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin. Iste bu, suphelenip durdugunuz seydir» denir.
  51. (51-52) Allah´a karsi gelmekten sakinmis olanlar ise, guvenli bir yerde, bahcelerde ve pinar baslarindadirlar.
  52. (51-52) Allah´a karsi gelmekten sakinmis olanlar ise, guvenli bir yerde, bahcelerde ve pinar baslarindadirlar.
  53. Ince ipekten ve parlak atlastan giyinerek karsilikli otururlar.
  54. Bu boyledir; onlari iri siyah gozlu hurilerle eslendiririz. ?
  55. Orada, guven icinde olarak her yemisi isteyebilirler.
  56. (56-57) Orada, ilk olumden baska bir olum tatmazlar. Rabbin lutfuyla onlari cehennem azabindan korumustur. Iste buyuk kurtulus budur.
  57. (56-57) Orada, ilk olumden baska bir olum tatmazlar. Rabbin lutfuyla onlari cehennem azabindan korumustur. Iste buyuk kurtulus budur.
  58. (58-59) Biz, ogut alirlar diye, Kuran´i senin dilinde indirerek kolayca anlasilmasini sagladik. Sen bekle, onlar da beklemektedirler. *
  59. (58-59) Biz, ogut alirlar diye, Kuran´i senin dilinde indirerek kolayca anlasilmasini sagladik. Sen bekle, onlar da beklemektedirler. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Hâ-Mîm.
  2. Açık ve açıklayıcı olan Kitab´a and olsun ki,
  3. Biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz ki biz, (haktan yüzçevirenleri) uyaranlarız.
  4. (4-5-6) O gecede her hikmetli iş, katımızdan bir emirle ayrılır, ayırd edilir. Rabbından bir rahmet olarak, hakikat biz, peygamberler göndermekteyiz. Şüphesiz ki O, işitendir, bilendir.
  5. (4-5-6) O gecede her hikmetli iş, katımızdan bir emirle ayrılır, ayırd edilir. Rabbından bir rahmet olarak, hakikat biz, peygamberler göndermekteyiz. Şüphesiz ki O, işitendir, bilendir.
  6. (4-5-6) O gecede her hikmetli iş, katımızdan bir emirle ayrılır, ayırd edilir. Rabbından bir rahmet olarak, hakikat biz, peygamberler göndermekteyiz. Şüphesiz ki O, işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesiniikle bilip inanıyorsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbıdır.
  8. O´ndan başka (hakiki) tanrı yoktur, ancak O vardır. Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, önceki babalarınızın da Rabbıdır.
  9. Fakat onlar (o inkarcı sapıklar) şüphe içinde (Kur´ân´ı) alaya alıp (Onunla) eğlenmekteler.
  10. (10-11) (Ey Peygamber!) Artık göğün, insanları saracağı bir dumanla geleceği günü gözetle. Bu elem verici bir azâbdır.
  11. (10-11) (Ey Peygamber!) Artık göğün, insanları saracağı bir dumanla geleceği günü gözetle. Bu elem verici bir azâbdır.
  12. Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; çünkü elbette biz imân edenler olacağız.
  13. (13-14) Onların düşünüp ibret alması nerede ? Gerçekten kendilerine (Hakk´ı) açıklayan bir peygamber geldiği halde onlar O´ndan yüzçevirdiler de «öğretilmiş bir deli» dediler.
  14. (13-14) Onların düşünüp ibret alması nerede ? Gerçekten kendilerine (Hakk´ı) açıklayan bir peygamber geldiği halde onlar O´ndan yüzçevirdiler de «öğretilmiş bir deli» dediler.
  15. Biz, azabı elbette sizden biraz kaldıracağız ama siz (yine de inkâr ve kötülüğe) döneceksiniz.
  16. Büyük bir hışımla yakalayıp sıkacağımız gün, elbette intikam alacağız.
  17. (17-18) And olsun ki, bunlardan önce Fir´avn milletini çetin bir sınavdan geçirmiştik. Onlara çok saygıdeğer bir peygamber gelmişti de, «Allah´ın kullarını bana teslîm edin! Çünkü ben şüpheniz olmasın ki size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim.»
  18. (17-18) And olsun ki, bunlardan önce Fir´avn milletini çetin bir sınavdan geçirmiştik. Onlara çok saygıdeğer bir peygamber gelmişti de, «Allah´ın kullarını bana teslîm edin! Çünkü ben şüpheniz olmasın ki size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim.»
  19. Ve sakın Allah´a karşı kendinizi yüksek görmeyin. Şüphesiz ki ben size çok açık bir belgeyi, inandırıcı delili getirdim.
  20. Hem beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbınız (olan Allah)´a sığındım.
  21. Eğer bana inanmıyorsanız, beni yalnız başıma bırakıp çekilin.
  22. Sonra da Rabbına, «bunlar suçlu günahkâr bir millettir,» diye duâ etti.
  23. Bunun üzerine (Allah ona:) «Kullarımı gecenin bir bölümünde yola çıkarıp götür. Şüpheniz olmasın ki takip olunacaksınız.
  24. Denizi (geçtikten sonra) sakin ve (yol verir şekilde) açık bırak. Onlar elbette boğulacak bir ordudur.
  25. (25-26-27) Geride nice bahçeleri, pınarları, ekinleri, şerefli konakları ve içinde zevk u safa sürdükleri nimetleri bıraktılar.
  26. (25-26-27) Geride nice bahçeleri, pınarları, ekinleri, şerefli konakları ve içinde zevk u safa sürdükleri nimetleri bıraktılar.
  27. (25-26-27) Geride nice bahçeleri, pınarları, ekinleri, şerefli konakları ve içinde zevk u safa sürdükleri nimetleri bıraktılar.
  28. Evet bu böyledir. O nimetleri başka bir millete mîras bıraktık.
  29. Üzerlerine ne gök ağladı, ne de yer... Onlara artık mühlet de ve rilmedi.
  30. (30-31) And olsun ki, biz, İsrail oğulları´nı horlayıcı aşağılayıcı olan o azâbdan, Fir´avn(ın zulüm ve haksızlığın)dan kurtardık. Şüphesiz ki o, ölçüyü kaçıranların, aşırı gidenlerin kendini yüksekte göreni (başkalarına tepeden bakanı) idi.
  31. (30-31) And olsun ki, biz, İsrail oğulları´nı horlayıcı aşağılayıcı olan o azâbdan, Fir´avn(ın zulüm ve haksızlığın)dan kurtardık. Şüphesiz ki o, ölçüyü kaçıranların, aşırı gidenlerin kendini yüksekte göreni (başkalarına tepeden bakanı) idi.
  32. And olsun ki, İsrail oğulları´ nın durumunu bilerek onları Dünya milletlerinin üzerine seçip tercih ettik.
  33. Onlara öylesine açık belgeler, mu´cizeler verdik ki, herbirinde hem açık nîmet ve bereket, hem de imtihan vardı.
  34. (34-35) Şüphesiz bunlar (inkarcı sapıklar) diyorlar ki: Ancak bizim ilk ölümümüz var, ötesi yoktur ve biz yeniden dirilip kaldırılacak da değiliz.
  35. (34-35) Şüphesiz bunlar (inkarcı sapıklar) diyorlar ki: Ancak bizim ilk ölümümüz var, ötesi yoktur ve biz yeniden dirilip kaldırılacak da değiliz.
  36. Eğer doğrulardan iseniz, haydi bize (ölen) babalarımızı getirin.
  37. Bunlar mı daha iyi, yoksa T u b b â´ milleti ve onlardan önce gelenler mi ? Onları yok ettik. Çünkü onlar cidden suçlu günahkârlar idiler.
  38. Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri oyun ve oyuncak olsun diye boş ve anlamsız yaratmadık.
  39. Biz, ikisini de ancak hakk ile yarattık, ne var ki onların çoğu bilmezler.
  40. Şüphesiz ki O, (mü´min ile kâfirin, hakk ile bâtılın, doğru ile eğrinin birbirinden) ayırd edileceği gün, hepsinin belirlenmiş (biraraya getirilip toplanma) vaktidir.
  41. O gün, dost dosttan herhangi bir şeyi savıp yararlı olamaz ve yardım da göremezler.
  42. Ancak, Allah´ın kendi rahmetine lâyık gördüğü kimse müstesna.. Şüphesiz ki, O, çok güçlü, çok üstün ve çok merhametlidir.
  43. (43-44) Hakikat, Zakkum ağacı, günah ve vebal taşıyanın yiyeceğidir.
  44. (43-44) Hakikat, Zakkum ağacı, günah ve vebal taşıyanın yiyeceğidir.
  45. (45-46) Pota misali, kaynar su gibi karınlarında kaynar.
  46. (45-46) Pota misali, kaynar su gibi karınlarında kaynar.
  47. Onu yakalayın da Cehennem´in ortasına sürükleyin.
  48. Sonra da başının üstüne kaynar su azabı dökün.
  49. (Azabı) tad ! (İddiana göre) üstündün, güçlüydün, saygıdeğerdin.
  50. Elbette bu, hakkında şüphe edip durduğunuz şeydir.
  51. (51-52) Şüphesiz ki, (Allah´tan) korkup (küfür, azgınlık ve sapıklıktan) sakınanlar, güvenli makamdadırlar, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
  52. (51-52) Şüphesiz ki, (Allah´tan) korkup (küfür, azgınlık ve sapıklıktan) sakınanlar, güvenli makamdadırlar, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
  53. Zarif yumuşak ipekten, ince ve kalın atlastan giyinirler ve karşılıklı otururlar.
  54. Evet bu böyledir. Ve biz onları iri-siyah gözlü hurilerle evlendiririz.
  55. Orada tam bir güven içinde her türlü meyveden isteyebilirler.
  56. İlk ölümden sonra artık orada ölümü tadmazlar. (Allah) onları Cehennem azabından korumuştur.
  57. Rabbından geniş lütuf, bol ihsan olarak bu, büyük kurtuluştur.
  58. Biz O´nu (Kur´ân´ı) iyi düşünüp anlasınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.
  59. O halde bekle, onlar da bekliyorlar.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Hâ Mîm.
  2. (2-3) Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.
  3. (2-3) Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.
  4. (4-7) Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  5. (4-7) Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  6. (4-7) Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  7. (4-7) Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  8. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
  9. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
  10. Göğün açık bir duman getireceği günü bekle.
  11. (O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.
  12. İnsanlar, “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler.
  13. Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.
  14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!” dediler.
  15. Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski hâlinize döneceksiniz.
  16. Onları o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız.
  17. Andolsun, onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ) gelmişti.
  18. O, şöyle demişti: “Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.”
  19. “Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.”
  20. “Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım.”
  21. “Bana inanmadınızsa benden uzak durun.”
  22. Sonra Mûsâ, Rabbine, “Bunlar günahkâr bir toplumdur” diye seslendi.
  23. Allah da şöyle dedi: “O hâlde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.”
  24. “Denizi açık hâlde bırak.” Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
  25. Onlar geride nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.
  26. Nice ekinler, nice güzel konaklar!
  27. Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!
  28. İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık.
  29. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
  30. (30-31) Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.
  31. (30-31) Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.
  32. Andolsun, onları, bir bilgi üzerine (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.
  33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan mûcizeler verdik.
  34. (34-35) Bunlar (müşrikler) diyorlar ki: “İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek değiliz.”
  35. (34-35) Bunlar (müşrikler) diyorlar ki: “İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek değiliz.”
  36. “Eğer doğru söyleyenler iseniz atalarımızı getirin.”
  37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba’ kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları helâk ettik. Çünkü onlar suçlu kimselerdi.
  38. Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık.
  39. Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
  40. Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır.
  41. O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
  42. Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir.
  43. (43-44) Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.
  44. (43-44) Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.
  45. (45-46) O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.
  46. (45-46) O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.
  47. (Allah, görevli meleklere şöyle der:) “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.”
  48. “Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.”
  49. (Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?”
  50. “İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!”
  51. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler.
  52. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
  53. İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar.
  54. İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  55. Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler.
  56. Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah, onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Bunlar, Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır.
  58. (Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
  59. Artık sen (onların başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Hâ. Mîm.
  2. (2-3) Apaçık olan Kitab´a andolsun ki, biz onu (Kur´an´ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.
  3. (2-3) Apaçık olan Kitab´a andolsun ki, biz onu (Kur´an´ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.
  4. (4-6) Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Çünkü biz, Rabbinin bir rahmeti olarak peygamberler göndermekteyiz. O işitendir, bilendir.
  5. (4-6) Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Çünkü biz, Rabbinin bir rahmeti olarak peygamberler göndermekteyiz. O işitendir, bilendir.
  6. (4-6) Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Çünkü biz, Rabbinin bir rahmeti olarak peygamberler göndermekteyiz. O işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  8. O´ndan başka ilâh yoktur. (Her şeyi O) diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
  9. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
  10. (10-11) Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır.
  11. (10-11) Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır.
  12. (İşte o zaman insanlar:) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz (derler).
  13. Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
  14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğretilmiş bir deli! dediler.
  15. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
  16. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.
  17. (17-18) Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun´un kavmini de imtihan etmiştik. Onlara: Allah´ın kulları! Bana gelin! Çünkü ben size (gönderilmiş) güvenilir bir resûlüm diye (davette bulunan) şerefli bir elçi gelmişti.
  18. (17-18) Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun´un kavmini de imtihan etmiştik. Onlara: Allah´ın kulları! Bana gelin! Çünkü ben size (gönderilmiş) güvenilir bir resûlüm diye (davette bulunan) şerefli bir elçi gelmişti.
  19. Allah´a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.
  20. Ben, beni taşlamanızdan, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah´a sığındım.
  21. Eğer bana inanmazsanız, hiç değilse yanımdan uzaklaşın.
  22. Bunun üzerine Musa: Bunlar suç işleyen bir toplumdur, diye Rabbine arzetti.
  23. Allah, O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz, buyurdu.
  24. Denizi açık halde bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
  25. (25-27) Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
  26. (25-27) Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
  27. (25-27) Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
  28. İşte böylece biz de onları başka bir topluma miras bıraktık.
  29. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
  30. Andolsun biz, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık.
  31. Yani Firavun´dan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerdendi.
  32. Andolsun biz İsrailoğullarına, bilerek, (kendi zamanlarında) âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.
  33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan işaretler verdik.
  34. (34-36) Onlar (müşrikler) diyorlar ki: İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız, atalarımızı getirin.
  35. (34-36) Onlar (müşrikler) diyorlar ki: İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız, atalarımızı getirin.
  36. (34-36) Onlar (müşrikler) diyorlar ki: İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız, atalarımızı getirin.
  37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba´ kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler.
  38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
  39. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
  40. Şüphesiz (hakkı bâtıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.
  41. O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.
  42. Ancak Allah´ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O, üstündür, merhametlidir.
  43. (43-44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.
  44. (43-44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.
  45. (45-46) O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar.
  46. (45-46) O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar.
  47. (47-50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
  48. (47-50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
  49. (47-50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
  50. (47-50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
  51. (51-53) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
  52. (51-53) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
  53. (51-53) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
  54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.
  55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
  56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).
  57. (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.
  58. Biz onu (Kur´an´ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
  59. (Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ha, Mim.
  2. Apaçık Kitab hakkı için,
  3. Biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik; çünkü Biz uyarıcı gönderiyorduk.
  4. Bir gece ki, her hikmetli iş onda ayırt edilir.
  5. Tarafımızdan (gelen) emir; çünkü Biz peygamber gönderiyorduk,
  6. Rabbinden bir rahmet olarak; gerçekten O öyle işiten, öyle bilendir.
  7. O, göklerin, yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir, kesin inanıyorsanız.
  8. O´ndan başka tanrı yoktur. Hem diriltir, hem de öldürür; hem sizin Rabbiniz, hem de önceki atalarınızın Rabbidir.
  9. Fakat onlar şüphe içinde oynuyorlar.
  10. O halde o göğün açık bir duman ile geleceği günü gözetle
  11. ki insanları saracaktır; bu acı bir azaptır.
  12. «Ey Rabbimiz, bizden bu azabı aç; çünkü biz inanıyoruz.» diyecekler.
  13. Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir peygamber geldi de,
  14. sonra ondan döndüler. «Bu öğretilmiş bir delidir.» dediler.
  15. Biz o azabı biraz açacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
  16. Ama (kendilerini) o büyük şiddetle sıkıvereceğimiz gün, muhakkak Biz intikam alacağız.
  17. Andolsun ki, onlardan önce Firavun´un kavmini fitneye düşürdük; onlara da şöyle söyleyen değerli bir peygamber gelmişti:
  18. Allah´ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim.
  19. ve Allah´a karşı baş kaldırmayın; çünkü ben size açık bir delil ile geliyorum.
  20. ve haberiniz olsun ki ben, sizin beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize sığınmışımdır.
  21. Eğer bana iman etmezseniz, bari ben(im çevrem)den çekilin!»
  22. Sonra: «Bak bunlar suçlu bir kavimdir!» diyerek Rabbine dua etti.
  23. (Rabbi): «Hemen kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip edileceksiniz.
  24. Denizi açık bırak, Çünkü onlar ordu halinde gelip boğulacaklar.» buyurdu.
  25. (onlar) neler bırakmışlardı; ne bahçeler; ne pınarlar;
  26. ne çiftlikler, ne güzel makam
  27. ve içinde sefa sürdükleri ne nimet ve refah...
  28. Evet öyle (oldu) ve onları hep başka bir topluluğa miras kıldık!
  29. Sonuçta ne gök ağladı üzerlerine, ne yer; ne de kendilerine bir mühlet verildi.
  30. Andolsun ki, İsrail oğullarını o horlayıcı azaptan kurtarmıştık
  31. Firavun´dan, çünkü o haddi aşanlardan bir üstündü.
  32. Andolsun ki Biz onları bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiştik.
  33. Ve onlara mucizelerden içinde apaçık bir imtihan bulunan nimetler vermiştik.
  34. Fakat şu (beriki) kafirler diyorlar ki:
  35. «ilk ölümümüzden başka birşey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz.
  36. Haydi getirin babalarımızı, doğru (söyleyen kimseler) iseniz.»
  37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan öncekiler mi? Onların hepsini helak ettik, çünkü suçlu idiler.
  38. Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri oyunculukla yaratmadık.
  39. ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.
  40. Haberiniz olsun ki, o ayırım günü hepinizin belirlenmiş vaktidir.
  41. O gün yarın yara, dostun dosta hiçbir faydası olmaz ve bir taraftan yardım da görmezler.
  42. Ancak Allah´ın rahmetiyle yarlığadığı (merhamet ettiği) başka. Çünkü O, öyle güçlü, öyle merhametlidir.
  43. şüphesiz zakkum ağacı,
  44. Çok vebal yüklenenin yemeğidir.
  45. Pota gibi karınlarında kaynar,
  46. Kaynar suyun kaynaması gibi.
  47. Onu tutun da yaka paça, doğru cehennemin ortasına sürükleyin.
  48. Sonra da başına kaynar su azabından dökün.
  49. Tat bakalım (azabı)! Çünkü sen çok güçlü ve şerefli idin, deyin.
  50. İşte o sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur.
  51. Kötülükten sakınanlar (müttakiler) elbette emin bir makamdadırlar;
  52. cennetlerde, pınar başlarında,
  53. ince ve kalın ipekten elbiseler giyerek karşı karşıya (otururlar).
  54. Evet böyle (olacak); hem onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  55. Orada güvenler içinde her çeşit yemişi isteyip getirtirler.
  56. ilk ölümden başka ölüm tatmazlar, (Allah) onları o cehennem azabından korumuştur.
  57. (Bunların) hepsi Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir), işte budur ancak büyük kurtuluş.
  58. Biz onu (Kur´an´ı) senin dilinle kolaylaştırdık, gerek ki iyi düşünsünler.
  59. O halde gözet, çünkü onlar da gözetiyorlar.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Hâ, mîm.
  2. (2-3) O apaçık Kitab´a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
  3. (2-3) O apaçık Kitab´a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
  4. (4-6) O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
  5. (4-6) O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
  6. (4-6) O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
  7. Siz eğer kesin olarak inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.
  8. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.
  9. Fakat kâfirler bir şüphe içinde oynayıp eğleniyorlar.
  10. (10-11) Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle! Bu acı bir azabdır.
  11. (10-11) Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle! Bu acı bir azabdır.
  12. O gün insanlar: «Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz» derler.
  13. Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.
  14. Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: «Bu öğretilmiş bir delidir.» dediler.
  15. Biz o azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz.
  16. Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız.
  17. Andolsun ki, biz onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik. Onlara çok kıymetli bir peygamber gelmişti.
  18. O peygamber onlara şöyle demişti: «Esaretiniz altındaki Allah´ın kullarını bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
  19. Allah´a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil getiriyorum.
  20. Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a sığındım.
  21. Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın.»
  22. Musa: «Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir.» diyerek yardım etmesi için Rabbine yalvardı.
  23. Allah buyurdu ki: «Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.
  24. Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur.»
  25. Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!
  26. Ne ekinler, ne güzel kaynaklar,
  27. Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah!
  28. İşte böylece biz onları başka bir kavme miras bıraktık.
  29. Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.
  30. Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık.
  31. Firavun´dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.
  32. Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık.
  33. Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik.
  34. Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki:
  35. «Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz.
  36. Eğer siz doğru söyleyen kimselerseniz babalarınızı bize getirin.»
  37. Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tübba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular.
  38. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
  39. Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
  40. Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür.
  41. O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez.
  42. Ancak Allah´ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.
  43. Gerçekten zakkum ağacı,
  44. Günahkârların yemeğidir.
  45. O pota gibi karınlarda kaynar.
  46. O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir.
  47. Allah meleklere şöyle emreder. «Şunu tutun da Cehennem´in ortasına sürükleyin.»
  48. «Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün.»
  49. Ona şöyle denir: «Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün.
  50. İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur.»
  51. Şüphesiz ki kötülükten sakınanlar güvenli bir makamdadırlar.
  52. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
  53. Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar.
  54. İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.
  55. Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler.
  56. Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
  57. (Bunların hepsi) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir.) İşte büyük kurtuluş budur.
  58. Biz Kur´ân´ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar.
  59. Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle! Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Ha, Mim.
  2. Apaçık Kitab´a andolsun ki,
  3. Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü Biz, insanları uyarmaktayız.
  4. Her hikmetli iş o mübarek gecede ayırd edilir.
  5. Bu katımızdan verilen her emirdir. Çünkü Biz elçi göndericiyiz.
  6. Bu Rabbinden bir rahmettir. Allah, işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız bilin ki Allah, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  8. O´ndan başka ilah yoktur, yaşatır, öldürür. Sizinde Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
  9. Fakat onlar şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
  10. Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle.
  11. Duman, insanları bürüyecektir. Bu, acı bir azabtır.
  12. «Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz» derler.
  13. Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
  14. Ondan yüz çevirdiler «Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir» dediler.
  15. Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, fakat siz yine inkara döneceksiniz.
  16. O gün büyük bir şiddetle çarparız; zira Biz öç alıcıyız!
  17. Andolsun, onlardan önce Firavun toplumuna da imkanlar vererek sınamıştık. Onlara saygın bir peygamber gelmişti.
  18. Ey Allah´ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
  19. Allah´a karşı büyüklük taslamayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum.
  20. Ben, beni taşlayıp öldürmenizden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah´a sığındım.
  21. Eğer bana inanmadınızsa bari yolumdan çekilin.
  22. Sonra Musa: «Bunlar, suç işleyen bir toplum» diye Rabbine dua etti.
  23. Allah da şöyle buyurdu: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız.»
  24. Denizi yarıp toplumunu geçirdikten sonra olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
  25. Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler.
  26. Ekinler, güzel makamlar!
  27. Ve zevkü sefa sürecekleri nice nimetler!
  28. İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik.
  29. Onlara gök ve yer ağlamadı ve kendilerine mühlet de verilmedi.
  30. Andolsun biz, İsrailoğullarını o küçültücü azaptan kurtardık
  31. Yani Firavun´dan. Çünkü o haddi aşanlardan bir zorba idi.
  32. Andolsun biz, İsrailoğullarını, bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık.
  33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler verdik.
  34. Bu inkarcılar da diyorlar ki:
  35. Bir kez öleceğiz ve herşey bitecek. Biz dirilecek değiliz.
  36. Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin.
  37. Peki onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan önce gelen kavimler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helak ettik.
  38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık!
  39. Onları sadece hak ilkesine dayalı olarak yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
  40. Hüküm günü, hepsinin buluşacağı gündür.
  41. O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.
  42. Yalnız Allah´ın merhamet ettiği bunun dışındadır. Şüphesiz Allah, üstündür, esirgeyendir.
  43. Zakkum ağacı.
  44. Günahkarların yemeğidir.
  45. Tıpkı erimiş madenler gibi karınlarında kaynar.
  46. Sıcak suyun kaynaması gibi.
  47. Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.
  48. Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün.
  49. Tad bakalım, hani şerefli olan, üstün olan yalnız sendin?
  50. İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!
  51. Müttakiler ise güvenli bir makamdadır.
  52. Bahçelerde ve çeşme başlarında.
  53. İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar.
  54. Ayrıca onları, iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir.
  55. Orada, güven içinde, her meyveyi isterler.
  56. Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar, sürekli yaşarlar ve Allah onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Cehennemden korunmaları Rabbinden bir lütuftur. İşte büyük kurtuluş budur.
  58. Biz o Kur´an´ı senin dilinde indirerek kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
  59. Öyleyse bekle, onlar da beklemektedirler.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ha, Mim.
  2. Apaçık Kitaba andolsun;
  3. Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyaranlarız.
  4. Ki onda (o gecede) her hikmetli buyruk ayrılır.
  5. Katımızdan bir buyruk ile; doğrusu biz, (insanlara elçi) gönderenleriz.
  6. Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Tanrı), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların rabbidir.
  8. O´ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da rabbidir.
  9. Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp yalanlıyorlar.
  10. Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
  11. (Bu duman) insanları sarıp kuşatıverir. İşte bu, acı bir azabtır.
  12. "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp gider çünkü biz (artık) inançlılarız."
  13. Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
  14. Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu) Öğretilmiştir, bir delidir."
  15. Biz sizden bu azabı biraz açıp gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.
  16. Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız.
  17. Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun´un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti;
  18. "Tanrı´nın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben sizin için güvenilir (emiyn) bir elçiyim" (demişti).
  19. "Tanrı´ya karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık bir delil getiriyorum."
  20. "Ve doğrusu ben, sizin taşa tutmanızdan benim de rabbim, sizin de rabbiniz olana sığındım."
  21. "Eğer bana inanmıyorsanız, bu durumda benden kopup ayrılın."
  22. Sonunda rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu günahkar bir kavimdirler" diye dua etti.
  23. (Tanrı da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi).
  24. "Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü suda boğulacak bir ordudur."
  25. Onlar nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi.
  26. (Nice) Ekinler, güzel konaklar,
  27. Ve içlerinde ´sevinç ve mutluluk içinde´ yaşadıkları nimetler.
  28. İşte böyle; biz bunları başka bir kavme miras olarak verdik.
  29. Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar(ın azabı) ertelenmedi.
  30. Andolsun, biz İsrailoğulları´nı o alçaltıcı azabtan kurtardık.
  31. Firavun´dan. Çünkü, o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.
  32. Andolsun, biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık.
  33. Ve onlara, her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik.
  34. Muhakkak, bunlar da diyorlar ki:
  35. "(Bütün her şey) bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip kaldırılacak değiliz."
  36. "Eğer doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım."
  37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba´ kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu günahkardı.
  38. Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ´oyun ve oyalanma konusu´ olsun diye yaratmadık.
  39. Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
  40. Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir.
  41. O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez.
  42. Ancak Tanrı´nın rahmet ettiği başka. Şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir.
  43. Doğrusu, o zakkum ağacı;
  44. Günahkar olanın yemeğidir.
  45. Pota gibi; karınlarda kaynar durur;
  46. Kaynar suyun kaynaması gibi.
  47. Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.
  48. Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
  49. (Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.
  50. Gerçekten bu sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.
  51. Muttakilere gelince; muhakkak onlar güvenli (emiyn) bir makamdadırlar.
  52. Cennetlerde ve pınarlarda,
  53. Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar).
  54. İşte böyle; ve biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  55. Orada, güvenlik (aminiyn) içinde her türlü meyveyi istiyorlar;
  56. Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar. Ve (Tanrı da) onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Senin rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük ´mutluluk ve kurtuluş´ budur.
  58. Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, biz onu (Kuran´ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
  59. Öyleyse sen gözleyip bekle; elbette onlar da gözleyip bekliyorlar.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Haa Mîm.
  2. (Halâl ile haraamı ve sâir hükümleri)açıkça bildiren (bu) kitaba yemîn ederim ki,
  3. Hakıykat, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Gerçek, biz (onunla kâfirlerin uğrayacakları azâbı) haber vericileriz.
  4. (4-5-6) (O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden bir emr ile, o zaman ayrılır. Hakıykat, biz Rabbinden bir (eser-i) rahmet olarak (peygamberler) gönderenleriz. Şüphe yok ki O, hakkıyle işidenin, (her şey´i) kemâliyle bilenin ta kendisidir.
  5. (4-5-6) (O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden bir emr ile, o zaman ayrılır. Hakıykat, biz Rabbinden bir (eser-i) rahmet olarak (peygamberler) gönderenleriz. Şüphe yok ki O, hakkıyle işidenin, (her şey´i) kemâliyle bilenin ta kendisidir.
  6. (4-5-6) (O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden bir emr ile, o zaman ayrılır. Hakıykat, biz Rabbinden bir (eser-i) rahmet olarak (peygamberler) gönderenleriz. Şüphe yok ki O, hakkıyle işidenin, (her şey´i) kemâliyle bilenin ta kendisidir.
  7. (Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbinden (bir eser-i rahmet olarak). Eğer (buna) iyice inanıcılar iseniz (o halde Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellemin Onun peygamberi oldu ğuna da îman etmelisiniz).
  8. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Hem diriltir, hem öldürür O, Sizin de, geçmiş atalarınızın da Rabbi (O) dur.
  9. Hayır, onlar (tekrar dirilmekden) şübhe içindedirler. (Bununla} eğlenirler.
  10. O halde semânın apâşikâr bir duman getireceği günü gözetle (Habîbim).
  11. (Öyle bir duman ki bütün) insanları saracakdır o. «Bu, pek yaman bir azâb» (diyecekler).
  12. «Ey Rabbimiz, bizden bu azâbı açıb kaldır. Çünkü biz îman edeceğiz».
  13. Onlar için düşünüb ibret almak nerede? Kendilerine (hakıykatleri) açıklayan bir peygamber geldiği halde.
  14. Yine ondan yüz çevirdiler. (Ona kimi) «bir öğretilmiş», (kimi) «bir mecnun» dediler.
  15. Biz bu (duman) azâbı (nı) biraz açıp kaldıracağız. (Fakat) siz, şübhe yok ki, tekrar dönücülersiniz.
  16. Çok büyük bir şiddet ve satvetle (kendilerini) çarpacağımız gün muhakkak ki biz (onlardan) intikaam alıcılarız.
  17. Andolsun ki biz bunlardan evvel Fir´avn kavmini de imtihan etdik. Onlara da çok şerefli bir peygamber gelmişdi,
  18. «Bana Allahın kullarını teslîm edin. Çünkü ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim» diye.
  19. «Ve Allaha karşı yücelik taslamayın. Zira ben size apaçık bir bürhan getiriyorum» diye (söylemişdi).
  20. «Şübhesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan Allah) a sığındım».
  21. «Eğer bana îman etmezseniz (bari) benden uzaklaşıb çekilin» (demişdi).
  22. Nihayet Rabbine «Bunlar hakıykat günahkârlar güruhudur» diye düâ etdi.
  23. (Cenâb-ı Hak da) «Öyleyse kullarımı geceleyin götür. (Fakat) muhakkak siz ta´kib olunacaksınız» (buyurdu).
  24. «Denizi (sen ve ashaabın selâmetle geçdikden sonra) durgun ve açık bırak. Çünkü onlar boğul (mıya mahkûm ol) muş bir ordudur».
  25. (25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.
  26. (25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.
  27. (25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.
  28. İşte (emir) böyledir. Biz (bütün) bunları başka başka kavmler) e mîras verdik.
  29. Ne gök, ne yer onların üstüne ağlamadı. Onlara (aman ve) mühlet verilmedi.
  30. (30-31) Andolsun ki biz İsrâîl oğullarını o zillet verici azâbdan, Fir´avndan kurtardık. Hakıykat o, haddi aşanlardan bir mütekebbirdi.
  31. (30-31) Andolsun ki biz İsrâîl oğullarını o zillet verici azâbdan, Fir´avndan kurtardık. Hakıykat o, haddi aşanlardan bir mütekebbirdi.
  32. Andolsun ki biz onlara — (hallerini) bilerek — (zamanlarındaki) âlemlerin üstünde bir imtiyaz vermişdik.
  33. Bir de onlara âyetlerden, her birinde açık birer imtihan (gizlenmiş) bulunan, şeyler verdik.
  34. (34-35) Hakıykat, şunlar mutlakaa: «O (ölüm), derler, ilk ölümümüzden başka (bir şey) değildir. Biz yeniden diriltilib kaldırılacak değiliz».
  35. (34-35) Hakıykat, şunlar mutlakaa: «O (ölüm), derler, ilk ölümümüzden başka (bir şey) değildir. Biz yeniden diriltilib kaldırılacak değiliz».
  36. «Eğer (da´vaanızda) doğrucular iseniz şimdi atalarımızı (dirilterek) getirin».
  37. Bunlar mı hayırlı, yoksa Tübba kavmi ve onlardan evvelki (ümmet) ler mi? Biz onları bile helak etdik. Çünkü onlar da günahkârdılar.
  38. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan şeyleri oyuncular olarak yaratmadık.
  39. Biz bunları hakkın ikaamesine sebeb olmakdan başka (bir hikmetle) yaratmadık. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
  40. Şübhe yok ki o ayırd etme günü onların, topunun (va´d ve ta´yîn edilmiş) yakıtlarıdır.
  41. O gün yâr bile yârine, hiçbir şeyle, fâide vermez. Onlara (başka suretle) yardım da edilmez.
  42. Allahın esirgediği kimseler böyle değil. Çünkü O, bizzat kâfirlerden intikaam almıya hakkıyle kaadir, (mü´minleri) çok esirgeyicidir.
  43. Şübhesiz o zakkum ağacı,
  44. günaha düşkün olanın yemeğidir.
  45. (45-46) (O), sıcak suyun kaynadığı gibi karınlar içinde kaynayacak erimiş ma´den (ler) gibidir.
  46. (45-46) (O), sıcak suyun kaynadığı gibi karınlar içinde kaynayacak erimiş ma´den (ler) gibidir.
  47. (Zebanilere:) «Tutun onu da, (denilir), sürükleyerek cehennemin ta ortasına götürün».
  48. «Sonra tepesinin üstüne o kaynar su azabından dökün».
  49. Tat (o azâbı). Çünkü sen, (evet iddiânca) sen çok ulu, çok şerefli idin»!
  50. «Şübhesiz ki bu, (hakkında) şübhe, ve mücâdele edib durduğunuz şeydir».
  51. Müttakıylerse hakıykaten emin bir makamda,
  52. cennetlerde, pınar (baş) lar (ın) dadır.
  53. İnce, nâzik ve kalın (altın işlemeli) ipeklerden, atlaslardan giyecekler, karşı karşıya (gelerek mahabbet edecekler) dir.
  54. İşte (emir) böyledir. Onlara bembeyaz, şahin gözlü hurileri eş yapdık.
  55. Orada emîn emîn (hizmetçilerden) meyvenin her türlüsünü iste (yib getirirler).
  56. Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. (Allah) onları cehennem azabından korumuşdur.
  57. (Bütün bunlar) Rabbinden bir fazl (-u kerem) olarak (verilmişdir). İşte bu, en büyük seâdetin ta kendisidir.
  58. Biz onu, (iyi anlayıb) ibret alsınlar diye, ancak senin dilinle (indirerek) kolaylaşdırdık.
  59. Artık (onların başına inecek azâbı) gözetle. Çünkü onlar (senin felâketini) bekleyicidirler.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Ha, Mim.
  2. Apaçık kitaba andolsun ki;
  3. Gerçekten Biz; onu, mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, uyarıcı idik.
  4. Ki onda her hikmetli iş ayrılır.
  5. Katımızdan bir emirle. Muhakkak ki Biz, peygamber gönderenleriz.
  6. Rabbından bir rahmet olarak. Gerçekten O; Semi, Alim olanın kendisidir.
  7. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbından. Şayet kesin olarak inanıyorsanız.
  8. Ondan başka ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbınızdır, sizden önceki atalarınızın da Rabbıdır.
  9. Hayır, onlar şüphe içinde oynayıp dururlar.
  10. Öyleyse sen gözle. Göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün;
  11. İnsanları bürüyecektir. Bu; elim bir azabdır.
  12. Rabbımız; bu azabı bizden kaldır. Doğrusu biz, artık mü´minleriz.
  13. Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti.
  14. Ondan yüz çevirmişler; belletilmiş delinin biri, demişlerdi
  15. Biz, az bir süre için azabı kaldıracağız. Ama siz, eski halinize döneceksiniz.
  16. Onları çarptıkça çarpacağımız gün; şüphesiz intikam alırız.
  17. Andolsun ki; onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik ve onlara kerim bir peygamber gelmişti.
  18. Allah´ın kullarını bana teslim edin. Doğrusu ben, size gönderilmiş emin bir peygamberim.
  19. Allah´a karşı yücelik taslamayın. Doğrusu ben, size açık bir burhan getirdim.
  20. Beni taşlamanızdan ötürü; benim de Rabbım, sizin de Rabbınız olana sığındım.
  21. Eğer bana inanmazsanız; benden uzaklaşıp gidin.
  22. Bunlar, suçlu bir kavimdir, diyerek Rabbına dua etti.
  23. Öyleyse kullarımı geceleyin yürüt, siz muhakkak takip olunacaksınız.
  24. Denizi sakin iken geride bırak. Doğrusu onlar, suda boğulacak bir ordudur.
  25. Onlar, nice nice bağları, pınarları bırakmışlardı.
  26. Ekinleri, muhteşem konakları da.
  27. Zevk ve safa sürdükleri nimetleri de.
  28. İşte böyle. Onlara başka kavimleri mirasçı kıldık.
  29. Gök ve yer onların helakine ağlamadı. Ve onlar, mühlet verilenler de olmadı.
  30. Andolsun ki; İsrailoğullarını horlayıcı azabdan kurtardık,
  31. Firavun´dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi.
  32. Ve andolsun ki; Biz, onları bile bile alemler üzerinde seçkin kıldık.
  33. Onlara ayetlerden öylelerini verdik ki; her birinde açıkça bir imtihan vardı.
  34. Bunlar gerçekten derler ki:
  35. O, ilk ölümümüzden başkası değildir. Ve biz, diriltilip kaldırılacaklar da değiliz.
  36. Doğru sözlüler iseniz; bize babalarımıza getirsenize.
  37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba kavmi ile onlardan evvel gelenler mi? Biz, onları helak ettik. Muhakkak ki onlar, mücrimler idiler.
  38. Biz; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun ve oyalanma olsun diye yaratmadık.
  39. Biz; onları, ancak hak ile yarattık. Ne var ki onların çoğu, bilmezler.
  40. Muhakkak ki ayırdetme günü, hepsinin bir arada bulunacağı vakittir.
  41. O gün; dostun dosta hiç bir yardımı olmaz, yardım da görmezler.
  42. Ancak Allah´ın merhamet ettiği müstesna. Muhakkak ki O; Aziz, Rahim olanın kendisidir.
  43. Doğrusu zakkum ağacı;
  44. Günahkarların yiyeceğidir.
  45. Erimiş maden gibidir. Karınlarında kaynar,
  46. Suyun kaynaması gibi.
  47. Yakalayın onu, cehennemin ortasına sürükleyin.
  48. Sonra azab olarak başına kaynar su dökün.
  49. Tad bakalım; hani güçlü olan, değerli olan yalnız sendin?
  50. İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.
  51. Müttakiler ise; muhakkak ki emin bir makamdadırlar.
  52. Bahçelerde ve pınar başlarında.
  53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerler, karşılıklı otururlar.
  54. İşte böyle. Onları iri siyah gözlülerle evlendiririz.
  55. Orada emniyet içerisinde her meyveyi isteyebilirler.
  56. Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Rabbından bir lutuf olarak. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
  58. Biz; onu, öğüt alsınlar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
  59. Öyleyse bekle, onlar da beklemektedirler.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Ha, mim.
  2. Kitab-ı Mübîn´e (Apaçık Kitab´a) andolsun.
  3. Muhakkak ki Biz onu, mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz, uyaranlarız.
  4. Hikmetli (hükmedilmiş) emirlerin (işlerin) hepsi, onda (o gecede) ayırt edilir (belirlenir).
  5. Katımızdan bir emir olarak. Muhakkak ki Biz, (Kur´ân´ı ve resûlleri) gönderenleriz.
  6. Rabbinden bir rahmet olarak. Muhakkak ki O; O, en iyi işiten, en iyi bilendir.
  7. Göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Eğer siz yakîn sahibi iseniz.
  8. O´ndan başka İlâh yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin ve evvelki (sizden önceki) babalarınızın Rabbidir.
  9. Hayır, onlar şüphe içinde oynuyorlar (oyalanıyorlar).
  10. Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.
  11. (O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.
  12. Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü´minleriz.
  13. Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.
  14. Ve (O´NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O´NDAN yüz çevirdiler.
  15. Muhakkak ki Biz, azabı biraz kaldırsak (bile), şüphesiz ki siz (şirke) dönecek olanlarsınız.
  16. Büyük bir şiddetle (onları) yakalayacağımız gün, Biz mutlaka intikam alacak olanlarız.
  17. Ve andolsun ki Biz, onlardan önce firavun kavmini de imtihan ettik. Ve onlara da kerim bir resûl (Hz. Musa) gelmişti.
  18. (Hz. Musa): “Allah´ın kullarını bana verin. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir resûlüm.” (demişti).
  19. Allah´a karşı ululuk (büyüklük) taslamayın! Çünkü ben, size apaçık bir sultan (delil) ile geliyorum.
  20. Ve muhakkak ki ben, beni taşlamanızdan, sizin de Rabbiniz olan Rabbime sığındım.
  21. Eğer bana inanmıyorsanız artık benden uzaklaşın.
  22. Bunun üzerine: “Bunlar günahkâr bir kavimdir.” diye, Rabbine dua etti.
  23. Hemen gece yürüyüşü yapmak üzere kullarımla (beraber) yola çık! Muhakkak ki siz takip edileceksiniz.
  24. Ve denizi açık olarak bırak! Muhakkak ki onlar, boğulacak olan bir ordudur.
  25. Bahçelerden ve pınarlardan nicelerini terkettiler.
  26. (Ve ekinler ve kerim mekânlar (güzel köşkler).
  27. Ve orada zevk içinde yaşadıkları ni´metler (terkettiler).
  28. İşte, böyle. Ve sonraki kavmi onlara varis kıldık.
  29. Onlara yer ve gök ağlamadı. Ve onlara mühlet verilmedi.
  30. Ve andolsun ki Biz, İsrailoğullarını (firavunun) zelil azab(ın)dan kurtardık.
  31. O firavun ki, şüphesiz o, haddi aşanlardan ve büyüklük taslayanlardandı.
  32. Ve andolsun ki Biz, onları (İsrailoğullarını) ilim üzerine âlemlere seçtik (üstün kıldık).
  33. Ve onlara, içinde apaçık imtihan olan âyetlerden (mucizelerden) verdik.
  34. Gerçekten onlar, mutlaka diyecekler ki.
  35. (Bizim ölümümüz) sadece ilk ölümümüzdür. Ve biz, neşrolunacak (tekrar diriltilecek) değiliz.
  36. Siz doğru söyleyenlerseniz, o halde babalarımızı (geri) getirin.
  37. Onlar mı yoksa Tubba´nın kavmi ve onlardan öncekiler mi daha hayırlı? Biz onları helâk ettik. Çünkü onlar mücrimlerdi.
  38. Ve gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri, oyun olsun diye yaratmadık.
  39. İkisini de haktan başka bir şey ile yaratmadık (ikisini de hak ile yarattık). Ve lâkin onların çoğu bilmezler.
  40. Muhakkak ki fasıl günü, onların hepsinin belirlenmiş vaktidir.
  41. O gün, dosttan dosta (hiç)bir şey fayda vermez. Ve onlara yardım olunmaz.
  42. Ancak Allah´ın rahmet (Rahîm esmasıyla tecelli) ettiği kimse hariç. Muhakkak ki O, Azîz´dir, Rahîm´dir.
  43. Muhakkak ki zakkum ağacı.
  44. Günahkârların yemeğidir.
  45. Erimiş maden gibi karınlarında kaynar.
  46. Kaynar suyun kaynaması gibi.
  47. Onu tutun (yakalayın)! Hemen cehennemin ortasına sürükleyin.
  48. Sonra başının üstüne azap olarak kaynar su dökün.
  49. (Azabı) tat! (Hani) sen, gerçekten azîzdin ve kerimdin (kendini öyle zannediyordun).
  50. Muhakkak ki bu azap, sizin şüphe ettiğiniz şeydir.
  51. Muhakkak ki takva sahipleri, mutlaka emin makamlardadır.
  52. Cennetlerde ve pınarlarda.
  53. Karşılıklı ipekten ve atlastan giysiler giyerler.
  54. İşte, böyle. Ve onları, iri gözlü huriler ile evlendiririz.
  55. Orada emniyet içinde her çeşit meyveden isterler.
  56. Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve (Allah, böylece) onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Senin Rabbinden fazl (lütuf) olarak işte bu, (en büyük kurtuluş) fevz-ül azîmdir.
  58. İşte böylece O´nu (Kur´ân-ı Kerim´i), senin lisanın ile kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tezekkür ederler.
  59. Artık gözle (bekle)! Muhakkak ki onlar da (bekleyenler) gözleyenlerdir.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Ha-Mim.
  2. Düşün, özünde açık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilahi kelamı!
  3. Biz onu kutlu bir gecede indirdik. Zaten Biz, (insanı) her zaman uyarmaktayız.
  4. O (gece)de, bütün (iyi ve kötü) şeyler arasındaki farklılık, hikmetle ortaya konmuştur,
  5. katımızdan bir emir gereği, çünkü biz (doğru yola ileten mesajlarımızı) her zaman göndermekteyiz,
  6. Rabbinin (insana) rahmetini yerine getirmek için. Şüphesiz yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir:
  7. göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi, buna bütün kalbinizle inanıp bağlanmışsanız!
  8. O´ndan başka ilah yoktur, hayat bağışlayan ve ölüm veren O´dur: O sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da.
  9. Evet, ama onlar, (bütün kalpleriyle inanıp bağlanmaktan uzak olanlar), yalnızca kendi şüpheleriyle oyalanıp duruyorlar.
  10. Öyleyse, gökyüzünde (Son Saat´in yaklaştığını) haber veren bir duman tabakasının belireceği Gün´ü bekle,
  11. bütün insanlığı sarıp kuşatan (ve günahkarları) "Bu azap ne acı!" (diye feryad ettiren ve)
  12. "Ey Rabbimiz, bizi azaptan uzak tut, çünkü biz (artık Sana) inanıyoruz!" (dedirten).
  13. (Ama) bu hatırlama (Son Saat´te) onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti,
  14. ama yüz çevirip uzaklaşmışlar ve "O (başkalarınca) öğretilmiş biridir, bir delidir!" demişlerdi.
  15. Biz (yine de) bu azabı kısa bir süre erteleyeceğiz, oysa siz (kendi saplantılarınıza) yeniden döneceksiniz; (ama)
  16. (bütün günahkarları) şiddetli bir hamle ile kuşatacağımız Gün, (sizden de) intikamımızı mutlaka alacağız!
  17. Biz onlardan (uzun zaman) önce Firavun halkını (aynı yolla) sınadık. Onlara soylu bir elçi gelmiş (ve)
  18. "Bana teslim olun, ey Allah´ın kulları! Ben size (gönderilen) bir elçiyim, güvene layık (bir elçi)!" demişti.
  19. "Ve Allah´a karşı büyüklük taslamayın. Çünkü ben size (O´ndan) açık bir delil getiriyorum;
  20. ve bana yaptığınız bütün hakaretlerden Rabbime ve sizin de Rabbinize sığınıyorum.
  21. Ve eğer bana inanmıyorsanız, (hiç olmazsa) yolumdan çekilin!"
  22. Ama sonra, (onların düşmanlığından bezdiğinde,) "Bunlar (gerçekten) günaha batmış bir toplumdur!" diye Rabbine seslendi.
  23. (Ve Allah,) "Sen kullarımla geceleyin ilerle" dedi, "çünkü mutlaka takip altında olacaksınız
  24. ve denizi (seninle Firavun´un adamları arasında) öyle, olduğu gibi bırak, zaten onlar boğulmaya mahkum bir topluluktur!" dedi.
  25. (Onlar böylece yok oldular ve) arkalarında nice bahçeler bıraktılar, nice çeşmeler,
  26. nice ekin tarlaları, nice güzel yurtlar,
  27. ve hoşlandıkları nice rahatlıklar, kolaylıklar!
  28. İşte böyle oldu. Ve (sonra) başka bir toplumu (onların geride bıraktıklarına) varis kıldık;
  29. onlara ne gök ne de yer ağladı ve ne de bir mühlet verildi.
  30. Biz gerçekten, İsrailoğulları´nı aşağılayıcı azaptan kurtardık,
  31. Firavun(un onların başına sardığı azap)tan; zaten o, kendi kişiliklerini harcayıp duranların en başta gelenlerindendi;
  32. ve Biz onları bilerek bütün diğer toplumlardan üstün kıldık,
  33. ve onlara açıkça bir sınavı haber veren (rahmetimizin) işaretler(ini) verdik.
  34. (Şimdi) bakın, bu (insan)lar derler ki:
  35. "Bu (önümüzde bulunan,) bizim ilk (ve tek) ölümümüzdür ve hayata yeniden döndürülmeyeceğiz.
  36. O halde, eğer iddianızda haklı iseniz atalarımızı (şahit olarak) getirin!"
  37. Yoksa onlar, (aynı) günahları işlediklerinden dolayı yok ettiğimiz Tubbe´ halkından ve onlardan önce yaşamış olanlardan daha mı iyiydiler?
  38. İşte (böyle:) Biz gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi sırf bir oyun olsun diye yaratmadık.
  39. Bunların hiç birini (deruni bir) hakikatten yoksun yaratmış değiliz ama çoğu bunu anlamaz.
  40. Gerçek şu ki, (doğru ile yanlış arasında) Karar Günü, onların tümü için belirlenmiş olan bir gündür.
  41. ki o Gün hiç kimsenin arkadaşına bir hayrı dokunmayacak ve hiç kimse bir yardım görmeyecektir,
  42. Allah´ın rahmetini ve şefkatini bağışladığı kimseler hariç. Yalnız O, kudret sahibidir, rahmet kaynağıdır.
  43. Gerçek şu ki, (öteki dünyada) ölümcül meyve ağacı
  44. günahkarların gıdası olacaktır:
  45. tıpkı karın boşluğunda kaynayan sıvı kurşun gibi,
  46. tıpkı kabaran yakıcı ümitsizlik gibi.
  47. (Ve emir gelecektir:) "Onu yakalayın (ey cehennem güçleri) ve yanan ateşin ortasına sürükleyin;
  48. sonra başının üstüne yakıcı ümitsizliğin acısını boşaltın!
  49. Bunları tat ey (yeryüzünde) kendini böyle kudret sahibi, böyle üstün gören!
  50. İşte siz (hakikat inkarcı)larının sorguladığı şey budur!"
  51. (Buna karşılık,) Allah´a karşı sorumluluk bilinci duyanlar, kendilerini emniyet içinde bulacaklardır,
  52. bahçeler ve pınarlar arasında,
  53. ipek ve altından giysiler içinde birbirlerine (sevgiyle) yaklaşarak.
  54. İşte böyle olacak. Ve Biz onları güzel gözlü saf ve temiz eşler ile birleştireceğiz.
  55. Orada, (cennette,) güven içinde, (geçmiş fiillerinin) bütün meyvelerini (meşru şekilde) isteyip tadabilecekler;
  56. ve orada önceki ölümlerinden sonra (başka) bir ölüm tatmayacaklar. Böylece Allah, onları yakıcı ateşin azabından korumuş olacaktır.
  57. Rabbinizin bir lütfu bu ve en büyük zafer bu olacak!
  58. Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler.
  59. Öyleyse (geleceğin ne getireceğini) bekle! Unutma, onlar da bekliyorlar.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. (1-2) Hâ, Mîm. Apaçık bildiren kitaba yemin olsun ki,
  2. (1-2) Hâ, Mîm. Apaçık bildiren kitaba yemin olsun ki,
  3. Muhakkak Biz onu bir mübarek gecede indirdik, şüphe yok ki Biz indiriciler olduk.
  4. O gecede her muhkem emir, ayırdedilir.
  5. Bizim tarafımızdan bir emir olarak, şüphe yok ki Biz resûl gönderir olduk.
  6. Rabbinden bir rahmet olarak. Muhakkak ki, O´dur bihakkın işiten, bihakkın bilen O´dur.
  7. Göklerin ve yerin ve bunların aralarındakilerinin Rabbidir. Eğer siz yakinen inanır kimseler oldu iseniz.
  8. O´ndan başka ilâh yoktur. O diriltir ve öldürür, sizin Rabbinizdir ve evvelki atalarınızın Rabbidir.
  9. (9-10) Fakat onlar, şekk içinde oynarlar. Artık gözet bir günü ki, gök, bir apaçık duman ile gelecektir.
  10. (9-10) Fakat onlar, şekk içinde oynarlar. Artık gözet bir günü ki, gök, bir apaçık duman ile gelecektir.
  11. İnsanları saracaktır. Bu, bir acıklı azabtır.
  12. «Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı açıver, şüphe yok ki, biz mü´minleriz,» diyeceklerdir.
  13. (13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.
  14. (13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.
  15. Muhakkak Biz, o azabı biraz açıcılarız, sizler ise şüphe yok ki, dönüvericilersiniz.
  16. (16-17) Pek şiddetli, satvetli bir tutuşla tutacağımız gün şüphe yok ki, Biz intikam alıcılarız. Andolsun ki, onlardan evvel Fir´avun´un kavmini bir imtihana tâbi tuttuk ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti.
  17. (16-17) Pek şiddetli, satvetli bir tutuşla tutacağımız gün şüphe yok ki, Biz intikam alıcılarız. Andolsun ki, onlardan evvel Fir´avun´un kavmini bir imtihana tâbi tuttuk ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti.
  18. (onlara demişti ki) «Allah´ın kullarını bana teslim ediniz, Şüphe yok ki, ben sizin için emin bir peygamberim.»
  19. «Ve Allah´a karşı yücelikte bulunmayın. Muhakkak ki, ben size bir apaçık hüccet ile geliyorum.»
  20. «Ve şüphe yok ki ben, beni taşlamanızdan Rabbime ve Rabbinize iltica etmişimdir.»
  21. «Ve eğer bana imân etmeyecek iseniz artık benden ayrılın.»
  22. Sonra Rabbine dua etti ki: «Muhakkak bunlar, günahkârlar olan bir kavimdir.»
  23. Allah Teâlâ da emretti ki, hemen geceleyin kullarım ile yürüyüver. Şüphe yok ki, sizler takib olunmuşlar olacaksınızdır.
  24. Ve denizi hâli üzere bırak. Çünkü onlar boğulmuşlar olan bir ordudur.
  25. (25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!
  26. (25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!
  27. Ve içinde zevk ile müstefit oldukları nîmetten.
  28. İşte böyle oldu ve onları başkalar olan bir kavme miras kıldık.
  29. Artık onların üzerine gök ve yer ağlamadı ve bir mühlet verilmişler de olmadılar.
  30. Andolsun ki, İsrailoğullarını o ihanetli azabtan kurtarmıştık.
  31. Fir´avun´dan, şüphe yok ki, o, müsriflerden bir mütekebbir olmuştu.
  32. Celâlim hakkı için onları (Benî İsrâil´i) bilerek âlemler üzerine mümtaz kılmıştık.
  33. Ve onlara kendisinde apaçık imtihan olan âyetlerden vermiştik.
  34. Muhakkak ki, işte onlar elbette diyeceklerdir ki:
  35. «Bu başka değil, ancak ilk ölmemizden ibaret ve biz yeniden neşrolunacaklar değiliz».
  36. «Haydi eğer siz sâdıklar oldu iseniz, babalarımızı getiriveriniz.»
  37. Ya onlar mı hayırlı yoksa Tubba´ kavmi mi? Ve kendilerinden evvel olanlar mı? Onları helâk ettik, şüphe yok ki onlar günahkârlar idiler.
  38. Ve gökte ve yerde ve onların arasında olanları oyuncular olarak yaratmadık.
  39. İkisini de yaratmadık, ancak Hakk´a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.
  40. Şüphe yok ki, o ayırış günü onların cümleten mev´id olan vakitleridir.
  41. O gün bir dost, bir dosttan hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlar yardım da olunmazlar.
  42. Allah´ın rahmet ettiği kimse müstesna. Şüphe yok ki o Allah, azîzdir, rahîmdir.
  43. (43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.
  44. (43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.
  45. Erimiş bakır gibi, karınlar içinde kaynar.
  46. Son derece sıcak suyun kaynaması gibi.
  47. Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin.
  48. (48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»
  49. (48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»
  50. «Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.»
  51. Muttakîler ise muhakkak ki, bir emin makamdadırlar.
  52. (52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.
  53. (52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.
  54. İşte böyledir ve onları gözleri iri, elbiseleri tertemiz, renkleri beyaz cariyeler ile evlendirdik.
  55. Orada her türlü meyveden eminler oldukları halde talep ederler.
  56. Orada ölümü tadmazlar, ilk ölüm müstesna ve onları cehennemin azabından korumuştur.
  57. Rabbinden bir ihsan olarak. İşte budur, o pek büyük necât.
  58. Şüphe yok ki, onu (Kur´an-ı Mübîn´i) senin lisanınla kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tefekkür ederler.
  59. Artık gözet, şüphe yok ki, onlar gözeticilerdir.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Hâ, Mîm
  2. Açık olan ve gerçeği açıklayan bu kitaba yemin ederim ki
  3. Biz onu kutlu bir gecede indirdik. Çünkü Biz haktan yüz çevirenleri uyarırız.
  4. O, öyle bir gecedir ki her hikmetli iş, tarafımızdan bir emir ile, o zaman yazılıp belirlenir.Rabbinden bir rahmet olarak hep resuller göndermekteyiz. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir
  5. Yakin, kesin bilgi ve itmi´nan peşinde iseniz, bilin ki O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki varlıkların Rabbidir.O´ndan başka tanrı yoktur. Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren de O´dur. Sizin ve daha önce gelmiş geçmiş atalarınızın da Rabbidir
  6. Fakat onlar şüphe içindedirler. Din gerçekleriyle alay edip eğlenirler
  7. O halde sen göğün, bütün insanları saracak olan aşikâr bir duman çıkaracağı günü gözle. Bu, gayet acı bir azaptır
  8. İşte o zaman insanlar: "Ey ulu Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır, çünkü artık iman ediyoruz!" derler.
  9. Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil.Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: "Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!" dediler
  10. Azabı üzerinizden biraz kaldıracağız, fakat siz yine eski halinize döneceksiniz.
  11. Ama o müthiş satvetle kendilerini yakalayacağımız gün, onlardan tam intikam alırız.
  12. Biz onlardan önce Firavun´un halkını da imtihan ettik, onlara da pek değerli bir resul gelip demişti ki: "Ey Allah´ın kulları, benim hakkımı verin, yani tebliğimi dinleyin; çünkü ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim
  13. Sakın Allah´a baş kaldırmayın, zira ben size apaçık bir delil getiriyorum.Beni taşlayıp öldürmenizden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah´a sığınıyorum.Bana inanmıyorsanız, bari beni kendi halime bırakın (bana kötülük etmeyin).
  14. Onlar kabul etmeyince Rabbine şöyle yalvardı: "Ya Rabbî, onlar suçlu bir güruh! (Onları sana havale ettim, Sen onların hakkından gel.)
  15. Yüce Allah buyurdu: "Mümin kullarımla geceleyin çıkıp git. Muhakkak ki sizi takip edeceklerdir. Denizi yarıp maiyetini geçirdikten sonra, onu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur
  16. Geride neler bırakmadılar neler!... Ne bağlar, bahçeler, ne pınarlar, ne çiftlikler... Ne güzel güzel konaklar, ne makamlar, içinde zevk-u safa sürdükleri ne nimetler!...
  17. İşte böyle oldu! Sonra bütün bunları, başka bir topluma miras bıraktık. Merhamete lâyık olma haklarını kaybettiklerinden, perişan hallerine gök de ağlamadı, yer de ağlamadı. Artık onlara yeni bir mühlet de verilmedi.
  18. Böylece, İsrailoğullarını gerçekten zelil eden, aşağılayan o işkenceden, Firavun´un işkencesinden kurtardık. Doğrusu, bu adam, haddini aşan, büyüklük taslayan zorbanın teki idi
  19. Mûsâ´ya bağlı olanları da, durumlarını bilerek, o devirdeki bütün insanlara üstün kıldık
  20. Onlara, açık ve zahir nimetleri ortaya koyan nice mûcizevî haller verdik
  21. (Mekke müşrikleri ise), derler ki: "Biz bir kere öldük mü iş biter, artık dirilmemiz mümkün değil. Ama siz dirilme iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelip geçmiş atalarımızı diriltin de görelim!
  22. Onlar mı daha güçlü kuvvetli, yoksa Tübba´ halkı ve onlardan önceki toplumlar mı? Belli ki onlar daha güçlü idiler. Ama ağır suçlar işlediklerinden imha ettik onları
  23. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları eğlenmek için yaratmadık
  24. Evet, onları hak ve hikmetle, ciddî maksat ve gayelerle yarattık, ama onların çoğu bunu anlamazlar
  25. Muhakkak ki bütün hesapların görüleceği o karar günü, hepsinin buluşacağı gündür
  26. O gün dost dosta fayda veremez. Allah´ın merhametine mazhar olanlar dışında, kimseye yardım da edilmez. O, gerçekten azîzdir, rahîmdir (üstün kudret sahibidir, merhamet ve ihsanı boldur).
  27. Muhakkak ki zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir
  28. Kaynar su nasıl fokurdarsa, o da erimiş maden gibi karınlarında fokurdar
  29. Allah Zebanîlere: "Tutun onu da, buyurur, cehennemin ta ortasına sürükleyin.Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!"ve deyin ki: "Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!"İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur.
  30. Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur
  31. Biz Kur´ân´ı, insanlar iyi anlayıp ibret alsınlar diye, senin dilinle indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık
  32. O halde neticeyi bekle!Zaten onlar da senin başına bir felaket gelmesini can atarak beklemektedirler.
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Hâ mim.
  2. Apaçık Kitaba andolsun ki,
  3. Biz onu mübârek bir gecede indirdik. Çünkü biz, uyarıcıyız.
  4. Her hikmetli emir, o gecede ayırdedilir;
  5. Katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz elçi göndericiyiz.
  6. Senin Rabbinin acıması gereği olarak (gönderdiğimiz elçilere o gece emirlerimizi açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu O, işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allâh), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  8. O´ndan başka tanrı yoktur, yaşatır, öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
  9. Ama onlar, şüphe içinde oynuyorlar.
  10. Göğün, açık bir duman getireceği günü gözetle.
  11. (Duman) İnsanları sarar. Bu, acı bir azâbdır.
  12. "Rabbimiz, bizden azâbı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz" derler.
  13. Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar (öğüt alma zamanı geçti)? Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
  14. Ondan yüz çevirdiler: "Bu, öğretilmiştir, cinlenmiştir" dediler.
  15. Biz sizden azâbı birazcık kaldırırız ama siz yine (inkârınıza) dönersiniz.
  16. O gün büyük vuruşla vururuz; zira biz öç alıcıyız!
  17. Andolsun, onlardan önce Fir´avn toplumunu da (imkânlar vererek) sınadık. Onlara değerli bir elçi geldi, (şöyle diyerek):
  18. "Allâh´ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben sizin için güvenilir bir elçiyim."
  19. "Allah´a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum."
  20. "Ben, beni taşla(yıp öldür)menizden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allâh)´a sığındım."
  21. "Eğer bana inanmadınızsa bari ben(im yolum)dan çekilin."
  22. Sonra (Mûsâ): "Bunlar, suç işleyen bir toplumdur!" diye Rabbine du´â etti.
  23. (Allâh): "O halde kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü takibedileceksiniz" (dedi).
  24. "Denizi (yarıp toplumunu geçirdikten sonra olduğu gibi) açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur."
  25. Onlar geride nice şeyler bıraktılar: Bahçeler, çeşmeler.
  26. Ekinler, güzel makamlar!
  27. Ve zevkü sefa sürdükleri nice ni´metler!
  28. İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma mirâs verdik.
  29. Onlara gök ve yer ağlamadı. Ve kendilerine fırsat da verilmedi.
  30. Andolsun biz, İsrâil oğullarını o küçültücü azâbdan kurtardık:
  31. Fir´avn´dan. Çünkü o, (insanları ezip) ululanan, sınırı aşanlardan biri idi.
  32. Andolsun biz, onları bir bilgiye göre âlemlere üstün kıldık.
  33. Onlara, içinde açık bir sınav bulunan âyetler verdik.
  34. Şunlar (Kureyş kâfirleri) de diyorlar ki:
  35. "İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz."
  36. "Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin."
  37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba´ kavmi ve onlardan önce gelen (kavim)ler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helâk ettik.
  38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık!
  39. Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gâye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
  40. (Hakkın bâtıldan ayrılacağı) Hüküm günü, hepsinin varacağı gündür.
  41. O gün dost, dostundan bir şey savamaz. Ve onlara yardım da edilmez.
  42. Ancak Allâh´ın acıdığı kimseler (kurtulur). Şüphesiz O, üstündür esirgeyendir.
  43. Zakkum ağacı,
  44. Günâhkârların yemeğidir.
  45. Pota gibi karınlarda kaynar.
  46. Sıcak suyun kaynaması gibi.
  47. (Allâh, zebânilere emreder): "Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin."
  48. "Sonra başının üstüne kaynar su azâbından dökün!"
  49. "Tad, zira sen kendince üstündün, şerefliydin."
  50. İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"
  51. Korunanlar ise güvenli bir makamdadır.
  52. Bahçelerde ve çeşme başlarında.
  53. İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar.
  54. Ayrıca onları, iri gözlü hûrilerle de evlendirmişizdir.
  55. Orada, güven içinde, her meyveyi isterler.
  56. Orada ilk ölümden başka ölüm tadmazlar (sürekli yaşarlar). Ve (Allâh) onları cehennem azâbından korumuştur.
  57. Rabbinden bir lutuf olarak (bu ni´metler kendilerine verilmiştir). İşte, o büyük başarı budur.
  58. Biz o (Kur´â)n´ı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
  59. Biraz bekle, onlar da beklemektedirler (yakında başlarına neler geleceğini göreceklerdir).
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Hâ mîm.
  2. Apaçık kitaba andolsun ki..
  3. Biz onu, mübarek bir gecede indirdik. Biz, uyaranlarız.
  4. O gece, her hikmetli iş ayrılır.
  5. Tarafımızdan bir emir ile biz elçi göndeririz.
  6. Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işiten bilen O’dur.
  7. Göklerin, yerin ve arasındakilerin Rabbidir. Eğer gerçekten bilenler iseniz.
  8. O’ndan başka ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabb’iniz, sizden önceki atalarınızın da Rabb’idir.
  9. Fakat, onlar şüphe içinde eğlenirler.
  10. Göğün apaçık bir duman getireceği günü gözle!
  11. İnsanları bürür. Bu, acı bir azaptır.
  12. -Rabbimiz, azabı bizden kaldır, biz iman eden kimseleriz.
  13. -Onlar nereden öğüt alacaklar? Kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
  14. Sonra ondan yüz çevirmişler ve: -Öğretilmiş bir mecnun/deli demişlerdi.
  15. -Biz, azabı biraz kaldırırız siz de tekrar dönerseniz.
  16. Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette intikam alacağız.
  17. Onlardan önce Firavun kavmini de imtihan etmiştik. Onlara şerefli bir elçi gelmişti.
  18. Allah’ın kullarını bana bırakın, ben güvenilir bir peygamberim, demişti.
  19. -Allah’a karşı üstünlük taslamayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum.
  20. Ve ben, beni taşlamanızdan sizin de Rabb’iniz olan Rabb’ime sığındım.
  21. Eğer bana iman etmediyseniz, benden uzak durun.
  22. Musa: -Bunlar, suçlu bir toplumdur, diyerek Rabb’ine dua etmişti.
  23. (Rabbi de ona şöyle buyurmuştu): -Kullarımı geceleyin yola çıkar, siz takip olunacaksınız.
  24. Denizi durgun olarak terket, şüphesiz onlar, suda boğulacak bir ordudur.
  25. Onlar nice bahçeleri ve pınarları terkettiler.
  26. Ekinleri, güzel konakları...
  27. İçinde eğlenip durdukları nimetleri...
  28. İşte böyle... Onu bir başka topluma miras bıraktık.
  29. Onlara ne gök ağladı, ne de yer! Hiç bekletilmediler.
  30. İsrailoğullarını da alçaltıcı azaptan kurtarmıştık.
  31. Firavundan, çünkü o, haddi aşan bir zorba idi.
  32. Onları bir ilim üzerinde toplumlar üzerine seçkin kıldık.
  33. Onlara, içlerinde apaçık imtihanlar olan ayetler verdik.
  34. Bunlar ise diyorlar ki:
  35. -Bir defa öldükten sonra başka bir şey yoktur. Biz, yeniden diriltilecek de değiliz.
  36. Doğru söyleyenler iseniz, haydi babalarımızı getirin.
  37. Onlar mı hayırlı; yoksa Tubba halkı ve onlardan öncekiler mi? Biz, onları helak ettik. Çünkü suçlu idiler.
  38. Biz gökleri, yeri ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
  39. Onları ancak hak ile yarattık. Fakat, onların çoğu bilmez.
  40. Hüküm günü, onların hepsine söz verilen vakittir.
  41. O gün, dostun dosta hiçbir şekilde faydası olmaz. Onlara yardım da olunmaz.
  42. Allah’ın merhamet ettikleri dışında. Çünkü O, çok güçlü ve merhametlidir.
  43. Zakkum ağacı...
  44. Günahkarın yemeğidir.
  45. Yanmış yağ gibi karınlarda kaynar durur.
  46. Kaynar suyun kaynadığı gibi...
  47. -Onu tutun, cehennemin ortasına atın.
  48. Sonra kaynar su azabından başından aşağı boşaltın.
  49. -Tat bunu, hani sen güçlü ve şerefliydin.
  50. İşte bu sizin hakkında şüphe ettiğiniz şeydir.
  51. Kendilerini günahlardan koruyanlar ise, onlar güvenli bir makamdadırlar.
  52. Cennetlerde ve pınarlarda...
  53. Halis ipek ve parlak atlastan elbiseler giyerek, karşılıklı otururlar.
  54. İşte böyle, onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  55. Orada güven içinde olarak her meyveyi isterler.
  56. İlk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Onlar cehennem azabından korunmuştur.
  57. Rabbinden bir lütuf olarak. İşte büyük kurtuluş budur.
  58. Öğüt alsınlar diye onu senin dilin ile kolaylaştırdık.
  59. O halde bekle zaten onlar da bekliyorlar.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Hâ, Mîm.
  2. Apaçık olan Kitaba andolsun;
  3. Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyarıp korkutanlarız.
  4. Ki onda (O gecede) her hikmetli iş ayrılır,
  5. Katımızdan bir emir ile; doğrusu biz, (insanlara elçi) gönderenleriz,
  6. Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir.
  7. Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
  8. O´ndan başka ilah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir ve geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
  9. Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp oyalanıyorlar.
  10. Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
  11. (Bu duman) İnsanları sarıp kuşatıverir. İşte bu, acıklı bir azabtır.
  12. «Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz.»
  13. Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir peygamber gelmişti.
  14. Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: «(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir.»
  15. Biz sizden bu azabı biraz açıp gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.
  16. Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız.
  17. Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun´un kavmini de denemeden geçirdik ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti:
  18. Dedi ki: «Allah´ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben sizin için güvenilir bir peygamberim.»
  19. «Allah´a karşı büyüklenmeyin; hiç şüphesiz ben size apaçık, bir delil getirmekteyim.»
  20. «Ve doğrusu ben, sizin beni taşa tutmanızdan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allah)a sığındım.»
  21. «Eğer siz bana iman etmiyorsanız, bu durumda benden kopup ayrılın.»
  22. Sonunda Rabbine: «Gerçekten bunlar, suçlu günahkâr bir kavimdirler» diye dua etti.
  23. (Allah da:) «Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edilmiş olacaksınız.» (diye duasını kabul edip cevap verdi) .
  24. «Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü onlar, suda boğulacak bir ordudur.»
  25. Onlar nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi;
  26. (Nice) Ekinler, güzel konaklar.
  27. Ve kendilerinde ´sevinç ve mutluluk içinde´ yaşadıkları nimetler.
  28. İşte böyle; biz bunları başka bir kavime miras olarak verdik.
  29. Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (azabı) ertelenenler de olmadı.
  30. Andolsun, biz İsrailoğullarını o alçaltıcı azabtan kurtardık,
  31. Firavun´dan. Çünkü o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.
  32. Andolsun, biz onları bir ilim üzere alemlere karşı üstün kıldık.
  33. Ve onlara, her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik.
  34. Herhalde bunlar da diyorlar ki:
  35. «(Bütün her şey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip kaldırılacak değiliz.»
  36. «Eğer (bu söylediklerinizde) doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım.»
  37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba´ kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu günahkârdı.
  38. Biz, bir ´oyun ve oyalanma konusu´ olsun diye gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık;
  39. Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
  40. Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, onların hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir;
  41. O gün, bir dost, dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım da edilmez.
  42. Ancak Allah´ın rahmet ettiği başka. Hiç şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir.
  43. Doğrusu, o zakkum ağacı;
  44. Günahkâr olanın yemeğidir.
  45. Pota gibi; karınlarda kaynar durur;
  46. Kaynar suyun kaynaması gibi.
  47. «Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin;»
  48. «Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;»
  49. «(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.»
  50. «Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapılmakta olduğunuz şeydir.»
  51. Muttakilere gelince; muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar.
  52. Cennetlerde ve pınarlarda,
  53. Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı olarak (otururlar).
  54. İşte böyle; ve biz onları simsiyah iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  55. Orada, güvenlik içinde her türlü meyveyi istemektedirler;
  56. Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur;
  57. Senin Rabbinden bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük ´mutluluk ve kurtuluş´ budur.
  58. Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, biz onu (Kur´an´ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
  59. Öyleyse sen gözleyip bekle; gerçekten onlar da gözleyip beklemekte olanlardır.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Hâ, Mîm.
  2. O ayan-beyan gösteren Kitap´a yemin olsun ki,
  3. Biz onu kutlu/bereketli bir gecede indirdik. Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız.
  4. Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir,
  5. Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz,
  6. Senin Rabbinden bir rahmet olarak. Hiç kuşkusuz O, gereğince duyan, gereğince bilendir.
  7. Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbidir O, eğer görürcesine biliyor iseniz.
  8. Tanrı yoktur O´ndan başka! Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir O, önceki atalarınızın da Rabbidir,
  9. İş, onların sandığı gibi değil! Bir kuşku içinde oynayıp oyalanmaktadırlar.
  10. Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle.
  11. İnsanları kuşatıp sarar. İnletici bir azaptır bu.
  12. "Ey Rabbimiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz."
  13. Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara.
  14. Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: "Eğitilmiş bir mecnun!"
  15. Biz azabı biraz kaldırırız; siz eski halinize tekrar dönersiniz.
  16. Gün gelir, en büyük vuruşla vururuz biz. Şu bir gerçek ki, intikam da alırız biz!
  17. Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun´un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara.
  18. Şöyle sesleniyordu: "Ey Allah´ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm."
  19. "Allah´a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim."
  20. "Ben, beni taşlamınzdan Rabbim ve Rabbinize sığındım."
  21. "Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!"
  22. Sonra Rabbine, "Bunlar suç işleyen bir topluluktur." diye yakardı.
  23. Bunun üzerine, Allah buyurdu: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz."
  24. "Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur."
  25. Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.
  26. Nice ekinler, nice seçkin makamlar.
  27. İçinde zevk sürdükleri nice nimetler.
  28. İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık.
  29. Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile!
  30. Yemin olsun, İsrailoğullarını, rezil edici bir azaptan kurtardık.
  31. Firavun´dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi.
  32. Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık.
  33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik.
  34. Şimdi, şunlar tutmuş diyorlar ki:
  35. "İlk ölümümüzden başkası yok! Biz diriltilecek filan değiliz!"
  36. "Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin!"
  37. Onlar mı hayırlı yoksa Tübba´ halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helâk ettik; çünkü onlar, suç işlemiş insanlardı.
  38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık.
  39. İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.
  40. Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma zamanıdır/buluşma yeridir.
  41. Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.
  42. Allah´ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz´dir, Rahîm´dir.
  43. Şu bir gerçek ki zakkum ağacı,
  44. Suçluların yemeğidir.
  45. Erimiş maden misali, karınlarda kaynar.
  46. Sıcak suyun kaynaması gibi...
  47. "Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!"
  48. "Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!"
  49. "Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin."
  50. "İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey."
  51. Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır;
  52. Bahçelerde, pınar başlarında.
  53. İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar.
  54. İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.
  55. Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler.
  56. Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Rabbinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı.
  58. Biz o Kur´an´ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
  59. Artık, beklemeye geç! Çünkü onlar da beklemekteler.