Müddessir

الْمُدَّثِّرِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey elbisesiyle başını örten.
  2. Kalk da korkut.
  3. Ve Rabbini büyük bil.
  4. Ve elbiseni temizle.
  5. Ve putlardan çekin.
  6. Ve birşeyi, daha fazlasını elde etmek için ve başa kakarak verme.
  7. Ve Rabbine dayan, sabret.
  8. O boru, çalınınca.
  9. Artık o gündür pek güç bir gün.
  10. Kâfirlere kolay değildir.
  11. Bırak beni ve yarattığımı yapayalnız.
  12. O yarattığımı ki yarattım ve ona hayliden-hayli mal verdim.
  13. Gözlerinin önünde duran oğullar verdim.
  14. Ve onun geçimini yaydım da yaydım.
  15. Sonra da daha fazlalaştırmamı umar.
  16. Hayır, mümkün değil; şüphe yok o, delillerimize karşı adamakıllı inada girişti.
  17. Ben de onu, rahat ve huzur yüzü görmeyeceği bir azâba uğratacağım.
  18. Şüphe yok ki o, iyice bir düşündü de kendince ölçtü-biçti.
  19. Geberesice nasıl da ölçtü-biçti.
  20. Sonra gene de geberesice, nasıl da ölçütü-biçti.
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra kaşını çattı, suratını astı,
  23. sonra ardını döndü ve ululanmaya kalkıştı.
  24. Derken bu, ancak dedi, eskiden beri söylenegelen bir büyü.
  25. Bu ancak insan sözü.
  26. Onu yakıcı cehenneme atarım.
  27. Ve bilir misin, nedir yakıcı cehennem?
  28. Yakar bitirir de gene bırakmaz.
  29. Derileri tamâmıyla yakar kavurur.
  30. On dokuz memûru vardır.
  31. Ve biz, cehennem memûrlarını, meleklerden tâyin ettik ve kendilerine kitap verilenlerin iyiden-iyiye anlayıp inanmaları için ve inananların inancını arttırsın ve kendilerine kitap verilenlerle inananlar, şüpheye düşmesinler ve gönüllerinde hastalık olanlar ve kâfirlerse, Allah bununla, bu örnekle neyi kastediyor ki desinler diye sayılarını on dokuz olarak taktîr ettik. İşte böylece Allah, bildiğini saptırır ve dilediğini doğru yola sokar ve Rabbinin ordusu ne kadardır, ancak Allah bilir ve bu, insanlara bir öğüttür ancak.
  32. Hayır, gerçekten de andolsun aya.
  33. Ve andolsun çekilip giderken geceye.
  34. Ve ışıklanıp doğarken güne.
  35. Cehennem, şüphe yok ki pek büyük mahlûklardan biridir.
  36. Korkutucudur insanları.
  37. Sizden, ileri geçip itâat edenleri ve geri kalıp isyâna dalanları.
  38. Herkes, kazancına bağlıdır.
  39. Ancak sağ taraf ehli başka.
  40. Cennetlerdedir onlar, soralar, konuşurlar.
  41. Mücrimlerin hâlinden.
  42. Nedir derler cehenneme sokan sizi?
  43. Derler ki: Namaz kılmazdık.
  44. Ve yoksulu doyurmazdık.
  45. Ve boş lâflarla azgınlığa dalanlarla biz de dalardık.
  46. Ve cezâ gününü yalanlardık.
  47. Bize ölüm gelip çatıncaya dek.
  48. Derken şefâatçilerin şefâati fayda vermez onlara.
  49. Derken ne oluyor onlara ki öğütten, Kur’ân´dan yüz çevirmedeler, kaçmadalar.
  50. Sanki yabâni eşeklerdir onlar da.
  51. Arslandan kaçıyorlar.
  52. Hayır, onların herbiri, ister ki apaçık sahîfeler verilsin onlara.
  53. Hayır, öyle değil, onlar, âhiretten korkmazlar.
  54. Gerçekten de Kur’ân, bir öğüttür.
  55. Artık dileyen, öğüt alır onunla.
  56. Ve Allah´ın dilediğinden başkası öğüt alamaz; odur çekinilmeye değer ve yarlıgayıp suçları örter.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)!
  2. Kalk, ve (insanları) uyar.
  3. Sadece Rabbini büyük tanı.
  4. Elbiseni tertemiz tut.
  5. Kötü şeyleri terket.
  6. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
  7. Rabbinin rızasına ermek için sabret.
  8. O Sûr´a üfürüldüğü zaman var ya,
  9. İşte o gün zorlu bir gündür.
  10. Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.
  11. Tek olarak yarattığım, kimseyi bana bırak,
  12. Kendisine geniş servet verdim,
  13. Göz önünde duran oğullar (verdim),
  14. Kendisine bir döşeyiş döşedim.
  15. Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.
  16. Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.
  17. Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!
  18. Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
  19. Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!
  20. Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse!
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.
  23. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi.
  24. Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.
  25. Bu, insan sözünden başka bir şey değil."
  26. Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.
  27. Sen biliyor musun sekar nedir?
  28. Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.
  29. İnsanın derisini kavurur.
  30. Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.
  31. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını atrttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.
  32. Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki,
  33. Dönüp gitmekte olan geceye,
  34. Ağarmakta olan sabaha andolsun ki,
  35. O (cehennem), büyük musibetlerden biridir.
  36. İnsanlık için, uyarıcıdır.
  37. Sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için (uyarıcıdır).
  38. Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir;
  39. Ancak sağdakiler başka.
  40. Onlar cennetler içinde sorarlar.
  41. Günahkârların durumunu:
  42. Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye
  43. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,
  44. Yoksulu doyurmuyorduk,
  45. (Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,
  46. Ceza gününü de yalan sayıyorduk,
  47. Sonunda bize ölüm geldi çattı.
  48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
  49. Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar?
  50. Kaçan yaban eşekleri gibi,
  51. Âdeta arslandan ürkmüş.
  52. Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor.
  53. Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!
  55. Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.
  56. Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O´dur, mağfiret sahibi de O´dur.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Ey bürünüp örtünen,
  2. Kalk (ve) bundan böyle uyar.
  3. Rabbini tekbir et (yücelt)
  4. Elbiseni temizle.
  5. Pislikten kaçınıp-uzaklaş.
  6. Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.
  7. Rabbin için sabret.
  8. Çünkü o boruya (sur´a) üfürüldüğü zaman,
  9. İşte o gün, zorlu bir gündür;
  10. Kafirler içinse hiç kolay değildir.
  11. Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak;
  12. Ki Ben ona, ´alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim.
  13. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim).
  14. Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim.
  15. Sonra, daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur).
  16. Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı ´kesin bir inatçıdır."
  17. Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.
  18. Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tespit etti.
  19. Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
  20. Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
  21. Sonra bir baktı.
  22. Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
  23. Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar).
  24. Böylece: "Bu, yalnızca ´aktarılarak öğrenilen´ bir büyüdür" dedi.
  25. "Bu, bir beşer sözünden başkası değildir."
  26. Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım.
  27. Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?
  28. Ne alıkoyar, ne bırakır.
  29. Beşere delicesine susamıştır.
  30. Onun üzerinde ondokuz vardır.
  31. Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi´nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.
  32. Hayır; Ay´a andolsun,
  33. Dönüp gittiği zaman geceye,
  34. Ağardığı zaman sabaha,
  35. Gerçekten o, büyük (musibet)lerden biridir.
  36. Beşer (insan) için bir uyarıdır.
  37. Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.
  38. Her nefis, kazandıklarına karşılık bir rehinedir.
  39. Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç.
  40. Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
  41. Suçlu-günahkarları;
  42. "Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?"
  43. Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.
  44. "Yoksula yedirmezdik."
  45. "(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik."
  46. "Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk."
  47. "Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı."
  48. Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.
  49. Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?
  50. Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler;
  51. Arslandan korkup-kaçmışlar.
  52. Hayır; her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister.
  53. Hayır; onlar şüphesiz ahiretten korkmuyorlar.
  54. Gerçek (şu ki), o (Kur´an,) elbette bir öğüttür.
  55. Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür.
  56. Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O´dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O´dur.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Ey (elbisesine) bürünen Peygamber!
  2. Kalk da (kavmini Allah’ın azabı ile) korkut; (iman etmezlerse azaba uğrıyacaklarını kendilerine haber ver).
  3. Rabbini yücelt, (O’nu tenzîh et).
  4. Elbiseni de (daima) temiz tut.
  5. Azaba vesile olan şeyleri terkde sebat et.
  6. Az bir şey verib karşılığında çok şey isteme.
  7. Rabbinin rızası için sabret.
  8. O Sûr’a üfürüldüğü zaman,
  9. İşte o kıyâmet vakti çok şiddetli bir gündür;
  10. kâfirlere hiç kolay değildir.
  11. (Mal ve evlâdsız olarak) tek başına yarattığım o kâfiri (Velid İbni Muğîre’yi) bana bırak.
  12. (Çırılçıplak yarattığım) bu adama da (sonra) uzun boylu mal verdim.
  13. Hem (kendisi ile) hazır bulunan oğullar...
  14. Ona nimet döşedim de döşedim...
  15. Sonra da arzu eder ki, daha artırayım.
  16. Hayır, (istediğine kavuşamaz) çünkü o, ayetlerimize karşı bir inkârcı idi.
  17. Muhakkak ben, onu, meşakkatli bir azaba sardıracağım.
  18. Çünkü o (Velid İbni Muğire), kendi kendine bir düşündü ve (zannınca peygambere söyliyecek sözünü) uydurub kurdu.
  19. Kahrolası ne biçim (söz) uydurdu!... (Peygambere nasıl sihirbaz dedi!...)
  20. Sonra kahrolası ne biçim (söz) uydurdu!...
  21. Sonra (döndü insanların yüzüne) baktı.
  22. Sonra (söyliyecek söz bulamadığından) suratını astı ve kaşlarını çattı.
  23. Nihayet (Peygambere ve ashabına) arka çevirdi ve kibirlendi de;
  24. Şöyle dedi: “- Bu ancak (başka sihirbazdan) öğrenilen bir sihirdir.
  25. Muhakkak bu (kimsenin söylediği söz), bir insan sözüdür.”
  26. Ben de muhakkak onu (Velid İbni Muğîre’yi) cehenneme sokacağım.
  27. Hem (Ey Rasûlüm) bilir misin, nedir o cehennem!...
  28. (İnsanların bedeninde et) bırakmaz, (kemik de) koymaz.
  29. O cehennem, insanları yakıb kavurandır.
  30. Üzerinde ondokuz melek var.
  31. Biz o ateşin muhafızlarını hep meleklerden ibaret kıldık. Sayılarını da ancak kâfir olanlar için bir fitne yaptık, (zira on dokuz meleği azımsayarak onları helâk edebileceklerini sandılar); kendilerine kitab verilenler de Kur’an’ın hak olduğuna inansınlar; (çünkü onların kitablarında da bu meleklerin sayısı on dokuzdur); müminlerin de imanlarını artırsın. Kendilerine kitab verilenlerle müminler (böylece) şüpheye düşmesinler. Kalblerinde bir maraz (nifak) bulunanlarla kâfirler de şöyle desin: “- Allah bu sayı ile beraber hangi şeyi murad etmiştir? İşte Allah dilediğini böyle şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını da ancak kendisi bilir. O cehennem de insanlar için ancak bir öğüddür.
  32. Hayır, onlar öğüd almazlar! Kamer hakkı için,
  33. Dönüb geldiği zaman, o gece hakkı için,
  34. Ağardığı sıra o sabah hakkı için,
  35. Muhakkak o cehennem, büyük belâlardan biridir;
  36. Kocundurmak için insanları,
  37. İçinizden (hayırda) ileri gitmek, yahud geri kalmak istiyenleri...
  38. Herkes kazandığına karşılık bir rehinedir; (hesabını doğru vermekle ancak kendisini kurtarabilir).
  39. Ancak sağcılar (kitabları sağ ellerine verilenler),
  40. Cennetlerdedirler; sorarlar.
  41. Mücrimlerden;
  42. “-Sizi cehenneme sokan nedir?”
  43. Onlar şöyle derler: “- Biz namaz kılanlardan değildik,
  44. Yoksula yedirmezdik,
  45. Batıla dalanlarla beraber dalıyorduk,
  46. Hesab gününü de yalan sayardık.
  47. Nihayet bize ölüm gelib çattı.”
  48. Fakat (o vakit) şefaatçilerin şefaatı onlara fayda vermez.
  49. Böyle iken onlara (Mekke halkına) ne oluyor ki, Kur’an’dan yüz çeviriyorlar.
  50. Sanki ürkmüş yaban eşekleri;
  51. Aslandan kaçmaktalar...
  52. Doğrusu, onlardan her biri (Allah tarafından) kendisine okuyacak olduğu ayrı kitablar dağıtılmasını istiyor, (ki orada peygambere iman etmek gerektiğine dair Allah’ın emrini bulsun).
  53. Hayır, (onlara bu istedikleri verilmez), hakikat şu ki, onlar ahiretten korkmazlar.
  54. Hayır, zannettikleri gibi değil, Muhakkak O Kur’an (Allah’dan) bir öğüddür.
  55. Artık dileyen kimse ondan öğüd alır.
  56. Bununla beraber Allah dilemeyince öğüd almazlar; koruyacak da O’dur, bağışlayacak da O...
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Ey ortuye burunen!
  2. Kalk da uyar.
  3. Rabbini yucelt.
  4. Giydiklerini temiz tut.
  5. Kotu seyleri terke devam et.
  6. Yaptigin iyiligi cok gorerek basa kakma.
  7. Rabbin icin sabret.
  8. (8-10) Sura uflendigi vakit, iste o gun, inkarcilara kolay olmayan zorlu bir gundur.
  9. (8-10) Sura uflendigi vakit, iste o gun, inkarcilara kolay olmayan zorlu bir gundur.
  10. (8-10) Sura uflendigi vakit, iste o gun, inkarcilara kolay olmayan zorlu bir gundur.
  11. (11-14) Tek olarak yaratip kendisine bol bol mal, cevresinde bulunan ogullar verdigim ve nimeteri yaydikca yaydigim o kimseyi Bana birak.
  12. (11-14) Tek olarak yaratip kendisine bol bol mal, cevresinde bulunan ogullar verdigim ve nimeteri yaydikca yaydigim o kimseyi Bana birak.
  13. (11-14) Tek olarak yaratip kendisine bol bol mal, cevresinde bulunan ogullar verdigim ve nimeteri yaydikca yaydigim o kimseyi Bana birak.
  14. (11-14) Tek olarak yaratip kendisine bol bol mal, cevresinde bulunan ogullar verdigim ve nimeteri yaydikca yaydigim o kimseyi Bana birak.
  15. Bir de verdigim nimetten artirmami umar;
  16. Hayir; hayir; cunku o, Bizim ayetlerimize karsi son derece inatcidir.
  17. Onu sarp bir yokusa sardiracagim.
  18. Cunku o, dusundu, olctu bicti;
  19. Cani cikasi, ne bicim olcup bicti!
  20. Cani cikasi; sonra yine ne bicim olcup bicti!
  21. Sonra bakti;
  22. Sonra kaslarini catti, suratini asti;
  23. Sonra da sirt cevirip buyukluk tasladi.
  24. (24-25) «Bu sadece ogretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnizca bir insan sozudur» dedi.
  25. (24-25) «Bu sadece ogretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnizca bir insan sozudur» dedi.
  26. Iste bu adami yakici bir atese yasliyacagim.
  27. Yakici atesin ne oldugunu sen nerden bilirsin?
  28. O, ne geri birakir ne de azabdan vazgecer.
  29. Insanin derisini kavurur;
  30. Orada ondokuz bekci vardir.
  31. Cehennemin bekcilerini yalniz meleklerden kilmisizdir. Sayilarini bildirmekle de, ancak inkar edenlerin denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve inananlarin da imanlarinin artmasini sagladik. Kendilerine kitap verilenler ve inananlar supheye dusmesinler. Kalblerinde hastalik bulunanlar ve inkarcilar: «Allah bu misalle neyi muradetti?» desinler. iste Allah, boylece, diledigini saptirir, diledigini de dogru yola eristirir. Rabbinin ordularini kendisinden baskasi bilmez. Bu, insanogluna bir gutten ibarettir. *
  32. (32-37) Hayir, hayir ogut almazlar. Aya, donup gelen geceye, agarmakta olan sabaha and olsun ki, icinizden one gecmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoglunu uyarici olarak anlatilan cehennem buyuk olaylardan biridir.
  33. (32-37) Hayir, hayir ogut almazlar. Aya, donup gelen geceye, agarmakta olan sabaha and olsun ki, icinizden one gecmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoglunu uyarici olarak anlatilan cehennem buyuk olaylardan biridir.
  34. (32-37) Hayir, hayir ogut almazlar. Aya, donup gelen geceye, agarmakta olan sabaha and olsun ki, icinizden one gecmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoglunu uyarici olarak anlatilan cehennem buyuk olaylardan biridir.
  35. (32-37) Hayir, hayir ogut almazlar. Aya, donup gelen geceye, agarmakta olan sabaha and olsun ki, icinizden one gecmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoglunu uyarici olarak anlatilan cehennem buyuk olaylardan biridir.
  36. (32-37) Hayir, hayir ogut almazlar. Aya, donup gelen geceye, agarmakta olan sabaha and olsun ki, icinizden one gecmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoglunu uyarici olarak anlatilan cehennem buyuk olaylardan biridir.
  37. (32-37) Hayir, hayir ogut almazlar. Aya, donup gelen geceye, agarmakta olan sabaha and olsun ki, icinizden one gecmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoglunu uyarici olarak anlatilan cehennem buyuk olaylardan biridir.
  38. Herkes kazancina bagli bir rehindir;
  39. (39-42) Ancak, defteri sagdan verilenler boyle degildir; onlar cennettedirler. Suclulara: «Sizi bu yakici atese surukleyen nedir?» diye sorarlar.
  40. (39-42) Ancak, defteri sagdan verilenler boyle degildir; onlar cennettedirler. Suclulara: «Sizi bu yakici atese surukleyen nedir?» diye sorarlar.
  41. (39-42) Ancak, defteri sagdan verilenler boyle degildir; onlar cennettedirler. Suclulara: «Sizi bu yakici atese surukleyen nedir?» diye sorarlar.
  42. (39-42) Ancak, defteri sagdan verilenler boyle degildir; onlar cennettedirler. Suclulara: «Sizi bu yakici atese surukleyen nedir?» diye sorarlar.
  43. Onlar derler ki: «Namaz kilanlardak degildik.»
  44. «uskun kimseyi doyurmuyorduk.»
  45. «atila dalanlarla biz de dalardik.»
  46. «eza gununu yalanlardik.»
  47. «lum bize o haldeyken geldi.»
  48. Artik onlara, sefaatcilerin sefaati fayda vermez.
  49. Oyleyken, bunlara ne oluyor ki ogutten yuz ceviriyorlar?
  50. (50-51) Arslandan urkerek kacan yabani merkeplere benzerler.
  51. (50-51) Arslandan urkerek kacan yabani merkeplere benzerler.
  52. Hayir; her biri onune acilivermis sahifeler verilmesini ister.
  53. Hayir; daha dogrusu ahiretten korkmazlar.
  54. Hayir; suphesiz bu Kuran bir oguttur.
  55. Dileyen kimse ogut alir.
  56. Allah dilemeksizin ogut alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layiktir ve bagislamaya daha ehildir. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Ey örtüye bürünen!
  2. Kalk da (yanlış yolda olanları) uyar.
  3. Rabbinin büyüklüğünü an.
  4. Elbiseni temiz tutmaya devam et.
  5. Murdar şeyleri de terke devam et.
  6. Malını, daha fazlası verilsin diye verme!
  7. Rabbin için sabret.
  8. O boruya (İsrafil´in Sûr´una) üfürülünce,
  9. İşte o gün pek zorlu ve sıkıntılı bir gündür.
  10. Kâfirlere hiç de kolay değildir.
  11. (11-12-13-14) (Ey Peygamber!) Beni, o tek başına yarattığım, kendisine geniş çapta mal ve göz önünde duran çocuklar verdiğim; imkânları hazırlayıp döşediğim adamla başbaşa bırak.
  12. (11-12-13-14) (Ey Peygamber!) Beni, o tek başına yarattığım, kendisine geniş çapta mal ve göz önünde duran çocuklar verdiğim; imkânları hazırlayıp döşediğim adamla başbaşa bırak.
  13. (11-12-13-14) (Ey Peygamber!) Beni, o tek başına yarattığım, kendisine geniş çapta mal ve göz önünde duran çocuklar verdiğim; imkânları hazırlayıp döşediğim adamla başbaşa bırak.
  14. (11-12-13-14) (Ey Peygamber!) Beni, o tek başına yarattığım, kendisine geniş çapta mal ve göz önünde duran çocuklar verdiğim; imkânları hazırlayıp döşediğim adamla başbaşa bırak.
  15. Sonra da (verdiğimi) daha da artırmamı ister.
  16. Hayır (hiç de istemesin). Çünkü o, âyetlerimize karşı inadçıdır.
  17. Onu elbette sarpa sardıracağım.
  18. Çünkü gerçekten o, iyice düşündü, ölçüp biçti.
  19. (19-20) Geberesi nasıl ölçüp biçti I Sonra yine kahrolası nasıl ölçüp biçti!
  20. (19-20) Geberesi nasıl ölçüp biçti I Sonra yine kahrolası nasıl ölçüp biçti!
  21. Sonra baktı..
  22. Sonra kaşını çatıp yüzünü ekşitti.
  23. Sonra da arkasını dönüp büyüklük taslıyarak gitti.
  24. Ve «Bu ancak anlatılagelen bir sihirden başkası değildir.
  25. Bu ancak bir insan sözüdür» dedi.
  26. Onu Sakar´a (Cehennem´in alt tabakasına) itip atacağım.
  27. Sakar nedir bilir misin ?
  28. Ne geriye kor, ne de bırakır ?
  29. Deriyi iyice değiştirir.
  30. Üzerinde 19 (bekçi) vardır.
  31. Cehennem´de görev yapanları ancak meleklerden kıldık. Biz, onların sayısını kâfirler için bir fitne yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler; imân edenlere de, imânlarını artırsın ve kendilerine kitap verilenler ile mü´minler şüpheye düşmesin ; kalblerinde (inkâr ve inâd) hastalığı bulunanlar ile kâfirler de, «Allah bununla misâl olarak neyi murad etmiştir?» desinler. İşte Allah böylece dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlara ancak bir öğüttür.
  32. (32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır.
  33. (32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır.
  34. (32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır.
  35. (32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır.
  36. (32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır.
  37. (32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır.
  38. Herkes elde ettiğine karşılık rehindir.
  39. Ancak sağ taraftakiler (amel defterleri sağdan verilenler) böyle değildir.
  40. (40-41) Cennetlerde, suçlu günahkârlar hakkında birbirlerinden sorarlar :
  41. (40-41) Cennetlerde, suçlu günahkârlar hakkında birbirlerinden sorarlar :
  42. Sizi Cehennem´e sürüp sokan nedir?
  43. Onlar da: Biz namaz kılanlardan olmadık.
  44. Yoksulu yedirmedik.
  45. (Bâtıla) dalanlarla birlikte daldık..
  46. Ve biz hesap ve ceza gününü yalanladık.
  47. Tâ ki, ölüm bize gelip çattı.
  48. Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.
  49. Onlara ne oluyor ki öğütten yüzçeviriyorlar ?!
  50. (50-51) Aslandan kaçan ürkek yaban eşekleri gibi..
  51. (50-51) Aslandan kaçan ürkek yaban eşekleri gibi..
  52. Hayır, onlardan her kişi kendisine açık sâhifeler verilmesini isterler.
  53. Hayır, onlar Âhiret´ten korkmazlar.
  54. Hayır, o gerçekten bir öğüttür.
  55. Dileyen ondan öğüt alır.
  56. Ancak Allah´ın dilediği kimseler düşünüp öğüt alır. Korkulmaya değer olan da O´dur; bağışlamaya lâyık olan da O´dur.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)
  2. Kalk da uyar.
  3. Rabbini yücelt.
  4. Nefsini arındır.
  5. Şirkten uzak dur.
  6. İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma.
  7. Rabbinin rızasına ermek için sabret.
  8. (8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.
  9. (8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.
  10. Kâfirler için hiç kolay değildir.
  11. Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.
  12. (12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
  13. (12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
  14. Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.
  15. Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.
  16. Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır.
  17. Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
  18. Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
  19. Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
  20. Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!
  21. Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü.
  22. Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.
  23. (23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
  24. (23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
  25. “Bu, ancak insan sözüdür.”
  26. Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım.
  27. Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?
  28. Geride bir şey koymaz, bırakmaz.
  29. Derileri kavurur.
  30. Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.
  31. Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.
  32. (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
  33. (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
  34. (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
  35. (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
  36. (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
  37. (32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
  38. Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
  39. Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka.
  40. (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
  41. (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
  42. (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
  43. Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”
  44. “Yoksula yedirmezdik.”
  45. “Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”
  46. “Ceza gününü de yalanlıyorduk.”
  47. “Nihayet ölüm bize gelip çattı.”
  48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
  49. Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?
  50. (50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.
  51. (50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.
  52. Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.
  53. Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.
  55. Artık kim dilerse ondan öğüt alır.
  56. Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)!
  2. Kalk, ve (insanları) uyar.
  3. Sadece Rabbini büyük tanı.
  4. Elbiseni tertemiz tut.
  5. Kötü şeyleri terket.
  6. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
  7. Rabbinin rızasına ermek için sabret.
  8. O Sûr´a üfürüldüğü zaman var ya,
  9. İşte o gün zorlu bir gündür.
  10. Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.
  11. (11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak!
  12. (11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak!
  13. (11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak!
  14. (11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak!
  15. Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.
  16. Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.
  17. Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!
  18. Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
  19. Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!
  20. Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse!
  21. (21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»
  22. (21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»
  23. (21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»
  24. (21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»
  25. (21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»
  26. Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.
  27. Sen biliyor musun sekar nedir?
  28. Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.
  29. İnsanın derisini kavurur.
  30. Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.
  31. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?» desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.
  32. Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki,
  33. Dönüp gitmekte olan geceye,
  34. Ağarmakta olan sabaha andolsun ki,
  35. (35-37) O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir.
  36. (35-37) O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir.
  37. (35-37) O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir.
  38. Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir;
  39. Ancak sağdakiler başka.
  40. (40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar.
  41. (40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar.
  42. (40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar.
  43. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,
  44. Yoksulu doyurmuyorduk,
  45. (Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,
  46. Ceza gününü de yalan sayıyorduk,
  47. Sonunda bize ölüm geldi çattı.
  48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
  49. (49-51) Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar?
  50. (49-51) Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar?
  51. (49-51) Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar?
  52. Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor.
  53. Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!
  55. Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.
  56. Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O´dur, mağfiret sahibi de O´dur.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey (sarılıp) bürünen,
  2. kalk artık uyar,
  3. ve Rabbini artık büyükle,
  4. elbiseni artık temizle,
  5. pislikleri artık uzaklaştır,
  6. çoksunarak (yaptığını çok görerek) başa kakma
  7. ve Rabbin (rızası) için sabret!
  8. Çünkü o boru (Sur) bir öttürüldü mü,
  9. işte o gün çok zorlu bir gündür,
  10. kafirlere hiç kolay değildir!
  11. Bana bırak temtek olarak yarattığım o herifi,
  12. kendisine uzun boylu servet verdim,
  13. göz önünde oğulları,
  14. hem kendisine bir döşeyiş döşedim (şeref ve itibar verdim)!
  15. Sonra o daha da arttırmamın hırsı içindedir!
  16. Hayır! O Bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçı kesildi.
  17. Ben onu dimdik sarpa sardıracağım...
  18. Çünkü o bir düşündü, ölçtü biçti.
  19. Kahrolası, nasıl ölçüp biçti!
  20. Sonra (yine) kahrolası nasıl ölçüp biçti!
  21. Sonra baktı,
  22. sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı.
  23. Sonra ardına dönüp büyüklük tasladı:
  24. Bu, dedi, başka değil sadece ötedenberi nakledilegelen bir sihirdir,
  25. insan sözünden başka birşey değildir!»
  26. Onu Sekar´a yaslayacağım.
  27. Sekar´ın ne olduğunu bilir misin?
  28. Ne bir parça kor, ne bırakır.
  29. İnsana susamış bir susuzdur,
  30. Üzerinde ondokuz (bekçi melek) vardır.
  31. Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık, sayılarını da sadece inkarcılar için bir fitne vesilesi kıldık ki, kitap verilenler kesin inanç edinsin, inananların imanını arttırsın, kitap verilenlerle, müminler şüphelenmesin, kalplerinde hastalık bulunanlarla kafirler: «Allah bununla mesela ne demek istiyor?» desin, işte böyle Allah, dilediğini şaşırtır, dilediğine de yola getirir. Rabbinin ordularını sadece kendisi bilir; ve o ancak düşünmek için insanlara bir öğüttür.
  32. Hayır, hayır! O ay´a,
  33. döndüğü an o geceye
  34. açtığı sıra o sabaha andolsun ki,
  35. Sekar muhakkak büyüklerin (belaların) biridir,
  36. İnsanları ikaz etmek için;
  37. içinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri!
  38. Her nefis kazancına bağlıdır,
  39. ancak sağın adamları,
  40. Cennetlerdedir; soruşur dururlar
  41. suçlulardan;
  42. Sizi Sekar´a sokan nedir? diye;
  43. (Onlar) derler: «Biz namaz kılanlardan değildik,
  44. fakirlere yemek yedirmezdik,
  45. batakçılarla dalar giderdik
  46. ve hesap gününe yalan derdik,
  47. bize o ölüm gelinceye kadar!»
  48. Fakat o zaman şefaatçilerin şefaati fayda vermez.
  49. O öğütten yüz çevirirlerken şimdi ne mazeretleri var?
  50. Sanki ürkmüş yaban eşekleri,
  51. arslandan kaçmaktalar!
  52. Yok! Onlardan her kişi kendisine ayrı sahifelerle tezkireler (ihtarnameler) dağıtılmasını istiyor.
  53. Hayır! Doğrusu ahiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, hayır! O muhakkak bir uyarıdır.
  55. Dileyen onu düşünür,
  56. Bununla beraber Allah dilemeyince, düşünmezler; koruyacak da O´dur, bağışlayacak da!
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!
  2. Kalk artık uyar.
  3. Sadece Rabbini yücelt.
  4. Elbiseni temizle.
  5. Pislikten sakın.
  6. Yaptığını çok görerek başa kakma.
  7. Rabbin için sabret.
  8. O sûra üflendiği zaman,
  9. İşte o gün pek zorlu bir gündür.
  10. Kâfirler için hiç kolay değildir.
  11. Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.
  12. Hem ona bol servet verdim.
  13. Hem göz önünde oğullar verdim.
  14. Hem ona büyük imkânlar sağladım.
  15. Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım.
  16. Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
  17. Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
  18. Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
  19. Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
  20. Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra kaşını çattı, surat astı.
  23. Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
  24. «Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir.»
  25. «Bu, sadece bir insan sözüdür.»
  26. Ben onu Sekar´a (cehenneme) sokacağım.
  27. Bilir misin sen, nedir o sekar?
  28. Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
  29. Durmadan derileri kavurur.
  30. Üzerinde ondokuz (melek) vardır.
  31. Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istedi?» desinler. İşte böyle, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.
  32. Hayır, andolsun aya,
  33. Döndüğü an o geceye,
  34. Ve açtığı sıra o sabaha.
  35. Kuşkusuz o Sekar, büyük belalardan biridir.
  36. Uyarmak için insanları..
  37. İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri..
  38. Her nefis kendi kazancına bağlıdır.
  39. Ancak amel defterleri sağından verilenler hariç.
  40. Onlar cennettedirler, sorup dururlar.
  41. Suçluların durumunu.
  42. «Nedir sizi Sekar´a sokan?» diye.
  43. Suçlular der ki: «Biz namaz kılanlardan değildik.»
  44. «Yoksula da yedirmezdik.»
  45. «Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik.»
  46. «Ceza gününü yalanlardık.»
  47. «Nihayet bize ölüm gelip çattı.»
  48. Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.
  49. Şimdi o Kur´ân´dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?
  50. Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.
  51. Arslandan kaçmaktalar.
  52. Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.
  53. Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, hayır, O kur´ân kuşkusuz bir öğüttür.
  55. Dileyen onu düşünür.
  56. Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O´dur, bağışlayacak da.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed!
  2. Kalk da uyar.
  3. Rabbinin büyüklüğünü dile getir.
  4. Elbiselerini temizle.
  5. Çirkin davranışlardan uzak dur.
  6. Yaptığın iyiliği çok görüp başa kakma.
  7. Rabbin için sabret.
  8. O Sur´a üflendiği zaman,
  9. O gün çetin bir gündür.
  10. Kafirler için hiç de kolay değildir.
  11. Şu adamın işini bana bırak ki, kendisini yarattığımda yapayalnızdı.
  12. Ona bol bol mal verdim.
  13. Gözü önünden ayrılmayan evlatlar verdim.
  14. Her işini yoluna koydum.
  15. Böyleyken halâ daha çoğunu vermemi bekliyor.
  16. Hayır, hayır! O ayetlerimize inatla karşı çıkıyor.
  17. Onu sarp bir yokuşa saracağım.
  18. O düşündü ve değerlendirme yaptı.
  19. Kahrolası, nasıl bir değerlendirme yaptı?
  20. Bir daha kahrolası, nasıl bir değerlendirme yaptı?
  21. Sonra baktı,
  22. Sonra suratını astı ve kaşlarını çattı.
  23. Sonra yüz çevirdi, büyüklük tasladı.
  24. Ve dedi ki; «Bu Kur´an eskilerden aktarılan bir büyüdür.
  25. O kesinlikle insan sözüdür.»
  26. Onu Sekar´a atacağım.
  27. Sekar nedir, biliyor musun?
  28. Geride hiçbir şey bırakmaz, ondan hiçbir şey kurtulmaz.
  29. Bütün insanların dikkatlerini üzerinde yoğunlaştırır.
  30. On dokuz tane görevlisi vardır.
  31. Biz cehennem görevlilerini meleklerden seçtik, sayılarını da kafirler için sınav konusu yaptık ki kitap verilenler bunun hak olduğunu anlasınlar, mü´minlerin de imanı pekişsin. Mü´minler şüphe etmesin. Kalplerinde hastalık olanlar ve kafirler: "Allah bununla ne demek istedi" desinler. İşte böyle. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete eriştirir. Rabbinin ordularının sayısını ancak kendisi bilir. Bu insan için bir öğüttür.
  32. Hayır, hayır! Andolsun aya,
  33. Gerileyen gece karanlığına,
  34. Söken şafağa.
  35. Sakar (cehennem) büyük gerçeklerden biridir.
  36. İnsanlar için uyarıcıdır.
  37. Aranızdaki ilerlemek isteyenler için de, geriye gitmeyi tercih edenler için de.
  38. Herkes tutumunun ve davranışlarının tutsağıdır.
  39. Yalnız defterleri sağ yanlarından verilenler hariç.
  40. Onlar cennetlerde ağırlanırlar. Sorarlar.
  41. Günahkârlara:
  42. Sakar´a (cehenneme) girmenizin sebebi nedir? diye.
  43. Cehennemlikler derler ki; «Biz namaz kılanlardan değildik.
  44. Yoksulların karnını doyurmazdık.
  45. Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara dalardık.
  46. Hesap verme gününü inkar ederdik.
  47. Sonunda bir de ölüm gelip çattı.»
  48. Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.
  49. O halde onlar niye hatırlatmalara, öğütlere yüz çeviriyorlar?
  50. Yaban eşekleri gibidirler.
  51. Arslandan korkup kaçan.
  52. Aslında bunların her biri, kendisine okunmaya hazır kutsal sayfalar inmesini istiyor.
  53. Hayır, hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, hayır! Bu Kur´an bir öğüt, bir hatırlatmadır.
  55. İsteyen ondan ders alır.
  56. Fakat Allah dilemedikçe onlar bundan ders alamazlar. O kendisinden korku duyulmaya ve affetmeye lâyıktır.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ey bürünüp örtünen,
  2. Kalk (ve) bundan böyle uyar.
  3. Rabbini tekbir et (yücelt).
  4. Elbiseni temizle.
  5. Pislikten kaçınıp uzaklaş.
  6. Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.
  7. Rabbin için sabret.
  8. Çünkü o boruya (Sur´a) üfürüldüğü zaman,
  9. İşte o gün, zorlu bir gündür;
  10. Kafirler içinse hiç kolay değildir.
  11. Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı bana bırak;
  12. Ki ben ona, ´alabildiğine geniş kapsamlı bir mal´ (servet) verdim.
  13. Göz önünde hazır çocuklar (verdim).
  14. Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim.
  15. Sonra, daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur).
  16. Hayır; çünkü o, bizim ayetlerimize karşı ´kesin bir inatçıdır´.
  17. Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.
  18. Çünkü o, düşündü (fekkere) ve bir ölçü tesbit etti.
  19. Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
  20. Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
  21. Sonra bir baktı.
  22. Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
  23. Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar).
  24. Böylece: "Bu, yalnızca ´aktarılarak öğrenilen´ bir büyüdür" dedi.
  25. "Bu, bir beşer sözünden başkası değildir."
  26. Onu Ben, cehenneme sürükleyip atacağım.
  27. Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?
  28. Ne alıkoyar, ne bırakır.
  29. Beşere delicesine susamıştır.
  30. Onun üzerinde ondokuz vardır.
  31. Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını küfredenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin bir bilgiyle inansın, inananların da inançları artsın; kendilerine kitap verilenler ve inançlılar (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Tanrı bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Tanrı dilediğini böyle şaşırtıp saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.
  32. Hayır; aya andolsun,
  33. Dönüp gittiği zaman geceye,
  34. Ağardığı zaman sabaha,
  35. Gerçekten o, büyük (musibet)lerden biridir.
  36. Beşer (insan) için bir uyarıdır.
  37. Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.
  38. Her nefis, kazandıklarına karşılık bir rehinedir.
  39. Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç.
  40. Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
  41. Suçlu günahkarları;
  42. "Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?"
  43. Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.
  44. "Yoksula yedirmezdik."
  45. "(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik."
  46. "Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk."
  47. "Sonunda yakin (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı."
  48. Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.
  49. Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?
  50. Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler;
  51. Arslandan korkup kaçmışlar.
  52. Hayır; her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister.
  53. Hayır; onlar şüphesiz ahiretten korkmuyorlar.
  54. Gerçek (şu ki), o (Kuran,) elbette bir öğüttür.
  55. Artık kim dilerse, öğüt alıp düşünür.
  56. Tanrı dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takva ehli ve mağrifet ehli (olan) O´dur.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Ey bürünüb sarınan (Habîbim),
  2. kalk, artık (kâfirleri azâb ile) korkut.
  3. Rabbini büyük tanı,
  4. elbiseni (bundan sonra da) temizle (mekde devam et),
  5. azâb (a götürecek şeyleri) terk (de yine sebat) eyle.
  6. İyiliği — çoğu isteyerek — yapma.
  7. Rabbin (in rızaası) için katlan.
  8. Çünkü o boru üfürülünce,
  9. (9-10) işte o (vakit, o gün) kâfirlerin aleyhinde pek çetin bir gündür. Kolay değil.
  10. (9-10) işte o (vakit, o gün) kâfirlerin aleyhinde pek çetin bir gündür. Kolay değil.
  11. (11-12-13-14) Bir tek (ya´nî nev´i şahsına münhasır) olarak yaratdığını, kendisine uzun boylu mal ve (yanında ve toplantılarda dâima) haazır bulunmak üzere oğullar verdiğim, (yaşayışını, ömrünü, evlâdlarını) yaydığım (bol bol ihsan etdiğim o kâfir adam) ı bana bırak.
  12. (11-12-13-14) Bir tek (ya´nî nev´i şahsına münhasır) olarak yaratdığını, kendisine uzun boylu mal ve (yanında ve toplantılarda dâima) haazır bulunmak üzere oğullar verdiğim, (yaşayışını, ömrünü, evlâdlarını) yaydığım (bol bol ihsan etdiğim o kâfir adam) ı bana bırak.
  13. (11-12-13-14) Bir tek (ya´nî nev´i şahsına münhasır) olarak yaratdığını, kendisine uzun boylu mal ve (yanında ve toplantılarda dâima) haazır bulunmak üzere oğullar verdiğim, (yaşayışını, ömrünü, evlâdlarını) yaydığım (bol bol ihsan etdiğim o kâfir adam) ı bana bırak.
  14. (11-12-13-14) Bir tek (ya´nî nev´i şahsına münhasır) olarak yaratdığını, kendisine uzun boylu mal ve (yanında ve toplantılarda dâima) haazır bulunmak üzere oğullar verdiğim, (yaşayışını, ömrünü, evlâdlarını) yaydığım (bol bol ihsan etdiğim o kâfir adam) ı bana bırak.
  15. Sonra da o (bütün bunlara rağmen) hırs ile daha da artırmamı ister.
  16. Hayır (kat´iyyen artırmayacağım). Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine bir inâdcı (kesilmiş) dir.
  17. Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım.
  18. Çünkü o (Kur´an hakkında ne diyeceğini) uzun uzadıya düşündü, (kendine göre gûyâ bir) ölçü koydu.
  19. Hay kahr olası! Ne biçim ölçü kurdu o?
  20. Yine kahr olası, nasıl ölçü yapdı o?!
  21. Sonra bakdı.
  22. Sonra (ümîdsizliğinden ve öfkesinden) kaşlarını çatdı, suratını asdı.
  23. En son arka çevirdi ve büyüklük tasladı da,
  24. «Bu, dedi, (sihirbazlardan öğrenilib) rivayet edilen bir sihirden başkası değil».
  25. «Muhakkak bu, insan sözünden başkası değil».
  26. Onu cehenneme sokacağım ben.
  27. Sen biliyor musun, cehennem nedir?
  28. Hem (bedeninden hiçbir eser) bırakmaz (hepsini helak eder), hem yine (eski haaline getirib aynı azâbı yapmakdan) vaz geçmez o,
  29. insana çok susamışdır.
  30. Üzerinde on dokuz (melek) vardır.
  31. Biz o ateşin bekçi (lik) lerine meleklerden başkasını me´mur etmedik. Sayılarını da küfredenler için — başka değil — ancak bir fitne yapdık ki kendilerine kitâb verilenler sağlam bilgi edinsin (ler), îman edenlerin de inanları artsın. (Hulâsa) hem kendilerine kitâb verilenler, hem mü´minler (bu hususda) şüpheye düşmesin (ler). Kalblerinde maraz bulunanlarla kâfirler dahi «Allah bu (aded) le, misâl olarak, yeni murad etmiş?» desin (ler). İşte Allah, kimi dilerse böylece şaşırtır, kimi de dilerse doğru yola getirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. O, insan (lar) için öğüdden başkası değildir.
  32. Fakat ne gezer! Andolsun aya,
  33. (Gündüzün hitâmiyle) dönüb geldiği zaman geceye,
  34. ağardığı dem sabaha ki,
  35. hakıykaten (o cehennem) büyük büyük (belâ) lardan biridir,
  36. (36-37) İnsan (lar) için, sizden ileri gitmek, yahud geri kalmak isteyenler için en korkutucu olmak bakımından.
  37. (36-37) İnsan (lar) için, sizden ileri gitmek, yahud geri kalmak isteyenler için en korkutucu olmak bakımından.
  38. Her nefs, kazandığı (kesb-ü ihtiyar etdiği) şey mukaabilinde bir rehindir.
  39. Ancak sağcılar böyle değil.
  40. (Onlar) cennetlerdedirler. Soruşurlar,
  41. günahkârları (n hallerini):
  42. «Sizi cehenneme sokan nedir»?
  43. (Günahkârlar) dediler (derler): «Biz namaz kılanlardan değildik».
  44. «Yoksula yedirmezdik»,
  45. «Biz de (baatıla) dalanlarla beraber dalardık»,
  46. «Ceza (ve hisâb) gününü de yalan sayardık».
  47. «Nihayet bize ölüm gelib çatdı».
  48. Artık şefaat edicilerin hiçbir şefaati onlara fâide vermeyecek.
  49. Böyle iken şunlara ne oluyor ki (haalâ) öğüd (kabul etmek) den yüz çeviricidirler?
  50. (50-51) Sanki onlar arslandan ürküb kaçan vahşî eşeklerdir!
  51. (50-51) Sanki onlar arslandan ürküb kaçan vahşî eşeklerdir!
  52. Evet, onlardan herkişi kendisine neşredilecek sahîfeler verilmesini ister.
  53. Hayır (bu isteyişleri boşdur). Daha doğrusu onlar âhiretden korkmazlar.
  54. Gerçek, o (Kur´an) hiç şüphesiz bir öğüddür.
  55. Onun için kim dilerse (onu okuyarak, alacağı) öğüd (ü, ibreti) alır.
  56. Bununla beraber Allahın dileyeceğinden başkaları o öğüdü almazlar ki (Onun azabından) korunmıya ehil olan da odur, yarlığanmıya ehil olan da o.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Ey örtüye bürünen;
  2. Kalk ve uyar.
  3. Rabbını da tekbir et.
  4. Elbiselerini temiz tut.
  5. Kötü şeylerden ise sakın.
  6. Çok görerek başa kakma.
  7. Rabbın için sabret.
  8. Sur´a üflendiğinde;
  9. İşte o gün, zorlu bir gündür.
  10. Kafirler için hiç de kolay değildir.
  11. Bırak Beni ve yarattıklarımı tek başına.
  12. Kendisine bol bol mal verdiğimi,
  13. Görülen oğullar verdiğimi,
  14. Ve onun için yaydıkça yaydığımı.
  15. Sonra daha da artırmamı umar o.
  16. Hayır; çünkü o, ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
  17. Ben; onu sarp bir yokuşa sardıracağım.
  18. Doğrusu o, düşündü ve ölçüp biçti.
  19. Canı çıkası, nasıl da ölçüp biçti.
  20. Sonra yine canı çıkası nasıl da öşçüp biçti.
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.
  23. Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.
  24. Ve dedi ki: Bu; sadece öğretilegelen bir büyüdür.
  25. Bu; ancak bir insan sözüdür.
  26. Ben, onu Sekar´a yaslayacağım.
  27. Sekar´ın ne olduğunu bilir misin sen?
  28. O, ne geri bırakır, ne de azabdan vazgeçer.
  29. Deriyi kavurandır.
  30. Onun üzerinde ondokuz vardır.
  31. Cehennem bekçilerini yalnız meleklerden kıldık. Onların sayılarını da ancak küfretmiş olanlar için bir fitne kıldık. Ki kendilerine kitab verilmiş olanlar, kesin bilgi sahibi olsunlar. İman edenlerin de imanları artsın. Kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü´minler kuşkuya düşmesinler. Bir de kalblerinde hastalık bulunanlarla kafirler: Bununla Allah neyi kasdetmiş? desinler. İşte böyle Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Rabbının ordularını ancak kendisi bilir. Bu, ancak insanlara bir öğüttür.
  32. Hayır, andolsun aya,
  33. Dönüp geldiğinde geceye,
  34. Ağardığında sabaha,
  35. Muhakkak ki o, büyüklerden biridir.
  36. İnsanlar için uyarıcıdır.
  37. İçinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyenler için.
  38. Her nefis kazandığı ile bağlıdır.
  39. Ancak sağcılar müstesna.
  40. Cennetlerdedirler. Sorarlar,
  41. Suçlulara;
  42. Nedir sizi Sekar´a sürükleyen?
  43. Derler ki: Biz, namaz kılanlardan değildik,
  44. Yoksulu doyurmazdık,
  45. Dalanlarla birlikte biz de dalardık,
  46. Ve din gününü yalanlardık.
  47. Nihayet ölüm bize gelip çattı.
  48. Artık onlara, şefaatçıların şefaatı fayda vermez.
  49. O halde bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?
  50. Ürkek yaban eşekleri gibi;
  51. Ürkmüş olan, arslandan.
  52. Hayır, onlardan her biri, önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.
  53. Hayır, doğrusu onlar, ahiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, muhakkak ki o, bir öğüttür.
  55. Kim isterse; ondan öğüt alır.
  56. Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O, takvaya ehildir, mağfirete ehildir.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Ey (esvabına) bürünmüş olan! Veya (Ey disarını giymiş olan!)
  2. Kalk, artık inzar et (uyar).
  3. Ve (O) senin Rabbin, öyleyse (O´nu) tekbir et (yücelt).
  4. Ve elbiseni artık (onu) temiz tut.
  5. Ve azap (ona sebep olacak şeylerden) artık uzak dur.
  6. Ve daha çoğunu isteyerek (karşılık bekleyerek) iyilik yapma.
  7. Ve Rabbin için artık sabret.
  8. Artık Nâkûr´a (Sur Borusu´na) üflendiği zaman.
  9. İşte o izin günü, “zor gün” dür.
  10. Kâfirlere kolay değildir.
  11. Tek başına yarattığım kişiyi Bana bırak.
  12. Ve onu, devamlı çoğaltarak mal sahibi yaptım.
  13. Ve her zaman yanında olan oğullar (verdim).
  14. Ve ona bol bol (ni´metler) vererek geniş imkânlar sağladım.
  15. Sonra (daha da) artırmamı ister.
  16. Hayır, asla. Muhakkak ki o Bizim âyetlerimize karşı (inkâr etmekte) inatçı oldu.
  17. Yakında onu sarp bir yokuşa (ateşten bir dağa) süreceğim.
  18. Muhakkak ki o, (Kur´ân hakkında) tefekkür etti (düşündü) ve karar verdi.
  19. Artık kahroldu (Allah´ın Rahmeti´nden kovularak kendini mahvetti), nasıl karar verdi.
  20. Sonra kahroldu (Allah´ın Rahmeti´nden kovularak kendini mahvetti), nasıl da karar verdi.
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra da kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti.
  23. Sonra da arkasını döndü ve kibirlendi.
  24. Sonunda: “Bu sadece, olsa olsa nakledilen bir büyüdür.” dedi.
  25. Bu olsa olsa ancak bir insanın sözüdür.
  26. Yakında Ben, onu alevli ateşe yaslayacağım (atacağım).
  27. Ve sekarın (alevli ateşin), ne olduğunu sana bildiren nedir?
  28. (Yakıp tüketir etinden) bakiye bırakmaz ve (ölüme de) terketmez (azapları devam eder).
  29. (Sekar) insanın (derilerini) yakıp kavurucudur.
  30. Onun üzerinde 19 vardır.
  31. Ve Biz, ateş ehlini (cehennem bekçilerini), meleklerden başkası kılmadık. Ve onların sayısını kâfirler için fitneden başka bir şey kılmadık, kitap verilenler yakîn sahibi olsunlar ve âmenû olanların da îmânı artsın. Ve kitap verilenler ve mü´minler şüpheye düşmesinler. Ve de kalplerinde maraz (şüphe) bulunanlar ve kâfirler desinler ki “Allah, bu mesele ile ne murad etti (ne demek istedi)?” İşte böyle, Allah, dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini de hidayete erdirir. Ve Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Ve O, insanlar için zikirden başka bir şey değildir.
  32. Hayır, Ay´a yemin olsun!
  33. Dönüp gittiği an geceye andolsun.
  34. Ağarmaya başladığı zaman sabaha andolsun.
  35. Muhakkak ki o (cehennem), gerçekten büyüklerden (büyük musîbetlerden) biridir.
  36. İnsanlar için bir uyarı olarak.
  37. Sizden, öne geçmek isteyen veya geride kalmak isteyen kimseler için.
  38. Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
  39. Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.
  40. Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.
  41. Mücrimlerden (suçlulardan).
  42. Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?
  43. “Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.
  44. Ve biz yoksulları doyurmuyorduk.
  45. Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk.
  46. Ve biz dîn gününü yalanlıyorduk.
  47. Bize yakîn gelene kadar (ölüm anı gelinceye kadar).
  48. Artık şefaat edenlerin şefaati onlara fayda sağlamaz.
  49. Buna rağmen, onlara ne oluyor da zikirden yüz çevirenler oldular?
  50. Sanki onlar ürkmüş yabanî merkepler gibidir.
  51. Arslandan (korkup) kaçmıştır.
  52. Hayır, onların hepsi, kendileri için yazılmış sahifeler gelmesini ister.
  53. Hayır, bilâkis, onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, muhakkak ki O, bir Zikir´dir (Öğüt´tür).
  55. Artık kim dilerse, O´nu zikreder.
  56. Allah´ın dilediğinden başkası O´nu zikredemez. O (O´nun dilediği kimse), takva sahibidir ve mağfiret ehlidir (günahları sevaba çevrilmiş olan kimsedir).
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Sen ey (yalnızlığına) bürünmüş olan!
  2. Kalk ve uyar!
  3. Rabbinin büyüklüğünü ve yüceliğini an!
  4. Öz benliğini temiz tut!
  5. Ve bütün pisliklerden kaçın!
  6. İyilik yapmayı kendine kazanç aracı kılma,
  7. ama sabırla Rabbine yönel.
  8. Ve (insanları uyar ki), (yeniden diriliş) suru üflendiği zaman,
  9. o Gün, bir ızdırap günü olacaktır,
  10. rahatlama günü değil, (şimdi) hakikati inkar edenler için!
  11. Bana bırak yalnız yarattığım o kişi(yle uğraşma)yı,
  12. kendisine geniş imkanlar verdiğim,
  13. ve (sevginin) şahitleri olarak çocuklar,
  14. ve hayatına geniş bir ufuk açtığım:
  15. buna rağmen o, hala ihtirasla verdiğimden daha fazlasını istiyor!
  16. Evet, o, kendini ayetlerimize karşı bilerek, inatla şartlandırmıştır;
  17. (bu nedenle) onu acı veren çetin bir yokuşa süreceğim!
  18. Bakınız, (mesajlarımız hakikati inkara şartlanmış olan birine aktarıldığında, onları nasıl çürüteceğini) düşünür ve (onu) hesaplar,
  19. kendini de mahveder böyle hesaplar yaparak:
  20. evet, o kendini mahveder böyle hesaplarla!
  21. Ve sonra (yeni dayanaklar bulmak için çevresine) bakar,
  22. sonra kaşlarını çatarak dik dik süzer,
  23. sonunda (mesajlarımıza) sırtını döner ve küstahça böbürlenir,
  24. ve: "Bu, (eski zamanlardan) intikal eden büyüleyici bir sözdür!
  25. Bu, ölümlü beşer sözünden başka bir şey değildir!" der.
  26. (Bu nedenle,) onu (öteki dünyada) cehennem ateşine sokacağım!
  27. Cehennem ateşinin ne olduğunu hiç düşündün mü?
  28. O ne yaşatır, ne de (ölüme) terk eder,
  29. ölümlü insana (nihai hakikati) gösterir.
  30. Onun üzerinde ondokuz (güç) vardır.
  31. Çünkü yalnızca meleki güçleri (cehennem) ateşinin gözcüleri kıldık; ve onların sayısını hakikati inkara şartlanmış olanlar için bir sınama (aracı) yaptık ki böylece daha önce vahye muhatab olanlar (bu ilahi kelamın doğruluğuna) kani olsunlar ve (ona) iman etmiş olanların imanları daha da güçlensin; ve geçmiş vahiylere muhatab olanlar ile (bu vahye) iman edenler bütün şüphelerden kurtulsunlar. Ve kalplerinde hastalık olanlar ile hakikati tamamen reddedenler: "(Sizin) Allah(ınız) bu temsil ile ne demek istiyor?" diye sorsunlar. Böylece Allah, (yoldan çıkmak) isteyeni saptırır, (doğruya ulaşmak) isteyeni ise doğru yola ulaştırır. Ve Rabbinin güçlerini Kendisinden başka kimse bilemez. Bütün bunlar ölümlü insan için yalnızca bir uyarıdır.
  32. Evet, hilali düşün!
  33. Geçip gitmekte olan geceyi düşün,
  34. ve ağaran sabahı!
  35. Şüphe yok ki bu (cehennem ateşi) gerçekten büyük (bir uyarı)dır
  36. ölümlü insan için bir uyarı
  37. öne çıkmayı veya geride kalmayı seçen her biriniz için!
  38. (Hesap Günü) her insan, yapmış olduğu bütün (kötü) fiiller için rehin olarak tutulacaktır;
  39. yalnız dürüstlüğü ve erdemli olmayı başaranlar hariç;
  40. onlar (cennet) bahçelerinde (oturarak) soracaklar
  41. günahkarlara:
  42. "Sizi bu cehennem ateşine sürükleyen nedir?"
  43. Berikiler "Biz" diyecekler, "ne namaz kılanlardan idik,
  44. ne de yoksulları doyururduk;
  45. ve kendilerini günaha kaptıran (diğer) günahkarlar ile birlikte günaha dalmıştık;
  46. ve Hesap Günü´nü yalanlamıştık,
  47. (ölüm ile) her şey açık seçik ortaya çıkıncaya kadar."
  48. Ve böylece, onlar için şefaat edecek olanların hiçbirinin (zerre kadar) faydası olmaz.
  49. O halde, onlara ne oluyor ki bütün öğütlerden yüz çeviriyorlar,
  50. adeta korkuya kapılmış merkepler gibiler,
  51. aslanlardan ürküp kaçan.
  52. Evet, hepsi kendilerine açılmış, açıklanmış vahiyler verilmesi gerektiğini iddia ederler!
  53. Asla, onlar öteki dünya(ya inanmazlar ve on)dan korkmazlar.
  54. Aslında bu bir öğüttür;
  55. ve dileyen herkes ondan ders alabilir.
  56. Ama o (öteki dünyaya inanmaya)nlar, Allah dilemedikçe ondan ders almazlar çünkü O, Allah´a karşı sorumluluk bilincinin ve mağfiretin kaynağıdır.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Ey kaftanına bürünmüş.
  2. Kalk artık korkut.
  3. (3-4) Ve Rabbini büyüklük ile an. Ve elbiseni imdi temizle.
  4. (3-4) Ve Rabbini büyüklük ile an. Ve elbiseni imdi temizle.
  5. (5-6) Azaba sebep olacak günahtan artık uzak ol! Çok görerek minnette bulunma.
  6. (5-6) Azaba sebep olacak günahtan artık uzak ol! Çok görerek minnette bulunma.
  7. (7-8) Ve Rabbin için artık sabret. Çünkü, Sûr´a üfürülünce.
  8. (7-8) Ve Rabbin için artık sabret. Çünkü, Sûr´a üfürülünce.
  9. (9-12) İşte o gün çok çetin gündür. Kâfirlerin üzerlerine kolay değildir. Bırak bana o tek başına yarattığım şahsı. Ve onun üzerine uzunca boylu mal verdim.
  10. (9-12) İşte o gün çok çetin gündür. Kâfirlerin üzerlerine kolay değildir. Bırak bana o tek başına yarattığım şahsı. Ve onun üzerine uzunca boylu mal verdim.
  11. (9-12) İşte o gün çok çetin gündür. Kâfirlerin üzerlerine kolay değildir. Bırak bana o tek başına yarattığım şahsı. Ve onun üzerine uzunca boylu mal verdim.
  12. (9-12) İşte o gün çok çetin gündür. Kâfirlerin üzerlerine kolay değildir. Bırak bana o tek başına yarattığım şahsı. Ve onun üzerine uzunca boylu mal verdim.
  13. (13-15) Ve yanında hazır oğullar (verdim). Ve onun için bir döşemekle döşeyiverdim. Sonra da arttırayım diye tamahkar bulunuyor.
  14. (13-15) Ve yanında hazır oğullar (verdim). Ve onun için bir döşemekle döşeyiverdim. Sonra da arttırayım diye tamahkar bulunuyor.
  15. (13-15) Ve yanında hazır oğullar (verdim). Ve onun için bir döşemekle döşeyiverdim. Sonra da arttırayım diye tamahkar bulunuyor.
  16. (16-17) Hayır. Şüphe yok ki o Bizim âyetlerimiz için bir muannid oldu. Onu yüklenmesi pek meşakkatli bir şey ile mükellef kılacağım.
  17. (16-17) Hayır. Şüphe yok ki o Bizim âyetlerimiz için bir muannid oldu. Onu yüklenmesi pek meşakkatli bir şey ile mükellef kılacağım.
  18. (18-19) Şüphe yok ki o, düşündü ve ölçtü biçti. Artık kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
  19. (18-19) Şüphe yok ki o, düşündü ve ölçtü biçti. Artık kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
  20. (20-21) Sonra kahrolası, nasıl ölçtü biçti. Sonra bakıverdi.
  21. (20-21) Sonra kahrolası, nasıl ölçtü biçti. Sonra bakıverdi.
  22. (22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi.
  23. (22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi.
  24. (24-25) Artık dedi ki: «Bu, naklolunagelen, bir sihirden başka değildir. Bu başka değil, ancak insan lâkırdısıdır.»
  25. (24-25) Artık dedi ki: «Bu, naklolunagelen, bir sihirden başka değildir. Bu başka değil, ancak insan lâkırdısıdır.»
  26. (26-27) Onu cehenneme yaslayacağım. Sana ne bildirdi; cehennem nedir?
  27. (26-27) Onu cehenneme yaslayacağım. Sana ne bildirdi; cehennem nedir?
  28. Ne bırakır ve ne de terkeder,
  29. İnsan için çok yakıcıdır.
  30. Onun üzerinde ondokuz (bekçi) vardır.
  31. Ve Biz cehennemin muhafızlarını meleklerden başka kılmadık ve onların adetlerini kâfir olanlar için ancak bir fitne kılmış olduk. Tâ ki kendilerine kitap verilmiş olanlar, yakîn getirsinler. Ve imân etmiş olanlara da imân arttırsın ve kitap verilmiş olanlar ile mü´min bulunanlar, şüpheye düşmesinler. Ve kalblerinde bir maraz bulunanlar ile kâfirler de desin ki: «Allah bununla bir mesel olarak ne murad etmiş?» İşte Allah, dilediği kimseyi böyle dalâlete düşürür ve dilediği kimseye de hidâyet nâsib buyurur ve Rabbin ordularını ancak kendisi bilir ve o, insan için ancak bir öğüttür.
  32. (32-33) Hayır. Kasem olsun kamere. Ve döndüğü an o geceye.
  33. (32-33) Hayır. Kasem olsun kamere. Ve döndüğü an o geceye.
  34. (34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir.
  35. (34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir.
  36. (36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır.
  37. (36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır.
  38. (36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır.
  39. (39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar.
  40. (39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar.
  41. (41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?»
  42. (41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?»
  43. (43-44) Dediler ki: «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.»
  44. (43-44) Dediler ki: «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.»
  45. «Ve biz bâtıla dalanlar ile beraber dalan kimseler olmuştuk.»
  46. (46-47) «Ve biz ceza gününü tekzîp eder olmuştuk.. Bize ölüm gelinceye değin.»
  47. (46-47) «Ve biz ceza gününü tekzîp eder olmuştuk.. Bize ölüm gelinceye değin.»
  48. (48-49) Artık onlara şefaat edecek olanların şefaati bir fâide verecek değildir. Onlar için ne var ki öğütten yüz çeviriyorlar?
  49. (48-49) Artık onlara şefaat edecek olanların şefaati bir fâide verecek değildir. Onlar için ne var ki öğütten yüz çeviriyorlar?
  50. (50-52) Sanki onlar, arslanlardan ürkerek firar etmiş yaban eşekleridir. Yok, onlardan her biri diler ki kendisine neşredilmiş sahifeler verilmiş olsun.
  51. (50-52) Sanki onlar, arslanlardan ürkerek firar etmiş yaban eşekleridir. Yok, onlardan her biri diler ki kendisine neşredilmiş sahifeler verilmiş olsun.
  52. (50-52) Sanki onlar, arslanlardan ürkerek firar etmiş yaban eşekleridir. Yok, onlardan her biri diler ki kendisine neşredilmiş sahifeler verilmiş olsun.
  53. Hayır. Doğrusu (onlar) ahiretten korkmazlar.
  54. (54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır.
  55. (54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır.
  56. Maamafih düşünüp tefekkür edemezler, meğer ki Allah dilesin, kendisinden korkulacak olan ve mağfiret buyurmaya ehl olan da ancak O (Hâlık-i Kerîm)dir.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Ey örtüye bürünen! (İnziva arzu eden!) Ayağa kalk ve insanları uyar. Rabbinin büyüklüğünü an. Elbiseni tertemiz tut, maddî manevî kirlerden arın, Pis ve murdar olan her şeyden kaçın Verdiğini çok bularak minnet etme! Rabbinin yolunda sabret! Sûr´a üflendiği gün, Doğrusu, o çok çetin bir gün! Kâfirlere hiç kolay olmayan bir gün
  2. Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne serdiğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak
  3. Hâlâ da açgözlülükle imkânlarını daha da artırmama hevesleniyor
  4. Hiç heveslenmesin! Çünkü o Bizim âyetlerimize karşı inatçı kesildi
  5. Ben de onu sarp mı sarp bir yokuşa sardıracağım
  6. O düşündü, ölçtü, biçti..
  7. Kahrolası, nasıl da ölçtü biçti
  8. Hay kahrolası! Nasıl, nasıl da ölçtü biçti
  9. Sonra baktı..
  10. Derken suratını astı, kaşlarını çattı..
  11. Sonra da sırtını döndü, kibirinden kabardı, arkasına bakmadan çekip gitti
  12. "Bu, büyücülerden nakledilen büyüden ibarettir." dedi
  13. Bu, beşer sözünden başka bir şey değildir.
  14. ("Beşer" desin bakalım) "Ben de onu sekar´a atacağım
  15. Sekar nedir bilir misin? Nereden bileceksin
  16. O, içine atılanı yer, bitirir. Yine de bırakmaz, eski haline çevirip bu işi tekrar eder
  17. Sürekli olarak derileri kavurur
  18. Üzerinde on dokuz görevli vardır
  19. Biz cehennem görevlilerini sadece melaikelerden kıldık. Onların sayısını da kâfirler için imtihan ve sıkıntı sebebi yaptık ki Ehl-i kitaptan olanlar Peygambere imanda yakîn sahibi olup, daha kesin inansınlar. mü´minlerin imanlarındaki yakinleri artsın. Ehl-i kitap ve müminler tereddüde düşmesinler. Kalplerinde hastalık olan münafıklar ile kâfirler de neticede: "Allah, bu misal ile ne anlatmak istemiş olabilir?" desinler. Böylece Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını Kendisinden başka kimse bilemez. Bu, (yani cehennem veya ondan bahseden âyetler) beşere bir öğüt ve uyarıdan başka bir şey değildir.
  20. Hayır! İş kâfirlerin dediği gibi değil. Ay´a
  21. Ve dönüp giden geceye
  22. Ağardığı dem sabaha kasem edip şahit tutarım ki
  23. O sekar belâların en müthişidir
  24. Beşer için en büyük uyarıdır
  25. İleri veya geri gitmek durumunda olanlar için en büyük uyarıdır
  26. Ashab-ı yeminden, hesap defterini sağ tarafından alan cennetlikler dışında herkes, yaptığı işlerin rehini ve esîri olacaktır
  27. Onlar mutlaka cennetlerde mücrimlerin durumu hakkında, kendi aralarında konuşurlar. O suçlulara: "Neydi bu cehenneme sizi sürükleyen?" diye sorulur
  28. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik
  29. Fakirleri doyurmaz, onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmezdik
  30. Batıl sözlere dalanlarla beraber biz de dalardık
  31. Bu hesap gününü yalan sayardık
  32. Ölüm bizi yakalayıncaya kadar hep böyle idik.
  33. Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda etmez
  34. Ne oluyor onlara ki bu öğütten, bu irşaddan arslandan ürküp kaçan yaban eşeği gibi kaçıyorlar
  35. Bu beyler, bu öğütle yetinmeyip üstelik her biri kendisine mahsus özel kitap, özel ferman isterler
  36. Hayır! onlar aslında âhiret endişesi taşımazlar
  37. Hayır! Gerçekten bu bir öğüttür, bir uyarıdır
  38. Dileyen onu okur, düşünür ve ders alır
  39. Ama Allah dilemedikçe onlar ders alamazlar. Saygı duyulup cezasından sakınmaya lâyık olan da, günahkârların günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız O´dur
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Ey örtüsüne bürünen,
  2. Kalk, uyar.
  3. Rabbini tekbir et (O´nun büyüklüğünü an),
  4. Elbiseni temizle,
  5. Pislikten kaçın.
  6. Verdiğini çok bularak başa kakma.
  7. Rabbin için sabret.
  8. Sûr´a üflendiği zaman
  9. İşte o gün, çetin bir gündür!
  10. Kâfirler için kolay değildir.
  11. Benimle şu adamı yalnız bırak ki ben onu tek olarak yarattım.
  12. Ona uzun boylu mal verdim.
  13. Göz önünde oğullar (verdim).
  14. Kendisine bir döşeyiş döşedim.
  15. Hâlâ daha da artırmama göz dikiyor.
  16. Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
  17. Onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
  18. Zirâ o düşündü, ölçtü, biçti.
  19. Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
  20. Yine kahrolası nasıl ölçtü, biçti.
  21. Sonra baktı,
  22. Sonra surat astı, kaşlarını çattı,
  23. Sonra arkasını döndü, böbürlendi:
  24. "Bu dedi, rivâyet edilip öğretilen bir büyüden başka bir şey değildir."
  25. "Bu, sadece, bir insan sözüdür."
  26. Onu Sekar´a sokacağım.
  27. Sekar´ın ne olduğunu sen nereden bileceksin?
  28. (Geride bir şey) Komaz, bırakmaz (her şeyi yakıp yok eder).
  29. Durmadan deriler kavurur.
  30. Üzerinde ondokuz (muhafız) vardır.
  31. Biz cehennemin muhafızlarını hep melekler yaptık. Onların sayısını da inkâr edenler için bir sınav yaptık ki, kendilerine Kitap verilmiş olanlar iyice inansın, inananların da imanı artsın. Kitap verilmiş olanlar ve inananlar kuşkulanmasınlar. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: "Allâh bu misâlle ne demek istedi?" desinler. Böylece Allâh, dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlara bir uyarıdır.
  32. Hayır, andolsun Aya,
  33. Dönüp gitmekte olan geceye,
  34. Ağaran sabaha,
  35. Ki o (Sekar), büyük (belâ)lardan biridir.
  36. İnsanlar için uyarıcıdır;
  37. Sizden (iman yolunda) ileri gitmek veya geri kalmak dileyen kimseler için (uyarıcıdır).
  38. Her can, kazandığıyle (Allâh katında) rehin alınmıştır.
  39. Yalnız sağın adamları (Kitapları sağdan verilenler) hariç.
  40. Onlar cennetler içinde soruyorlar;
  41. Suçluların durumunu:
  42. "Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi?"
  43. (Onlar da) Dediler ki: "Biz namaz kılanlardan olmadık."
  44. "Yoksula da yedirmezdik."
  45. Boş şeylere dalanlarla birlikte dalardık."
  46. "Cezâ gününü yalanlardık."
  47. "İşte böyle iken ölüm bize gelip çattı."
  48. Artık onlara şefâ´atçilerin şefâ´ati fayda vermez.
  49. Böyle iken onlara ne oluyur ki öğütten yüz çeviriyorlar?
  50. Yaban eşekleri gibi;
  51. Aslandan ürkmüş.
  52. Hayır, onlardan her kişi kendisine açılan sahifeler verilmesini istiyor.
  53. Yok yok onlar âhiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır (iyi bilsinler ki) o (Kur´ân) bir ikazdır.
  55. Dileyen onu düşünür, öğüt alır.
  56. Allâh dilemedikçe onlar öğüt almazlar. Takvâ ve mağfiret ehli O´dur (kendisinden korunmağa, cezâsından kaçınmağa lâyık olan ve günâhları bağışlayan yalnız O´dur).
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. -Ey örtüye bürünen!
  2. Kalk ve uyar.
  3. Ve Rabbinin büyüklüğünü açıkla.
  4. Elbiseni temizle.
  5. Pislikten uzak dur.
  6. Yaptığın iyiliği çok görme.
  7. Rabbin için sabret.
  8. Sûr’a üflendiği zaman..
  9. İşte o gün zor bir gündür.
  10. Kafirler için hiç kolay değildir.
  11. Beni, yarattığım kimse ile yalnız bırak.
  12. Ona pek çok mal verdim.
  13. Göz önünde oğullar verdim.
  14. Ona verdikçe verdim.
  15. Daha da artırmamı umuyor.
  16. -Asla, çünkü o, ayetlerimize karşı inatçı oldu.
  17. Onu sarp bir yokuşa süreceğim.
  18. Çünkü o düşündü ve karar verdi..
  19. Kahrolası nasıl da karar verdi..
  20. Bir daha kahrolası nasıl da değerlendirdi.
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra kaşlarını çatıp, surat astı.
  23. Sonra da arkasını dönüp büyüklendi.
  24. Ve şöyle dedi: -Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir.
  25. Bu insan sözünden başka bir şey değil.
  26. Onu Sekar’a sokacağım.
  27. Sekar’ın ne olduğunu bilir misin sen?
  28. O, ne geri bırakır ne de vazgeçer.
  29. Derileri yakıp kavurur.
  30. Üzerinde on dokuz (melek) vardır.
  31. Ateş bekçilerini yalnızca meleklerden kıldık. Onların sayısını da ancak kafir olanları denemek, kitap ehlinin kesin bilgiye ulaşması ve iman edenlerin de imanını artırmak için verdik. Kitap ehli ve mü’minlerin şüphe etmemesi, kalplerinde hastalık olanların ve kafirlerin de: -Allah bu misalle ne demek istiyor? demesi için (verdik). Allah, dilediğini işte böyle sapıklıkta bırakır, dilediğine de yol gösterir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilemez. Bu, insanlar için bir uyarıdan başka bir şey değildir.
  32. Hayır, Ay’a andolsun ki,
  33. Dönüp gelen geceye..
  34. Aydınlanan sabaha..
  35. Ki o, büyük bir şeydir.
  36. İnsanlar için bir uyarıcıdır.
  37. Aranızdan ileri gelenler veya geri kalanlar için..
  38. Herkes kazancına bağlı bir rehinedir.
  39. Sadece sağ yandakiler
  40. Cennettedirler. Ve soruştururlar.
  41. Suçluları..
  42. -Sizi cehenneme sevkeden nedir?
  43. -Namaz kılanlardan değildik, dediler.
  44. Düşkünleri doyurmuyorduk.
  45. Batıla dalanlarla biz de dalıyorduk.
  46. Hesap gününü yalanlıyorduk.
  47. Ölüm bize gelene dek..
  48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.
  49. Öyleyse, onlara ne oluyor da uyarıdan yüz çeviriyorlar?
  50. (50-51) Sanki onlar, aslandan kaçan yaban eşekleri gibidir.
  51. (50-51) Sanki onlar, aslandan kaçan yaban eşekleri gibidir.
  52. Belki de onların her biri önlerine açılmış bir sahife verilmesini istiyorlar.
  53. Hayır, aksine onlar ahiretten korkmuyorlar.
  54. Gerçek şu ki bu bir uyarıdır.
  55. Öğüt almak isteyen kimseye..
  56. Allah dilemedikçe öğüt almazlar. Kendisinden korkulmaya layık olan O’dur, bağış sahibi O’dur.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Ey bürünüp örtünen,
  2. Kalk (ve) bundan böyle uyarıp korkut.
  3. Rabbini tekbir et (yücelt)
  4. Elbiseni de temizle.
  5. Pislikten kaçınıp uzaklaş.
  6. Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.
  7. Rabbin için sabret.
  8. Çünkü o boruya (sur´a) üfürüldüğü zaman,
  9. İşte o gün, zorlu bir gündür;
  10. Kafirler içinse hiç kolay değildir.
  11. Bırakın onu bana, Ben onu tek olarak yarattım.
  12. Ki ben ona, ´alabildiğine geniş kapsamlı bir mal (servet)´ verdim,
  13. Göz önünde hazır çocuklar (verdim),
  14. Ve önüne sayısız imkan ve fırsatları döşeyip serdim.
  15. Sonra, daha da arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur).
  16. Hayır; çünkü o, bizim ayetlerimize karşı ´kesin bir inatçıdır´.
  17. Onu alabildiğine sarp bir yokuşa sardırıp süreceğim.
  18. Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tesbit etti.
  19. Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
  20. Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
  21. Sonra bir baktı.
  22. Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
  23. Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbâr).
  24. Böylece: «Bu, yalnızca ´aktarılarak öğrenilen´ bir büyüdür» dedi.
  25. «Bu, bir beşer sözünden başkası değildir.»
  26. Onu ben, cehenneme sürükleyip atacağım.
  27. Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?
  28. Ne alıkoyar, ne bırakır.
  29. Beşere delicesine susamıştır.
  30. Onun üzerinde ondokuz vardır.
  31. Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını da küfretmekte olanlar için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: «Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?» İşte Allah, dilediğini de böyle hidayete iletir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.
  32. Hayır, aya andolsun,
  33. Dönüp gittiği zaman geceye,
  34. Ağardığı zaman sabaha,
  35. Gerçekten o, büyük (musibet)lerden biridir.
  36. Beşer (insan) için bir uyarıp korkutmadır;
  37. Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.
  38. Her nefis, kazanmakta olduklarına karşılık olmak üzere bir rehinedir.
  39. Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç.
  40. Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
  41. Suçlu günahkarları:
  42. «Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?»
  43. Onlar: «Biz namaz kılanlardan değildik» dediler.
  44. «Yoksula da yedirmezdik.»
  45. «(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.»
  46. «Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk.»
  47. «Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı.»
  48. Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.
  49. Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?
  50. Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler;
  51. Arslandan korkup kaçmışlar.
  52. Hayır; onlardan her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister.
  53. Hayır, onlar hiç şüphesiz ahiretten korkmuyorlar.
  54. Gerçek (şu ki), o (Kur´an), elbette bir öğüttür.
  55. Artık kim dilerse, öğüt alıp düşünür.
  56. Allah dilemedikçe, onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O´dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O´dur.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Ey giysisine bürünüp kenara çekilen!
  2. Kalk da uyar!
  3. Rabbinin yüceliğini duyur!
  4. Temizle giysilerini!
  5. Uzaklaştır kendinden pisliği!
  6. Çok bularak başa kakma yaptığın iyiliği!
  7. Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliği!
  8. O boruya üfürüldüğünde,
  9. İşte o gün çok zorlu, çok çetin bir gündür.
  10. Küfre batmışlar için hiç de kolay değildir.
  11. Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak!
  12. Hesapsız bir mal verdim ona.
  13. Göz doyurucu oğullar verdim.
  14. Alabildiğine imkânlar döşedim onun için.
  15. Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor.
  16. Hayır, iş sanıldığı gibi değil! O, bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
  17. Ben onu dik bir yola süreceğim.
  18. Derin derin düşündü o; ölçtü-biçti.
  19. Kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı!
  20. Bir kez daha kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı?!
  21. Sonra baktı.
  22. Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı.
  23. Sonra arkasını döndü ve böbürlendi.
  24. Şöyle dedi: "Bu, rivayet edilerek gelen bir büyüden başka şey değil."
  25. "İnsan sözünden başka bir şey değil bu."
  26. Onu sekara fırlatacağım.
  27. Bilir misin nedir sekar?
  28. Ortada bir şey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o.
  29. İnsan için tablolar/levhalar/ekranlar sunandır o/deriyi yakıp kavurandır o.
  30. Üzerinde ondokuz vardır onun.
  31. Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir.
  32. Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin olsun Ay´a,
  33. Yemin olsun geceye, sırtını döndüğünde;
  34. Yemin olsun sabaha, ağarıp ışıdığında,
  35. Ki o gerçekten en büyüklerden biridir.
  36. İnsan için bir uyarıcıdır.
  37. Sizden, öne geçmek yahut arkaya kalmak/erken davranmak yahut gecikmek isteyen için.
  38. Her benlik kendi kazandığının bir karşılığıdır.
  39. Uğur ve bereket yârânı müstesna.
  40. Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,
  41. Suçlular hakkında:
  42. "Sizi sekara sürükleyen nedir?"
  43. Cevap verdiler: "Namazı/duayı yerine getirenlerden değildik."
  44. "Yoksulu yedirip doyurmuyorduk."
  45. "Boş lakırdılara dalanlarla dalar giderdik."
  46. "Din gününü yalanlıyorduk."
  47. "Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi."
  48. Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.
  49. Ne oluyor onlara da öğüt verip düşündüren şeyden yüz çeviriyorlar?
  50. Sağa-sola kaçışan yaban eşekleri gibidirler,
  51. Arslandan ürkmüşlerdir.
  52. İçlerinden her kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.
  53. Hayır, öyle şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.
  54. Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir düşündürücüdür.
  55. Dileyen düşünür onu, öğüt alır.
  56. Ve onlar, Allah´ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O´dur.