Gâşiye

الْغَاشِيَةِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Geldi mi sana her yanı ve herkesi kavrayıp kaplayan o felâketin haberi?
  2. O gün yüzler eğilirler.
  3. Çalışıp çabalarlar, zahmete girip yorulurlar.
  4. Pek kızgın ateşe atılırlar.
  5. Pek ıssı bir suyla suvarılırlar.
  6. Onlara orada yemek olarak ancak zehirli diken var,
  7. Ne besler ve ne doyurur, açlığı defeder.
  8. O gün yüzler, sevinçlidir, neşeye dalar.
  9. Çalıştıklarından hoşnût olurlar.
  10. Yüce cennettedirler.
  11. Orada boş söz duymazlar.
  12. Orada akan bir pınar var.
  13. Orada yükseltilmiş tahtlar.
  14. Ve konmuş sağraklar.
  15. Ve sıra-sıra konmuş yastıklar.
  16. Yer-yer yayılmış döşemeler.
  17. Hâlâ mı bakmazlar deveye, nasıl da yaratılmış?
  18. Ve göğe, nasıl da yüceltilmiş?
  19. Ve dağlara, nasıl da dikilmiş.
  20. Ve yeryüzüne, nasıl da yayılmış?
  21. Artık korkut, öğüt ver, sen, ancak bir korkutucusun, bir öğütçü.
  22. Onlara mûsâllat olmuş biri değilsin.
  23. Ancak kabûl etmeyen ve kâfir olana gelince.
  24. Artık onu Allah azaplandırır pek büyük bir azapla.
  25. Şüphe yok ki tapımızdır gelecekleri yer.
  26. Sonra da şüphe yok ki hesaplarını görmek, bize düşer.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. (Resûlüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?
  2. O gün bir takım yüzler zelildir,
  3. Durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,
  4. Kızgın ateşe girer.
  5. Onlara kaynar su pınarından içirilir.
  6. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur,
  7. O ise ne besler ne de açlığı giderir.
  8. O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar,
  9. (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır,
  10. Yüce bir cennettedirler.
  11. Orada boş bir söz işitmezler.
  12. Orada (cennette) devamlı akan bir pınar,
  13. Yükseltilmiş tahtlar,
  14. Konulmuş kadehler,
  15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,
  16. Serilmiş halılar vardır.
  17. (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?
  18. Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiş?
  19. Dağların nasıl dikildiğine, bakmazlar mı?
  20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
  21. O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin.
  22. Onların üzerinde bir zorba değilsin.
  23. Ancak yüz çevirir inkâr ederse,
  24. İşte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.
  25. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir.
  26. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. (Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi?
  2. O gün, öyle yüzler vardır ki, ´zillet içinde aşağılanmıştır.´
  3. Çalışmış, boşuna yorulmuştur.
  4. Kızgın bir ateşe yollanırlar.
  5. Kaynar bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlar için (zehirli olan) dari´ dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
  7. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur.
  8. O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette (engin bir mutluluk içinde)dirler.
  9. Harcadığı-çabadan dolayı hoşnuttur.
  10. Yüksek bir cennettedir.
  11. Orda anlamsız bir söz işitmez.
  12. Orda ´durmaksızın akan´ bir kaynak vardır.
  13. Orda ´yükseklerde kurulmuş, tahtlar da vardır;
  14. Konulmuş (içecek dolu) kaplar,
  15. Dizi dizi yastıklar,
  16. Ve serilmiş yaygılar.
  17. Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
  18. Göğe, nasıl yükseltildi?
  19. Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu?
  20. Yere; nasıl yayılıp-döşendi?
  21. Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın.
  22. Onlara ´zor ve baskı´ kullanacak değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse
  24. Allah, onu en büyük azap ile azaplandırır.
  25. Şüphesiz onların dönüşleri Bizedir.
  26. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. (Ey Rasûlüm! Bütün insanları dehşeti ile) kaplayacak olan kıyametin haberi, muhakkak ki sana gelmiştir.
  2. Bir takım yüzler vardır ki, o gün zelildir;
  3. Çalışmış, fakat boşuna yorulmuştur.
  4. Kızgın ateşe girerler,
  5. Kaynar bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlara, (hayvanların bile sakınıp yiyemediği) bir nebattan başka yiyecek yok.
  7. O, ne besler, ne açlıktan kurtarır.
  8. Bir takım yüzler de o gün mes’uddur.
  9. (Dünyadaki) çalışmasından ötürü hoşnuddur;
  10. (Kıymet ve mevkii) yüksek bir cennetde...
  11. Öyle ki, orada boş bir söz işitmezsin.
  12. Orada var akan bir kaynak...
  13. Orada var yüksek tahtlar,
  14. (Önlerine) konmuş bardaklar,
  15. Dizilmiş yastıklar,
  16. Ve serilmiş âla döşemeler...
  17. (O kâfirler, ibret gözü ile) hâlâ bakmazlar mı deveye, nasıl yaratılmış? (Kudret ve ilmimize delâlet eden eserleri onda görmezler mi)?
  18. Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş?
  19. Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmiş?
  20. Yere de bakmazlar mı, nasıl döşenmiş?
  21. Artık sen (Ey Rasûlüm, deliller göstererek) nasihat et. Sen ancak bir öğüd vericisin.
  22. Sen, onlar üzerine bir zorlayıcı değilsin.
  23. Ancak (öğüdden sonra) yüz çeviren ve (Allah’ı) inkâr eden (var ya),
  24. Allah onu, en büyük azabla azablandıracaktır.
  25. Muhakkak ki, onların dönüşleri bizedir.
  26. Sonra onların hesablarını görmek de yalnız bize aiddir.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Her seyi kaplayacak kiyametin haberi sana gelmedi mi?
  2. O gun bir takim yuzler zillete burunmustur.
  3. Zor isler altinda bitkin dusmustur.
  4. Yakici atese yaslanirlar.
  5. Kizgin bir kaynaktan icirilirler.
  6. (6-7) Semirtmeyen, acligi gidermeyen kotu kokulu bir dikenden baska yiyecekleri yoktur.
  7. (6-7) Semirtmeyen, acligi gidermeyen kotu kokulu bir dikenden baska yiyecekleri yoktur.
  8. Inanmis olanlarin yuzleri, o gun, piril pirildir.
  9. Yaptiklarindan hosnuddurlar.
  10. Yuksek bir cennettedirler.
  11. Orada bos soz isitmezler.
  12. Orada akan kaynak vardir.
  13. Orada, yukseltilmis tahtlar vardir.
  14. Yerlestirilmis kaseler,
  15. Sira sira yastiklar,
  16. Serilmis, yumusak tuylu halilar vardir.
  17. (17-20) Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gogun nasil yukseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
  18. (17-20) Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gogun nasil yukseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
  19. (17-20) Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gogun nasil yukseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
  20. (17-20) Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gogun nasil yukseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
  21. Sen ogut ver! Esasen sen sadece bir ogutcusun.
  22. Sen, onlara zor kullanacak degilsin.
  23. (23-24) Ama kim yuz cevirir, inkar ederse, Allah onu en buyuk azaba ugratir.
  24. (23-24) Ama kim yuz cevirir, inkar ederse, Allah onu en buyuk azaba ugratir.
  25. Dogrusu onlarin donusu Bize´dir.
  26. suphesiz sonra hesaplarini gormek de bize dusmektedir. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Korku ve dehşeti herşeyi kaplayacak olan Kıyâmet´in haberi elbette sana geldi.
  2. Yüzler var ki, o gün kararıp aşağılanmıştır.
  3. Çalışıp didinmiş, boşuna yorulup bitkin düşmüştür.
  4. İyice kızışmış ateşe varıp yaslanırlar.
  5. Çok sıcak bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlar için derî´ dikeninden başka yiyecek yoktur.
  7. O ne besler, ne de açlığı giderir.
  8. Yüzler de var ki, o gün yumuşacık tazedir.
  9. Çalışıp çabaladıklarından memnundurlar.
  10. Yüksek Cennet´tedirler.
  11. Orada boş-anlamsız söz işitmezler.
  12. Orada akan pınar vardır.
  13. Orada yüksek tahtlar, kanepeler mevcuttur.
  14. Konulmuş küpler,
  15. Dizilmiş koltuklar,
  16. Serilmiş yumuşak yaygılar vardır.
  17. Devenin nasıl aratıldığına,
  18. Göğün nasıl yükseltildiğine,
  19. Dağların nasıl dikildiğine,
  20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı ?
  21. Öğüt ver; çünkü sen ancak bir öğütçüsün.
  22. nsanlar üzerine musallat (bir bekçi) değilsin.
  23. Ancak kim (Hak´tan) yüzçevirip inkâra saparsa,
  24. Allah ona en büyük azâb ile azâbda bulunacak.
  25. Şüpheniz olmasın ki, onların dönüşü ancak bizedir.
  26. Sonra da hesaplarını görmek bize aittir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?
  2. O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.
  3. Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.
  4. Kızgın ateşe girerler.
  5. Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.
  7. O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.
  8. O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.
  9. Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.
  10. Yüksek bir cennettedirler.
  11. Orada hiçbir boş söz işitmezler.
  12. Orada akan bir kaynak vardır.
  13. (13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
  14. (13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
  15. (13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
  16. (13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.
  17. Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!
  18. Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!
  19. Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir!
  20. Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!
  21. Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.
  22. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.
  23. (23-24) Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.
  24. (23-24) Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.
  25. Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir.
  26. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. (Resûlüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?
  2. (2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
  3. (2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
  4. (2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
  5. (2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
  6. (2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
  7. (2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
  8. (8-11) O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş bir söz işitmezler.
  9. (8-11) O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş bir söz işitmezler.
  10. (8-11) O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş bir söz işitmezler.
  11. (8-11) O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş bir söz işitmezler.
  12. (12-16) Orada (cennette) devamlı akan bir pınar, orada yükseltilmiş tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra dizilmiş yastıklar, serilmiş halılar vardır.
  13. (12-16) Orada (cennette) devamlı akan bir pınar, orada yükseltilmiş tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra dizilmiş yastıklar, serilmiş halılar vardır.
  14. (12-16) Orada (cennette) devamlı akan bir pınar, orada yükseltilmiş tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra dizilmiş yastıklar, serilmiş halılar vardır.
  15. (12-16) Orada (cennette) devamlı akan bir pınar, orada yükseltilmiş tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra dizilmiş yastıklar, serilmiş halılar vardır.
  16. (12-16) Orada (cennette) devamlı akan bir pınar, orada yükseltilmiş tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra dizilmiş yastıklar, serilmiş halılar vardır.
  17. (17-20) (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
  18. (17-20) (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
  19. (17-20) (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
  20. (17-20) (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
  21. (21-26) O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
  22. (21-26) O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
  23. (21-26) O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
  24. (21-26) O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
  25. (21-26) O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
  26. (21-26) O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Geldi mi sana o Ğaşiye (her şeyi kuşatacak salgın, istilacı kıyametin) haberi?
  2. O gün kimi yüzler eğilmiş, zillete düşmüştür.
  3. Çalışmış, fakat boşuna yorulmuştur.
  4. Kızışmış bir ateşe yaslanırlar.
  5. Kızgın bir kaynaktan sulanırlar.
  6. Dari´ adındaki bitkiden başka yiyecekleri yoktur.
  7. Ne besler, ne açlıktan kurtarır.
  8. Kimi yüzler de mesuttur o gün.
  9. Yaptıklarından hoşnut.
  10. Yüksek bir cennette.
  11. Orada boş bir söz işitmezler.
  12. Orada akan bir kaynak,
  13. yüksek kanepeler,
  14. konulmuş küpler,
  15. dizilmiş koltuklar, yastıklar,
  16. serilmiş nefis döşemeler vardır.
  17. Hala bakmazlar mı o deveye ki, nasıl yaratılmış?
  18. Göğe ki, nasıl kaldırılmış?
  19. Dağlara ki, nasıl dikilmişler?
  20. Yere ki, nasıl yayılmış?
  21. Haydi öğüt ver, sen şimdi yalnızca bir öğütçüsün!
  22. Onların üzerinde bir zorba değilsin!
  23. Ancak tersine giden ve inkar eden başka.
  24. Allah, onu en büyük azap ile cezalandıracaktır.
  25. Onlar, mutlaka döne dolaşa Bize geleceklerdir.
  26. Sonra da mutlaka Bize hesap vereceklerdir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet´in haberi sana geldi mi?
  2. Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.
  3. Çalışmış, yorulmuştur.
  4. Kızışmış bir ateşe girer.
  5. Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.
  6. Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
  7. O da ne besler, ne de açlığı giderir.
  8. Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur.
  9. Yaptığından hoşnuttur.
  10. Yüksek bir cennettedir.
  11. Orada boş bir söz işitmez.
  12. Orada akan bir kaynak,
  13. Yükseltilmiş divanlar,
  14. Konulmuş kadehler,
  15. Dizilmiş koltuklar, yastıklar,
  16. Serilmiş halılar vardır.
  17. Bakmıyorlar mı o develere, nasıl yaratılmış?
  18. Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş?
  19. Bakmıyorlar mı dağlara, nasıl dikilmiş?
  20. Yere bakmıyorlar mı, nasıl yayılmış?
  21. Haydi öğüt ver; sen şimdi sırf bir öğütçüsün.
  22. Onların üzerinde bir zorba değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir ve kâfir olursa,
  24. Allah ona en büyük azap ile azap edecek.
  25. Kuşkusuz onlar döne dolaşa bize gelecekler.
  26. Sonra da bize hesap verecekler.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Ey insanoğlu! Herşeyi kaplayacak kıyametin haberi sana gelmedi mi?
  2. O gün birtakım yüzler zillete bürünmüştür.
  3. Zor işler altında bitkin düşmüştür.
  4. Yakıcı ateşe yaslanırlar.
  5. Kızgın bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.
  7. Ne semirtir, ne de açlığı giderir.
  8. İnanmış olanların yüzleri, o gün, pırıl pırıldır.
  9. Yaptıklarından hoşnutturlar.
  10. Yüksek bir bahçededirler.
  11. Orada boş söz işitmezler.
  12. Orada akan bir kaynak vardır.
  13. Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.
  14. Konulmuş kadehler.
  15. Dizilmiş yastıklar.
  16. Serilmiş halılar vardır.
  17. Bu insanlar bakmıyorlar mı, develerin nasıl yaratıldığına?
  18. Göğün nasıl yükseltildiğine?
  19. Dağların nasıl dikildiğine?
  20. Yerin nasıl yayıldığına?
  21. Ey Muhammed! Sen öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt verensin.
  22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir, inkar ederse,
  24. Allah onu en büyük azaba uğratır.
  25. Dönüşleri bizedir.
  26. Sonra onların hesabını görmek bize düşer.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Kıyametin haberi sana geldi mi?
  2. O gün, öyle yüzler vardır ki ´zillet içinde aşağılanmıştır´.
  3. Çalışmış, boşuna yorulmuştur.
  4. Kızgın bir ateşe yollanırlar.
  5. Kaynar bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlar için (zehirli olan) darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
  7. Ne doyurup semirtir, ne açlıktan korur.
  8. O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimettedirler.
  9. Harcadığı çabadan dolayı hoşnuttur.
  10. Yüksek bir cennettedir.
  11. Orada anlamsız bir söz işitmez.
  12. Orada ´durmaksızın akan´ bir kaynak vardır.
  13. Orada ´yükseklerde kurulmuş´ tahtlar da vardır;
  14. Konulmuş (içecek dolu) kaplar,
  15. Dizi dizi yastıklar,
  16. Ve serilmiş yaygılar.
  17. Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
  18. Göğe, nasıl yükseltildi?
  19. Dağlara; nasıl oturtulup kuruldu?
  20. Yere; nasıl yayılıp döşendi?
  21. Artık sen, öğüt verip hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın.
  22. Onlara ´zor ve baskı´ kullanacak değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir ve küfrederse,
  24. Tanrı, onu en büyük azab ile azablandırır.
  25. Şüphesiz onların dönüşleri (iyabehüm) bizedir.
  26. Sonra onları hesaba çekmek de elbette bize aittir.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. (Felâketleri bütün mahlûkaatı sarıb kaplayacak olan) kıyamet gününün haberi sana geldi ya.
  2. Yüzler (vardır) o gün zelîl ve (hakıyr) dir.
  3. Yorucu işler yapandır.
  4. Kızgın bir ateşe girecek,
  5. son derece sıcak, bir kaynakdan içirilecekdir.
  6. Onlar için «Dari» dikeninden başka bir yiyecek yokdur,
  7. Ki o, ne semirtir (doyurur), ne de açlığı giderir.
  8. Yüzler (vardır) o gün güzeldir (ni´metlere mazhardır).
  9. (Dünyâda tâat ve ibâdetle) çalışdığından dolayı hoşnuddur.
  10. Yüksek bir cennetde (dir).
  11. Orada boş bir lâf işitmez.
  12. Orada dâima akan bir (nice) pınar,
  13. orada yüksek tahtlar,
  14. (önlerine) konmuş kablar,
  15. sıra sıra dizilmiş yasdıklar,
  16. yayılıb serilmiş saçaklı halılar vardır.
  17. Onlar haalâ (ibretle) bakmazlar mı o deveye, nasıl yaratılmışdır o?
  18. O göğe, nice yükseltmişdir o,
  19. o dağlara, nasıl dikilmişdir o,
  20. o yere, nasıl yayılıb döşenmişdir o?
  21. (Habîbim) sen hemen (onlara Allahın ni´metlerini, tevhîd delîllerini) hatırlat. Sen ancak bir hatırlatıcısın.
  22. Onların üzerine musallat (bir adam) değilsin.
  23. Lâkin kim (îmandan) yüz çevirir, (Kur´ânı) inkâr ederse,
  24. Allah da onu en büyük azâb ile azâblandırır.
  25. Şübhesiz onların (öldükden sonra) dönüşleri ancak bizedir.
  26. Sonra hisâbları (nı görmek) de muhakkak bize âiddir.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Her şeyi sarıp kaplayacak olanın haberi sana geldi mi?
  2. Yüzler vardır ki, o gün zillete bürünmüştür.
  3. Zor işler altında bitkin düşmüştür.
  4. Kızgın bir ateşe girerler.
  5. Kızgın bir kaynaktan içirilecektirler.
  6. Kötü kokulu, kuru bir dikenden başka yiyecekleri yoktur.
  7. O, ne semirtir, ne de açlığı giderir.
  8. Yüzler de vardır ki; o gün, parıl parıldır.
  9. Çalıştıklarından hoşnuddur.
  10. Yüksek bir cennettedir.
  11. Orada boş bir laf işitmezler.
  12. Orada akan bir pınar vardır.
  13. Orada yüksek tahtlar,
  14. Yerleştirilmiş kaseler,
  15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,
  16. Serilmiş saçaklı halılar vardır.
  17. Onlar deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmıştır?
  18. Göğe de. Nasıl yükseltilmiştir?
  19. Dağlara da. Nasıl dikilmiştir?
  20. Yere de. Nasıl yayılmıştır?
  21. Öğüt ver, çünkü sen; ancak bir öğütçüsün.
  22. Onların üzerine zor kullanıcı değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir ve küfrederse;
  24. Allah, onu en büyük azab ile azablandırır.
  25. Şüphesiz onların dönüşü, ancak Bizedir.
  26. Sonra hesablarını görmek de muhakkak Bize düşer.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Gâşiyenin (heryeri kuşatıp kaplayacak olan korkunç felâketin) haberi sana geldi mi?
  2. İzin günü zillet içinde olan yüzler vardır.
  3. Yorucu işler yapan.
  4. (Onlar) kızgın ateşe atılırlar.
  5. Kaynar su pınarından içirilirler.
  6. Onların yiyeceği dari´den (acı, pis kokulu dikenli ağaçtan) başka bir şey değildir.
  7. Beslemez ve açlığa da bir fayda vermez.
  8. İzin günü naîm (güzel ve parlak) yüzler vardır.
  9. (Dünyadaki) sa´yından (çalışmasından) razıdır.
  10. Âli cennettedir.
  11. Orada boş söz işitmezsin.
  12. Orada devamlı akan bir pınar vardır.
  13. Orada yüksek tahtlar vardır.
  14. Ve (önlerine) konulmuş kadehler.
  15. Ve dizilmiş yastıklar.
  16. Ve yayılmış süslü kıymetli halılar (vardır).
  17. Onlar hâlâ deveye bakmıyorlar mı ki, nasıl yaratılmış?
  18. Ve semaya nasıl yükseltilmiş?
  19. Ve dağlara, nasıl dik olarak yerleştirilmiş?
  20. Ve yeryüzüne, nasıl düzleştirilmiş (bakmıyorlar mı)?
  21. Artık zikret (hatırlat), sen sadece müzekkirsin (hatırlatıcısın).
  22. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin.
  23. Ancak kim (arkasını) döner ve inkâr ederse.
  24. O taktirde Allah onu en büyük azap ile azaplandırır.
  25. Muhakkak ki onların dönüşü Bizedir.
  26. Sonra onların hesapları muhakkak ki Bize aittir.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Kabus Gibi Çöken´den haberin var mı?
  2. Bazı yüzler o Gün yere bakacak,
  3. (günahın yükü altında) bitkin düşmüş, (korku ile) sarsılmış,
  4. kızgın bir ateşe girmek
  5. ve kaynar bir pınardan tatmak üzere.
  6. Hiçbir yiyecekleri yok kuru dikenlerin acılığından başka,
  7. ne bir güç veren ne de açlığı gideren (dikenlerin).
  8. Bazı yüzler (de) o Gün mutlulukla parıldayacak,
  9. çabaları(nın meyvesini tatmak)tan memnun,
  10. harika bir bahçede,
  11. boş lakırdı işitmeyecekleri (bir bahçede).
  12. Sayısız pınarlar akacak orada,
  13. (ve) yükseltilmiş (mutluluk) tahtları,
  14. doldurulmuş kadehler,
  15. dizilmiş yastıklar,
  16. ve serilmiş halılar...
  17. Peki, (o yeniden dirilmeyi inkar edenler) bakmazlar mı yağmur yüklü bulutlara (ve görmezler mi) nasıl yaratılmış onlar?
  18. Ve (bakmazlar mı) göğe, nasıl yükseltilmiş?
  19. Ve dağlara, nasıl sağlamca dikilmiş?
  20. Ve toprağa, nasıl yayılmış?
  21. İşte böyle, (ey Peygamber,) onlara öğüt ver; senin görevin yalnız öğüt vermektir:
  22. sen onları (inanmaya) zorlayamazsın.
  23. Ancak, kim hakikati inkara şartlanmış olarak yüz çevirip uzaklaşırsa,
  24. Allah ona (öteki dünyada) en büyük azabı tattıracaktır:
  25. Bizedir onların dönüşleri,
  26. ve Bize düşer onları hesaba çekmek.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. (1-2) Sana salgın Kıyametin haberi geldi mi? O gün nice yüzler zillete düşmüştür.
  2. (1-2) Sana salgın Kıyametin haberi geldi mi? O gün nice yüzler zillete düşmüştür.
  3. (3-4) Çalışmış, yorgun kalmıştır. Son derece sıcak bir ateşe girecektir.
  4. (3-4) Çalışmış, yorgun kalmıştır. Son derece sıcak bir ateşe girecektir.
  5. (5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır.
  6. (5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır.
  7. (5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır.
  8. (8-9) Bir kısım yüzler de o günde güzellik sahibidir. Çalışmış olmasından dolayı hoşnuttur.
  9. (8-9) Bir kısım yüzler de o günde güzellik sahibidir. Çalışmış olmasından dolayı hoşnuttur.
  10. (10-11) Bir yüksek cennette. Orada boş bir lâkırdı işitmezsin.
  11. (10-11) Bir yüksek cennette. Orada boş bir lâkırdı işitmezsin.
  12. (12-13) Orada akan bir su kaynağı vardır. Orada yüksek tahtlar vardır.
  13. (12-13) Orada akan bir su kaynağı vardır. Orada yüksek tahtlar vardır.
  14. (14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
  15. (14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
  16. (14-16) Hazırlanmış sürahiler... Dizilmiş yastıklar. Ve döşenmiş nefis sergiler (vardır).
  17. Artık develere bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmış?
  18. (18-19) Ve göğe ki, nâsıl yükseltilmiş? Ve dağlara ki nasıl dikilmiş?
  19. (18-19) Ve göğe ki, nâsıl yükseltilmiş? Ve dağlara ki nasıl dikilmiş?
  20. Ve yere ki, nasıl yayılmış?
  21. (21-22) Artık sen hatırlat. Şüphe yok ki, sen ancak bir hatırlatıcısın. Onların üzerlerinde bir musallat (cebbâr) değilsin.
  22. (21-22) Artık sen hatırlat. Şüphe yok ki, sen ancak bir hatırlatıcısın. Onların üzerlerinde bir musallat (cebbâr) değilsin.
  23. Ancak o kimse ki yüz çevirir ve küfre düşmüş olur.
  24. Artık Allah, onu en büyük azap ile muazzep kılar.
  25. Şüphe yok ki, onların dönüşleri Bize´dir.
  26. Sonra da onların hesapları muhakkak ki, Bize aittir.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Gâşiye´nin,dehşeti her tarafı saracak olan o felâketin mahiyeti hakkında elbet sen de bilgi sahibi oldun
  2. Yüzler vardır o gün yere eğilmiştir, zelildir
  3. Yorgundur, bitkin mi bitkindir
  4. Kızgın ateşe girerler
  5. Susayınca kaynar su kaynayan bir çeşmeden içerler
  6. Yiyecekleri sadece bir dikenden ibarettir
  7. Bu diken ne besleyicidir, ne de açlığı giderir
  8. Ama yüzler vardır, o gün mutludurlar
  9. Emeklerinin neticesini almadan ötürü gayet memnundurlar
  10. Pek üstün ve pek muteber bir cennettedirler
  11. Orada hiç boş söz işitmezler.
  12. Orada akan berrak pınarlar..
  13. Orada üstün, kıymetli tahtlar..
  14. Hazırlanmış kadehler..
  15. Dizilmiş koltuklar, yastıklar..
  16. Yayılmış halılar ve döşemeler..
  17. O kâfirler bakıp düşünmezler mi: (Mesela) deve nasıl yaratılmış
  18. Gök nasıl kurulup uçsuz bucaksız yükseltilmiş?
  19. Dağlar nasıl da yeri tutup, dengeleyen direkler halinde dikilmiş
  20. Yeryüzü nasıl yayılıp hayata elverişli kılınmış
  21. İşte böyle... Sen insanları irşada devam et! Zaten senin görevin sadece irşad edip düşündürmektir
  22. Yoksa sen kimseyi zorlayacak değilsin
  23. Lâkin kim ki imana sırtını döner ve inkâr eder
  24. Allah da onu en büyük cezaya çarptırır
  25. Elbet onların dönüşü Bize olacaktır
  26. Elbet hesaplarını görmek de Bizim işimiz olacaktır
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. (Şiddet ve dehşetiyle her şeyi) Sarıp kaplayacak olan(o felâket)in haberi sana geldi mi?
  2. Yüzler var ki o gün öne düşüktür,
  3. Çalışır, yorulur.
  4. Kızgın ateşe girerler.
  5. Kendilerine kaynamış bir gözeden (su) içirilir.
  6. Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.
  7. O da ne semirtir, ne de açlığı giderir.
  8. Yüzler de var ki o gün ni´met içinde mutlu,
  9. İşinden memnun,
  10. Yüksek bir bahçededir.
  11. Orada boş söz işitmezler.
  12. Orada akan bir kaynak vardır.
  13. Orada yükseltilmiş tahtlar,
  14. Konulmuş kadehler,
  15. Dizilmiş yastıklar,
  16. Serilmiş halılar vardır.
  17. Bakmıyorlar mı develere, nasıl yaratılmış?
  18. Göğe, nasıl yükseltilmiş?
  19. Dağlara, nasıl dikilmiş?
  20. Yere, nasıl yayılıp döşenmiş?
  21. Öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin.
  22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir ve inanmazsa,
  24. Allâh ona en büyük azâbı eder,
  25. Dönüşleri Bizedir.
  26. Sonra onların hesabını görmek Bize düşer.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Bürüyen/ansızın gelecek olanın haberi sana geldi mi?
  2. O gün, yüzler vardır yere yıkılmış.
  3. Çalışmış, boşa yorulmuş,
  4. Kızgın ateşe yaslanan.
  5. Kızgın bir kaynaktan içen.
  6. Onlara kuru dikenden başka yiyecek yoktur.
  7. Ne semirtir ne açlığı giderir.
  8. O günde yüzler vardır pırıl pırıl..
  9. Çalışmasından hoşnuttur.
  10. Yüksek bir cennettedir.
  11. Orada boş söz işitmezler.
  12. Orada akan bir pınar..
  13. Orada yükseltilmiş sedirler/yataklar..
  14. Doldurulmuş kadehler..
  15. Sıra sıra yastıklar..
  16. Serilmiş halılar vardır.
  17. Bakmazlar mı deveye? Nasıl yaratıldı?
  18. Ve göğe.. Nasıl yükseltildi?
  19. Ve dağlara.. Nasıl dikildi?
  20. Ve yere.. Nasıl yayıldı?
  21. -Hatırlat/uyar! Sen ancak uyarıcısın.
  22. Onlar üzerinde bir zorba değilsin.
  23. Ancak, kim yüz çevirir ve nankör/kafir olursa.
  24. Allah, onu en büyük cezaya çarptırır.
  25. Şüphesiz onların dönüşü bizedir.
  26. Sonra da onların hesabını görmek bize düşer.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. (Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi?
  2. O gün, öyle yüzler vardır ki, ´zillet içinde aşağılanmıştır.´
  3. Çalışmış, boşuna yorulmuştur.
  4. Kızgın bir ateşe yollanırlar.
  5. Kaynar bir kaynaktan içirilirler.
  6. Onlar için (öldürücü ve zehirli olan) dari´ dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
  7. Ne doyurup semirtir, ne de açlıktan korur.
  8. O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette (engin bir mutluluk içinde)dirler.
  9. Harcadığı çabadan dolayı hoşnuttur.
  10. Yüksek bir cennettedir.
  11. Orada ´anlamsız ve saçma olan´ bir söz işitmez.
  12. Orada ´durmaksızın akan´ bir kaynak vardır.
  13. Orada yükseklerde kurulmuş, tahtlar da vardır;
  14. Konulmuş (içecek dolu) kaplar,
  15. Dizi dizi yastıklar,
  16. Ve serilmiş yaygılar.
  17. Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
  18. Göğe; nasıl yükseltildi?
  19. Dağlara; nasıl oturtulup kuruldu?
  20. Yere; nasıl yayılıp döşendi?
  21. Artık sen, öğüt verip hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın.
  22. Onlara ´zor ve baskı´ kullanacak değilsin.
  23. Ancak kim yüz çevirir ve küfre saparsa,
  24. Allah, onu en büyük azab ile azablandırır.
  25. Hiç şüphesiz onların dönüşleri bizedir.
  26. Sonra onları hesaba çekmek de elbette bize aittir.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Geldi mi sana Ğaşiye´nin/her şeyi her yandan sarıp kaplayacak olanın haberi!
  2. Yüzler vardır o gün zilletle öne eğilmiştir.
  3. Çalışmış, boşa yorulmuştur.
  4. Kızışmış bir ateşe dalarlar.
  5. Ateşimsi bir kaynaktan sulanırlar.
  6. Yırtıcı bir dikenden başka yemek yoktur onlar için.
  7. Ne semirtir ne açlıktan kurtarır.
  8. Yüzler de vardır o gün, nimetlerle mutlu.
  9. Emek ve gayreti yüzünden hoşnuttur.
  10. Yüksek bir bahçededir;
  11. Hiçbir boş söz işitmez orada,
  12. Akıp duran bir pınar vardır orada,
  13. Yüksek sedirler vardır orada,
  14. Hizmete sunulmuş kadehler,
  15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,
  16. Serilmiş seçme döşekler.
  17. Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı!
  18. Ve göğe ki, nasıl yükseltildi!
  19. Ve dağlara ki, nasıl dikildi!
  20. Ve yere, nasıl yayılıp döşendi!
  21. Artık uyar/düşündür! Çünkü sen bir uyarıcı/düşündürücüsün.
  22. Üzerlerine musallat bir despot değilsin.
  23. Tersine giden, nankörlük eden başka.
  24. Allah, böylesine en büyük azapla azap edecektir.
  25. Hiç kuşkusuz, onların dönüşleri bizedir.
  26. Bunun ardından, hesapları da bizim elimizde olacaktır.