Mürselât

الْمُرْسَلَاتِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Andolsun, ardı ardınca, iyilikle gönderilenlere.
  2. Şiddetle esip yelenlere.
  3. Bulutları yayıp sürenlere.
  4. Gerçekle aslı olmayanı ayırt edenlere.
  5. Öğütleri telkin edenlere.
  6. Özürle suçu yok etmek husûsunda olsun, yahut korkutma husûsuna âit bulunsun.
  7. Şüphe yok ki size vaat edilen, mutlaka olacak.
  8. Yıldızların ışıkları sönünce.
  9. Ve gök yarılınca.
  10. Ve dağlar, yerlerinden kopup dümdüz olunca.
  11. Ve peygamberler toplanınca.
  12. Hangi gün için geciktirildi bunlar?
  13. Ayırma günü için.
  14. Ve nedir, bilir misin ayırma günü?
  15. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  16. Önce gelenleri helâk etmedik mi?
  17. Sonra da son gelenleri tutar, katarız onlara.
  18. Böyle yaparız günahkârlara.
  19. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  20. Sizi, bayağı ve azıcık bir sudan yaratmadık mı?
  21. Derken onu, karâr edilecek kuvvetli bir yerde tutmadık mı?
  22. Bilinen bir müddete dek.
  23. Derken taktîr ettik yaratılışını, ne güzel de takdîr ederiz biz.
  24. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  25. Yeryüzünü, bir toplantı yeri olarak halk etmedik mi?
  26. Dirilere ve ölülere.
  27. Ve orada, sâbit ve metin dağlar yarattık ve sizi, tatlı suyla suvardık.
  28. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  29. Haydi yürüyün yalanladığınıza doğru.
  30. Yürüyün üç kola ayrılmış gölgeye doğru.
  31. Ne gölgelendirir sizi o, ne alevden korur.
  32. O, köşk gibi kıvılcımlar fırlatır.
  33. Sanki o kıvılcımlar, birer sarı erkek devedir.
  34. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  35. Bu, bir gündür ki söz söyleyemezler.
  36. Onlara izin de verilmez, özür getiremezler.
  37. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  38. Budur ayırma günü, sizi de toplarız, öncekileri de.
  39. Artık bir düzeniniz varsa düzüp koşun.
  40. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  41. Şüphe yok ki çekinenler, gölgeliklerdedir ve pınar başlarında,
  42. arzuladıkları meyveleri bulurlar.
  43. Yiyin ve için, âfiyetler olsun yaptıklarınıza karşılık.
  44. Şüphe yok ki böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
  45. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  46. Yiyin ve geçinin az bir müddet, şüphe yok ki suçlularsınız siz.
  47. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  48. Rükû edin denince onlara, rükû etmezler.
  49. Vay hallerine o gün yalanlayanların.
  50. Bundan sonra artık hangi söze inanırlar ki?
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere;
  2. Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara;
  3. (Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;
  4. (Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;
  5. Öğüt telkin edenlere;
  6. (Allah´a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için.
  7. Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!
  8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,
  9. Gökkubbe yarıldığı zaman,
  10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,
  11. Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
  12. (Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?
  13. Ayırım gününe.
  14. (Resûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!
  15. O gün (Peygamber´i ve ahireti) yalan sayanların vay haline!
  16. Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi?
  17. Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.
  18. İşte biz suçlulara böyle yaparız!
  19. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  20. (Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?
  21. İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.
  22. Belli bir süreye kadar.
  23. Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!
  24. O gün (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  25. Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?
  26. Dirilere ve ölülere.
  27. Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..
  28. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  29. (İnkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!
  30. Üç kola ayrılmış bir gölgeye gidin.
  31. Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır.
  32. O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.
  33. Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.
  34. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  35. Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.
  36. Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.
  37. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  38. (O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
  39. (Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!
  40. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  41. Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında,
  42. Canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasındadırlar.
  43. (Kendilerine:) "İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için" (denir).
  44. İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
  45. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  46. (Ey inkârcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!
  47. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  48. Onlar, kendilerine: "Allah´ın huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler:
  49. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  50. Onlar artık bundan (Kur´an´dan) sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;
  2. Derken kökünden koparıp savuranlara.
  3. Yaydıkça yayanlara.
  4. Böylece ayırdıkça ayıranlara,
  5. Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;
  6. Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için.
  7. Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.
  8. Yıldızlar ´örtülüp (ışıkları) silindiği´ zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman
  10. Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
  11. Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman
  12. (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti?
  13. (Mü´mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.
  14. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
  15. O gün, yalanlayanların vay haline.
  16. Biz, öncekileri helak etmedik mi?
  17. Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
  18. İşte Biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz.
  19. O gün, yalanlayanların vay haline.
  20. Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
  21. Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
  22. Belli bir süreye kadar;
  23. İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, Biz ne güzel güç yetirenleriz.
  24. O gün, yalanlayanların vay haline.
  25. Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
  26. Dirilere ve ölülere.
  27. Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
  28. O gün, yalanlayanların vay haline.
  29. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.
  30. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
  31. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.
  32. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.
  33. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
  34. O gün, yalanlayanların vay haline.
  35. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.
  36. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez.
  37. O gün, yalanlayanların vay haline.
  38. Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri ´birarada topladık.´
  39. Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.
  40. O gün, yalanlayanların vay haline.
  41. Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır;
  42. Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
  43. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
  44. Elbette Biz, ´iyi ve güzel´ davrananları işte böyle ödüllendiririz.
  45. O gün, yalanlayanların vay haline.
  46. (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu-günahkar kimselersiniz.
  47. O gün, yalanlayanların vay haline.
  48. Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler.
  49. O gün, yalanlayanların vay haline.
  50. Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. İyilik için gönderilen melekler hakkı için,
  2. Şiddetli rüzgâr gibi uçan melekler hakkı için,
  3. Yer yüzüne şeriatleri yayan melekler hakkı için,
  4. Hak ile bâtılı ayıran melekler hakkı için,
  5. (5-6) Hak sahiblerine özür, yahud haksızlara azab olarak vahyi peygamberlere getiren melekler hakkı için;
  6. (5-6) Hak sahiblerine özür, yahud haksızlara azab olarak vahyi peygamberlere getiren melekler hakkı için;
  7. Muhakkak vaad olunduğunuz, (kıyamet) vuku bulacaktır. (Bunda hiç şübhe yoktur.)
  8. Yıldızlar yok edildiği zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman,
  10. Dağlar (yerlerinden) sökülüp savrulduğu zaman,
  11. (Kıyamette ümmetlerine şahidlik etmek için) peygamberler belirli bir vakitte bir araya getirildikleri zaman,
  12. (Şöyle denilir): Bunlar, hangi (dehşetli) güne ertelendiler!...
  13. (İnsanların birbirinden ayırd edileceği) fâsıl gününe...
  14. Bildin mi, nedir fâsıl günü?
  15. Bunu yalan sayanların o gün vay haline!...
  16. Biz, (peygamberlerini inkâr eden kavimlerden) evvelkileri, helâk etmedik mi?
  17. Sonra (inkârcı Kureyş gibi) arkadan gelenleri, onlara ekliyeceğiz.
  18. Biz, günahkârlara böyle yaparız.
  19. (Allah’ın ayetlerini) yalanlayanların o gün vay haline!...
  20. (Ey inkârcılar topluluğu!) Biz, sizi hakîr bir sudan (meniden) yaratmadık mı?
  21. Sonra o suyu, sağlam bir yerde (rahimde) sakladık,
  22. (Doğum için olan) belirli bir vakte kadar...
  23. İşte biz, bunu takdir ettik. O halde biz ne güzel kâdiriz!...
  24. (Öyle ise öldükten sonra dirilmeyi) yalan sayanların o gün vay haline!...
  25. Arzı bir toplanma yeri yapmadık mı,
  26. Hem dirilere, hem ölülere?
  27. Orada yerli yerinde sabit yüce dağlar yerleştirip de size tatlı bir su içirmedik mi?
  28. (Bütün bu nimetleri) inkâr edenlerin o gün vay haline!...
  29. (Kıyameti inkâr edenlere o gün şöyle denir): Haydi (dünyada) yalan saydığınız azaba gidin.
  30. (Ey inkârcılar topluluğu!) Haydi cehennemin üç çatallı duman gölgesine gidin.
  31. Ne gölgelendirir, ne alevden korur, (sırf size bir azab...)
  32. Zira o ateş, öyle kıvılcımlar atar ki, her biri saray gibi...
  33. (Renk ve çokluk bakımından) sanki o kıvılcımlar, sarı deve sürüleri...
  34. (Bu hali) yalan sayanların, o gün vay haline!...
  35. Bugün, dilleri tutulacak gündür, (inkârcıların)...
  36. Kendilerine izin verilmez ki, özür dilesinler.
  37. (Bugünü) inkâr edenlerin, o gün vay haline!...
  38. Bu, (haklı ile haksızın ayırd edileceği) fâsıl günü, sizi ve evvelki ümmetleri topladık.
  39. Eğer (azabı kaldıracak) bir hileniz varsa, haydi bana hile yapın bakalım!
  40. (Öldükten sonra dirilmeyi) inkâr edenlerin o gün vay haline!...
  41. Doğrusu takva sahibleri, gölgelerle kaynaklarda;
  42. Ve canlarının istediği meyveler içindedirler.
  43. (Bu cennetliklere şöyle denilir): İşlediğiniz amellere karşılık, âfiyetle yeyin, için...
  44. İşte biz, güzel amel işliyenleri böyle mükâfatlandırırız.
  45. (Cenneti) inkâr edenlerin, o gün vay haline!...
  46. (Ey inkârcılar topluluğu!) yeyin, zevk edin dünyada biraz; çünkü günahkâr müşriklersiniz, (ahirette ateşe gireceksiniz).
  47. (Allah’ı ve peygamberlerini) inkâr edenlerin o gün vay haline!
  48. Onlar: “- İtaat edin, namaz kılın.” denildiği zaman, itaat etmezler.
  49. (Allah’ın hükümlerini) inkâr edenlerin o gün vay haline!...
  50. Artık (bu ahmaklar) Kur’an’dan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  2. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  3. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  4. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  5. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  6. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  7. (1-7) Birbiri ardindan gonderilenlere ve gorevlerine kostukca kosanlara, Allah´in buyruklarini yaydikca yayanlara ve hak ile batilin arasini ayirdikca ayiranlara, kotulugu onlemek veya uyarmak, icin vahiy getiren meleklere and olsun ki, size soze verilen kiyamet suphesiz kopacaktir.
  8. Yildizlarin isigi giderildigi zaman,
  9. Gok yarildigi zaman,
  10. Daglar pamuk gibi atildigi zaman,
  11. Peygamberlere ummetleri hakkinda sahidlik vakitleri bildirildigi zaman
  12. Bu, hangi gune birakilmisti?
  13. Hukum gunune birakilmisti.
  14. Hukum gununun ne oldugunu sen nerden bilirsin?
  15. O gun yalanlamis olanlarin vay haline!
  16. (16-17) Oncekileri yok etmedik mi? Ardindan, sonrakileri de onlara katariz.
  17. (16-17) Oncekileri yok etmedik mi? Ardindan, sonrakileri de onlara katariz.
  18. Suclulara boyle yapariz.
  19. O gun! Yalanlamis olanlarin vay haline!.
  20. (20-22) Sizi bayagi bir sudan yaratip onu belli bir sureye kadar saglam bir yere yerlestirmedik mi?
  21. (20-22) Sizi bayagi bir sudan yaratip onu belli bir sureye kadar saglam bir yere yerlestirmedik mi?
  22. (20-22) Sizi bayagi bir sudan yaratip onu belli bir sureye kadar saglam bir yere yerlestirmedik mi?
  23. Buna gucumuz yeter; Biz ne guzel guc yetireniz!
  24. O gun yalanlamis olanlarin vay haline!
  25. (25-26) Biz yeryuzunu, dirilerin ve olulerin toplanti yeri yapmadik mi?
  26. (25-26) Biz yeryuzunu, dirilerin ve olulerin toplanti yeri yapmadik mi?
  27. Orada yuksek yuksek sabit daglar var edip size tatli sular icirmedik mi?
  28. Yalanlamis olanlarin vay o gun haline!
  29. Inkarcilara o gun soyle denir: «Yalanlayip durdugunuz seye gidin.»
  30. (30-31) «olge yapmayan ve atesten de korumayan cehennem dumaninin uc kollu golgesine gidin.»
  31. (30-31) «olge yapmayan ve atesten de korumayan cehennem dumaninin uc kollu golgesine gidin.»
  32. (32-33) O golgenin sactigi herbir kivilcim sanki birer sari devedir, konak gibi de buyuktur.
  33. (32-33) O golgenin sactigi herbir kivilcim sanki birer sari devedir, konak gibi de buyuktur.
  34. Yalanlamis olanlarin o gun vay haline!
  35. Bu, onlarin konusamiyacaklari gundur.
  36. Onlara izin de verilmez ki ozur beyan etsinler.
  37. Yalanlamis olanlarin o gun vay haline!
  38. «Bu, sizleri ve oncekileri topladigimiz hukum gunudur.»
  39. «Eger bir duzeniniz varsa Bana kurun.»
  40. Yalanlamis olanlarin o gun vay haline!.*
  41. Allah´a karsi gelmekten sakinmis olanlar, elbette golgeliklerde ve pinar baslarindadirlar.
  42. Canlarinin istedigi meyveler arasindadirlar.
  43. Onlara denir ki: «Islediklerinize karsilik afiyetle yiyiniz, iciniz.
  44. Biz, iyi davarananlara iste boyle karsilik veririz.
  45. O gun yalanlamis olanlarin vay haline
  46. Yiyiniz biraz zevkleniniz bakalim, dogrusu sizler suclularsiniz.
  47. O gun yalanlamis olanlarin vay haline!
  48. Onlara «Ruku edin» denildiginde rukua varmazlar.
  49. O gun yalanlamis olanlarin vay haline!
  50. Kuran´dan baska hangi soze inanacaklar?*
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Ardarda gönderilen rüzgârlara, (rüzgârlar misâli Allah yolunda peşpeşe akıp giden akıncılara, ardarda inen Allah sözlerine),
  2. (Allah´ın dinini) yaydıkça yayanlara,
  3. (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden) ayırdettikçe edenlere,
  4. (4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin kalbine) sunanlara and olsun ki, size va´dolunan elbette meydana gelecektir.
  5. (4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin kalbine) sunanlara and olsun ki, size va´dolunan elbette meydana gelecektir.
  6. (4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin kalbine) sunanlara and olsun ki, size va´dolunan elbette meydana gelecektir.
  7. (4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin kalbine) sunanlara and olsun ki, size va´dolunan elbette meydana gelecektir.
  8. Yıldızların ışığı giderilip silindiği zaman,
  9. Gök açılıp varıldığı zaman,
  10. Dağlar yerinden kopup savrulduğu zaman,
  11. Peygamberler (belli bir günün) belirlenmiş vaktinde (şâhidlik için) biraraya getirildiği zaman..
  12. Bunlar hangi gün için geciktirildiler?
  13. (13-14) (Doğru ile eğrinin, hakk ile bâtılın) birbirinden ayrılıp hükme bağlanacağı gün için (geciktirildiler). O ayrım günü nedir bilir misin ?
  14. (13-14) (Doğru ile eğrinin, hakk ile bâtılın) birbirinden ayrılıp hükme bağlanacağı gün için (geciktirildiler). O ayrım günü nedir bilir misin ?
  15. O gün (Hakk´ı) yalanlayanların o gün vay hâline !
  16. Önce gelip geçenleri yok etmedik mi ?
  17. Sonra arkalarından gelenleri onların peşine takıp katacağız.
  18. İşte suçlu günahkârlara böyle yaparız.
  19. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!.
  20. Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı ?
  21. (21-22) Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı ?
  22. (21-22) Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı ?
  23. Biz, onu kudretimizle belli ölçüde tuttuk. Kudret yettirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!.
  24. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !.
  25. (25-26) Yeryüzünü dirilere de, ölülere de bir toplanma yeri (hazırlık devresi) yapmadık mı? .
  26. (25-26) Yeryüzünü dirilere de, ölülere de bir toplanma yeri (hazırlık devresi) yapmadık mı? .
  27. Orada sabit yüce dağlar meydana getirdik ve size tatlı içimi kolay bir su içirmedik mi ?
  28. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!.
  29. Yalanlayıp durduğunuz şey´e (azaba) doğru yollanın.
  30. (Cehennem´in kara dumanının oluşturduğu) üç kollu gölgeye gidin.
  31. O, ne gölgelendiricidlr, ne de yükselen alevden korur..
  32. Şüphesiz ki, o, saray gibi (büyüklük ve yükseklikte) kıvılcım atar.
  33. Sanki o kıvılcımın herbiri sarı renkte birer devedir.
  34. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!.
  35. Bu, onların nutkunun tutulacağı gündür.
  36. Kendilerine izin verilmez ki özür beyân etsinler.
  37. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!.
  38. Bu, sizleri ve öncekileri toplayıp biraraya getirdiğimiz (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, gerçeği yalandan) ayırd eden hüküm günüdür.
  39. O halde eğer bir hile ve düzeniniz varsa, o hileyi hemen bana karşı uygulayın !.
  40. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !
  41. Şüphesiz ki muttakîler (Allah´tan saygı ile korkup hile, yalan ve düzenbazlıktan sakınanlar) gölgelikte pınarlar başında, canlarının çektiği meyveler arasındadırlar.
  42. Yapageldiğiniz (güzel, yararlı) amellere karşılık afiyetle, gönül huzuruyla yeyiniz, içiniz.
  43. (43-44) Hakikat biz, iyiliği, yararlı işlerde bulunmayı huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız..
  44. (43-44) Hakikat biz, iyiliği, yararlı işlerde bulunmayı huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız..
  45. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !.
  46. (Ey Peygamberi ve Kitab´ı inkâr edip yalanlayanlar!) Yeyiniz, az bir süre yararlanıp geçininiz. Çünkü gorçekten sizler suçlu günahkârlarsınız..
  47. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!.
  48. Onlara «rükû´ edin» denildiği zaman rükû´ etmezler.
  49. (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !.
  50. Bundan (Kur´ân´dan) sonra artık hangi söze inanırlar?
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  2. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  3. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  4. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  5. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  6. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  7. (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
  8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman,
  10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,
  11. Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).
  12. (Bu) hangi güne ertelenmiştir?
  13. Hüküm ve ayırım gününe.
  14. Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.
  15. O gün vay yalanlayanların hâline!
  16. Biz öncekileri helâk etmedik mi?
  17. Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.
  18. Biz suçlulara işte böyle yaparız.
  19. O gün vay yalanlayanların hâline!
  20. Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?
  21. (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.
  22. (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.
  23. Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!
  24. O gün vay yalanlayanların hâline!
  25. (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?
  26. (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?
  27. Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?
  28. O gün vay yalanlayanların hâline!
  29. Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.”
  30. (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”
  31. (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”
  32. Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.
  33. Bunlar sanki birer kızıl devedir.
  34. O gün vay yalanlayanların hâline!
  35. Bu, konuşamayacakları gündür.
  36. Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.
  37. O gün vay yalanlayanların hâline!
  38. Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.
  39. Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!
  40. O gün vay yalanlayanların hâline!
  41. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.
  42. Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.
  43. “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”
  44. Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.
  45. O gün vay yalanlayanların hâline!
  46. Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.
  47. O gün vay yalanlayanların hâline!
  48. Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.
  49. O gün vay yalanlayanların hâline!
  50. Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere;
  2. Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara;
  3. (Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;
  4. (Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;
  5. (5-6) (Allah´a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için öğüt telkin edenlere;
  6. (5-6) (Allah´a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için öğüt telkin edenlere;
  7. Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!
  8. (8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
  9. (8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
  10. (8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
  11. (8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
  12. (Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?
  13. Ayırım gününe.
  14. (Resûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!
  15. O gün (Peygamber´i ve ahireti) yalan sayanların vay haline!
  16. Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi?
  17. Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.
  18. İşte biz suçlulara böyle yaparız!
  19. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  20. (Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?
  21. (21-22) İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
  22. (21-22) İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
  23. Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!
  24. O gün (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  25. (25-26) Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma yeri yapmadık mı?
  26. (25-26) Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma yeri yapmadık mı?
  27. Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.
  28. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  29. (İnkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!
  30. (30-31) Üç kola ayrılmış, (ama) ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidin.
  31. (30-31) Üç kola ayrılmış, (ama) ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidin.
  32. O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.
  33. Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.
  34. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  35. Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.
  36. Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.
  37. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  38. (O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
  39. (Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!
  40. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  41. (41-42) Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.
  42. (41-42) Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.
  43. (Kendilerine:) «İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için» (denir).
  44. İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
  45. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  46. (Ey inkârcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!
  47. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  48. Onlar, kendilerine: «Allah´ın huzurunda eğilin!» denildiği vakit eğilmezler.
  49. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
  50. Onlar artık bundan (Kur´an´dan) sonra hangi söze inanacaklar.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Andolsun iyilik yapılması için (o birbiri ardınca) gönderilenlere,
  2. büküp devirenlere,
  3. neşrederek yayanlara,
  4. (gerçek ile batılı) seçip ayıranlara,
  5. sonra bir öğüt bırakanlara,
  6. gerek mazur kılmak gerekse uyarmak için olsun,
  7. elbette size va´d olunan şey muhakkak meydana gelecektir.
  8. Hani o yıldızlar silindiği vakit.
  9. o gök kubbe açıldığı vakit,
  10. dağlar savrulduğu vakit,
  11. peygamberler bekleme yerlerine vardırıldığı vakit (kıyamet günü),
  12. bunlar hangi güne ertelenmiştir?
  13. Ayırım gününe!
  14. Ayırım gününün ne olduğunu bilir misin?
  15. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  16. Önceki toplulukları helak etmedik mi?
  17. Sonra arkalarına takacağız geridekileri!
  18. Biz suçluları öyle yaparız!
  19. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  20. Yaratmadık mı sizi hor bir sudan?
  21. Onu güvenli bir yere (rahme) koyduk.
  22. Belirli bir vakte değin!
  23. Demek ki ölçmüşüz, demek ki Biz ne güzel güçlüleriz.
  24. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  25. Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
  26. Gerek diriler gerekse ölüler için.
  27. Ve orada, oturaklı yumru yumru dağlar oturtup size tatlı su sunmadık mı?
  28. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  29. Haydi boşalıp (gidin) o yalan dediğinize.
  30. haydi boşalın (gidin) bir üç çatallı (üç kola ayrılmış) gölgeye;
  31. ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
  32. Çünkü o öyle kıvılcımlar atar ki, her biri bir saray gibi.
  33. Sanki sarı hopalar (erkek develer) gibi.
  34. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  35. Bugün onların nutukları tutulacağı gündür.
  36. İzin de verilmez ki, özür dileyeler!
  37. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  38. İşte bu o ayırt etme günüdür; topladık sizi ve öncekileri;
  39. Bir fenniniz (çareniz) varsa beni atlatın!
  40. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  41. Şüphesiz ki takva sahipleri gölgeliklerde pınar başlarında
  42. ve canlarının istediğinden meyveler içindedirler.
  43. Yaptığınız işlere karşılık yiyin, için; afiyet olsun!
  44. İşte Biz güzellik yapanları böyle karşılarız!
  45. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  46. Kısa bir süre yiyin, zevkedin! Çünkü suçlularsınız!
  47. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  48. (Yerken, içerken de) onlara «Rüku edin!» denildiği zaman, rüku etmezler.
  49. O gün yalan diyenlerin vay haline!
  50. Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,
  2. Büküp devirenlere,
  3. Yaydıkça yayanlara,
  4. Seçip ayıranlara,
  5. Bir öğüt bırakanlara,
  6. Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,
  7. Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.
  8. Hani o yıldızlar silindiği zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman,
  10. Dağlar savrulduğu zaman,
  11. Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,
  12. Bunlar hangi güne ertelendiler?
  13. Hüküm gününe..
  14. Bildin mi, nedir o hüküm günü?
  15. O gün yalanlayanların vay haline!
  16. Biz, öncekileri helak etmedik mi?
  17. Sonra geridekileri de onlara katarız.
  18. Biz suçlulara böyle yaparız.
  19. O gün yalanlayanların vah haline!
  20. Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
  21. Onu sağlam bir yerde oturttuk.
  22. Belli bir süreye kadar.
  23. Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
  24. O gün yalanlayanların vay haline!
  25. Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
  26. Gerek diriler, gerekse ölüler için.
  27. Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
  28. O gün yalanlayanların vay haline!
  29. (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): «Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru.»
  30. «Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme).»
  31. O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
  32. O, saray gibi kıvılcımlar atar.
  33. Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
  34. O gün yalanlayanların vay haline!
  35. Bugün, konuşamıyacakları gündür.
  36. Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.
  37. O gün yalanlayanların vay haline!
  38. Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.
  39. Bir hileniz varsa beni atlatın.
  40. O gün yalanlayanların vay haline!
  41. Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.
  42. Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar.
  43. (Onlara): «Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için» (denir).
  44. İşte biz güzel amel işleyenleri böyle mükafatlandırırız.
  45. O gün yalanlayanların vay haline!
  46. Yiyin, zevklenin biraz, çünkü siz suçlularsınız.
  47. O gün yalanlayanların vay haline!
  48. Onlara: «Rüku edin» denildiği zaman etmezler.
  49. Vay haline o gün yalanlayanların!
  50. Artık bundan (Kur´an´dan) sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Dalga dalga salınanlara,
  2. Kasırga gibi esip savuranlara,
  3. Her yana dağıtanlara,
  4. Doğruyu eğriden kesin çizgilerle ayıranlara,
  5. İlahi mesajı peygamberlere iletenlere andolsun.
  6. Ya bahaneleri boşa çıkarmak ya da uyarmak amacı ile,
  7. Size söz verilen kıyamet kesinlikle kopacaktır.
  8. Yıldızlar karardığı zaman,
  9. Gök parçalandığı zaman,
  10. Dağlar ufalanıp dağıldığı zaman,
  11. Peygamberlerin tanıklık sıraları geldiği zaman,
  12. Bu tanıklık hangi güne ertelendi?
  13. Hüküm gününe.
  14. Hüküm gününün ne olduğunu biliyor musun?
  15. O gün inkarcıların vay haline!
  16. Önceki inkarcı toplumları yoketmedik mi?
  17. Sonraki inkarcıları da katarız onlara.
  18. İşte biz günahkârlara böyle yaparız.
  19. O gün inkarcıların vay haline!
  20. Sizi basit bir sıvı damlasından yaratmadık mı?
  21. Sonra o sıvı damlasını korunaklı bir yuvaya yerleştirmedik mi?
  22. Belirli bir sürenin sonuna kadar.
  23. Biz o sıvı damlacığın gelişmesini aşamalı bir plâna bağladık. Biz ne güzel plân yaparız.
  24. O gün inkarcıların vay haline!
  25. Biz yeryüzünü barınak yapmadık mı?
  26. Ölüler için de diriler için de.
  27. Orada yüksek dağlar yaratmadık ve size tatlı sular içirmedik mi?
  28. O gün inkarcıların vay haline!
  29. Şimdi inkar ettiğiniz yere koşunuz!
  30. Üç çatallı gölgeye koşunuz.
  31. Serinlik sağlamayan ve alevden korumayan gölgeye!
  32. O saray gibi kocaman kıvılcımlar saçar.
  33. Her biri birer sarı deve gibi kıvılcımlar,
  34. O gün inkarcıların vay haline!
  35. Bugün onların konuşamayacakları bir gündür.
  36. Özür dilemelerine de izin verilmez.
  37. O gün inkarcıların vay haline!
  38. Bugün sizi ve sizden öncekileri biraraya getirdiğimiz bir hüküm günüdür.
  39. Eğer bana karşı oynayacağınız bir oyununuz varsa haydi, oynayın bakalım.
  40. O gün inkarcıların vay haline!
  41. Kötülüklerden sakınanlara gelince anlar ağaç gölgeleri altında ve pınar başlarındadırlar.
  42. Canlarının çektiği meyvalarla başbaşadırlar.
  43. Yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyiniz ve içiniz.
  44. Biz iyilik yapanları, İşte böyle ödüllendiririz.
  45. O gün inkarcıların vay haline!
  46. Şimdi yiyiniz, azıcık safa sürünüz, sizler suçlusunuz.
  47. O gün inkarcıların vay haline!
  48. Onlara «rükûa varın» dendiğinde rüküa varmazlar.
  49. O gün inkârcıların vay haline!
  50. Onlar Kur´an´a inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;
  2. Derken kökünden koparıp savuranlara.
  3. Yaydıkça yayanlara.
  4. Böylece ayırdıkça ayıranlara,
  5. Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;
  6. Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için.
  7. Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.
  8. Yıldızlar ´örtülüp (ışıkları) silindiği´ zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman,
  10. Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
  11. Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman,
  12. (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti (üccilet)?
  13. (Mümini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.
  14. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
  15. O gün, yalanlayanların vay haline.
  16. Biz, öncekileri helak etmedik mi?
  17. Sonra, arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
  18. İşte biz, suçlu günahkarlara böyle yapıyoruz.
  19. O gün, yalanlayanların vay haline.
  20. Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
  21. Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
  22. Belli bir süreye kadar;
  23. İşte (buna) güç yetirdik. Biz ne güzel güç yetirenleriz.
  24. O gün, yalanlayanların vay haline.
  25. Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
  26. Dirilere ve ölülere.
  27. Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
  28. O gün, yalanlayanların vay haline.
  29. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.
  30. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
  31. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.
  32. Gerçekten o sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.
  33. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
  34. O gün, yalanlayanların vay haline.
  35. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.
  36. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez.
  37. O gün, yalanlayanların vay haline.
  38. Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri ´bir arada topladık´.
  39. Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.
  40. O gün, yalanlayanların vay haline.
  41. Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadır.
  42. Ve canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
  43. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
  44. Elbette biz, ´iyi ve güzel´ davrananları işte böyle ödüllendiririz.
  45. O gün, yalanlayanların vay haline.
  46. (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu günahkar kimselersiniz.
  47. O gün, yalanlayanların vay haline.
  48. Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler.
  49. O gün, yalanlayanların vay haline.
  50. Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Andolsun (Allahın emirlerini haamilen) birbiri ardınca (yahud şer´-u akle uygun şeylerle ve iyiliklerle) gönderilib de,
  2. (o emirlere) sert (ve çâlâk) rüzgârlar gibi hemen (imtisâle) koşan,
  3. (şeriatın hükümlerini yer yüzünde) iyiden iyi yayan,
  4. bu suretle (hak ile baatılı) tam ma´nâsiyle ayırd etmiye vaasıta olan,
  5. (5-6) kötülüğü imhaa ye, azâb ile tehdide çalışan peygamberlere vahyi getiren (melek) lere,
  6. (5-6) kötülüğü imhaa ye, azâb ile tehdide çalışan peygamberlere vahyi getiren (melek) lere,
  7. Ki size va´d (ve tehdîd) edilegelen şeyler behemehal vaaki (olacak) dır,
  8. yıldızlar (ın ışığı) söndürüldüğü zaman,
  9. gök (yüzü) yarıldığı zaman,
  10. dağlar (yerinden koparılıb) savurulduğu zaman,
  11. peygamberlerin muayyen vakti geldiği zaman,
  12. (bu vakit) hangi güne gecikdirilmişdi?
  13. (Her şey´i) ayırd edib hukûm verme gününe.
  14. Bu ayırd etme gününü (n ehemmiyyetini) sana hangi şey bildirdi?
  15. (Bunu) yalan sayanların o gün vay haline!
  16. Biz öncekileri (bu tekzîblerinden dolayı) helak etmedik mi?
  17. Sonra geridekileri de onların arkasına takacağız.
  18. Biz günahkârlara böyle yaparız.
  19. (Allahın âyetlerini ve peygamberlerini) yalan sayanların o gün vay haaline!
  20. Biz, sizi hakıyr bir sudan yaratmadık mı?
  21. Onu sağlam bir yerde tutub da,
  22. ma´lûm bir vaktâ kadar.
  23. İşte biz (bunu) kudretimizle yapdık. Demek (biz) ne güzel kaadirler (iz)!
  24. (Kudretimizi) yalan sayanların vay o gün haaline!
  25. Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı?
  26. Dirilere de, ölülere de.
  27. Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?
  28. (Bu gibi ni´metleri) yalan sayanlarını o gün vay haaline!
  29. (O kâfirlere şöyle denilecek:) «(Haydi) o yalan diyegeldiğiniz şey´e (azaba) gidin».
  30. «Haydi (cehennemin) üç kola (ayrılmış) (duman) gölgesine gidin».
  31. (Ki o), gölgelendirici değildir. (Onları) alevden de korumaz.
  32. Çünkü o (ateş) öyle kıvılcım atar ki herbiri sanki bir saraydır.
  33. Herbiri sanki sarı sarı erkek develerdir.
  34. Yalan sayanların vay o gün haaline!
  35. Bu, (hepsinin) dillerinin tutulacağı bir gündür.
  36. Onlara izin de verilmeyecek ki özür dilesinler.
  37. (Bu günü) yalan sayanların o gün vay haaline!
  38. Bu, ayırd etme ve hukûm verme günüdür. Sizi de, evvelki (ümmet) leri de (bir arada) toplamışızdır.
  39. Eğer bir hıyleniz varsa hemen bu hileyi bana yapın!
  40. (Ba´si) yalan sayanların o gün vay haaline!
  41. (41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.
  42. (41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.
  43. (Şöyle denilir): «İşlemiş olduğunuz (iyi) amel (ve hareketlere mukaabil afiyetle yeyin, için».
  44. «Şübhe yok ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız».
  45. (Cenneti) yalan sayanların o gün vay haline!
  46. (Ey kâfirler, dünyâda) yeyin, biraz fâidelenin! Şübhesiz ki siz günahkârlarsınız.
  47. (Ebedî nimeti) yalan sayanların vay o gün haaline!
  48. Onlara «(Allahın huzuurunda) eğilin» denildiği zaman eğilmezler.
  49. (Emr-ü nehyi) yalan sayanların o gün vay haaline!
  50. Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar onlar?
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,
  2. Şiddetle esip koştukça koşanlara,
  3. Veya yaydıkça yayanlara.
  4. Böylece ayırdıkça ayıranlara,
  5. Zikri getirenlere,
  6. Ma´zeret ve uyarı için.
  7. Size vaadedilen mutlaka olacaktır.
  8. Yıldızlar söndürüldüğü zaman,
  9. Gök yarıldığı vakit,
  10. Dağlar atıldığı zaman,
  11. Peygamberlerin vakti geldiği zaman,
  12. Hangi güne ertelenmişti?
  13. Hüküm gününe,
  14. Hüküm gününü hangi şey bildirdi sana?
  15. O gün; yalanlayanların vay haline.
  16. Öncekileri Biz helak etmedik mi?
  17. Ardından sonrakileri de onların arkasına takacağız.
  18. İşte Biz; böylr yaparız suçluları.
  19. O gün; yalanlayanların vay haline.
  20. Sizi bayağı bir sudan, Biz yaratmadık mı?
  21. Onu sağlam bir yere yerleştirdik.
  22. Belli bir süreye kadar.
  23. Bunu Biz takdir ettik, ne güzel takdir edenleriz Biz.
  24. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  25. Biz; yeryüzünü toplantı mahalli kılmadık mı?
  26. Ölülere de, dirilere de.
  27. Orada yüksek ve sabit dağlar var edip tatlı sular içirmedik mi size?
  28. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  29. Varın yalanlayıp durduğunuz şeye gidin.
  30. Üç kollu gölgeye gidin.
  31. Gölge yapmaz ve alevden korumaz.
  32. O; her biri bir saray gibi kıvılcımlar atar.
  33. Ve her biri sanki birer sarı erkek devedir.
  34. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  35. Bu; onların konuşamayacakları gündür.
  36. Onlara izin de verilmez ki özür dilesinler.
  37. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  38. İşte bu; sizleri ve öncekileri topladığımız hüküm günüdür.
  39. Eğer Bana karşı bir düzeniniz varsa; onu hemen kurun.
  40. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  41. Muhakkak ki muttakiler, gölgeliklerde ve pınarlardadırlar.
  42. Ve canlarının istediğinden meyveler.
  43. İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.
  44. Şüphesiz ki Biz; ihsan edenleri böyle mükafatlandırırız.
  45. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  46. Yeyin ve biraz eğlenin. Doğrusu sizler suçlularsınız.
  47. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  48. Onlara; rüku edin, denildiği zaman, rüku´a varmazlar.
  49. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  50. Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Ardarda (marufla, irfanla) gönderilenlere andolsun.
  2. Ve de şiddetle estikçe esenlere (andolsun).
  3. Dağıtıp yayanlara andolsun.
  4. Ve de ayırdıkça ayıranlara (andolsun).
  5. Ve de zikri ilka edenlere (andolsun).
  6. (Bu yeminler), özür olarak (mazeret olmaması) veya nezir olarak (uyarması) içindir.
  7. Muhakkak ki vaadolunduğunuz şey, mutlaka vuku bulacaktır.
  8. Öyle ki, o zaman yıldızların ışığı giderilmiştir.
  9. Ve o zaman gök yarılmıştır.
  10. Ve o zaman dağlar dağılmıştır.
  11. Ve o zaman resûllere vakit bildirilmiştir.
  12. (Bunlar) hangi gün için tecil edildi (ertelendi)?
  13. Fasıl (ayırma) günü için (tecil edildi).
  14. O fasıl gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
  15. İzin günü, yalanlayanların vay haline.
  16. Evvelkileri Biz helâk etmedik mi?
  17. Sonra diğerlerini (arkadan gelenleri) deonlara tâbî kılarız.
  18. Mücrimlere işte böyle yaparız.
  19. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  20. Sizi Biz, değersiz bir sudan yaratmadık mı?
  21. Sonra onu sağlam bir yerde kararlı kıldık (yerleştirdik).
  22. Bilinen bir süreye kadar.
  23. İşte Biz, böyle takdir ettik. Bunu takdir edenler ne güzel (kudret sahibi).
  24. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  25. Biz arzı toplanma yeri kılmadık mı?
  26. Canlılara ve ölülere.
  27. Ve orada yüksek sabit dağlar kıldık. Ve sizi tatlı su ile suladık (içecek su verdik).
  28. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  29. O yalanlamış olduğunuz şeye gidin!
  30. Üç çatallı olan gölgeye gidiniz.
  31. Gölgelendirmez ve yakıcı aleve bir faydası olmaz.
  32. Muhakkak ki o, saray gibi (büyük) kıvılcımlar atar.
  33. Sanki o (kıvılcımlar), sarı erkek develer gibidir.
  34. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  35. Bu, (yalanlayanların) konuşamayacakları bir gündür.
  36. Ve onlara izin verilmez ki, özür beyan etsinler.
  37. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  38. Bu ayrılma günüdür. Sizi ve evvelkileri biraraya topladık.
  39. Haydi eğer sizin bir tuzağınız varsa hemen Bana karşı tuzak kurun.
  40. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  41. Muhakkak ki takva sahipleri gölgelerde ve pınarbaşlarındadır.
  42. Ve canlarının çektiği (iştah duydukları) meyveler vardır.
  43. Yaptıklarınız sebebiyle afiyetle yeyin ve için.
  44. Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.
  45. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  46. Yeyin ve biraz da metalanın (faydalanın). Çünkü siz mücrimlersiniz.
  47. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  48. Ve onlara: “Rükû edin!” denildiği zaman rükû etmezler.
  49. İzin günü yalanlayanların vay haline.
  50. Bundan başka artık hangi söze inanacaklar?
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Düşün bu (mesaj)ları, dalga dalga gönderilen
  2. ve sonra fırtına şiddetiyle patlayan!
  3. Düşün bu (mesaj)ları, (hakikati) dört bir yana yayan,
  4. böylece (doğru ile eğriyi) kesin şekilde ayıran,
  5. ve sonra bir öğüt ve hatırlatmada bulunan,
  6. suçlardan arınma(yı vaad eden) veya bir uyarı(da bulunan)!
  7. Bakın, bekleyip görün denilen her şey mutlaka gerçekleşecektir.
  8. Yıldızlar söndüğü zaman (gerçekleşecek,)
  9. ve gök parçalandığı zaman,
  10. ve dağlar toz gibi ufalandığı zaman,
  11. ve bütün elçiler belirlenen bir vakitte toplanmaya çağırıldıkları zaman...
  12. Ne zaman gerçekleşecek (bütün bunlar)?
  13. (Doğruyu yanlıştan) Ayırd etme Günü!
  14. Bu Ayrım Günü´nün nasıl bir gün olacağını bilebilir misin?
  15. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!
  16. Biz, geçmişin o (günahkar)larını yok etmedik mi?
  17. İşte sonrakileri de onlarla aynı yola sokacağız:
  18. (çünkü) Biz, günaha batmış olanlarla böyle uğraşırız.
  19. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!
  20. Sizi basit bir sıvıdan yaratmadık mı,
  21. (rahmin içinde) sağlam bir şekilde muhafaza ettiğimiz (bir sıvıdan),
  22. önceden belirlenmiş bir süreyle?
  23. Biz, (insanın yaratılışını) işte böyle gerçekleştirdik. Ne mükemmeldir Bizim (bir şeyi) gerçekleştirme kudretimiz!
  24. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!
  25. Biz toprağı toplanma yeri yapmadık mı
  26. diriler ve ölüler için?
  27. Onun üzerinde haşmetli, sarsılmaz dağlar meydana getirmedik mi ve size içmeniz için tatlı sular vermedik mi?
  28. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!
  29. Haydi, yalanlayıp durduğunuz şu (kıyamete) doğru gidin bakalım!
  30. Üç katlı gölgeye doğru gidin,
  31. hiçbir (serinliği) olmayan ve ateşten korumayan (gölgeye),
  32. (yanan) kütükler gibi (ateşten) kıvılcımlar saçan,
  33. kızgın dev halatlar gibi!
  34. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların,
  35. hiçbir söz söyle(ye)meyecekleri,
  36. ve özür dilemelerine izin verilmeyeceği o Gün.
  37. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların,
  38. (onlara şöyle denilecek, doğru ile eğri arasındaki) o Ayrım Günü: "Sizi eski zamanların o (günahkar)ları ile bir araya getirdik;
  39. ve eğer bir bahaneniz (olduğunu sanıyorsanız), haydi (onu kullanıp) Beni atlatmaya çalışın!"
  40. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!
  41. (Ama,) Allah´a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar, (serin) gölgeler altında ve pınarlar arasında oturacaklar,
  42. ve canlarının istediği her meyve(den tadacaklar);
  43. (ve onlara:) "(Hayatta iken) yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyip için!" denilecek.
  44. İyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz;
  45. (ama) o Gün vay haline hakikati yalanlayanların!
  46. (Doyuncaya) kadar yiyip için ve biraz sefanızı sürün, siz ey günahkarlar!
  47. (Ama) o Gün, vay haline hakikati yalanlayanların!
  48. Ve onlara "(Allah´ın huzurunda) baş eğin!" denildiğinde buna uymazlar:
  49. o Gün, vay haline hakikati yalanlayanların!
  50. Peki, bundan sonra, başka hangi habere inanacaklar?
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. (1-2) Andolsun, marûf ile gönderilmişlere. Ve pek sür´atle esmekle esenlere.
  2. (1-2) Andolsun, marûf ile gönderilmişlere. Ve pek sür´atle esmekle esenlere.
  3. Ve yaymakla yayıverenlere.
  4. Sonra ayrılmakla ayıranlara.
  5. Sonra bir öğüt bırakanlara.
  6. Özür dilemek veya korkutmak için.
  7. Şüphe yok ki vaad olunduğunuz şey, elbette vukû bulacaktır.
  8. (8-9) Artık o zaman ki, yıldızların ziyaları gider. Ve o vakit ki, gök yarılır.
  9. (8-9) Artık o zaman ki, yıldızların ziyaları gider. Ve o vakit ki, gök yarılır.
  10. Ve o an ki, dağlar dağılıverir.
  11. Ve o zaman ki, peygamberlere mahdut bir müddet verilmiş olur.
  12. (12-13) Hangi vakti tâcil olundu? Ayırma gününe (tecil edildi).
  13. (12-13) Hangi vakti tâcil olundu? Ayırma gününe (tecil edildi).
  14. O ayırma gününün ne olduğunu sana ne bildirdi?
  15. (15-16) O gün vay haline yalanlayanların. Evvelkileri helâk etmedik mi?
  16. (15-16) O gün vay haline yalanlayanların. Evvelkileri helâk etmedik mi?
  17. (17-18) Sonra arkadakilerini onlara tâbi kılarız. İşte günahkârlara böyle yaparız.
  18. (17-18) Sonra arkadakilerini onlara tâbi kılarız. İşte günahkârlara böyle yaparız.
  19. O gün vay haline yalanlayanların.
  20. Sizi bir değersiz sudan yaratmadık mı?
  21. İmdi onu bir sağlam karargâhta (bulunur) kıldık.
  22. Bir malum müddete kadar.
  23. İşte Biz kâdir olduk, artık ne güzel kâdir olanlarız.
  24. O gün vay haline yalanlayanların.
  25. (25-26) Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı? Dirilere ve ölülere.
  26. (25-26) Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı? Dirilere ve ölülere.
  27. Ve orada yüksek, sabit dağlar kıldık ve size bir tatlı su içirdik.
  28. (28-29) O gün vay haline yalanlayanların. Kendisini yalanladığınız şeye gidiniz.
  29. (28-29) O gün vay haline yalanlayanların. Kendisini yalanladığınız şeye gidiniz.
  30. (30-31) Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidiniz. Ne gölgelendiricidir ve ne de alevden koruyabilir.
  31. (30-31) Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidiniz. Ne gölgelendiricidir ve ne de alevden koruyabilir.
  32. (32-33) Şüphe yok ki, o köşk gibi kıvılcımlar atar. Sanki o birer sarı erkek develerdir.
  33. (32-33) Şüphe yok ki, o köşk gibi kıvılcımlar atar. Sanki o birer sarı erkek develerdir.
  34. (34-35) O gün vay haline yalanlayanların. Bu bir gündür ki, konuşamazlar.
  35. (34-35) O gün vay haline yalanlayanların. Bu bir gündür ki, konuşamazlar.
  36. Ve onlar için izin verilmez, itizarda da bulunamazlar.
  37. (37-38) O gün vay haline yalanlayanların. İşte bu, ayırd etme günüdür, sizleri de evvelkileri de toplayıverdik.
  38. (37-38) O gün vay haline yalanlayanların. İşte bu, ayırd etme günüdür, sizleri de evvelkileri de toplayıverdik.
  39. (39-40) Artık sizin için bir hile var ise hemen bana hilede bulunun. O gün vay haline yalanlayanların.
  40. (39-40) Artık sizin için bir hile var ise hemen bana hilede bulunun. O gün vay haline yalanlayanların.
  41. Şüphe yok ki, muttakîler ise gölgelerde ve çeşmelerdedirler.
  42. Ve canlarının istediğinden meyveler (içindedirler).
  43. Yeyiniz ve içiniz, afiyet olsun yapar olduğunuz şey sebebiyle.
  44. Şüphe yok ki, Biz muhsin olanları işte böyle mükâfaatlandırırız.
  45. (45-47) O gün vay haline yalanlayanların. Yeyiniz ve menfaatleniniz biraz, muhakkak ki, siz günahkârlarsınız. O gün vay haline yalanlayanların.
  46. (45-47) O gün vay haline yalanlayanların. Yeyiniz ve menfaatleniniz biraz, muhakkak ki, siz günahkârlarsınız. O gün vay haline yalanlayanların.
  47. (45-47) O gün vay haline yalanlayanların. Yeyiniz ve menfaatleniniz biraz, muhakkak ki, siz günahkârlarsınız. O gün vay haline yalanlayanların.
  48. Onlara «Rükû ediniz!» denildiği zaman rükû etmezler.
  49. O gün vay haline yalanlayanların.
  50. Artık bundan sonra hangi bir söze inanıverirler?
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Onlar birbirine neyi sorup duruyorlar
  2. Hakkında ihtilafa düştükleri o mühim haberi mi
  3. Hayır! (İhtilafa ne hacet,) yakında anlayacaklar
  4. Elbette ve elbette yakında gerçeği öğrenecekler
  5. Biz yeri bir döşek yapmadık mı
  6. Dağları da arzı tutan birer destek yapmadık mı
  7. Hem, sizi çift yarattık.
  8. Uykunuzu dinlenme yaptık
  9. Geceyi bir örtü, gündüzü geçiminiz için çalışma zamanı kıldık
  10. Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik
  11. Orada pırıl pırıl yanan bir lamba koyduk
  12. Size hububat, tohumlar, bitkiler ve ağaçları birbirine sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye, sıkışıp yoğunlaşmış bulutlardan bol bol yağmur indirdik
  13. (İmdi bunları anladıysanız, hakkında ihtilaf ettiğiniz o mahşer dirilişini de anlarsınız. İşte bunları kim yapmışsa, ölüleri de O diriltecektir.) Evet, o "karar günü," vakti kesin olarak belirlenmiş bir gündür
  14. O gün sûra üfürülür, siz de bölük bölük gelirsiniz
  15. Gökler kapı kapı açılır (her tarafı kapı haline gelen gökten melâike orduları birden indirme yapar)
  16. Dağlar yürütülür, serab olur gider, her taraf dümdüz olur.
  17. Cehennem pusuda... her an eline düşecek avlarını gözlemektedir
  18. Sonra da o meni nutfesini belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
  19. Devirler boyunca orada kalacaklardır
  20. Orada ne bir serinlik, ne bir içecek tadarlar
  21. İçecek olarak sadece kaynar su ile irin bulurlar
  22. Bu, yaptıklarının tam karşılığıdır
  23. Çünkü onlar bu hesap gününe inanmıyor (onu hesaba almıyorlardı)
  24. İşleri güçleri ayetlerimizi yalan saymaktı
  25. Biz de (her şeyi kaydettiğimiz gibi), onların yaptıklarını da tek tek tesbit ettik
  26. Onun için onlara şöyle diyeceğiz: Yaptığınız kötülüklerin meyvelerini tadın!Artık Bizden sizin azabınızı artırmaktan başka bir şey beklemeyin
  27. Ama Allah´ı sayıp günahlıklardan sakınanlar, başarı ve mutluluğa ererler
  28. Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var.
  29. Orada boş sözler, yalanlar işitmezler
  30. İşte bu da Rabbinden mükâfat, yeter mi yeter
  31. Göklerin, yerin ve bunların arasındaki varlıkların Rabbinden, O Rahman´dan bir mükâfattır.O´nun huzurunda ağzını açacak, söz söyleyecek hiç kimse yoktur.
  32. O gün Rûh ve melekler saf saf sıralanır. Rahman´ın izin verdiklerinin dışında, asla konuşmazlar. Konuşan da yerli yerinde söz söyler
  33. İşte bu, gerçekliği kesin olan gündür. Artık dileyen, Rabbine varan yolu tutar, O´na sığınır
  34. Biz, gelmesi yaklaşmış bir azabı bildirerek sizi uyarıyoruz. O gün gelecek,ve her şahıs önünde, yalnız yapıp ettiklerini bulup bakacak ve kâfir: "Ah ne olurdu, keşke toprak olaydım!" diyecek.
  35. Allah´a karşı gelmekten sakınanlar ise o gün gölgeliklerde, pınar başlarındadırlar
  36. Arzu ettikleri her türlü meyveyi bulurlar
  37. Dünyada yaptıklarınızdan ötürü âfiyetle yiyin, için
  38. Biz iyi hareket edenleri işte böyle ödüllendiririz
  39. Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine
  40. Ey kâfirler! Yiyin, azıcık zevkedin bakalım. Gerçek şu ki siz mücrimsiniz
  41. Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine
  42. Onlara: Haydin Allah´a boyun eğin denildiğinde, boyun eğmezler
  43. Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine
  44. Artık bu Kur´ân´a da inanmazlarsa, hangi söze inanırlar acaba
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Andolsun; birbiri ardınca gönderilenlere,
  2. Esip savuranlara,
  3. Yaydıkça yayanlara,
  4. Ayırdıkça ayıranlara,
  5. Öğüt bırakanlara:
  6. Özür yahut uyarmak için.
  7. (Bunlara andolsun) Ki size va´dedilen, mutlaka olacaktır.
  8. Yıldızlar(ın ışığı) silindiği zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman,
  10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,
  11. Elçilere vakit belirlendiği zaman:
  12. Ertelenmiş oldukları gün için,
  13. Yani hüküm günü için.
  14. Hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?
  15. Yalanlayanların vay haline o gün!
  16. Öncekileri helâk etmedik mi?
  17. Sonra geridekileri de onların ardına takarız.
  18. Suçlulara böyle yaparız.
  19. (Hakkı) yalanlayanların vay haline o gün!
  20. Sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
  21. Onu sağlam bir karar yerine koyduk.
  22. Belli bir süreye kadar.
  23. Biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz.
  24. Yalanlayanların vay haline o gün!
  25. Arz´ı toplanma yeri yapmadık mı?
  26. Diriler ve ölüler için.
  27. Orada yüksek yüksek dağlar meydana getirmedik mi? Ve size tatlı su(lar) içirmedik mi?
  28. Yalanlayanların vay haline o gün!
  29. "Haydi yalanladığınız (azâb)a gidin!
  30. Üç dallı bir gölgeye gidin."
  31. Ki ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
  32. O, kütük gibi kıvılcım(lar) saçar.
  33. (Saçtığı) kıvılcım, sanki sarı bir halattır.
  34. Yalanlayanların vay haline o gün!
  35. Bu, konuşamayacakları gündür.
  36. Kendilerine izin de verilmez ki özür dilesinler.
  37. Yalanlayanların vay haline o gün!
  38. İşte bu, hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.
  39. Eğer (kurtulmak için yapacağınız) bir hileniz varsa bana hile yapın (da beni atlatın).
  40. Yalanlayanların vay haline o gün!
  41. Korunanlar ise gölgeler altında, çeşme başındadırlar.
  42. Gönüllerinin çektiği meyvalar içindedirler.
  43. "Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin, için!"
  44. "Biz, güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız."
  45. Yalanlayanların vay haline o gün!
  46. "Yeyin, azıcık sefâ sürün, siz suçlularsınız!"
  47. Yalanlayanların vay haline o gün!
  48. Onlara: "Rükû´ edin" dendiği zaman rükû´ etmezler.
  49. Yalanlayanların vay haline o gün!
  50. Onlar bun(a inanmadık)dan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar?
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Andolsun, birbiri ardınca gönderilenlere.
  2. Şiddetle esip savrulanlara..
  3. Yaydıkça yayanlara..
  4. Ayırdıkça ayıranlara..
  5. Uyarıyı/zikri ulaştıranlara..
  6. Özür veya korkutmak için..
  7. Size vaadedilen elbette gerçekleşecektir.
  8. Yıldızların ışığı söndüğü zaman..
  9. Gök yarıldığı..
  10. Dağlar un ufak savrulduğu zaman..
  11. Elçiler toplandığı zaman..
  12. -Hangi güne ertelenmiş?
  13. -Hüküm/ayırma gününe..
  14. -Hüküm gününün ne olduğunu ne bilirsin?
  15. -Vay haline o gün, yalanlayanların!
  16. Evvelkileri yıkıma uğratmadık mı?
  17. Daha sonra da geridekileri onlara tabi kılarız.
  18. İşte suçlulara böyle yaparız!
  19. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  20. Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
  21. Ve suyu sağlam bir yere yerleştirmedik mi?
  22. Belli bir süreye kadar..
  23. Buna gücümüz yetti. Ne güzel güç yetirenleriz.
  24. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  25. Yeryüzünü toplanma yeri kılmadık mı?
  26. Dirilere ve ölülere..
  27. Orada yüksek dağlar yaratıp, size tatlı su içirmedik mi?
  28. Vay haline o gün yalanlayanların!
  29. Haydi yalanladığınıza yürüyün.
  30. Yürüyün üç kollu karaltıya!
  31. Gölgelendirmez, alevden de korumaz.
  32. Kütük büyüklüğünde kıvılcımlar atar.
  33. Sanki o sarı halatlar gibidir.
  34. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  35. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.
  36. Özür dilemeleri için onlara izin verilmez.
  37. Vay haline o günü yalanlayanların!
  38. Bu, hüküm günüdür. Sizi ve evvelkileri bir araya toplarız.
  39. -Eğer bana karşı bir tuzağınız varsa, onu hemen kurun!
  40. Vay o gün yalanlayanların haline!
  41. Allah’tan sakınanlar ise gölgeler ve pınar başlarındadır.
  42. Arzu ettikleri meyveler..
  43. -Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için.
  44. Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.
  45. Yalanlayanların o gün vay haline!
  46. -Yiyin ve azıcık faydalanın, nasılsa siz suçlusunuz!
  47. Vay haline o gün yalanlayanların!
  48. Onlara: -Boyun eğin denildiği zaman boyun eğmiyorlardı.
  49. Vay haline o gün yalanlayanların!
  50. Bundan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;
  2. Derken kökünden koparıp savuranlara.
  3. Yaydıkça yayanlara,
  4. Böylece ayırdıkça ayıranlara,
  5. Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;
  6. Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) olarak veya uyarıp korkutmak için.
  7. Şüphesiz, size vadedilmekte olan gerçekleşecektir.
  8. Yıldızlar ´örtülüp (ışıkları) silindiği´ zaman,
  9. Gök yarıldığı zaman
  10. Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
  11. Ve peygamberler de (şahidlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman
  12. (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti?
  13. (Mü´mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.
  14. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
  15. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  16. Biz, öncekileri helak etmedik mi?
  17. Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
  18. İşte biz, suçlu günahkarlara böyle yapmaktayız.
  19. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  20. Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
  21. Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik,
  22. Belli bir süreye kadar;
  23. İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, biz ne güzel güç yetirenleriz.
  24. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  25. Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
  26. Dirilere ve ölülere.
  27. Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?
  28. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  29. Kendisini yalanlamakta olduğunuz (azab)a gidin.
  30. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
  31. Ne gölge altında bulundurur, ne de (yakıcı) alevden korur.
  32. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.
  33. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
  34. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  35. Bu, onların konuşamıyacakları bir gündür.
  36. Ve onlara, özür beyan etmeleri için izin de verilmez.
  37. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  38. Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri ´bir arada topladık.´
  39. Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.
  40. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  41. Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar;
  42. Ve canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
  43. Yapmakta olduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
  44. Elbette biz, ´iyi ve güzel´ davrananları işte böyle ödüllendirmekteyiz.
  45. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  46. (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz da meta alıp yararlanın. Çünkü siz, suçlu günahkar olanlarsınız.
  47. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  48. Onlara: «Rükü edin» denildiği zaman, rükü etmezler.
  49. O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
  50. Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Yemin olsun, o art arda gönderilenlere/meleklere/rüzgârlara/vahyin bölümlerine/kalplere inen doğuşlara,
  2. Esip de büküp devirenlere,
  3. Dağıtıp yayanlara/diriltip harekete getirenlere,
  4. Gerektiği şekilde ayıranlara,
  5. Öğüt ulaştıranlara/Kur´an´ı ulaştıranlara,
  6. Özür yahut uyarı için,
  7. Ki size duyurulmuş olan mutlaka gerçekleşecektir.
  8. Yıldızlar silinip süpürüldüğünde,
  9. Gök yarıldığında,
  10. Dağlar un-ufak edilip savrulduğunda,
  11. Resuller vakte bağlandığında,
  12. Hangi gün için vakte bağlandılar?
  13. Ayrım ve hüküm günü için.
  14. Ayrım ve hüküm gününü sana bildiren nedir?
  15. Yalanlayanların vay haline o gün!
  16. Öncekileri helâk etmedik mi?
  17. Sonra, geriden gelenleri de onların peşlerine takarız.
  18. Biz, suçlulara işte böyle yaparız.
  19. Yalanlayanların o gün vay haline!
  20. Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
  21. Onu dayanıklı karargâhta tuttuk.
  22. Bilinen bir ölçüye/süreye kadar.
  23. Bir ölçüyle yaptık. Ne güzel ölçü koyanlarız biz!
  24. Vay başına o gün, yalanlayanların!
  25. Yeri, bir toplanma zemini yapmadık mı?
  26. Diriler bakımından da ölüler bakımından da.
  27. Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik.
  28. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  29. Haydi, yalanlamakta olduğunuz şeye gidin!
  30. Haydi, üç çatallı gölgeye gidin!
  31. Ne gölgelendirir ne alevden korur.
  32. Gerçekten o, köşke benzer kıvılcımlar saçar.
  33. O kıvılcım sanki sarımtırak bir halat/bir deve kervanı/bakırdan bir ip gibidir.
  34. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  35. Konuşamayacakları gündür bu!
  36. İzin verilmez ki onlara özür dilesinler.
  37. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  38. Ayırma günüdür bu! Sizinle öncekileri bir yere topladık.
  39. Eğer bir hileniz/bir tuzağınız varsa, hadi hile yapıp tuzak kurun bana!
  40. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  41. Takvaya sarılanlar gölgeler altında, su kaynaklarındadır.
  42. Canlarının çektiği meyvelerle yanyanadırlar.
  43. "Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için."
  44. İşte böyle ödüllendiririz biz, güzellikler sergileyenleri!
  45. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  46. Yiyin ve birazcık nimetlenin. Suçlularsınız siz.
  47. Vay haline o gün, yalanlayanların!
  48. Onlara, "rukû´ edin!" dendiğinde rukû etmezler.
  49. Vay haline o gün, yalanlayanların.
  50. Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?