Haşr

الْحَشْرِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Tenzîh eder Allah´ı ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve odur üstün, hüküm ve hikmet sâhibi.
  2. Öyle bir mâbuttur ki kitap ehlinden kâfir olanları, ilk defa toplanmaları için ülkelerinden çıkardı; siz, onların çıkacaklarını hiç sanmazdınız, onlar da şüphesiz ki kaleleri, kendilerini Allah´tan korur sanırlardı. Derken Allah, onların hesaplamadıkları yerden gelip çattı da yüreklerine dehşetli bir korku düşürdü, evlerini, kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkmadalar, artık ibret alın ey can gözü açık olanlar.
  3. Ve eğer Allah, onlara sürgünü takdîr etmemiş olsaydı elbette onları dünyâda azaplandırırdı; ve onlara, âhirette de ateşle azap var.
  4. Bu da, onların, şüphe yok ki Allah´a ve Peygamberine karşı gelmelerindendir ve kim Allah´a karşı gelirse bilsin ki artık Allah, pek çetin azâp eder.
  5. Güzelim hurmalardan kestikleriniz de, kesmeyip öyle boy atmış bir halde bıraktıklarınız da Allah´ın izniyledir gerçekten ve bu da, buyruktan çıkanları hor-hakir bir hâle getirmesi içindir.
  6. Ve Allah´ın, onların mallarından, Peygamberine verdiği şeyler için siz, gerçekten de ne deve sürdünüz, ne at oynattınız ve fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üstüne atıp üstün eder ve Allah´ın, her şeye gücü yeter.
  7. Allah´ın, fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiği ganîmetler artık Allah´ındır ve Peygamberin ve yakınların ve yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmışların; bu da, o malın, sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermâye olmaması içindir ve Peygamber, size ne verirse alın onu ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ondan ve çekinin Allah´tan; şüphe yok ki Allah´ın azâbı çetindir.
  8. O mallar, yurtlarından göçenlerin yoksullarına âittir; onlar, ülkelerinden çıkarılmışlar, mallarından ayrılmışlar, Allah´tan ancak bir lütuf ve râzılık dileyegelmişlerdir ve Allah´a ve Peygamberine yardım etmişlerdir; on-lardır gerçeklerin ta kendileri.
  9. Ve onların göçmesinden önce yurtlarını hazırlayıp orasını bir îman konağı haline getirenlere ve yurtlarına göçenleri sevenlere ve onlara verilen şeylere karşı gönüllerinde bir ihtiyaç, bir istek duymayanlara ve ihtiyaçları bile olsa onları kendilerinden üstün tutanlara gelince: Ve kim, nefsinin hırsından, kıskançlık ve nekesliğinden geçerse gerçekten de o çeşit kimselerdir kurtulanların, muratlarına erenlerin ta kendileri.
  10. Ve onlardan sonra gelenler de Rabbimiz derler, suçlarımızı ört bizim ve bizden önce inanan kardeşlerimize ve inananlara karşı gönlümüze bir kin, bir haset verme; Rabbimiz, şüphe yok ki sen esirgeyicisin, rahîmsin.
  11. Bakmaz mısın münâfık olanlara, kitap ehlinden kâfir olan kardeşlerine, andolsun ki derler, siz yurdunuzdan çıkarılırsanız biz de mutlaka sizinle berâber çıkarız ve aleyhinizde itâat etmeyiz hiç kimseye ebedîyen ve eğer sizinle savaşırlarsa elbette size yardım ederiz ve Allah, tanıklık eder ki onlar, şüphe yok, yalancılardır elbet.
  12. Ve andolsun ki çıkarılırlarsa yurtlarından onlarla berâber çıkmazlar ve andolsun ki savaşılırsa onlarla, yardım etmezler onlara ve andolsun ki yardım etseler bile artlarını dönüp kaçarlar mutlaka, sonra da onlara hiçbir kimse yardım etmez.
  13. Mutlaka gönüllerinde, Allah´tan ziyâde sizin korkunuz vardır, bu da, şüphe yok ki anlamayan bir topluluk olmalarındandır.
  14. Onların, hepsi birden sizinle savaşmazlar, ancak müstahkem yerlerde, yahut da surların ardında çarpışırlar; onların gücü kuvveti, aralarında çetindir, onları bir topluluk sanırsın ama gönülleri dağınıktır, ayrı-ayrıdır; bu da akıl etmez bir topluluk olmalarındandır.
  15. Onlar, kendilerinden az önce gelip de yaptıkları işin vebâlini tatmış olanlara benzerler ve onlara elemli bir azap var.
  16. Şeytan gibi, hani insana, kâfir ol der de insan kâfir oldu muydu, şüphe yok ki der, ben senden tamâmıyla uzağım, şüphe yok ki ben, âlemlerin Rabbi Allah´tan korkarım.
  17. Derken ikisinin de sonları şu olur: Şüphe yok ki ikisi de, ebedî kalmak üzere ateşe girerler ve budur zulmedenlerin cezâsı.
  18. Ey inananlar, sakının Allah´tan ve herkes, yarın için ne hazırladı, ona baksın ve çekinin Allah´tan; şüphe yok ki Allah, ne yapıyorsanız hepsinden haberdar.
  19. Ve o kişilere benzemeyin ki Allah´ı unutmuşlar da o da, kendilerini unutturmuştur onlara; onlardır, buyruktan çıkanların ta kendileri.
  20. Bir değildir cehennem ehli ve cennet ehli; cennet ehlidir kurtulup üst olanların, kutluluğa erip muratlarını bulanların ta kendileri.
  21. Bu Kur´ân´ı, bir dağın üstüne indirseydik elbette görürdün ki dağ, Allah korkusundan eğilip çatlamış, paramparça olmuş ve işte insanlara bu örnekleri, düşünsünler diye getirmedeyiz.
  22. O, bir Allah´tır ki yoktur ondan başka tapacak; gizliyi de bilir, görüneni de, odur rahman ve rahîm.
  23. O, bir Allah´tır ki yoktur ondan başka tapacak; her şeye sâhiptir, ayıplardan ve noksanlardan arıdır, kullarını esenliğe erdirir ve kendi esendir, kullarına zulmetmez ve onları emniyete ulaştırır, her şeyi görüp gözetir, üstündür, saltanatında mutlaktır ve iradesini geçirir de sınıkları onarır ve eksikleri tamamlar, ululuk ıssıdır ve ulu sıfatlara lâyıktır; münezzehtir, yücedir Allah, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.
  24. O Allah, yaratandır, vâredip olgunlaştırandır, sûret verendir, onundur bütün güzel adlar; tenzîh eder onu ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve odur üstün, hüküm ve hikmet sâhibi.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah´ı tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir.
  2. Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O´nun azabı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.
  3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada (başka şekilde) cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için cehennem azabı vardır.
  4. Bu, onların Allah´a ve Peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah´a karşı gelirse bilsin ki Allah´ın cezalandırması çetindir.
  5. Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah´ın izniyledir ve O´nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.
  6. Allah´ın, onlardan (mallarından) Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kadirdir.
  7. Allah´ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ın azabı çetindir.
  8. (Allah´ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah´tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah´ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.
  9. Daha önceden Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
  10. Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!
  11. Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına: Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz, dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
  12. Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
  13. Onların içlerinde size karşı duydukları korku, Allah´a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
  14. Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
  15. (Onların durumu) kendilerinden az önce geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara acıklı bir azap vardır.
  16. Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana "İnkâr et" der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım, der.
  17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedî kalacakları ateş olacaktır. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.
  18. Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah´tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Allah´ı unutan ve bu yüzden Allah´ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.
  20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erişenlerdir.
  21. Eğer biz bu Kur´an´ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
  22. O, öyle Allah´tır ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
  23. O, öyle Allah´tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
  24. O, yaratan, var eden, şekil veren Allah´tır. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanlar O´nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Göklerde ve yerde olanların tümü Allah´ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Kitap Ehlinden inkar edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın.
  3. Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.
  4. Bu, onların Allah´a ve O´nun Resûlü’ne ´başkaldırıp ayrılık çıkarmaları´ dolayısıyladır. Kim Allah´a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
  5. Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Allah´ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir.
  6. Onlardan Allah´ın elçisine verdiği "fey´e" gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, herşeye güç yetirendir.
  7. Allah´ın o (fethedilen) şehir halkından Resûlü’ne verdiği fey, Allah´a, Resûl’e, (ve Resûl’e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah´tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
  8. (Bundan başka bu mallar,) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Allah´tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah´a ve O´nun Resûlü’ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.
  9. Kendilerinden önce o yurdu (Medine´yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ´cimri ve bencil tutkularından´ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
  10. Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."
  11. Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
  12. Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
  13. Herhalde içlerinde ´dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından´ siz, Allah´tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların ´derin bir kavrayışa sahip olmamaları´ dolayısıyla böyledir.
  14. Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
  15. Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.
  16. Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım" dedi.
  17. Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.
  18. Ey iman edenler, Allah´tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah´tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Kendileri Allah´ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.
  20. Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı ´umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.´
  21. Şayet Biz bu Kur´an´ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.
  22. O Allah ki, O´ndan başka İlah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O´dur.
  23. O Allah ki, O´ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam´ır; Mü´mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.
  24. O Allah ki, Yaratan´dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ´şekil ve suret´ verendir. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O´nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Bütün göklerde olanlar, bütün yerde olanlar hep Allah’ı tesbîh etmekte... O, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir.
  2. (Peygamberi inkâr eden ve O’na verdikleri sözden cayan Medine’deki Yahûdi kabilesi Nadir Oğulları’ndan ibaret) ehl-i kitabdan kâfir olanları, ilk sürgünde yurdlarından çıkaran O’dur. Siz, çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da, tahkimatlarının (kalelerinin), kendilerini (Allah’ın azabından) koruyacağını zannetmişlerdi. Fakat Allah, onları, hesab etmedikleri tarafdan bastırdı ve kalblerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini, hem kendi elleriyle, hem müminlerin elleriyle harab ediyor, yıkıyorlardı. Düşünün de ibret alın, ey basîret sahibleri!...
  3. Eğer Allah, onlara sürgünü hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azab edecekti. Ahirette ise, onlara ateş azabı var.
  4. Bu azabın sebebi şu: Çünkü onlar, Allah’a ve peygamberine muhalefet ettiler, (emirlerine aykırı harekette bulundular). Kim de Allah’a (ve peygamberine) aykırı hareket ederse, şübhe yok ki, Allah çok şiddetli azab sahibidir.
  5. (Kâfirlerin kinini artırmak için herhangi bir hurma ağacını kestiniz, veya kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa, hep Allah’ın izniyledir. Bu tahribi yapmanız, fâsıkları perişan edeceği içindir.
  6. Allah’ın, onların (Nadir Oğullarının) mallarından Peygamberine verdiği ganimete gelince: Siz ona ne at koşturdunuz, ne deve... Fakat Allah peygamberlerini, dilediği kimselere musallat eder. Allah her şeye kâdirdir.
  7. Allah’ın, peygamberine (kâfir) memleketler ahalisinden verdiği ganimet; Allah için (Kâbe ve diğer mescidlerin tamiri için), Peygamber için, O’na yakın olan akraba için, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. (Bir rivayete göre de Allah’ın hissesi, Peygamberin hissesine dahildir. Bu takdirde ganimet altı hisse değil de beş hisse itibar edilerek adları geçenlere birer sehim verilir.) Tâ ki, o mal, sizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın, (bundan muhtaçlar da faydalansın). Peygamber size (ganimetten) ne verdi ise, onu alın; (ve emirlerini tutun). Size neyi yasak etti ise, onu da almayın; (yapma dediğini yapmayın). Allah’dan korkun; çünkü Allah çok şiddetli azab sahibidir.
  8. (Bilhassa bu ganimet), o fukara muhacirler içindir ki, (Mekke müşriklerinin tazyiki üzerine) yurdlarından ve mallarından çıkarılmışlardır. Halleri şudur: Allah’dan (dünyada) bir rızık ve rıza isterler. Allah’a ve Peygamberine, (mal ve canları ile Allah’ın dinine) yardım ederler. İşte bunlar, sadık olanlardır, (imanlarında sadakat gösterenlerdir).
  9. Muhacirlerden önce, Medine’yi yurd ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edib gelenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar; kendilerinde ihtiyaç bile olsa, (onları) nefisleri üzerine tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa; işte bunlar (azabdan) kurtulanlardır.
  10. Onlardan (Muhacirlerle Ensar’dan) sonra gelenler şöyle derler: “- Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; iman etmiş olanlar için kalblerimizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen, Raûf’sun= çok şefkatlisin, Rahîm’sin= çok merhametlisin.”
  11. Bakmaz mısın, şu münafıklık yapanlara? Ehl-i kitabdan o kâfir olan kardeşlerine şöyle diyorlar: “-Yemin ederiz ki, eğer siz (yurdunuz Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber (oradan) çıkarız; ve sizin aleyhinizde hiç bir zaman kimseye itaat etmeyiz. Eğer size savaş açılırsa, muhakkak size yardım ederiz.” Halbuki Allah şahidlik ediyor ki, onlar hakikaten yalancıdırlar.
  12. Yemin olsun ki (Medine’deki Yahudî Benî Kurayze kabilesi) eğer çıkarılırsa, (münafıklar) onlarla beraber çıkmazlar; ve eğer onlara savaş açılırsa, onlara yardım etmezler. Bilfarz onlara yardım edecek olsalar, (bozguna uğrayarak) arkalarına dönerler. Sonra (Allah onları helâk eder de artık) kurtarılmazlar.
  13. Her halde onların (münafıklarla Yahûdi’lerin) yüreklerinden sizden olan korku, Allah’ınkinden ziyadedir. Bu, onların anlayışsız bir kavim olmalarındandır.
  14. Onlar (Yahudi’lerle münafıklar) toplu bir halde size karşı savaşamazlar; ancak tahkim edilmiş yerlerde, yahud duvarlar (siperler) arkasından savaşırlar. Aralarında çarpışmaları ise şiddetlidir. (Ey Rasûlüm), sen onları toplu sanırsın, halbuki kalbleri dağınıktır; bu, onların akılları ermez bir kavim olmalarındandır.
  15. Onların hali, kendilerinden az önce geçenlerin hali gibidir ki, yaptıklarının cezasını (dünyada) taddılar. Onlara (ahirette) acıklı bir azab da var.
  16. (Yahudi’leri savaşa teşvik hususunda münafıkların hali), şeytanın hali gibidir: Hani insana “Kâfir ol.” demişti de, kâfir olunca: “- Ben, senden berîyim; çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’dan korkarım.” deyiverdi.
  17. Sonra ikisinin (şeytan ile o adamın) akıbeti, ebedî olarak cehennemin içinde kalmaları olmuştur. İşte zalimlerin cezası budur.
  18. Ey iman edenler; Allah’dan korkun ve herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’dan korkun; çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. O kimseler gibi olmayın ki, Allah’ı unutmuşlar; Allah da onları kendilerine unutturmuştur, (artık kendi menfaatlerini düşünemezler). İşte bunlar fâsık (kâfir) olanlardır.
  20. Cehennemlik olanlarla cennetlikler bir olmaz. Cennet ehli olanlar, kurtulanlardır.
  21. Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik, muhakkak o dağı, Allah korkusundan baş eğmiş, parçalanmış görürdün. Bu temsiller yok mu, işte biz onları insanlar için yapıyoruz; olur ki düşünürler.
  22. O, öyle Allah ki, O’ndan başka hiç bir İlâh yok... Gizliyi de bilir aşikârı da... O, Rahmân’dır = dünyada bütün kullara merhamet edendir, Rahîm’dir= ahirette yalnız müminlere merhamet edendir.
  23. O, öyle Allah ki, O’ndan başka hiç bir İlâh yok... Melîk’dir= mülk ve saltanatı devamlı olandır, Kuddûs’dür= her türlü noksanlık ve ayıblardan berîdir, Selâm’dır= bütün âfet ve kederlerden salimdir, Mümin’dir= emniyet verendir, Müheymin’dir= her şeyi gözetib koruyandır, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Cebbâr’dır= kulların hallerini ve ihtiyaçlarını düzeltendir, varlığı çok yücedir, Mütekebbir’dir= azamet ve ululuk sahibidir. Allah, (müşriklerin kendisine) koştukları ortaklardan münezzehtir.
  24. O, öyle Allah ki, Hâlık’dır= her şeyi yaratıb takdir edendir, Bârî’dir= yoktan var edendir, Musavvir’dir= bütün varlıklara şekil verendir. Esmaü’l-Hüsna (en güzel isimler) O’nun... Bütün göklerde ve yerde olanlar, hep O’nu tesbhih eder. O, Azîz’dir= her şeye gâlib ve her kemale sahibdir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir...
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Goklerde olanlar da yerde olanlar da Allah´i tesbih ederler. O gucludur, Hakim´dir.
  2. Kitap ehlinden inkarci olanlari ilk surgunde yurtlarindan cikaran O´dur. Oysa ey inananlar! Cikacaklarini sanmamistiniz, onlar da, kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacagini sanmislardi. Ama Allah´in azabi onlara beklemedikleri yerden geldi, kalblerine korku saldi; evlerini kendi elleriyle ve inananlarin elleriyle yikiyorlardi. Ey akil sahipleri! Ders alin.
  3. Allah onlara surulmeyi yazmamis olsaydi, dunyada baska sekilde azap verecekti. Ahirette onlara ates azabi vardir.
  4. Bu, Allah´a ve peygamberine karsi gelmelerinden oturudur. Kim Allah´a karsi gelirse bilsin ki Allah´in cezalandirmasi suphesiz cetindir.
  5. Inkarci kitap ehlinin yurtlarinda hurma agaclarini kesmeniz veya onlari kesmeyip govdeleri uzerinde ayakta birakmaniz Allah´in izniyledir. Allah yoldan cikanlari boylece rezillige ugratir.
  6. Ey inananlar! Onlarin mallarindan, Allah´in peygamberine verdigi seyler icin siz ne at ve ne de deve surdunuz; fakat Allah peygamberlerine, diledigi kimselere karsi ustunluk verir. Allah herseye Kadir´dir.
  7. Allah´in, fethedilen memleketler halkinin mallarindan peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakinlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmislar icindir; ta ki icinizdeki zenginler arasinda elden ele dolasan bir devlet olmasin. Peygamber size ne verirse onu alin, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah´tan sakinin, dogrusu Allah´in cezalandirmasi cetindir.
  8. Allah´in verdigi bu ganimet mallari bilhassa; yurtlarindan ve mallarindan edilmis olan, Allah´tan bir lutuf ve riza dileyen, Allah´in dinine ve peygamberine yardim eden muhacir fakirlerindir. Iste dogru olanlar bunlardir.
  9. Daha onceden Medine´yi yurt edinmis ve gonullerine imani yerlestirmis olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karsisinda iclerinde bir cekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret icinde bulunsalar bile onlari kendilerinden onde tutarlar. Nefsinin tamahkarligindan korunabilmis kimseler, iste onlar saadete erenlerdir.
  10. Onlardan sonra gelenler: «Rabbimiz! Bizi ve bizden once inanmis olan kardeslirimizi bagisla; kalbimizde muminlere karsi kin birakma; Rabbimiz! suphesiz Sen sefkatlisin, merhametlisin» derler. *
  11. Munafiklarin, kitap ehlinin inkarcilarindan olan kardeslerine: «Eger siz yurdunuzdan cikarilirsaniz and olsun ki, biz de sizinle beraber cikariz; sizin aleyhihizde kimseye asla uymayiz; eger savasa tutusursaniz mutlaka size yardim ederiz» dediklerini gormedin mi? Allah onlarin yalanci olduklarina sahidlik eder.
  12. Onlar cikarilmis olsalar, and olsun ki, onlarla beraber cikmazlar; savasa tutusmus olsalar, and olsun ki, onlara yardima kosmazlar; onlara yardima gitseler, mutlaka geri donup kacarlar, sonra yardim da gormezler.
  13. Ey inananlar! Onlarin yureklerine korku salan, Allah´tan cok sizlersiniz; cunku onlar, anlamayan kimselerdir.
  14. Onlar sizinle toplu olarak, ancak surla cevrilmis kasabalar icinde veya duvarlar arkasindan savasi kabul edebilirler. Kendi aralarindaki cekismeleri ise serttir; onlari birlik sanirsin, oysa kalbleri birbirinden ayridir. Bu, akletmeyen bir topluluk olmalarindandir.
  15. Onlarin durumu, kendilerinden az zaman once gecmis ve islerinin karsiligini tatmis olanlarin durumu gibidir. Onlara can yakici azap vardir.
  16. Ikiyuzlulerin durumu insana: «Inkar et!» deyip, insan da inkar edince: «Dogrusu ben senden uzagim; alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarim» diyen seytanin durumu gibidir.
  17. Ikisinin sonucu da, icinde temelli kalacaklari ates olacaktir. Zalimlerin cezasi budur. *
  18. Ey inananlar! Allah´tan sakinin; herkes yarina ne hazirladigina baksin; Allah´tan sakinin, cunku Allah islediklerinizden haberdardir.
  19. Allah´i unutup da, Allah´in da kendilerini kendilerine unutturdugu kimseler gibi olmayin; onlar, yoldan cikmis kimselerdir.
  20. Cehennemliklerle cennetlikler bir degildir. Kurtulusa ermis kimseler cennetliklerdir.
  21. Eger Biz Kuran´i bir daga indirmis olsaydik, sen, onun, Allah korkusuyla basegerek parca parca oldugnu gorurdun. Bu misalleri, insanlar dusunsunler diye veriyoruz.
  22. O, goruleni de gorulmeyeni de bilen, kendisinden baska tanri olmayan Allah´tir. O, aciyici olandir, aciyandir.
  23. O, kendisinden baska tanri olmayan, hukumran, cok kutsal; esenlik veren, guvenlik veren, gorup gozeten, guclu, buyrugunu herseye geciren, ulu olan, Allah´tir. Allah putperestlerin kostuklari eslerden munezzehtir.
  24. O, vareden, guzel yaratan, yarattiklarina sekil veren, en guzel adlar kendisinin olan Allah´tir. Goklerde ve yerde olanlar O´nu tesbih ederler. O gucludur, Hakim´dir. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Göklerde ne varsa, yerde ne varsa herşey Allah´ı tesbîh ve tenzîh eder. O, çok üstündür, hikmet sahibidir.
  2. Kitap ehlinden kâfir olanları, ilk defa toplu halde yurtlarından çıkaran O´dur. Sizler ise, onların çıkarılacaklarını pek sanmamıştınız. Onlar da kalblerini kendilerini Allah´ tan (O´nun hükmünden ve azabından) koruyup savunacağını sanmışlardı. Ama Allah(ın azabı) onlara hesaplıyamadıkları bir cihetten geliverdi de kalblerine korku saldı; (öyle ki) kendi evlerini ve yurtlarını kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle kıymaya koyuldular. Artık siz ey kalb gözü açık akıl sahipleri! İbret alın..
  3. Eğer Allah, haklarında sürülüp çıkarılmayı yazmamış olsaydı, şüphe yok ki, onları bu dünyada azaba uğratacaktı. Âhiret´te ise onlar için Cehennem azabı vardır.
  4. Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah ve Peygamberine karşı gelip ayrıldılar. Kim Allah´a karşı gelip (hakk´tan) ayrılırsa, şüphesiz ki, Allah´ın vereceği azâb çok şiddetlidir,
  5. Ne kadar bir hurma ağacı kestiniz veya kökleri üzerine ne kadar bir hurma ağacı bıraktınızsa, (bu) Allah´ın izniyle gerçekleşmiştir ve Allah´ın, ilâhî sınırı aşan sapıkları rüsvay etmesi içindir.
  6. Allah´ın kendi Peygamberine onlardan (alıp verdiği) ganimete karşı siz ne at sürdünüz, ne deve yürüttünüz. Ama Allah, Peygamberini dilediği kimselerin üzerine gönderip O´na üstünlük sağlar. Allah´ın kudreti her şeye yeter.
  7. Allah´ın o (fethedilen) kasabalar halkından Peygamberine ayırdığı ganimet, Allah içindir, Peygamber içindir, O´nun hısımları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Tâ ki bu mal içinizden zengin olanlar arasında elden ele dolaşan bir servet haline gelmesin. Peygamber size ne verir (ve ne buyurur)se onu alın. Sizi neden men´ederse ondan sakının. Allah´tan korkun. Şüphesiz ki Allah´ın azabı şiddetlidir.
  8. Ganimet malı, bir de fakir muhacirleredir ki onlar yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar; (onlar sadece) Allah´ın geniş lütuf, bol ihsanını ve hoşnutluğunu arzulamaktalar; Allah´a ve Peygamberine yardım ederler. İşte (imânlarında) sâdık olanlar da bunlardır.
  9. Bunlardan önce (Medine´yi) yurt edinip, imânı (kalblerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilen şeylerden dolayı kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar; ihtiyaçları olsa bile onları kendilerine tercih ederler. Kim de nefsinin aşırı cimrilik, kıskançlık ve ihtirasından korunursa, işte onlar umduklarına kavuşanlardır.
  10. Bunlardan sonra (imânları uğruna hicret edip) gelenler ise, «ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imân eden kardeşlerimizi bağışla. Kalblerimizde imân edenlere karşı kin bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli ve çok merhametlisin» (dediler).
  11. Görmedin mi, münafıklıkta bulunanları, Kitap Ehli´nden küfre sapan kardeşlerine, «eğer siz (buradan) çıkarılırsanız, and olsun ki biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda (aleyhinizde) hiçbir kimseye uymayız ve eğer sizinle savaşırlarsa elbette size yardım ederiz» diyorlardı. Allah onların şüphesiz yalancılar olduklarına şehâdet etmektedir.
  12. Eğer (o küfre sapan kitap ehli, yurtlarından) çıkarılsa, and olsun ki münafıklar onlarla beraber çıkmazlar ve eğer onlarla savaşılırsa, yardım etmezler. Yardıma gitseler bile dönüp kaçarlar; sonra yardım da görmezler.
  13. And olsun ki, onların yüreklerine Allah´tan çok siz korku ve yılgınlık vermektesiniz.) Bu böyledir. Çünkü onlar anlayışsız (dinî bilgilerden uzak) bir topluluktur.
  14. Onlar, sizinle toplu halde vuruşmazlar; ancak kale içindeki kasabalarda veya duvarlar gerisinde savaşmak isterler. Kendi aralarında (birbirlerine karşı) saldırıları pek çetin ve hırçıncadır. Onları toplanıp birleşmiş sanırsın, oysa kalbleri değişik ve dağınıktır. Bu böyledir; çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur.
  15. Bunlar, kendilerinden yakın bir süre önce gelip geçen, işlerinin günah ve vebalini tadan kimselere benzerler. Bunlar için elem verici bir azâb vardır.
  16. (Bunların) misâli, hani insana ; «İnkâr et» diyen ve insan inkâr edince de, «doğrusu ben senden beriyim, uzağım ; ben elbette âlemlerin Rabbından korkarım» diyen Şeytan´a benzer.
  17. İkisinin de sonu, mutlaka içinde devamlı kalacakları Cehennem ateşidir. İşte bu, zâlimlerin cezasıdır.
  18. Ey imân edenler! Allah´tan saygı ile korkun ; her kişi yarın için önden ne göndermişse ona dikkatle baksın. Allah´tan saygı ile korkun. Şüphesiz ki Allah, yapageldiklerinizden haberlidir.
  19. Artık siz, Allah´ı unutan ve bu yüzden Allah´ın da onları kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar, ilâhî sınırları aşıp yozan kişilerdir.
  20. Cehennemlik olanlarla Cennetlik olanlar bir değildir. Kurtulup başarıya ulaşanlar Cennetlik olanlardır.
  21. Eğer bu Kur´ân´ı bir dağ üzerine indirmiş olsaydık, onu, saygı ile eğilip Allah korkusundan parça parça görürdün. Bu misâlleri belki iyice düşünürler diye insanlara getiriyoruz.
  22. O öyle Allah ki, O´ndan başka tanrı yoktur; gaybı da, ortada olanı da bilendir; O (dünyadaki canlılara karşı) çok merhametlidir ve (Âhirette de mü´minlere karşı) çok merhametlidir.
  23. O öyle Allah ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Mülkün sahibidir. O çok mukaddestir; selâmet ve güven kaynağıdır. Gözetendir; çok üstündür; çok güçlüdür. Dilediğini engelsiz, müdahalesiz yapandır; büyüklük ve yücelik O´na mahsustur. Allah (inkarcıların, putperest ve müşriklerin) ortak koştuklarından yücedir, münezzehtir.
  24. O öyle Allah ki, yaratandır, en güzel şekilde ve biçiminde var kılandır. Dilediği surette meydana getirendir. En güzel isimler O´na mahsustur. Göktekilerle yerdekiler O´nu tesbîh eder. O, çok üstündür, çok güçlüdür, hikmet sahibidir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın.
  3. Eğer Allah, onlar hakkında sürülmeye hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. Ahirette ise, onlar için cehennem azabı vardır.
  4. Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri sebebiyledir. Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.
  5. (Savaş gereği,) hurma ağaçlarından her neyi kestiniz, yahut (kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa hep Allah’ın izniyledir. Bu da fasıkları rezil etmesi içindir.
  6. Onların mallarından Allah’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter.
  7. Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.
  8. Bu mallar özellikle, Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.
  9. Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
  10. Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”
  11. Kitap ehlinden o inkâr eden kardeşlerine, “Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
  12. Andolsun, eğer (kardeşleri Medine’den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile andolsun mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
  13. Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu, onların anlamaz bir toplum olmaları sebebiyledir.
  14. Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.
  15. Onların durumu, kendilerinden az öncekilerin (Mekkeli müşriklerin) durumu gibidir. Onlar (Bedir’de) yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap vardır.
  16. Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.
  17. Nihayet ikisinin de (azdıranın da azanın da) akıbeti, ebediyen ateşte kalmaları olmuştur. İşte zalimlerin cezası budur.
  18. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
  19. Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.
  20. Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
  21. Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
  22. O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.
  23. O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
  24. O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah´ı tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir.
  2. Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O´nun azabı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.
  3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada (başka şekilde) cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için cehennem azabı vardır.
  4. Bu, onların Allah´a ve Peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah´a karşı gelirse bilsin ki Allah´ın cezalandırması çetindir.
  5. Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah´ın izniyledir ve O´nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.
  6. Allah´ın, onlardan (mallarından) Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kadirdir.
  7. Allah´ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ın azabı çetindir.
  8. (Allah´ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah´tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah´ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.
  9. Daha önceden Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
  10. Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!
  11. Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına: Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz, dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
  12. Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
  13. Onların içlerinde size karşı duydukları korku, Allah´a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
  14. Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
  15. (Onların durumu) kendilerinden az önce geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara acıklı bir azap vardır.
  16. Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana «İnkâr et» der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım, der.
  17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedî kalacakları ateş olacaktır. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.
  18. Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah´tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Allah´ı unutan ve bu yüzden Allah´ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.
  20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erişenlerdir.
  21. Eğer biz bu Kur´an´ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
  22. O, öyle Allah´tır ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
  23. O, öyle Allah´tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üsündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
  24. O, yaratan, var eden, şekil veren Allah´tır. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanlar O´nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah´ı tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir.
  2. O´dur kitap verilenlerden inkar edenleri ilk haşir için yurtlarından çıkaran. Siz, onların çıkacaklarını sanmadınız, Onlar da kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacak engelleri olduğunu sandılar, fakat Allah onları hesap etmedikleri bir yönden bastırdı ve kalplerinin içine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini bir yandan kendi elleriyle, bir yandan da mü´minlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey görecek gözleri olanlar, düşünün de ibret alın!
  3. Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, mutlaka dünyada kendilerine azap edecekti. Ahirette ise onlara ateş azabı vardır.
  4. Çünkü onlar, Allah´a ve peygamberine cephe almaya kalkıştılar; her kim de Allah´a karşı cephe alırsa, şüphe yok ki, Allah azabı çetin olandır.
  5. Herhangi bir hurma ağacı kestiniz, ya da kökleri üzerinde dikili bıraktıysanız, hepsi Allah´ın izniyledir ve o fasıkları (yoldan çıkmışları) perişan edeceği içindir.
  6. Allah´ın onlardan peygamberine tahvil buyurduğu (verdiği) fey´e (gelire) gelince siz ona ne at sürdünüz, ne de deve. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere musallat kılar. Allah, herşeye gücü yetendir.
  7. Allah´ın peygamberine diğer memleketlerden tahvil buyurduğu fey´i de Allah´a peygamberine, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış kimselere verilir; yalnızca içinizden zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın diye. Bir de peygamber size her ne emir verirse onu tutun, yasakladığından da sakının ve Allah´tan korkun; çünkü Allah, cezalandırması çetin olandır.
  8. Bir de (o gelirler) yoksul muhacirler içindir ki, yurtlarından ve mallarından (uzaklaştırıp) çıkarıldılar. Allah´tan bir lütuf ve hoşnutluk ararlar, Allah´a ve peygamberine hizmet ederler. İşte onlardır doğru olanlar!
  9. Ve şunlar ki, onlardan önce yurdu hazırlayıp imana sahip oldular, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler, onlara verilenlerden nefislerinde bir kaygı duymazlar, kendilerinin ihtiyacı olsa bile onları kendilerine tercih ederler. Her kim de nefsinin hırsından (cimriliğinden) korunursa, işte onlardır o kurtuluş bulanlar!
  10. Ve şunlar ki, onların arkalarından gelmişlerdir. Şöyle derler: «Ey Rabbimiz, bizleri ve önceden iman ederek bizleri geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve gönüllerimizde, iman etmiş olanlara karşı kin tutturma! Ey Rabbimiz, şüphe yok ki, Sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin!»
  11. Görmüyor musun şu münafıklık yapanları, kitap ehlinden o inkar eden dostlarına: «Yemin ederiz ki, eğer siz (yurdunuzdan) çıkarılırsanız kesinlikle biz de sizinle çıkarız, sizin aleyhinizde asla kimseye itaat etmeyiz ve şayet size karşı savaş açılırsa muhakkak size yardım ederiz! diyorlar, Allah şahitlik ediyor ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.
  12. Andolsun ki eğer çıkarılırsalar, onlarla birlikte çıkmazlar, eğer onlara savaş açılırsa onlara yardım etmezler; yardım edecek olsalar bile mutlaka arkalarını döner (kaçarlar). Sonra da kurtarılmazlar.
  13. Kesinlikle onların yüreklerinde sizin korkunuz Allah´ın korkusundan daha fazladır. Bu, onların anlayışsız bir topluluk olmalarındandır.
  14. Onlar sizinle ancak müstahkem mevkilerde veya duvarlar, siperler arkasında topluca savaşabilirler. Kendi aralarında çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Bu, onların aklını kullanmayan bir topluluk olmalarındandır.
  15. (Onların durumu) kendilerinden az öncekiler gibidir ki, yaptıklarının cezasını tattılar, ayrıca onlara acı bir azap vardır.
  16. Tıpkı şeytanın meseli gibi ki, insana: «İnkar et!» dedi de, inkar edince: «Ben senden uzağım; çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım!» dedi.
  17. Sonra ikisinin de sonu, sonsuza dek ateşte kalmaları oldu. İşte zalimlerin cezası budur,
  18. Ey iman edenler, Allah´tan korkun ve kişi, yarın için önceden ne gönderdiğine baksın. Allah´tan korkun; çünkü Allah, her ne yaparsanız haberdardır.
  19. Allah´ı unutmuş, Allah´ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! Onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.
  20. Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler, hep muratlarına ermişlerdir.
  21. Biz bu Kur´an´ı bir dağın üzerine indirseydik kesinlikle, sen onu, Allah korkusundan başını eğmiş, çatlamış görürdün. İşte Biz o misalleri, düşünsünler diye insanlara veriyoruz.
  22. O, öyle Allah´tır ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni de bilir, görüleni de. O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.
  23. O, öyle Allah´tır ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Mülkün sahibidir, son derece mukaddestir, selamete erdirendir, güveni sağlayandır, görüp gözetendir, üstündür, zorludur, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir.
  24. O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah´tır. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanlar, O´nu tesbih ederler. O, öyle üstündür, öyle hikmet sahibidir.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah´ı tesbih etmektedir, O üstündür, hikmet sahibidir.
  2. Ehl- i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O´dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah´ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.
  3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette, onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.
  4. Bunun sebebi şudur: Onlar Allah´a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah´a karşı gelirse Allah´ın azabı şiddetlidir.
  5. Hurma ağaçlarından herhangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah´ın izniyle ve O´nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir.
  6. Allah´ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.
  7. Allah´ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah´a, Resul´e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ın azabı şiddetlidir.
  8. Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah´ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah´a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.
  9. Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.
  10. Onlardan sonra gelenler derler ki: «Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!»
  11. Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına «Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz.» dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
  12. Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
  13. Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah´ın korkusundan fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
  14. Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
  15. (Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin (Bedir´de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.
  16. (Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki insana «İnkâr et.» dedi, (insan) inkar edince de: «Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabb´i Allah´tan korkarım!» dedi.
  17. Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu. Zalimlerin cezası budur.
  18. Ey inananlar, Allah´tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah´tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Allah´ı unutup da Allah´ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.
  20. Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.
  21. Biz bu Kur´ân´ı bir dağa indirseydik, Allah´ın korkusundan onu baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.
  22. O, öyle Allah´tır ki O´ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.
  23. O, öyle bir Allah´tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
  24. O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah´tır. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanlar O´nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah´ı tesbih etmektedir. O üstündür, hikmet sahibidir.
  2. Kitap ehlinden inkar edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlarda kalelerinin, kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Allah onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri ibret alın!
  3. Eğer Allah onlara sürgün yazmamış olsaydı, mutlaka onlara dünyada azap ederdi. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.
  4. Bunun sebebi şudur: Onlar Allah´a ve Peygamberine karşı geldiler; kim Allah´a karşı gelirse bilsin ki Allah´ın azabı çetindir.
  5. Hurma ağaçlarından herhangi bir şeyi kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah´ın izniyledir. Bu izin yoldan çıkan fasıkları rezil etmek içindir.
  6. Allah´ın onların mallarında Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deveye binip onları sürmüş değilsiniz. Fakat Allah, Peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah herşeye kadirdir.
  7. Allah´ın fethedilen ülkeler halkının mallarından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, yalnızca zenginler arasında dolaşan bir ayrıcalık olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ın azabı şiddetlidir.
  8. Allah´ın verdiği bu ganimet malları, yurtlarından ve mallarından çıkmış olan, Allah´tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah´ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.
  9. Daha önce Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, göç eden yoksul kardeşlerini öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir.
  10. Onlardan sonra gelenler derler ki: «Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz sen çok şefkatli, çok merhametlisin!»
  11. Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına «Eğer siz yurdunuzdan çıkartılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Şayet sizinle savaşırlarsa mutlaka size yardım ederiz» derler. Allah, onların yalancı olduklarına şahidlik eder.
  12. Andolsun eğer onlar, çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar; eğer onlarla savaşılsa onlara yardım etmezler, yardım etseler bile arkalarına dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
  13. Ey inananlar! Onların yüreklerine korku salan, Allah´tan çok sizlersiniz; çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
  14. Onlar sizinle toplu olarak savaşamazlar, ancak müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından sizinle savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, ancak onların kalpleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar düşünmez bir topluluktur.
  15. Onların durumu, kendilerinden az önce, yaptıklarının vebalini tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azap bulunan kimselerin durumu gibidir.
  16. İkiyüzlülüklerinin durumu insana: «inkar et» deyip insan da inkar edince: «Doğrusu ben senden uzağım; alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım» diyen şeytanın durumu gibidir.
  17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedi kalacakları ateş olacaktır. İşte bu zalimlerin cezasıdır.
  18. Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah´tan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızı haber almaktadır.
  19. Allah´ı unutup da, Allah´ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Çünkü onlar sapık kimselerdir.
  20. Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Kurtulanlar ancak cennetlik olanlardır.
  21. Eğer biz bu Kur´an´ı bir dağa indirseydik muhakkak ki onu Allah korkusundan baş eğerek parça parça olmuş görürdün. Bu örnekleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.
  22. O görüleni de görülmeyeni de bilen kendisinden başka ilah olmayan Allah´tır. Çok esirgeyen, çok merhamet edendir.
  23. O kendisinden başka ilah olmayan, hüküm sahibi mukaddes, esenlik veren, güven veren gözetip koruyan üstün ve galip olan otorite sahibi, gerçekten ulu olan Allah´tır. Yüce Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir.
  24. O yaratan, yoktan var eden, varlıklara şekil veren Allah´tır. İsimlerin en güzelleri O´na aittir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O´nu takdis etmektedir. Üstün güç sahibi ve herşeyi hikmeti uyarınca yapandır.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Göklerde ve yerde olanların tümü Tanrı´yı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Kitap ehlinden küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin kendilerini Tanrı´dan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Tanrı(nın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, kalplerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve inançlıların elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın!
  3. Eğer Tanrı, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azablandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.
  4. Bu, onların Tanrı´ya ve Onun Resulü´ne ´başkaldırıp ayrılık çıkarmaları´ dolayısıyladır. Kim Tanrı´ya başkaldırıp ayrılık çıkarırsa, muhakkak Tanrı, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
  5. Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Tanrı´nın izniyledir ve fasıkları alçaltması içindir.
  6. Onlardan Tanrı´nın elçisine verdiği feye gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at ne deve sürdünüz. Ancak Tanrı, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Tanrı, her şeye güç yetirendir.
  7. Tanrı´nın o (fethedilen) şehir ehlinden Resulü´ne verdiği fey, Tanrı´ya, Resule (ve Resule) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın. Resül size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Tanrı´dan korkun. Şüphesiz Tanrı cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
  8. (Bundan başka bu mallar) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Tanrı´dan bir fazl arayıp, Tanrı´ya ve O´nun Resulü´ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.
  9. Kendilerinden önce o yurdu (Medine´yi) hazırlayıp inancı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefslerine tercih ederler. Kim nefsini ´cimri ve bencil tutkularından´ korumuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.
  10. Bir de onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma rabbimiz; gerçekten sen çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."
  11. Münafıklık edenleri görmez misin, Kitap ehlinden küfreden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye ebediyen itaat etmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Tanrı, şahidlik etmektedir ki onlar gerçekten yalancıdırlar.
  12. Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
  13. Herhalde içlerinde ´dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından´ siz Tanrı´dan daha çetinsiniz. Bu şüphesiz böyledir (çünkü) onlar kavrayamayan (la yefkahun) bir kavimdir.
  14. Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
  15. Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, buyruklarının / buyrultularının sonucunu tatmışlardır. Onlara acı bir azab vardır.
  16. Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "küfret" dedi; küfredince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin rabbi olan Tanrı´dan korkarım" dedi.
  17. Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.
  18. Ey inananlar, Tanrı´dan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Tanrı´dan korkun. Hiç şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Kendileri Tanrı´yı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefslerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar fasıktır.
  20. Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı ´umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır´.
  21. Şayet biz bu Kuran´ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Tanrı korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte biz belki düşünürler (yetefekkerun) diye insanlara böyle örnekler veririz.
  22. O Tanrı ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O´dur.
  23. O Tanrı ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Meliktir, Kuddustur, Selamdır, Mümindir, Müheymindir, Azizdir, Cebbardır, Mütekebbirdir. Tanrı, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir.
  24. O Tanrı ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ´şekil ve suret´ verendir. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O´nu tesbih etmektedir. O, Azizdir, Hakimdir.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Allâhı tesbîh (ve tenzîh) etmekdedir. O, mutlak gaalibdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
  2. O, ehl-i kitabdan küfür edenleri ilk sürgünde yurdlarından çıkarandır. Siz çıkacaklarını sanmamışdınız. Onlar da kal´alarının (Allahın azabına) hakıykaten mâni olacağını zannetdilerdi. İşte onlara hisâba katmadıkları cihetden Allah (ın emr-ü azâbı) geliverdi. O, bunların yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem mü´minlerin elleriyle harab ediyorlardı. İşte ey akıl ve basıyret saahibleri, siz (bundan) ibret alın.
  3. Eğer Allah, onların üstüne (bu) sürgünü yazmamış olsaydı bile, hiç şübhesiz dünyâda kendilerini yine (başka suretde) şiddetle azâblandıracakdı. Âhiretde de onlar için ateş azâbı vardır.
  4. Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar hakıykaten Allaha ve peygamberine muhaalefet etdiler. Kim Allaha muhaalefet ederse, şüphe yok ki, Allah, çetin azâblıdır.
  5. Her hangi bir hurma ağacını kesdiniz, yahud kökleri üstünde dikili bırakdınızsa (hep) Allahın izniyledir. (Bu izin de) faasıklar) rüsvay edeceği için (verilmiş) dir.
  6. Allahın onlar (ın malların) dan peygamberine verdiği «feyi» (e gelince:) Siz bunun üzerine ne ata, ne deveye binib koşmadınız. Fakat Allah peygamberlerini dileyeceği kimselere musallat eder. Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir.
  7. Allahın (fethedilen diğer küffar) memleketler (i) ehâlisinden peygamberine verdiği «Feyi Allaha, peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara âiddir. Tâki´ (bu mallar) içinizden (yalınız) zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak etdiyse ondan da sakının. Allahdan korkun. Çünkü Allah (ın) azâbı çetindir.
  8. (Bilhassa o reyi´), hicret eden fakirlere âiddir ki onlar Allahdan fazl (-u inayet) ve hoşnudluk ararlar ve Allaha ve peygamberine (mallariyle, canlariyle) yardım ederlerken yurdlarından ve mallarından (mahrum edilerek) çıkarılmışlardır. İşte bunlar saadıkların ta kendileridir.
  9. Onlardan evvel (Medîneyi) yurd ve îman (evi) edinmiş olan kimseler, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı göğüslerinde bir ihtiyaç (meyli) bulmazlar. Kendilerinde fakr-u ihtiyâç olsa bile (onlar:) öz canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala olan) hırsından ve cimriliğinden korunursa işte muradlarına erenler onların ta kendileridir.
  10. Bunların arkasından gelenler (şöyle) derler: «Ey Rabbimiz, bizi ve îman ile daha önden bizi geçmiş olan (dîn) kardeşlerimizi yarlığa îman etmiş olanlar için kalblerinizde bir kîn bırakma. Ey Rabbimiz, şübhesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin».
  11. Ehl-i kitabdan o küfreden kardeşlerine «Andolsun, eğer siz yurdlarınızdan çıkarılırsanız biz de muhakkak sizinle beraber çıkarız. Sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebedî itaat etmeyiz. Eğer sizinle harbedilirse muhakkak ve muhakkak biz, size yardım ederiz» diyen o «münafıkları görmedin mi? Halbuki Allah şâhidlik eder ki onlar hakıykaten ve kat´iyyen yalancıdırlar.
  12. Andolsun ki onlar çıkarılacak olurlarsa (bu münafıklar) onlarla beraber çıkmazlar. Eğer onlar muhaarebeye tutulurlarsa bunlar onlara yardım da etmezler. (Bilfarz) onlara yardım etseler bile, andolsun ki, mutlakaa arkalarına dönerler. Sonra da kendileri yardım (a mazhar) edilmezler.
  13. Her halde sizin, onların yüreklerinde (yaşayan) korkunuz Allahdan (korkularından) daha şiddetlidir. Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar ince anlamazlar güruhudur.
  14. Onlar müstahkem kasabalarda, yahud dıvarlar (siperler) arkasında bulunmaksızın sizinle toplu bir hâlde vuruşamazlar. Kendi aralarındaki savaşlar ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın. Halbuki kalbleri darma dağınıkdır. Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar akıllarını kullanmaz bir kavmdir.
  15. (Onların) haali kendilerinden az öncekiler (in haali) gibidir ki onlar, yapdıklarının kötü aakıbetini (dünyâda) tatmışlardır. Onlar için (âhiretde de) çetin bir azâb vardır.
  16. (Yahudileri muhaarebeye teşvıyk eden münafıkların haali de) şeytanın haali gibidir. Çünkü (şeytan) insana «Küfret» der de o küfredince «Ben hakıykaten senden uzağım. Çünkü ben aalemlerin Rabbi olan Allahdan korkarım» der!
  17. Nihayet ikisinin de aakıbeti hakıykaten ateşin içinde ebedî kalıcı (insanlar) olmalarıdır. İşte bu, o zaalimlerin cezasıdır.
  18. Ey îman edenler, Allahdan korkun. Herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Allahdan korkun. Çünkü Allah, ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır.
  19. Hem kendisi Allâhı unutmuş, hem (Allah) kendilerini kendilerine unutdurmuş olanlar gibi olmayın. Onlar faasıkların ta kendileridir.
  20. Ateş (cehennem) yârânı ile cennet yârânı bir olmaz. Cennet yârânı, (ancak) onlar muradlarına erenlerdir.
  21. Eğer biz bu Kur´ânı bir dağ başına indirseydik muhakkak ki onu Allah korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misâller (yok mu?) işte biz onları, insanlar düşünsünler diye, irâdediyoruz.
  22. O, öyle Allahdır ki kendisinden başka hiçbir Tanrı yokdur. (O) gizliyi de bilendir, aşikârı da. O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.
  23. O, öyle Allahdır ki kendisinden başka hiçbir Tanrı yokdur. (O), mülk-ü melekûtun yegâne saahibidir. Noksaanı mucib her şeyden pâk ve münezzehdir. Selâm ve selâmetin ta kendisidir. Emn-ü eman verendir. Her şey´e nigehbandır. Gaalib-i mutlakdır. Halkın haalini kemâl-i salâha götürendir. Büyüklükde eşi olmayandır. Allah (müşriklerin kendisine) katmakda oldukları her ortakdan münezzehdir.
  24. O, öyle Allahdır ki vücûde getireceği her şey´i hikmeti muktezaasınca takdîr edendir. Onları var edendir. Varlıklara suuret verendir. En güzel isimler Onun. Göklerde ve yerde ne varsa (hepsi) Onu tesbîh (ve tenzîh) eder. O, gaalib-i mutlakdır. Yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ı tesbih eder. Ve O; Aziz´ dir, Hakim´dir.
  2. O´dur Ehl-i Kitab´tan küfretmiş olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkarmış olan. Halbuki siz, onların çıkacaklarını sanmıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah´ ın azabı onlara hesablamadıkları yerden geldi. Ve kalblerine korku saldı. Kendi elleriyle ve inananların elleriyle evlerini yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri ibret alın.
  3. Şayet Allah, onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada onları azablandıracaktı ve onlar için ahirette de ateş azabı vardır.
  4. Bu; onların Allah´a ve Rasulüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Her kim Allah´a karşı gelirse; muhakkak ki Allah, azabı şiddetli olandır.
  5. Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz veya kesmeyip gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah´ın izniyledir. Bir de fasıkları rüsvay etmek içindir.
  6. Allah´ın peygamberine verdiği fey´e gelince; siz onun için ne bir at, ne de bir deve sürdünüz. Fakat Allah; peygamberine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah; her şeye kadirdir.
  7. Kasabalar halkından, Allah´ın Rasulüne fey´ olarak verdiği; Allah, peygamber, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalanlar içindir. Ta ki içinizden zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber, size ne verirse onu alın, neden de nehyederse ondan sakının. Ve Allah´tan korkun. Muhakkak ki Allah; azabı şiddetli olandır.
  8. Yurtlarından ve mallarından çıkarılmış olan, Allah´tan bir lutuf ve rıza dileyen, Allah´ın dinine ve peygamberine yardım eden fakir muhacirler içindir. İşte bunlar, sadıkların kendileridir.
  9. Onlardan önce o diyarı yurt edinmiş ve göğüslerine imanı yerleştirmiş olanlar; kendilerine hicret edip gelenleri severler. Ve onlara verilenlerden ötürü içlerinde bir çekememezlik duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları, kendilerine tercih ederler. Her kim nefsinin tamahkarlığından korunabilmişse; işte onlar, felaha erenlerin kendileridir.
  10. Onlardan sonra gelenler ise derler ki: Rabbımız, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Ve iman etmiş olanlar için kalblerimizde kin bırakma. Rabbımız, muhakkak ki Sen; Rauf´sun, Rahim´sin.
  11. Münafıklık etmiş olanlara bakmadın mı ki; Ehl-i Kitab´dan küfretmiş olan kardeşlerine: Eğer siz çıkarılırsanız andolsun ki; biz de sizinle beraber çıkarız. Ve sizin aleyhinizde asla kimseler itaat etmeyiz. Eğer savaşa tutuşursanız; muhakkak size yardım ederiz, derler. Allah şehadet eder ki; onlar yalancıdırlar.
  12. Andolsun ki; eğer onlar çıkarılsalar; onlarla beraber çıkmazlar. Eğer onlara savaş açılırsa; yardım etmezler. Yardıma gitseler bile; mutlaka gerisin geri dönerler. Sonra da kendileri yardım görmezler.
  13. Doğrusu onların kalbine korku salan; Allah´tan çok, sizlersiniz. Çünkü onlar anlamazlar güruhudur.
  14. Onlar, sizinle topluca savaşı; ancak surla çevrilmiş kasabalarda veya duvarlar arasında kabul ederler. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen, onları toplu sanırsın, ama kalbleri darmadağınıktır. Bu; onların akletmez bir kavim olmalarındandır.
  15. Kendilerinden az önce geçmiş ve işlerin vebalini tatmış olanların durumu gibidir. Onlar için elim bir azab vardır.
  16. Şeytanın durumu gibi; hani o, insana; küfret, deyip de küfredince; doğrusu ben senden uzağım, çünkü ben; alemlerin Rabbı Allah´tan korkarım, demişti.
  17. Nihayet ikisinin de akıbeti; içinde ebediyyen kalacakları ateştir. İşte zalimlerin cezası budur.
  18. Ey iman edenler; Allah´tan korkun. Ve herkes, yarın için ne hazırladığına bir baksın. Allah´tan korkun, şüphesiz ki Allah; işlediklerinizden haberdardır.
  19. Allah´ı unutanlar gibi olmayın. Nefisleri O´nu kendilerine unutturmuştur. İşte onlar, fasıklardır.
  20. Cehennem ashabı ile cennet ashabı bir değildir. Cennet ashabı; işte onlardır kurtuluşa erenler.
  21. Şayet Biz, bu Kur´an´ı bir dağa indirmiş olsaydık; sen, onun Allah´ın haşyetinden baş eğerek parça parça olduğunu görürdün. İşte Biz, bu misalleri insanlara anlatırız, belki düşünürler.
  22. O, öyle Allah´tır ki; O´ndan başka ilah yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, Rahman´dır, Rahim´dir.
  23. O, öyle Allah´tır ki; O´ndan başka ilah yoktur. Melik, Kuddüs, Selam, Mü´min, Müheymin, Aziz, Cebbar, Mütekebbir´dir. Allah, onların koştukları eşlerden münezzehtir.
  24. O, öyle Allah´tır ki; Halik, Bari, Musavvir´dir. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanlar O´nu tesbih ederler. Ve O; Aziz´dir, Hakim´ dir.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Göklerde ve yerde olanlar Allah´ı tesbih etti (ve etmekte). Ve O; Azîz´dir, Hakîm´dir.
  2. Kitap ehlinden inkâr edenleri ilk defa sürgün için diyarlarından çıkaran O´dur. Siz, onların (diyarlarından) çıkacağını zannetmediniz. Ve onlar da, kalelerinin Allah´tan (gelecek bir şeye) mani olacağını sandılar. Oysa Allah, onlara hesap etmedikleri bir taraftan geldi ve onların kalplerine korku verdi. Evlerini kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle harap ediyorlar(dı). Ey basiret sahipleri, artık ibret alın!
  3. Ve eğer Allah, onların üzerine (topluca) sürgün yazmamış olsaydı, onlara mutlaka dünyada azap ederdi. Ve onlar için ahirette de ateşin azabı vardır.
  4. İşte bu, onların Allah´a ve O´nun Resûl´üne muhalefet etmeleri sebebiyledir. Ve kim Allah´a muhalefet ederse, o taktirde muhakkak ki Allah, ikabı (cezası) şiddetli olandır.
  5. Hurma ağaçlarından kestikleriniz veya kökleri üzerinde kaim kılarak (dikili olarak) bıraktıklarınız da ancak Allah´ın izniyledir ve bu, fasıkların perişan olmaları içindir.
  6. Ve onlardan (onların mallarından), Allah´ın Resûl´üne fey olarak verdiği şey (savaşsız elde edilen ganimet) için, o zaman, onların üzerine at ve deve koşturmadınız (savaşmadınız). Ve lâkin Allah, resûllerini dilediklerine musallat eder. Ve Allah, herşeye kaadirdir.
  7. Allah´ın o şehir halkının (malından), resûlüne fey olarak verdiği şey (savaşsız elde edilen ganimet), artık Allah´ın, peygamberinin, ona yakınlığı olanların, yetimlerin ve yoksulların ve yolcularındır. (Bu) içinizden zengin olanların arasında elden ele dolaşan bir mal (servet) olmaması içindir. Ve resûl, size ne verdiyse o zaman onu alın. Ve o, sizi neden nehyetti ise o taktirde ondan vazgeçin. Allah´a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, ikabı (azabı) şiddetli olandır.
  8. (Fey), hicret eden fakirler içindir ki onlar, yurtlarından çıkarıldılar ve mallarından uzaklaştırıldılar. Onlar, Allah´tan fazl ve rıza ararlar. Ve Allah´a ve O´nun Resûl´üne yardım ederler. İşte onlar, onlar sadıklardır.
  9. Ve onlardan önce (Medine´yi) yurt edinmiş olup kalplerinde îmân yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden (dağıtılan ganimetlerden) dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefslerine tercih ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o taktirde işte onlar, onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir.
  10. Ve onlardan sonra gelenler: “Rabbimiz bizi ve bizden önce îmân ile geçmiş (göç etmiş) olan kardeşlerimizi mağfiret et. Ve kalplerimizde âmenû olanlara karşı kin bırakma. Rabbimiz, muhakkak ki Sen; Rauf´sun, Rahîm´sin.” derler.
  11. Nifak çıkaranları (münafıklık yapanları) görmüyor musun? Kitap ehlinden, inkâr eden kardeşlerine: “Eğer siz gerçekten (yurdunuzdan) çıkarılırsanız, biz de mutlaka sizinle beraber çıkarız. Sizin aranızdaki, size karşı olan bir kimseye hiçbir zaman itaat etmeyiz. Ve eğer sizinle savaşırlarsa, mutlaka size yardım ederiz.” derler. Ve Allah, onların gerçekten yalancı olduklarına şahadet eder.
  12. Eğer gerçekten (yurtlarından) çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar. Ve eğer gerçekten savaşsalar, onlara yardım etmezler. Ve gerçekten onlara yardım etseler bile, mutlaka arkalarını dönerler (savaştan kaçarlar). Sonra onlar yardım olunmazlar.
  13. Siz, gerçekten, onların yüreklerinde korku bakımından daha şiddetlisiniz (Allah´tan çok sizden korkuyorlar). Bu, onların (Allah´ın azametini, kudretini) fıkıh edemeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.
  14. Onlar, korunmuş şehir içinde veya duvarlar arkasında (surlar içinde) olmadıkça, sizinle toplu olarak savaşamazlar. Onların kendi aralarındaki çarpışmaları şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, (oysa) onların kalpleri dağınıktır. Bu, onların akıl etmez bir kavim olmaları sebebiyledir.
  15. (Onların durumu) kendilerinden yakın zaman önce, yaptıkları işlerin sonucunu tatmış olanların durumu gibidir. Ve onlar için acı bir azap vardır.
  16. (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah´tan korkarım.” dedi.
  17. Böylece ikisinin (münafıkların ve şeytanın) akıbeti orada, ateşin içinde ebediyyen kalmak oldu. Ve işte bu, zalimlerin cezasıdır.
  18. Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah´a ulaşmayı dileyenler), Allah´a karşı takva sahibi olun! Ve her nefs, yarın için ne takdim ettiğine baksın! Ve Allah´a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Allah´ı unutan kimseler gibi olmayın! Böylece (Allah da) onlara, kendi nefslerini unutturdu. İşte onlar, onlar fasık olanlardır.
  20. Ateş ehli ile cennet ehli bir (eşit) değildir. Cennet ehli; onlar, kurtuluşa erenlerdir.
  21. Eğer Biz, bu Kur´ân´ı, dağa indirseydik, O´nu mutlaka, Allah´ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misalleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler.
  22. O Allah ki, O´ndan başka İlâh yoktur. Gaybı (görünmeyeni) ve görüneni de O bilir. O; Rahmân´dır, Rahîm´dir.
  23. O Allah ki; O´ndan başka İlâh yoktur, Melik´tir (hükümrandır), Kuddüs´tür (mukaddestir), Selâm´dır (selâmete erdirendir), Mü´mindir (emniyet verendir), Müheymin´dir (koruyup gözetendir), Azîz´dir (yücedir), Cabbar´dır (cebredendir), Mütekebbir´dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır).
  24. O Allah ki; Yaratan´dır, Bâri´dir (yokken var eden), Musavvir´dir (şekil verendir), güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanlar O´nu tespih eder. Ve O; Azîz´dir (yücedir), Hakîm´dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Göklerde ve yerde olan her şey Allah´ın sınırsız şanını yüceltir; çünkü yalnız O´dur izzet ve hikmet sahibi.
  2. Hakikati inkara şartlanmış olan geçmiş vahyin mensuplarını (savaş için) ilk toplanmalarında yurtlarından çıkaran O´dur. Siz (ey müminler,) onların (hiçbir direnme göstermeden) bırakıp gideceklerini düşünmediniz; onlar da kalelerinin kendilerini Allah´a karşı koruyacağını sandılar ama Allah onlara hiç beklemedikleri bir tarzda vurdu ve kalplerine korku saldı; onlar (böylece) yurtlarını kendi elleriyle ve müminlerin eliyle yok ettiler. Öyleyse bundan ders alın siz ey derin kavrayış sahipleri!
  3. Allah onlar için sürülmeyi takdir etmemiş olsaydı, bu dünyada onları (daha büyük) bir azaba çarptırırdı; öteki dünyada ise onları ateşin azabı beklemektedir.
  4. Bu, Allah ve Elçisi ile bağlarını koparmalarından dolayıdır; Allah ve Elçisi ile (böylece) bağını koparana gelince; şüphesiz Allah´ın misillemesi çetindir!
  5. (Onların) hurma ağaçlarından her ne kestiyseniz (ey müminler,) veya kökleri üzerinde her ne bıraktıysanız, hepsi Allah´ın izniyle (olmuştu) ve O´nun yoldan çıkanları cezalandırması içindi.
  6. Yine (hatırlayın!) Düşmandan (ganimet olarak) ne alındıysa Allah hepsini Elçisi´ne devretti, onu (elde etmek) için at veya deve sevk etmek zorunda kalmadınız ama Allah elçilerini kimi dilediyse onlara üstün kılar; Allah dilediğini yapmaya kadirdir.
  7. Bu beldelerin halkından (ganimet olarak) ne alındıysa Allah, hepsini Elçisi´ne devretti, (ganimetin tümü,) Allah´a ve Elçisi´ne, (ölen müminlerin) yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir; (böyle yapıldı) ki o, içinizden (zaten) zengin olanlar arasında dolaşıp duran (bir servet) haline gelmesin. Bu nedenle, Elçi size (ondan) ne kadar verirse (gönülden) kabul edin ve size vermediği şey(i istemek)ten kaçının; ve Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Çünkü Allah misillemesinde çetindir.
  8. (Böylece, bu ganimetlerin bir kısmı) zulüm ve kötülük diyarını terk etmiş olanlar arasındaki yoksullar(a verilecektir.) Yurtlarından ve mülklerinden sürülmüş, Allah´ın lütfunu ve rızasını arayan ve Allah´a ve Elçisi(nin davası)na yardım edenler, sözlerinde duranlar işte onlardır!
  9. Onlardan önce bu yöreyi yurt edinmiş ve (gönüllerine) imanı yerleştirmiş olanlar (arasındaki yoksullara da ganimetin bir kısmı verilecektir), bir sığınak arayışı içinde kendilerine gelenlerin hepsini seven ve başkasına verilmiş olanlara karşı kalplerinde hiçbir haset olmayan, aksine kendileri yoksulluk içinde bulunsalar bile diğerlerini kendilerine tercih edenler; işte böyleleri, açgözlülükten korunanlardır, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar!
  10. Onlardan sonra gelenler, "Ey Rabbimiz!" diye yalvarırlar, "Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve imana ermiş olan(lardan hiçbiri)ne karşı kalplerimizde yersiz ve uygunsuz düşünce veya duygulara yer bırakma. Ey Rabbimiz! Sen şefkat Sahibisin, rahmet kaynağısın!"
  11. (Gerçek duygularını) her zaman gizleyenlerin, geçmiş vahiylerin mensupları arasındaki inkarcı yandaşlarına, "Eğer buradan sürülürseniz biz de kesinlikle sizinle geleceğiz ve size karşı olan hiç kimseye kulak vermeyeceğiz ve size savaş açılırsa mutlaka yardımınıza geleceğiz" dediklerinden haberin yok mu? Ama Allah, onların göz göre göre yalan söylediklerine şahitlik yapar.
  12. (çünkü) eğer (kendilerine karşı taahhüt altına girdikleri) o kimseler gerçekten sürülürlerse onlarla birlikte gitmezler; ve onlara savaş açıldığında yardımlarına gelmezler; yardım et(meye çalış)salar bile sonra arkalarını dön(üp kaç)arlar ve sonunda (kendileri de) bir yardım görmezler.
  13. Evet, (ey müminler,) siz onların kalplerine Allah (korkusun)dan da daha şiddetli bir korku salarsınız, çünkü onlar hakikati kavramaktan aciz bir topluluktur.
  14. Onlar ittifak içinde oldukları zaman (bile), ancak sağlam kaleler içinden veya surlar arkasından savaşırlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir; sen onları birlik sanırsın, halbuki (aslında) kalpleri (birbirlerine) karşı soğuktur; çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur.
  15. (Ey müminler, düşmanlarınızın her ikisinin akibeti de) onlardan kısa bir süre önce, kendi yaptıklarından doğan felaketi tatmış olanlar(ınki) gibi (olacak)tır ve onları (öteki dünyada daha şiddetli) bir azap beklemektedir;
  16. tıpkı Şeytanın insana: "Hakikati inkar et!" deyip (insan da) inkar edince, "Bak, ben senden, (senin yaptıklarından) sorumlu değilim, ben bütün alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım!" dediği zaman(ki) gibi.
  17. Böylece, sonunda ikisi de, (hem hakikati inkar edenler, hem de ikiyüzlüler,) kendilerini yerleşip kalacakları bir ateşte bulacaklar, çünkü zalimlerin cezası budur.
  18. Siz ey imana ermiş olanlar! Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Ve (bir kez daha) Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır;
  19. ve Allah´tan habersiz olan, bu nedenle Allah´ın da kendileri (için neyin iyi olduğu)ndan habersiz bıraktıkları gibi olmayın! (Çünkü) onlar gerçekten sapmış olanlardır!
  20. Ateşe mahkum edilmiş olanlar ile cenneti hak etmiş olanlar bir olamaz. Cenneti hak etmiş olanlar, (Hesap Günü) kurtuluşa erecek olanlardır!
  21. Bu Kur´an-ı bir dağa indirmiş olsaydık, dağın ezilip büzülerek Allah korkusuyla paramparça olduğunu görürdün. Ve işte (bütün) bu temsilleri, belki düşün(meyi öğrenebil)irler diye insanların önüne koyuyoruz.
  22. Allah O´dur ki O´ndan başka ilah yoktur. O, yaratılmışların kavrayış alanı dışındaki şeyleri de, duyuları yahut akıllarıyla kavrayabildiklerini de tek bilendir. O, Rahman ve Rahim.
  23. Allah O´dur ki O´ndan başka ilah yoktur. Mutlak Hakim, Kutsal, Kurtuluşun Tek Kaynağı, İman Bağışlayan, Doğru ile Yanlışın Tek Belirleyicisi, Üstün, Eğriyi Düzeltip Doğruyu İhya Eden, Bütün İhtişamın Sahibi! Şanı yüce olan Allah, insanların ilahlık yakıştırdıkları her şeyden münezzehtir.
  24. O, Allah´tır, Yaratıcı, bütün özlere ve görüntülere şekil veren Yapıcı!
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah için tesbihde bulunmaktadır. Ve o, bihakkın galiptır, sahib-i hikmettir.
  2. O, o zât-ı akdesdir ki ehli kitaptan kâfir olanları ilk sürgün için yurtlarından çıkardı. Onların çıkacaklarını siz zannetmez idiniz, onlar da şüphe yok zannettiler ki, kendilerini Allah´tan koruyacak olan, kal´alarıdır. Fakat Allah, onlara hiç hesaba almadıkları bir cihetten geldi ve yüreklerine korku düşürdü, öyle ki evlerini hem kendi elleriyle ve hem de mü´minlerin elleriyle harap eder oldular. Artık ey basiret sahipleri! İbret alınız.
  3. Ve eğer Allah, onların üzerine sürülmeyi yazmamış olsa idi, elbette onları yine dünyada muazzep ederdi ve onlar için ahirette ise ateş azabı vardır.
  4. Bunun sebebi ise, şüphe yok ki onlar Allah´a ve Peygamberine karşı muhalefete kalkıştılar ve her kim Allah´a karşı muhalefete kalkışırsa artık şüphe yok ki, Allah´ın ikabı pek şiddetlidir.
  5. Herhangi bir hurma ağacından ne kestiniz ise veya onu kendi kökleri üzerinde dikili bıraktınız ise hemen Allah´ın izni iledir. Ve fâsıkları perişan etmesi içindir.
  6. Ve Allah´ın Peygamberine onlardan bilâharp bir ganîmet malı olarak ne verdiğine gelince, siz onun üzerine ne attan ve ne de deveden bir şey koşturmadınız. Fakat Allah, Peygamberlerini dilediği kimselere musallat kılar ve Allah her şey üzerine bihakkın kâdirdir.
  7. Allah Teâlâ, Peygamberine fey´ olarak ne verdiyse Allah içindir ve Peygamberi içindir ve karabet sahipleri ve yetimler ve yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. Tâ ki (bu mallar) sizden zenginler arasında dolaşır bir servet olmasın ve size Peygamber ne verirse artık onu alınız ve sizi neden men ettiyse hemen ona nihâyet veriniz ve Allah´tan korkunuz. Şüphe yok ki Allah, azabı şiddetli olandır.
  8. (O mal) Muhacirler olan fakirlere de aittir ki, onlar kendi yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allah´tan bir fazl ve rıdvan ararlar ve Allah´a ve Peygamberine hizmet ederler. İşte sâdıklar olanlar onlardır.
  9. Ve o kimseler ki onlardan evvel yurt ve imân edinmişlerdir, kendilerine muhâcerette bulunanları severler ve onlara verilen şeylerden dolayı kendi kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar ve kendilerinde bir ihtiyaç bulunsa dahi onları kendi nefislerine tercih ederler. Ve her kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte felâha ermiş olanlar onlardır!
  10. Ve o kimseler ki bunlardan sonra gelmişlerdir. Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bizim için ve imân ile bizi geçmiş olan kardeşlerimiz için mağfiret buyur ve bizim kalblerimizde imân etmiş olanlar için bir kin bulundurma. Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki Sen çok esirgeyicisin, çok rahmet sahibisin.»
  11. Nifakta bulunmuş olanları görmedin mi ki, ehl-i kitaptan kâfir olmuş olan kardeşlerine derler ki: «Andolsun eğer siz çıkarılırsanız, elbette biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebedîyyen itaat etmeyiz ve eğer mukatelede bulunmuş olsanız elbette size yardım ederiz.» Halbuki Allah şehâdet eder ki, şüphe yok onlar elbette yalancılardır.
  12. Andolsun ki eğer çıkarılmış olsalar, onlar ile beraber çıkmazlar ve eğer katlolunacak olsalar onlara yardım etmezler ve şâyet onlara yardım etmiş olsalar elbette arkalarına dönüverirler, sonra yardım olunmazlar.
  13. Elbette siz onların yüreklerinde korkuca Allah´tan daha şiddetlisiniz. Bunun sebebi ise, çünkü onlar şüphe yok ki anlamaz bir kavimdirler.
  14. Sizinle toplanmış olarak savaşta bulunmazlar, ancak müstahkem kasabalarda veya duvarların arkasından (savaşta bulunabilirler). Kendi aralarında savaşları ise pek şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, halbuki onların kalbleri dağınıktır. Bunun sebebi ise şüphe yok ki onlar âkilâne düşünemez bir kavimdirler.
  15. Onlar, kendilerinden biraz zaman evvel işlerinin vebalini tatmış kimseler gibidirler ve kendileri için pek elemli bir azap vardır.
  16. Şeytanın meseli gibi ki, vaktiyle insana «Kâfir ol!» dedi, Vaktâ tâ ki kâfir oldu. (Şeytan) Dedi ki: «Şüphe yok ben senden uzağım. Muhakkak ki ben âlemlerin Rabbinden korkarım.»
  17. Artık onların akibetleri, muhakkak ki ateşte, onun içinde ebedî kalıcılar olmaktan ibaret oldu ve işte bu da zalimlerin cezasıdır.
  18. Ey imân etmiş olanlar! Allah´tan korkunuz ve her nefs, yarın için ne takdim etmiş olduğuna baksın ve Allah´tan korkunuz. Şüphe yok ki Allah, ne yapar olduğunuzdan haberdardır.
  19. Ve o kimseler gibi olmayınız ki, Allah´ı unuttular da artık (Allah) Onlara kendi nefislerini de unutturdu, işte fâsık olanlar onlardır.
  20. Ateş ashâbı ile cennet ashâbı müsavî olamaz. Ashâb-ı cennet ki onlar, muratlarına ermiş olanlardır.
  21. Eğer bu Kur´an´ı bir dağ üzerine indirmiş olsa idik elbette onu Allah´ın korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün ve Biz o misalleri insanlar için irad ediyoruz, tâ ki düşünüversinler.
  22. O, o Allah´tır ki O´ndan başka Allah yoktur. O, gizli olanı da âşikâre olanı da bilendir. O Rahmândır, rahîmdir.
  23. O, o Allah´tır ki, kendisinden başka hiçbir mabut yoktur. Hükümdar olan, mukaddes olan selâmetbahş olan, emniyet ihsan eden, murakıp olan, her dilediğine galip olan, dilediğini cebren var eden, kibriyası pek azim bulunan ancak O´dur. Allah, şerik koştukları şeylerden münezzehtir.
  24. O yaratıcı, vücuda çıkarıcı, eşyaya sûret verici olan Allah Teâlâ´dır. O´nun için pek güzel isimler vardır. O´nun için göklerde ve yerde ne varsa tesbih eder ve azîz, hakîm olan O´dur.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Göklerde ne var yerde ne varsa Allah´ı tesbih ve tenzih eder. O, azîzdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
  2. Nitekim Ehl-i kitaptan olan kâfirleri ilk defa O, yurtlarından bir çırpıda çıkardı. Halbuki siz onların çıkacaklarını asla düşünemezdiniz. Onlar da kalelerinin, kendilerine Allah tarafından takdir edilen azabı önleyeceğini sanırlardı.Ama Allah hiç ummadıkları yerden onları bastırdı ve kalplerine korku saldı. Öyle ki evlerini bizzat kendi elleriyle yıkıyorlardı. Bir taraftan da müminlerin elleriyle yıktırıyorlardı. Düşünün de ibret alın ey akıl sahipleri!
  3. Eğer Allah onlar hakkında toplu sürgün cezası takdir etmeseydi, mutlaka onları dünyada cezalandırırdı. Âhirette de onlara ateş azabı vardır
  4. Bunun sebebi onların, Allah ve Resulüne karşı çıkmaları oldu. Kim Allah´ı ve Resulünü karşısına alırsa bilmelidir ki Allah´ın cezası pek çetindir
  5. O kâfirleri kızdırmak için herhangi bir hurma ağacı kesmiş iseniz veya kökleri üzerinde bırakmışsanız bu, hep Allah´ın izniyle ve o, yoldan çıkmışları cezalandırmak için olmuştur
  6. Allah´ın, daha önce onlara ait olup Peygamberine ganimet olarak nasib ettiği mallara gelince, siz onun için ne at, ne de deve koşturmadınız.Fakat Allah, resullerini dilediği kimselere, savaş külfeti ve zahmeti olmaksızın galip getirir. Allah her şeye kadirdir
  7. Savaş olmaksızın fethedilen ülkelerin halklarına ait mallardan Allah´ın, Peygamberine nasib ettiği ganimetler;Allaha, Resulüne, akrabalara (Peygamber´in yakın akrabalarına), yetimlere, fakirlere ve yolda kalmış gariplere aittir. Ta ki o mallar, sizden yalnız zenginler arasında el değiştiren bir servet haline gelmesin. Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz. Allah´a karşı gelmekten sakınınız. Muhakkak ki Allah´ın cezası pek çetindir
  8. Allah´ın nasib ettiği bu ganimet malları o hicret eden fakirlere aittir ki, onlar Allah´ın lütfunu ve rızasını taleb etmek, Allah´ın dinine ve Resulüne destek vermek için yurtlarından ve mallarından edildiler.İşte imanlarında sadık ve samimi olanlar ancak onlardır
  9. Bunlardan önce Medine´yi yurt edinip imana sarılanlar ise, kendi beldelerine hicret edenlere sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma veya istek duymazlar. Hatta kendileri ihtiyaç duysalar bile o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih ederler. Her kim nefsinin hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte felah ve mutluluğa erenler onlar olacaklardır.
  10. Onlardan sonra gelenler (başta muhacirler olarak, kıyamete kadar gelecek müminler): "Ey kerim Rabbimiz, derler, bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle! İçimizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma! Duamızı kabul buyur ya Rabbenâ, çünkü Sen raufsun, rahîmsin!" (şefkat ve ihsanın son derece fazladır).
  11. Bakmaz mısın şu münafıklık yapanlara? Onlar Ehl-i kitaptan kâfir kardeşlerine: "Vallahi," diyorlar, eğer siz buradan çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin olduğunuz yerde asla kimseye itaat etmeyiz, eğer size savaş açan çıkarsa mutlaka size yardım ederiz."Ama Allah şahittir ki onlar yalan söylemektedirler
  12. Çünkü, o Yahudiler yurtlarından çıkarılırsa, bu münafıklar onlarla beraber çıkmazlar ve eğer kendilerine savaş açılırsa onlara yardım etmezler.Eğer yardım etseler bile (müminlerin karşısında dayanamayarak) arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra Allah onları helâk eder de artık kurtarılmazlar
  13. Onların kalplerinde sizden duydukları korku, Allah´tan korkmalarından daha ileridir.Bu böyledir, çünkü onlar, gerçeği bilip anlamayan kimselerdir
  14. Onlar sizinle toplu durumda savaşmazlar, ancak sağlam kaleler içinden veya duvarların arkasından sizinle savaşmak isterler.Kendi aralarındaki çatışmaları pek şiddetlidir.Sen dışardan onları birlik içinde sanırsın. Halbuki kalpleri darma dağınıktır.Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan, düşünmeyen bir güruhtur
  15. Bu Yahudilerin hali, kendilerinden az önce, yaptıkları işlerin vebalini tatmış olan, âhirette de ayrıca gayet acı bir azap çekecek olan kimselerin durumuna benzer
  16. Yahudileri savaşa teşvik eden münafıkların durumu ise tıpkı şeytan´ın durumuna benzer ki o, insana: "Dine inanma, reddet!" diye telkin eder.O kendisine kulak verip kâfir olunca da şöyle der: "Ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbinden korkarım!
  17. Neticede ikisinin âkıbeti de, ebedî kalmak üzere cehenneme girmek oldu. İşte zalimlerin cezası budur
  18. Ey iman edenler! Allah´ın azabına mâruz kalmaktan korunun.Herkes yarın âhireti için ne gönderdiğine dikkat etsin.Allah´ın azabına dûçar olmaktan korunun.Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır
  19. Sakın şunlar gibi olmayın ki onlar Allah´ı unuttukları için, Allah da kendi öz canlarını kendilerine unutturdu. (Fayda ve zararlarını dahi bilemiyorlar). İşte yoldan çıkanlar bunlardır.
  20. Cehennemliklerle cennetlikler elbette bir olmaz. Felah ve başarıya erenler, cennetliklerdir.
  21. Eğer Biz bu Kur´ân´ı bir dağın tepesine indirseydik onun, Allah´a tazimi sebebiyle başını eğip parçalandığını görürdün.İşte bunlar birtakım misallerdir ki düşünüp istifade etmeleri için, Biz onları insanlara anlatıyoruz.
  22. Allah´tır gerçek İlah! O´ndan başka yoktur ilah. Görünmeyen ve görünen her şeyi bilir. O rahmandır, rahîmdir.
  23. Allah´tır gerçek İlah! O´ndan başka yoktur ilah! O melik´tir, kuddûs´tür, sel^åm´dır, Mü´min´dir, müheymin´dir, aziz´dir, cebbar´dır, mütekebbir´dir. Allah, müşriklerin iddialarından münezzeh ve yücedir.
  24. Allah o gerçek İlahtır ki halık´tır, bârî´dir, musavvir´dir. Hasılı, en güzel isimler ve vasıflar O´nundur.Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O´nu tesbih ve tenzih eder. O, azizdir, hakimdir.
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Göklerde ve yerde bulunan herşey Allâh´ı tesbih etmiş (O´nun şânının eksikliklerden uzak, zâtının yüce olduğunu anmışlar)dır. O, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
  2. Kitap sâhiplerinden inkâr edenleri, hemen ilk haşirde (müslümanların, kaleleri önünde toplanmalarında) yurtlarından O çıkardı. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Allâh onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sâhipleri ibret alın.
  3. Eğer Allâh onlara sürgünü yazmamış olsaydı, mutlaka onlara dünyâda azâb ederdi. Âhirette de onlar için ateş azâbı vardır.
  4. Bunun sebebi şudur: Onlar Allah´a ve Elçisine karşı geldiler; kim Allah´a karşı gelirse (bilsin ki) Allâh´ın azâbı çetindir.
  5. Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz yahut onu kökleri üzerinde bırakmanız hep Allâh´ın izniyle ve (O´nun) yoldan çıkanları cezâlandırması için olmuştur.
  6. Allâh´ın, onlardan Elçisine verdiği ganimetlere gelince, siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz. Fakat Allâh, elçilerini, dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir). Allâh her şeyi yapabilir.
  7. Allâh´ın, o kent halkından, Elçisine verdiği ganimetler, Allah´a, Elçiye, (ona) akrabâ olanlara, yetimlere, yoksullara (yolda kalan) yolcuya âittir. Tâ ki (o mallar), içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Elçi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah´tan korkun. Çünkü Allâh´ın azâbı şiddetlidir.
  8. (O mallar) Şu göçmen fakirlere âittir ki (onlar) yurtlarından ve mallarından (sürülüp) çıkarılmışlardır; Allâh´ın lutuf ve rızâsını ararlar; Allah´a ve Elçisine yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.
  9. Ve onlardan önce o yurda (Medine´ye) yerleşen, imânâ sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen (ganimet)lerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç (eğilimi) duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, (göç eden yoksul kardeşlerini) öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir.
  10. Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla, kalblerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz, Sen çok şefkatli çok merhametlisin!"
  11. İki yüzlülük edenleri görmedin mi? Kitap ehlinden inkâr eden kardeşlerine: "Eğer siz (yurdunuzdan) çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız, sizin aleyhinize hiç kimseye itâ´at etmeyiz. Şâyet sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım ederiz." derler. Allâh, onların yalancı olduklarına şâhidlik eder.
  12. Andolsun eğer onlar, çıkarılsalar, (bunlar) onlarla beraber çıkmazlar; eğer onlarla savaşılsa onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalar(ın)a dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
  13. Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allâh´ınkinden fazladır. (Allah´tan çok sizden korkarlar). Böyledir, çünkü onlar anlamaz bir topluluktur.
  14. Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak müstahkem kaleler içinde, yahut duvarların ardından (savaşırlar). Kendi aralarında şiddetli ayrılık vardır. Sen onları toplu sanırsın, ama kalbleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar düşünmez bir topluluktur.
  15. (Onların durumu), kendilerinden az önce, yaptıklarının vebâlini tatmış olan, âhirette de kendileri için acı bir azâb bulunan kimselerin durumu gibidir.
  16. (Onların durumu) tıpkı şeytânın durumuna benzer ki insana "İnkâr et" dedi. (İnsan) inkâr edince de: "Ben seden uzağım, ben âlemlerin Rabbi Allah´tan korkarım!" dedi.
  17. Nihâyet ikisinin de sonu, ebedi olarak ateşte kalmaları oldu. Zâlimlerin cezâsı budur.
  18. Ey inananlar, Allah´tan korkun ve kişi yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah´tan korkun; çünkü Allâh, yaptıklarınızı bilmektedir.
  19. Şu, Allâh´ı unuttuklarından dolayı (Allâh´ın da) onlara kendi canlarını unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkan insanlardır.
  20. Ateş halkıyle cennet halkı bir olmaz. Kurtulanlar, ancak cennet halkıdır.
  21. Biz bu Kur´ân´ı bir dağa indirseydik, Allâh korkusundan onu, baş eğmiş, çatlamış, yarılmış görürdün. Bu misâlleri, düşünmeleri için insanlara anlatıyoruz.
  22. O, öyle Allah´tır ki O´ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O çok esirgeyen, çok acıyandır.
  23. O, öyle Allah´tır ki O´ndan başka tanrı yoktur. Pâdişâhtır, mukaddestir, selâm (esenlik veren) mü´min (güvenlik veren), müheymin (kollayıp koruyan), aziz (üstün, gâlib), cebbâr (istediğini zorla yaptıran), mütekebbir (çok ulu)dur! Allâh (puta tapanların) ortak koşmalarından yücedir.
  24. O, yaratan, var eden, (varlığa getirdiklerine) biçim veren Allah´tır. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O´nun ululuğunu anarlar. O, aziz (mutlak gâlip), hakim (hükümdar, herşeyi hikmetle yapan)dır.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ı tesbih etti. Ki O daima galip ve hakimdir.
  2. Kitap ehlinden inkarcıları ilk toplanmalarında yurtlarından çıkaran O’dur. Siz, onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmıştı. Allah’ın azabı onlara hesap etmedikleri bir yerden geldi. Onların kalplerine korku sardı. Kendi elleriyle ve müminler in elleriyle evlerini yıktılar. Bundan ibret alın ey akıl sahipleri!
  3. Eğer Allah, onlara sürgünü yazmış olmasaydı, onları dünyada elbette cezalandırırdı. Ahirette onlara ateş azabı vardır.
  4. İşte bu, onların Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelmeleri sebebiyledir. Allah’a karşı gelen bilsin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.
  5. Hurma ağaçlarından ne kestiyseniz veya neyi kökleri üzerinde ayakta bıraktıysanız, o Allah’ın izniyle ve fasıkları rezil etmek içindir.
  6. Allah’ın onların mallarından peygambere verdiği şeyler için siz ne at ne de deve koşturdunuz. Fakat Allah, Peygamberine dilediğine karşı üstünlük verir. Allah’ın her şeye gücü yeter.
  7. Allah’ın kasaba halkından Peygamberine verdiği ganimetler; içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet/güç olmasın diye Allah’a, Peygamber´e yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. -Peygamber size ne verdiyse, onu alın ve sizi neden sakındırmışsa, ondan uzak durun. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah’ın azabı şiddetlidir.
  8. Bu, yurtlarından ve mallarından edilmiş, Allah’tan bir lütuf ve rıza arayarak Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirler içindir. Ki Onlar, sadıkların ta kendileridir.
  9. Onlardan önce o diyarı yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olanlar, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendi ihtiyaçları olsa bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin tamahkârlığından korunursa, işte onlar, kurtuluşa erenlerdir.
  10. Onlardan sonra gelenler de: -Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla, kalbimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma! Rabbimiz, sen çok şefkatli, çok merhametlisin! dediler.
  11. Münafıklık edenleri gördün mü? Kitap ehlinden inkarcı kardeşlerine: -Eğer siz, yurdunuzdan çıkarılacak olursanız, biz de sizinle beraber çıkarız. Size karşı hiç kimseye itaat etmeyiz. Eğer sizinle savaşılırsa, mutlaka size yardım ederiz, derler. Allah da onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
  12. Eğer onlar çıkarılırlarsa, onlarla çıkmazlar. Eğer onlara savaş açılırsa, onlara yardım etmezler. Onlara yardıma gitseler bile arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra da kendileri yardım görmezler.
  13. Onların kalbine Allah’tan çok siz korku salıyorsunuz. Bu da onların anlayışsız bir topluluk olmalarındandır.
  14. Onlar, surlarla çevrili kasabalar veya duvarlar arkasında olmadıkça sizinle topluca savaşamazlar. Kendi aralarındaki kavgaları ise şiddetlidir. Onları birlik sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Bu, onların akletmeyen bir topluluk olmalarındandır.
  15. Onlar, kendilerinden az önce, yaptıklarının cezasını tadan kimseler gibidir. Onlar için acı bir azap vardır.
  16. Tıpkı şeytan gibidirler. Hani o insana: -İnkar et! der, İnsan da inkar edince: -Ben senden uzağım, ben Alemlerin Rabbinden korkarım! der.
  17. Böylece her ikisinin de sonu, içinde ebedi kalacakları ateştir. İşte zalimlerin cezası budur.
  18. -Ey iman edenler, Allah’tan sakının! Herkes, yarın için ne hazırladığına bir baksın. -Allah’tan sakının, Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
  19. Allah’ı unutan ve Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar, yoldan çıkmış olanlar onlardır.
  20. Cehennem ehli ile cennet ehli bir değildir. Cennet ehli.. Onlar, kurtulacak olanlar!
  21. Biz Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik onun Allah korkusundan baş eğerek parça parça olduğunu görürdün! İşte bu örnekleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.
  22. O, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.
  23. O, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Hakim’dir, kutsaldır, esenlik verendir, güven verendir, himaye edendir, güçlüdür, kahredicidir, büyüklük sahibidir. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
  24. O Allah, yaratan, yoktan vareden, şekil verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa O’nu tesbih eder. O, güçlüdür, Hakim’dir.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Göklerde ve yerde olanların tümü Allah´ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
  2. Kitap Ehlinden küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(´ın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku salıverdi; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahibleri ibret alın.
  3. Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azablandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.
  4. Bu, onların Allah´a ve O´nun Resulüne karşı ´başkaldırıp ayrılık çıkarmaları´ dolayısıyladır. Kim Allah´a karşı başkaldırıp ayrılık çıkarırsa, muhakkak Allah cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır.
  5. Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik neyi bırakmışsanız, (bu) Allah´ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir.
  6. Onlardan Allah´ın peygamberine verdiği «fey´e» gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir.
  7. Allah´ın o (fethedilen) şehir halkından peygamberine verdiği fey, Allah´a, peygambere, (peygamberle) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah´tan sakınıp korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır.
  8. (Bundan başka bu mallar,) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Allah´tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah´a ve O´nun Resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.
  9. Kendilerinden önce o yurdu (Medine´yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ´cimri ve bencil tutkularından´ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
  10. Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: «Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman etmiş olanlara karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin.»
  11. Münafıklık etmekte olanları görmüyor musun ki, onlar, Kitap Ehlinden küfre sapan kardeşlerine derler ki: «Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) sürülüp çıkarılacak olursanız, biz de sizlerle birlikte mutlaka çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz.» Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
  12. Andolsun, onlar sürülüp çıkarılacak olurlarsa, kendileri onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
  13. Herhalde onların içlerinde ´dehşet ve yılgınlık bakımından´ siz, Allah´tan (O´na karşı duydukları dehşetten) daha çetinsiniz. Bu, gerçekten onların ´derin bir kavrayışa sahip olmamaları´ dolayısıyla böyledir.
  14. Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, gerçekten onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
  15. Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlar için acı bir azab vardır.
  16. Şeytanın durumu gibi; çünkü insana «Küfret!» dedi, o da küfre sapınca: «Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım» dedi.
  17. Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de ebedi olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.
  18. Ey iman edenler, Allah´tan korkup sakının. Herkes yarın için neyi takdim edip gönderdiğine baksın. Allah´tan korkup sakının. Hiç şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.
  19. Ve kendileri Allah´ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.
  20. Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı ´umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.´
  21. Şayet biz bu Kur´an´ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte biz, belki düşünürler diye, insanlara örnekleri böyle vermekteyiz.
  22. O Allah ki, O´ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O´dur.
  23. O Allah ki, O´ndan başka ilah yoktur. Melik´tir (bütün mülkün sahibidir). Kuddûs´tur; Selam´dır; Mü´min´dir; Müheymin´dir; Aziz´dir; Cebbar´dır; Mütekebbir´dir. Allah, (müşriklerin) şirk koşmakta olduklarından çok yücedir.
  24. O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ´şekil ve suret´ verendir. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O´nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah´ı tespih etmiştir. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
  2. Ehlikitap´tan küfre sapanları, ilk toplanma gününde yurtlarından O çıkardı. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız; onlarsa kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacağını zannetmişlerdi. Ama Allah onlara hiç ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; kendi evlerini kendi elleriyle ve iman sahiplerinin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ibret alın, ey gözleri olanlar!
  3. Eğer Allah onlar üzerine sürgünü yazmamış olsaydı, onlara mutlaka dünyada azap ederdi. Âhirette de onlara ateş azabı vardır.
  4. Çünkü onlar, Allah´a ve resulüne kafa tuttular. Kim Allah´a kafa tutarsa, bilsin ki Allah´ın azabı çok çetindir.
  5. Bir hurma ağacını kestiniz, yahut onu kökleri üzerine dikili bıraktınızsa, bu Allah´ın izniyledir; yoldan çıkmışları rezil etmesi içindir.
  6. Allah´ın onlardan resulüne aktardığı ganimetlere gelince, siz onun için ne at bindiniz ne deve sürdünüz; ama Allah, resullerini dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeyi yapmakta sonsuz kudret sahibidir.
  7. Allah´ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah´tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah´ın azabı çok şiddetlidir.
  8. Sözü edilen o mallar, göçmen yoksullar içindir. Onlar ki, yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmışlardır; Allah´tan bir lütuf ve bir hoşnutluk peşindedirler; Allah´a ve resulüne yardım ederler. İşte onlardır, özü-sözü doğru olanlar.
  9. Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden/doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
  10. Onlardan sonra gelenler de şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi affet; kalplerimizde, inananlara karşı bir düşmanlık bırakma! Rabbimiz, sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"
  11. Görmedin mi o ikiyüzlülüğe sapanları ki, Ehlikitap´tan inkâra giden dostlarına şöyle diyorlar: "Eğer toprağınızdan çıkarılırsanız, yemin olsun sizinle birlikte biz de çıkacağız. Sizinle ilgili olarak hiçbir zaman kimseye boyun eğmeyeceğiz. Eğer sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz." Allah tanıktır ki onlar kesinlikle yalancıdırlar.
  12. Eğer çıkarılsalar onlarla beraber çıkmazlar; eğer savaşa maruz bırakılsalar onlara yardım etmezler; yardım etmeye kalksalar da mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar. Sonunda kendilerine de yardım edilmez.
  13. Onların gönüllerinde, korku bakımından siz, Allah´tan daha zorlusunuz. Bu böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
  14. Onlar sizinle toplu halde değil ancak müstahkem kaleler içinde yahut duvarlar arasından savaşabilirler. Onların kendi aralarındaki problemleri/çıkmazları çetindir/ciddidir. Sen onları birlik/beraberlik halinde sanıyorsun, oysaki onların kalpleri darmadağınık/parça parçadır. Böyledir; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur.
  15. Kendilerinden biraz önce günahlarının vebalini tadanlara benziyorlar. Acı bir azap var onlara...
  16. Durumları, şeytanın durumuna benziyor. Hani, şeytan insana, "Küfret/inkâr et!" der, insan küfür ve inkâra sapınca da şöyle konuşur: "Vallahi ben senden uzağım; ben, âlemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım!"
  17. Bu yüzden ikisinin de sonu, içinde sürekli kalacakları ateşe girmek oldu. Zalimlerin cezası işte budur.
  18. Ey iman edenler! Allah´tan korkun! Ve her benlik, yarın için önden ne gönderdiğine bir baksın. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
  19. O kimseler gibi olmayın ki, Allah´ı unuttular da Allah da onlara öz benliklerini unutturdu. Yoldan çıkmışların ta kendileridir onlar.
  20. Ateşin dostlarıyla cennetin dostları bir olmaz. Cennetin dostları, kurtuluşu/zaferi elde edenlerin ta kendileridir.
  21. Eğer biz bu Kur´an´ı bir dağın üzerine indirseydik, her halde sen onu Allah korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz benzetmeleri insanlar için yapıyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler.
  22. Öyle Allah ki O, tanrı yok O´ndan başka. Gaybı da görünen âlemi de bilen O! Rahman O, Rahîm O.
  23. Öyle Allah ki O, ilah yok O´ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır.
  24. Allah´tır O! Haalik, Bâri´, Musavvir´dir O! En güzel isimler/Esmâül Hüsna O´nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O´nu tespih eder. Azîz´dir O, Hakîm´dir.