Tûr

الطُّورِ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Andolsun Tûr´a.
  2. Ve yazılmış kitaba.
  3. Yayılmış kâğıtta.
  4. Ve mâmur eve.
  5. Ve yüceltilmiş tavana.
  6. Ve taşkın, coşkun, dalgalanıp duran denize.
  7. Şüphe yok ki Rabbinin azâbı, yerine gelip olacak.
  8. Onu bir defedip gideren bulunmayacak.
  9. O gün gök, bir çalkantıya düşüp döner.
  10. Ve dağlar, yerlerinden oynayıp yürür.
  11. Artık yazıklar olsun o gün yalanlayanlara.
  12. Öyle kişilerdir onlar ki daldıkları batakta oynayıp dururlar.
  13. O gün itilip kakılarak cehenneme atılırlar.
  14. İşte budur yalanladığınız ateş.
  15. Bir büyü mü bu, yoksa görmüyor musunuz?
  16. Girin ona da artık sabredin, yahut etmeyin, birdir size; ancak yaptığınızın karşılığı olarak cezâlanacaksınız.
  17. Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir ve nîmetler içinde.
  18. Nîmetlenirler orada Rablerinin verdiği nîmetlerle ve Rableri korur onları koca cehennemin azâbından.
  19. Yiyin ve için, âfiyetler olsun, yaptığınız şeylere karşılık.
  20. Saf-saf dizilmiş tahtlara dayanarak ve onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.
  21. Ve inananlarla soylarından, inanarak onlara uyanları, soylarından gelenlerle birleştirir, buluştururuz ve yaptıklarının mükâfatından hiçbir şeyi eksiltmeyiz; herkes, kazancına bağlıdır.
  22. Ve onlara meyve ve gönüllerinin tam istediği et vereceğiz.
  23. Ve birbirlerine öyle bir kadeh sunarlar ki içtikleri şaRabın sonucunda ne boş şeylerden bahsediş var, ne günaha giriş.
  24. Ve öylesine genç hizmetçiler, etraflarında döner-durur ki sanki onlar, haznelerde saklanmış inciler.
  25. Ve birbirlerine dönüp sorarlar, konuşurlar.
  26. Derler ki: Gerçekten de daha önce ehlimizin içinde, ilimizde, yurdumuzda, korku içindeydik biz.
  27. Derken Allah lûtfetti bize ve korudu bizi tâ iliklere işleyen sam yelinin azâbından.
  28. Gerçekten de önceden onu çağırırdık; şüphe yok ki o, şanı yüce bir lütuf sâhibidir, rahîmdir.
  29. Artık öğüt ver, gerçekten de Rabbinin nîmeti sâyesinde sen, ne kâhinsin, ne deli.
  30. Yoksa onlar, bir şâir ki ölmesini, zâmanın kötülüklerine uğramasını gözetiyoruz mu diyorlar?
  31. De ki: Gözetin bakalım, gerçekten ben de sizinle berâber gözetmedeyim.
  32. Yoksa bu sözleri akılları mı emrediyor onlara, yoksa azgın bir topluluk mu onlar?
  33. Yoksa onu kendisi uyduruyor mu diyorlar? Hayır, inanmamışlardır onlar.
  34. Artık buna benzer bir söz getirin meydana sözünüz doğruysa.
  35. Yoksa boşu-boşuna mı yaratıldı onlar, yoksa onlar mı yaratıcılar?
  36. Yoksa gökleri ve yeryüzünü mü yarattı onlar? Hayır, iyiden-iyiye inanmamışlardır onlar.
  37. Yoksa onların yanında mı Rabbinin hazneleri, yoksa onlar sorumsuz bir saltanata mı sâhip?
  38. Yoksa merdivenleri var da gökten mi duyuyorlar? Öyleyse duyanları, apaçık bir delil göstersin.
  39. Yoksa kızlar onların da erkek evlâtları sizin mi?
  40. Yoksa onlardan ücret istiyorsun da bu yüzden ağır bir borca mı giriyorlar?
  41. Yoksa gizli şey, yanlarında da yazıyorlar mı?
  42. Yoksa bir düzen mi kurmak istiyorlar? Asıl düzene uğrayıp cezâlanacaklar, kâfir olanlar.
  43. Yoksa Allah´tan başka bir mâbutları mı var? Şanı yücedir, münezzehtir Allah, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.
  44. Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut derler.
  45. Artık bırak onları helâk olacakları güne dek.
  46. Bir gündür o gün ki düzenleri, onlardan hiçbir şeyi gideremez ve onlara yardım da edilmez.
  47. Ve şüphe yok ki zulmedenlere, bundan başka azap da var ve fakat çoğu bilmez.
  48. Ve sabret Rabbinin hükmüne, gerçekten de gözümüzün altındasın sen ve Rabbine hamdederek tenzîh et onu kalkınca.
  49. Ve geceleyin de onu tenzîh et ve yıldızların batacağı sırada da.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Tûr´a, andolsun ki,
  2. Satır satır yazılmış Kitab´a,
  3. yayılmış ince deri üzerine
  4. Beyt-i Ma´mûr´a,
  5. Yükseltilmiş tavana (göğe),
  6. Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki),
  7. Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.
  8. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  9. O gün gök sallanıp çalkalanır.
  10. Dağlar yürüdükçe yürür.
  11. Yalanlayanların vay haline o gün!
  12. Ki onlar daldıkları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır.
  13. O gün cehennem ateşine itilip atılırlar:
  14. İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur! denilir.
  15. Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?
  16. Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız.
  17. Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar cennetlerde ve nimet içindedirler.
  18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefâ sürerler, (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
  19. Onlara: Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin, için! (denilir).
  20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir.
  21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.
  22. Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
  23. Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
  24. Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
  25. Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
  26. Derler ki: "Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık."
  27. Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.
  28. Gerçekten biz bundan önce O´na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O´dur.
  29. (Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
  30. Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?
  31. De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
  32. Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
  33. Yahut "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
  34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.
  35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.
  37. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?
  38. Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler.
  39. Yoksa kızlar O´nun, oğullar da sizin mi?
  40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı?
  41. Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?
  42. Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr edenlerdir.
  43. Veya onların Allah´tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
  44. Gökten düşen bir kütle görseler "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.
  45. Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
  46. O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.
  47. Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O´nu tesbih et.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Tur´a andolsun.
  2. Satır (satır) dizili kitaba,
  3. Yayılmış ince deri üzerine;
  4. Ma´mur eve,
  5. Yükseltilmiş tavana,
  6. Kabarıp, tutuşan denize,
  7. Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir.
  8. Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur.
  9. O gün gök, sarsılıp çalkalanır.
  10. Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.
  11. İşte o gün, yalanlayanların vay haline,
  12. Ki onlar, ´daldıkları saçma bir uğraşı´ içinde oynayan-oyalananlardır.
  13. Cehennem ateşine, ´küçültücü bir sürüklenme ile ´ sürüklenecekleri gün;
  14. (Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur."
  15. "Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz."
  16. "Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."
  17. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler;
  18. Rablerinin verdikleriyle ´sevinçli ve mutludurlar´. Rableri, kendilerini ´çılgınca yanan cehennemin´ azabından korumuştur.
  19. "Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için."
  20. Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
  21. İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir.
  22. Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.
  23. Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne ´boş ve saçma bir söz´, ne günaha sokma yoktur.
  24. Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) ´sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.´
  25. Kimi kimine dönüp sorarlar;
  26. Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık."
  27. "Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve ´hücrelere kadar işleyen kavurucu´ azaptan korudu."
  28. "Şüphesiz, biz bundan önce O´na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisi´dir."
  29. Şu halde sen, öğüt verip-hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun.
  30. Yoksa onlar: "Bir şairdir, biz ona zamanın (getireceği) felaketleri gözlüyoruz" mu diyorlar?
  31. De ki: "Siz gözetleyedurun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim."
  32. Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir?
  33. Yoksa: "Onu kendisi uydurup-söyledi" mi diyorlar? Hayır; onlar iman etmiyorlar.
  34. Şu halde, eğer doğru sözlüler iseler, benzeri bir söz getirsinler.
  35. Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (herşeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?
  38. Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
  39. Yoksa kızlar O´nun da, erkek-çocuklar sizin mi?
  40. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar?
  41. Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece yazıp-duruyorlar?
  42. Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) ‘o inkar edenler hileli-düzene düşecek olanlardır.
  43. Yoksa onların, Allah´ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.
  44. Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler.
  45. Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
  46. O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne yardım görecekler.
  47. Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.
  48. Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O´nu tesbih et.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Gasem olsun o Tûr dağına...
  2. (2-3) Açılmış sayfalara yazılı olan Kur’an’a,
  3. (2-3) Açılmış sayfalara yazılı olan Kur’an’a,
  4. (Meleklerin gökte tavaf ettikleri) Beyt-i Ma’mur’a,
  5. Yükseltilmiş semâya,
  6. Taşkın denize...
  7. Ki, Rabbinin azabı muhakkak vuku bulacaktır.
  8. Onu geri çevirecek hiç bir şey yoktur.
  9. O gün semâ döner çalkanır;
  10. Dağlar da bir yürüyüş yürür.
  11. Vay artık o kıyamet günü, Peygamberi tekzib edenlere!...
  12. Ki onlar, daldıkları bir bâtıl da oynayıb duranlardır.
  13. O gün, onlar cehennem ateşine itilip atılacaklar.
  14. (Cehennem için vazifeli melekler tarafından onlara şöyle denir): İşte sizin (dünyada) yalan saymakta olduğunuz ateş, budur.
  15. (Siz, ey kâfirler, dünyada iken peygamberlere sihirbaz diyordunuz), bu azab da mı sihir? Yoksa (dünyada gerçekleri görmediğiniz gibi), anlamıyor musunuz?
  16. Girin oraya (cehenneme)! İster azabına sabredin, ister etmeyin; artık hepsi bir... Hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
  17. Muhakkak ki (küfür ve isyandan sakınan) takvâ sahipleri, cennetler ve nimetler içindedirler,
  18. Rablerinin kendilerine verdiği şeylerle zevk duyarak...Rableri, onları Cehennem azabından korumuştur.
  19. (Allah onlara şöyle buyurur: Dünyada iman ve ibadet edib) çalıştığınız için afiyetle yeyin, için;
  20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak...Biz, onlara, güzel iri gözlü hûrileri eş etmişiz.
  21. (Dünyada) iman edenlere ve zürriyetleri de iman edib kendilerine uyanlara, (ahirette) zürriyetlerine kavuştururuz. (Onları da, baba ve dedeleri gibi cennete koruz ve derecelerini yükseltiriz.) Bununla beraber (baba ve dedelerinin) amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır, (iyi amel işlerse kurtulur, değilse helâk olur.)
  22. Onlara (cennetde) bir meyva ve içlerinin çekeceği bir et verdik, (vereceğiz).
  23. Orada birbiriyle kadeh çekiştirirler ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne bir günaha sokma...
  24. (Hizmet için) etraflarında döner kendilerine ait, sedeflerinde saklı inciler gibi hizmetçiler.
  25. (Cennettekiler) birbirine dönüb soruştururlar.
  26. Şöyle derler: “- Biz, bundan önce ailemizle birlikte (dünyada iken azabdan ve Allah’a isyan etmekten) korkuyorduk.
  27. Artık Allah bize lütûf buyurdu ve bizleri o ateşin azabından korudu.
  28. Biz, bundan önce O’na ibadet ediyorduk ve bizi korumasını istiyorduk. Gerçekten O, kerem sahibidir, Rahîm’dir.
  29. O halde (Ey Rasûlüm, sen) öğüd ve nasihata devam et; çünkü sen, Rabbinin (nübüvvet ve İslâm) nimeti sayesinde ne kâhinsin, ne mecnûn...
  30. Yoksa: “- Bir şairdir, biz O’nun felâket zamanını bekliyoruz” mu diyorlar?
  31. (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Bekleyin; çünkü ben de sizinle beraber (size inecek azabı) bekliyenlerdenim.
  32. Yoksa, (Hz. Peygambere kâhin ve mecnûn demekle) bu tenakuzu onlara akılları mı emrediyor. Yoksa azgın bir kavim midirler?
  33. Yoksa, o Kur’an’ı kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, (iş dedikleri gibi değil, sırf inad ve inkârlarından dolayı) iman etmezler.
  34. Haydi Kur’an gibi bir söz getirsinler, eğer doğru söyliyenlerse...
  35. Yoksa, kendileri Hâlık’sız mı yaratıldılar? Yoksa onlar (kendi nefislerini) yaratıcılar mıdırlar?
  36. Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, (onlar hakkı gerçek olarak) anlamazlar.
  37. Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa, onlar mı her şeye hakim olmuşlar?
  38. Yoksa, onların bir merdiveni var da (göğe yükselib meleklere vahy edilen sözü) ondan mı dinliyorlar? Öyle ise dinleyicileri, (dinlediklerini isbat edecek) açık bir delil getirsin.
  39. Yoksa, (kendiniz için hoşlanmadığınız) kızlar O’na, oğullar size mi?
  40. Yoksa, (iman etmeleri için) kendilerinden bir ücret istiyorsun da (bunu) cereme vermekten ağırlanıyorlar?
  41. Yoksa, gayb ilmi (Levh-i Mahfûz) onların yanında da, onlar mı yazıyorlar?
  42. Yoksa, (Ey Rasûlüm, seni yok etmek için) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler, kendileri o tuzağa düşeceklerdir.
  43. Yoksa, onların Allah’dan başka bir İlâhları mı var? Allah, onların koştukları ortaklardan münezzehtir.
  44. Eğer gökten bir parça düşerken görseler, birbiri üzerine yığılıb yoğunlaşmış bir bulutdur, derler.
  45. O halde (Ey Rasûlüm), bırak onları; tâ o çarpılacakları (ölüm) günlerine kadar...
  46. O gün, tedbirlerinin hiç biri zerrece kendilerine fayda vermiyecektir; ve onlar yardım da olunmıyacaklardır.
  47. Muhakkak ki o zalimlere (kâfirlere), bundan (ahiret azabından) önce de (kabirde veya Bedir savaşında) bir azab var; fakat pek çokları bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret; çünkü sen, bizim muhafazamız altındasın. (Uykudan veya herhangi bir yerden) kalktığın sırada Rabbine hamd ile tesbih eyle.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında dahi tesbih et.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  2. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  3. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  4. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  5. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  6. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  7. (1-7) Tur´a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap´a, mamur bir ev olan Kabe´ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir.
  8. Onu savacak yoktur.
  9. (9-12) Gogun sarsildikca sarsilacagi, daglarin yurudukce yuruyecegi gun; iste o gun, daldiklari yerde eglenip oyalanarak kiyameti yalanlayanlara yazik olacak!
  10. (9-12) Gogun sarsildikca sarsilacagi, daglarin yurudukce yuruyecegi gun; iste o gun, daldiklari yerde eglenip oyalanarak kiyameti yalanlayanlara yazik olacak!
  11. (9-12) Gogun sarsildikca sarsilacagi, daglarin yurudukce yuruyecegi gun; iste o gun, daldiklari yerde eglenip oyalanarak kiyameti yalanlayanlara yazik olacak!
  12. (9-12) Gogun sarsildikca sarsilacagi, daglarin yurudukce yuruyecegi gun; iste o gun, daldiklari yerde eglenip oyalanarak kiyameti yalanlayanlara yazik olacak!
  13. (13-14) Cehennem atesine itildikce itildikleri gun, onlara: «Iste yalanlayip durdugunuz ates budur;
  14. (13-14) Cehennem atesine itildikce itildikleri gun, onlara: «Iste yalanlayip durdugunuz ates budur;
  15. (15-16) Bu bir buyu mudur, yoksa hala gormez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artik birdir; ancak islediklerinizin karsiligini goruyorsunuz» denir.
  16. (15-16) Bu bir buyu mudur, yoksa hala gormez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artik birdir; ancak islediklerinizin karsiligini goruyorsunuz» denir.
  17. (17-18) Allah´a karsi gelmekten sakinanlar, suphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler icindedirler. Rableri onlari cehennem azabindan korumustur.
  18. (17-18) Allah´a karsi gelmekten sakinanlar, suphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler icindedirler. Rableri onlari cehennem azabindan korumustur.
  19. (19-20) Onlara soyle denir: «Islediklerinizden oturu, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin icin.» Onlara, ceylan gozlu esler veririz.
  20. (19-20) Onlara soyle denir: «Islediklerinizden oturu, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin icin.» Onlara, ceylan gozlu esler veririz.
  21. Inanan, soylari da inancta kendilerine uyan kimselere soylarini da katariz. Onlarin islediklerinden hicbir sey eksiltmeyiz. Herkes kazancina baglidir.
  22. Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
  23. Orada kadeh tokustururlar; fakat bunda ne bir sacmalama, ne de bir gunaha girme vardir.
  24. Sedefteki inciler gibi olan gencler yanlarinda dolasirlar.
  25. Birbirlerine donup sorusurlar:
  26. (26-28) «Dogrusu bundan once ailemizin yaninda bile korku icindeydik; Allah lutfedip bizi kavurucu azabdan korudu; dogrusu bundan once de O´na yalvariyorduk; suphesiz O, iyilik yapandir, aciyandir» derler.*
  27. (26-28) «Dogrusu bundan once ailemizin yaninda bile korku icindeydik; Allah lutfedip bizi kavurucu azabdan korudu; dogrusu bundan once de O´na yalvariyorduk; suphesiz O, iyilik yapandir, aciyandir» derler.*
  28. (26-28) «Dogrusu bundan once ailemizin yaninda bile korku icindeydik; Allah lutfedip bizi kavurucu azabdan korudu; dogrusu bundan once de O´na yalvariyorduk; suphesiz O, iyilik yapandir, aciyandir» derler.*
  29. Ogut ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
  30. Yoksa senin icin soyle mi derler: «sairdir, zamanin onun aleyhine donmesini gozluyoruz.»
  31. De ki: «Gozleyin, dogrusu ben de sizinle beraber gozlemekteyim.»
  32. Bunu onlara akillari mi buyuruyor? Yoksa onlar azgin bir millet midirler?
  33. Yahut: «Onu kendi uydurdu» diyorlar oyle mi? Hayir, inanmiyorlar.
  34. Eger iddialarinda samimi iseler Kuran´in benzeri bir soz meydana getirsinler.
  35. Onlar, yaratan olmaksizin mi yaratildilar yoksa yaratanlar kendileri midir?
  36. Yoksa gokleri ve yeri kendileri mi yarattilar? Hayir, Allah´a kesin olarak inanmiyorlar.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onlarin yaninda midir? Yoksa onlar mi ise hakimdirler?
  38. Yoksa, uzerine cikip vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Oyleyse, dinleyenleri acik bir delil getirsin.
  39. Demek kizlar Allah´in, ogullar sizin oyle mi?
  40. Yahut sen onlardan bir ucret istiyorsun da onlar agir bir borc altinda mi kaliyorlar?
  41. Veya, gorulmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mi yaziyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak mi kurmak istiyorlar? Ama o tuzaga yakalanacak olanlar inkar edenlerdir.
  43. Yoksa Allah´tan baska bir tanrilari mi vardir? Allah, onlarin ortak kosmalarindan munezzehtir.
  44. Gokten azap olarak dusen bir parca gorseler: «Bulut kumesidir» derler.
  45. Carpilacaklari gune erismelerine kadar onlari birak.
  46. O gun, duzenleri kendilerine bir fayda vermez; yardim da gormezler.
  47. Zulmedenlere, suphesiz, bundan baska da azap vardir; fakat onlarin cogu bilmezler.
  48. Rabbinin hukmu yerine gelinceye kadar sabret; dogrusu sen, Bizim nezaretimiz altindasin; kalkarken Rabbini overek tesbih et;
  49. Geceleyin ve yildizlar kaybolurken de O´nu tesbih et. *
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Tûr´a,
  2. Yayınlanmış ince deri üzerine yazılı Kitâb´a,
  3. Yayınlanmış ince deri üzerine yazılı Kitâb´a,
  4. Bayındır eve (veya Beytü´l-Ma´mûr´a),
  5. Yükseltilmiş tavana,
  6. Dolup kabaran (veya kaynayıp kabaran) denize and olsun ki,
  7. Elbette Rabbin azabı gerçekleşecektir.
  8. Onu savacak bir güç yoktur.
  9. (9-10-11-12) O gün, gök döndükçe dönecek. O gün (Hakk´ı) yalanlıyanların vay hâline ! Ki onlar, daldıkları şeyde (küfür ve sapıklık içinde) eğlenip dururlar.
  10. (9-10-11-12) O gün, gök döndükçe dönecek. O gün (Hakk´ı) yalanlıyanların vay hâline ! Ki onlar, daldıkları şeyde (küfür ve sapıklık içinde) eğlenip dururlar.
  11. (9-10-11-12) O gün, gök döndükçe dönecek. O gün (Hakk´ı) yalanlıyanların vay hâline ! Ki onlar, daldıkları şeyde (küfür ve sapıklık içinde) eğlenip dururlar.
  12. (9-10-11-12) O gün, gök döndükçe dönecek. O gün (Hakk´ı) yalanlıyanların vay hâline ! Ki onlar, daldıkları şeyde (küfür ve sapıklık içinde) eğlenip dururlar.
  13. (13-14) O gün, onlar Cehennem ateşine itildikçe itilecekler. «İşte bu, yalanladığınız ateştir!» (denilecek).
  14. (13-14) O gün, onlar Cehennem ateşine itildikçe itilecekler. «İşte bu, yalanladığınız ateştir!» (denilecek).
  15. Bu da mı sihirdir, yoksa siz göremiyor musunuz?
  16. Girin oraya! İster katlanın, ister katlanmayın sizin için birdir. Siz, ancak yapageldiklerinize karşılık cezalandırılıyorsunuz.
  17. Şüphesiz ki muttâkîler (Allah´tan saygı ile korkup kötülüklerden sakınan mü´minler) Cennetlerde nîmet içindedirler.
  18. Rablarının kendilerine verdikleriyle neşelenip zevk u safa sürmektedirler. Rabları, onları o çok yakıcı Cehennem azabından korumuştur.
  19. İşlediklerinize karşılık afiyetle gönül huzuru içinde yeyiniz içiniz.
  20. Bunlar, birer dizi halinde sıralanan kanepelere, tahtlara yaslanırlar ve biz, kendilerini iri kara gözlü eşlerle evlendiririz.
  21. Onlar ki imân ettiler ve soyları da kendilerine imân ile uydular, soylarını onlara eriştirip katarız ve biz, onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Her kişi kazandığına karşılık rehindir.
  22. Onlara (Cennet´tekilere), canlarının çektiği meyvalardan ve etten sunarız.
  23. Orada kadeh tokuştururlar ki bunda ne bir boşanlamsız saçmalama, ne de günaha sokma vardır.
  24. Kendilerine ait hizmetçiler etraflarında dönüp dolaşırlar da sanki herbiri sedefteki saklı inciler gibi...
  25. Birbirlerine dönüp sorarlar;
  26. Derler ki: Hakikat biz bundan önce (Dünya´da) ailemiz içinde korkup endişe duyardık ?
  27. Allah, bize bol lûtufta bulundu da Cehennem´in kavurucu azabından korudu.
  28. Şüphesiz biz, bundan önce de O´na yalvarıp ibâdet ederdik. Çünkü O, iyiliği bol, rahmeti geniştir.
  29. Sen öğüt vermeye devam et. Sen, Rabbin nîmetiyle ne bir kâhinsin, ne de deli...
  30. Yoksa onlar (senin için) O şâirdir, zamanın tokadını yemesini bekliyoruz mu diyorlar?
  31. De ki, siz bekleye durun, doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
  32. Yoksa bunu (bu tutarsızlık ve çelişkiyi) akılları mı onlara emrediyor ? Değilse onlar, azıp sapıtan bir millet midir?
  33. Yoksa bunu (Kur´ân´ı) kendisi mi uydurup söyledi diyorlar ? Hayır, onlar inanmazlar.
  34. Eğer doğru sözlü kimseler iseler bu sözün bir benzerini getirsinler!
  35. Yoksa onlar, hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Değilse, yaratanlar kendileri midir?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı ? Hayır, onlar kesinlikle inanmazlar.
  37. Yoksa Rabbin hazineleri onların yanında mıdır ? Yoksa onlar mı (Kâinat´ta) hüküm ve saltanat kurup (düzeni) yürütenlerdir ?
  38. Yoksa onların merdivenleri var da onunla mı (yükselip göklerin haberlerini) dinliyorlar ? O halde dinleyenleri (bu hususta) açık belge, isbatlayıcı delil getirsinler.
  39. Yoksa kızlar Allah´a, oğlanlar size, öyle mi ?
  40. Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altına mı giriyorlar?
  41. Yoksa gayb (görünmeyen, bilinmeyen hususlar), onların yanında bulunuyor da onu kendileri mi yazıp tesbit ediyorlar ? Ama o küfre sapanlar kendileri tuzağa düşeceklerdir.
  42. Yoksa bir hile ve tuzak mı kurmak istiyorlar ? Ama o küfre sapanlar kendileri tuzağa düşeceklerdir.
  43. Yoksa onların, Allah´tan başka bir tanrıları mı var? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, münezzehtir.
  44. Gökten bir kütlenin düştüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut kümesidir derler.
  45. Sen onları çarpılacakları güne kavuşmalarına kadar bırak.
  46. O gün onların hile ve tuzağı kendilerine hiçbir fayda vermez ve onlar yardımda olunmazlar.
  47. Şüphesiz ki, zâlimler için bundan başka da azâb vardır. Ama çoğu bunu bilmezler.
  48. (48-49) Rabbin hükmüne (o gelinceye kadar) sabret. Şüphesiz ki sen, bizim gözetimimizdesin. Kalktığında Rabbini hamd ile tesbîh et; gecenin bir bölümünde ve yıldızların batmasının ardından da tesbîh vam et.
  49. (48-49) Rabbin hükmüne (o gelinceye kadar) sabret. Şüphesiz ki sen, bizim gözetimimizdesin. Kalktığında Rabbini hamd ile tesbîh et; gecenin bir bölümünde ve yıldızların batmasının ardından da tesbîh vam et.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  2. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  3. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  4. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  5. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  6. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  7. (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
  8. Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.
  9. O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır.
  10. Dağlar yürüdükçe yürür.
  11. (11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!
  12. (11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!
  13. (13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.
  14. (13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.
  15. “Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?”
  16. “Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.”
  17. (17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
  18. (17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
  19. (19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.
  20. (19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.
  21. İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir.
  22. Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
  23. Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar.
  24. Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
  25. Birbirlerine dönüp (“Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?” diye) sorarlar.
  26. Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.”
  27. “Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.”
  28. “Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.”
  29. (Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
  30. Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar?
  31. Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
  32. Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
  33. Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.
  34. Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!
  35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
  36. Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.
  37. Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?
  38. Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!
  39. Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi?
  40. Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır?
  41. Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?
  42. Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkâr edenler tuzağa düşecek olanlardır.
  43. Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
  44. Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler.
  45. Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.
  46. O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.
  47. Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  2. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  3. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  4. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  5. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  6. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  7. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  8. (1-8) Tûr´a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab´a, Beyt-i Ma´mûr´a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  9. O gün gök sallanıp çalkalanır.
  10. Dağlar yürüdükçe yürür.
  11. Yalanlayanların vay haline o gün!
  12. Ki onlar daldıkları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır.
  13. (13-14) O gün cehennem ateşine itilip atılırlar da «İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!» denilir.
  14. (13-14) O gün cehennem ateşine itilip atılırlar da «İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!» denilir.
  15. Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?
  16. Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız.
  17. (17-18) Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar Rablerinin kendilerine verdikleriyle sevinerek cennetlerde ve nimet içindedirler. (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
  18. (17-18) Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar Rablerinin kendilerine verdikleriyle sevinerek cennetlerde ve nimet içindedirler. (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
  19. (19-20) Onlara: Yaptıklarınıza karşılık sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak âfiyetle yeyin, için (denilir). Ayrıca biz onları, ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir.
  20. (19-20) Onlara: Yaptıklarınıza karşılık sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak âfiyetle yeyin, için (denilir). Ayrıca biz onları, ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir.
  21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.
  22. Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
  23. Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
  24. Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
  25. Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
  26. Derler ki: «Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık.»
  27. «Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.»
  28. «Gerçekten biz bundan önce O´na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O´dur.»
  29. (Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
  30. Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?
  31. De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
  32. Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
  33. Yahut «Onu kendisi uydurdu!» mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
  34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.
  35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.
  37. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?
  38. Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler.
  39. Yoksa kızlar O´nun, oğullar da sizin mi?
  40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı?
  41. Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?
  42. Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr edenlerdir.
  43. Veya onların Allah´tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
  44. Gökten düşen bir kütle görseler «Üst üste yığılmış bulutlardır» derler.
  45. Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
  46. O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.
  47. Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O´nu tesbih et.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Andolsun o Tur´a,
  2. (2-3) Yayılmış ince deri üzerine yazılmış bir Kitab´a,
  3. (2-3) Yayılmış ince deri üzerine yazılmış bir Kitab´a,
  4. Beyt-i Ma´müra,
  5. Yükseltilmiş tavana (göğe),
  6. ve kızdırılıp kaynatılmış taşkın denize ki,
  7. Rabbinin azabı elbette gerçekleşecektir.
  8. Onu önleyecek biri yoktur!
  9. O gün gök bir çalkanışla çalkalanır,
  10. dağlar da bir yürüyüş yürür,
  11. vay haline artık o gün o yalan söyleyenlerin
  12. ki, onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar.
  13. O gün onlar cehenneme bir kakılış kakılacak:
  14. İşte bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş! diye.
  15. Bu da mı sihir, yoksa siz görmüyor musunuz?
  16. Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi sizin için birdir; sadece yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
  17. Fakat (günahlardan) korunanlar cennetlerde, nimet içindedirler.
  18. Rablerinin kendilerine verdiği ile sefa sürmektedirler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
  19. Yaptıklarınıza karşılık yeyin, için, afiyetler olsun ,
  20. sıra sıra dizilmiş çok güzel koltuklara yaslanarak; kendilerine güzel, iri gözlü hurileri de eş etmişizdir.
  21. İman edip zürriyetleri de iman ile arkalarından gelmiş olanlar, işte Biz, onların nesillerini de kendilerine katmışızdır. Bununla beraber kendilerine amellerinden hiçbir şey de eksiltmemişizdir. Herkes kazancına bağlıdır.
  22. Bir de onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyiz.
  23. Orada kadeh teati ederler ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de bir günaha sokma!
  24. Kendilerine ait hizmetçiler, sanki sedef içinde saklı inciler gibi onların etrafında pırıl pırıl dönerler.
  25. Birbirlerine dönmüş soruyorlar;
  26. diyecekler ki: «Evet biz bundan önce ehlimiz (ailemiz, obamız) içinde korkular içindeydik,
  27. Allah bize lutfetti ve bizleri o semum (kavurucu) azabından korudu.
  28. Evet biz bundan önce O´na dua ediyor, korumasını istiyorduk. Gerçekten O, öyle iyiliği bol, öyle merhameti çok olandır.»
  29. O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kahinsin ne de mecnun!
  30. Yoksa: «O bir şairdir, zamanın felaketine uğramasını gözetiyoruz» mu diyorlar?
  31. De ki: «Gözetin, çünkü ben de sizinle beraber gözetenlerdenim.»
  32. Yoksa onlara bunu (bu çelişkiyi) akılları mı emrediyor, ya da onlar azgın bir topluluk mudurlar?
  33. Yoksa «Onu kendisi uydurmakta» mı diyorlar? Hayır, kendileri inanmazlar.
  34. Haydi onun gibi bir söz getirsinler, eğer doğru iseler!
  35. Yoksa kendileri hiçbir şeysiz (yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?
  36. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar ikan ehli değiller (kendi inançlarında bile kuşkulu kimseler)dir.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı kainata hükmetmişler?
  38. Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da (çıkıp) ondan dinliyorlar mı? Öyleyse dinleyenleri, açıklayıcı bir delil getirsin.
  39. Yoksa kızlar O´na, oğullar size öyle mi?
  40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da cereme vermekten ezilmekteler mi?
  41. Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri o tuzağa düşeceklerdir.
  43. Yoksa onların Allah´tan başka bir ilahları mı var? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir.
  44. Onlar gökten bir parçayı düşerken görseler ´Birbiri üstüne yığılmış bir bulut» diyecekler.
  45. O halde bırak onları ta çarpılacakları günlerine (kavuşuncaya) kadar.
  46. O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde kurtarılmayacaklardır.
  47. O zulmedenlere bundan başka da bir azap vardır. Fakat pek çokları bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen bizim gözetimimiz altındasın, kalktığında Rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir kısmında da O´nu tesbih et, yıldızların batmaya yaklaştığı sıra da!
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Andolsun Tûr´a,
  2. (2-3) Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
  3. (2-3) Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
  4. Ma´mur eve,
  5. Yükseltilmiş tavana,
  6. Kaynatılmış denize, (andolsun ki)
  7. Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.
  8. Ona engel olacak (hiçbir şey de) yoktur.
  9. O gün gök, bir çalkanış çalkalanır
  10. Dağlar da bir yürüyüş yürür.
  11. Vay haline o gün yalanlayanların!
  12. Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.
  13. O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.
  14. (Onlara): «İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur» (denilecek).
  15. «Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?
  16. Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız» (denilecek).
  17. Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.
  18. Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
  19. (Onlara): «Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için» (denilir.)
  20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.
  21. İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
  22. Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.
  23. Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.
  24. Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
  25. Birbirlerine yönelip soruyorlar.
  26. Ve diyorlar ki: «Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık».
  27. «Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu.»
  28. «Gerçekten biz bundan önce O´na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O´dur.»
  29. (Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.
  30. Yoksa onlar (senin için): «Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz.» mu diyorlar?
  31. De ki: «Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»
  32. Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
  33. Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.
  34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.
  35. Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir?
  38. Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.
  39. Demek kızlar O´na, oğullar size öyle mi?
  40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
  41. Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir.
  43. Yoksa onların Allah´tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
  44. Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, «Üst üste yığılmış bulutlardır.» derler.
  45. Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.
  46. O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.
  47. Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O´nu tesbih et.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Andolsun Tur´a.
  2. Satır satır yazılmış Kitab´a;
  3. Yayılmış ince deri üzerine.
  4. Ma´mur bir ev olan Ka´be´ye.
  5. Yükseltilmiş tavan gibi göğe.
  6. Kaynatılmış denize
  7. Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
  8. Ona engel olacak bir şey yoktur.
  9. O gün gök, sarsıldıkça çalkalanacak.
  10. Dağlar bir yürüyüş yürür ki...
  11. O gün, yalanlayanların vay haline.
  12. Ki onlar o daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.
  13. O gün şöyle denilerek cehennem ateşine itilirler:
  14. «İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!
  15. Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?
  16. Girin ona ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Anlattıklarımıza göre cezalandırılacaksınız.»
  17. Allah´a karşı gelmekten sakınanlar da cennetlerde, nimet içindedirler.
  18. Rabblerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rabbleri onları, cehennem azabından korumuştur.
  19. Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!
  20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  21. İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.
  22. Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
  23. Orada bir kadehi kapışırlar fakat onda ne saçmalama vardır, ne de günaha sokma.
  24. Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.
  25. Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
  26. Derler ki: «Daha önce biz, ailemiz içinde korkardık.»
  27. Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azabtan korudu.
  28. Biz bundan önce yalnız O´na yalvarırdık. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O´dur O.
  29. Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
  30. Yoksa onlar: «Muhammed bir şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz» mu diyorlar?
  31. De ki: «Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim.»
  32. Onların akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
  33. Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.
  34. İddialarında samimi iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.
  35. Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar kendileri midir?
  36. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp te inanmazlar.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da herşeye hakim olan kendileri midir?
  38. Yoksa onlar, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
  39. Yoksa kızlar Allah´a, oğullar size mi?
  40. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
  41. Yoksa gayb kendilerinin yanındadır da kendileri mi istediklerini yapıyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin kendileridir.
  43. Yoksa onların Allah´tan başka bir tanrısı mı var? Allah´ın şanı onların ortak koştuklarından yücedir.
  44. Gökten bir parçanın düştüğünü görsek «Üst üste yığılmış bulutlardır» derler.
  45. Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.
  46. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez.
  47. Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin, kalktığın zaman Rabbini övgü ile an.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da Allah ı tesbih et.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Tur´a andolsun.
  2. Satır (satır) dizili kitaba,
  3. Yayılmış ince deri üzerine;
  4. Ma´mur eve,
  5. Yükseltilmiş tavana,
  6. Kabarıp, tutuşan denize,
  7. Şüphesiz senin rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir.
  8. Onu uzaklaştırıp engel olacak yoktur.
  9. O gün gök sarsılıp çalkalanır.
  10. Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.
  11. İşte o gün yalanlayanların vay haline.
  12. Ki onlar, ´daldıkları saçma bir uğraşı´ içinde oynayan, oyalananlardır.
  13. Cehennem ateşine, ´küçültücü bir sürüklenme ile´ sürüklenecekleri gün;
  14. (Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur."
  15. "Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz."
  16. "Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."
  17. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler
  18. Rablerinin verdikleriyle ´sevinçli ve mutludurlar´. Rableri, kendilerini ´çılgınca yanan cehennemin´ azabından korumuştur.
  19. "Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için."
  20. Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve biz onları iri ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
  21. İnananlar ve soyları kendilerini inançta izleyenler; biz onların soylarını da kendilerine katıp ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi, kendi kazandığına karşılık bir rehindir.
  22. Onlara, istek duyup arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.
  23. Orada bir kadeh kapışır çekişirler ki, onda ne ´boş ve saçma bir söz´ ne günaha sokma vardır.
  24. Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) ´sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl´.
  25. Kimi kimine dönüp sorarlar.
  26. Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce ehlimiz (yakın akrabalarımız) içinde (iken) endişe edip korkardık."
  27. "Şimdi Tanrı, bize lütufta bulundu ve ´hücrelere kadar işleyen kavurucu´ azabdan korudu."
  28. "Şüphesiz, biz bundan önce O´na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir."
  29. Şu halde sen, öğüt verip hatırlat; çünkü sen, rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun.
  30. Yoksa onlar: "Bir şairdir, biz ona zamanın (getireceği) felaketleri gözlüyoruz" mu diyorlar?
  31. De ki: "Siz gözetleyedurun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim."
  32. Yoksa bunu kendilerine saçma akılları mı buyuruyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir?
  33. Yoksa: "Onu kendisi uydurup söyledi" mi diyorlar. Hayır; onlar inanmıyorlar.
  34. Şu halde, eğer doğru sözlüler iseler, benzeri bir söz getirsinler.
  35. Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.
  37. Yoksa rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?
  38. Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
  39. Yoksa kızlar O´nun da, erkek çocuklar sizin mi?
  40. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar?
  41. Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece yazıp duruyorlar?
  42. Yoksa hileli bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o küfredenler hileli düzene düşecek olanlardır.
  43. Yoksa onların, Tanrı´nın dışında başka bir tanrıları mı var? Tanrı, onların şirk koştuklarından yücedir.
  44. Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler.
  45. Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
  46. O gün, ne hileli düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne de yardım görecekler.
  47. Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.
  48. Artık, rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O´nu tesbih et.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Andolsun «Tuur» a,
  2. (2-3) Neşredilmiş kâğıd (lar) içinde yazılı kitaba,
  3. (2-3) Neşredilmiş kâğıd (lar) içinde yazılı kitaba,
  4. Ma´muur eve,
  5. Yükseltilmiş tavana,
  6. Dolan denize,
  7. Ki Rabbinin azâbı hiç şübhesiz vaaki´dir (inecekdir),
  8. Onu defedecek (hiçbir şey de) yokdur.
  9. O gün gök sallanıb çalkanır,
  10. Dağlar (yerinden kopub) yürür.
  11. Vay artık o gün (peygamberleri önce) tekzib edenlere!
  12. Ki onlar daldıkları baatıl içinde oynayıb duranlardır.
  13. O gün onlar cehennem ateşine itilib kakılırlar.
  14. (Şöyle denilecek:) «İşte sizin yalan saymakda idiğiniz ateş budur».
  15. «(Peki) bu da mı sihir?! Yoksa siz (yine büyülendiniz de) görmüyor musunuz»?!
  16. Girin oraya! İster dayanın, ister dayanmayın, sizce birdir. Siz ancak yapageldiklerinizin cezasına çarpılıyorsunuz».
  17. Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar cennetler, ni´met (ler) içindedirler,
  18. Rablerinin kendilerine verdiği ile zevkyâb olarak. Rableri onları o çılgın cehennemin azabından korumuşdur.
  19. (Şöyle denilir:) «(İyi) amel (ve hareket) etmiş olduğunuz için aafiyetle yeyin, için».
  20. «Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslananlar olarak». Biz onlara şahin gözlü huurîleri eş yapdık.
  21. İman edib de zürriyyetleri de îman ile kendilerine tâ´bi olanlar (yok mu?) biz onların nesillerini de kendilerine katdık. Kendilerinin amelinden bir şey de eksiltmedik. Herkes kazancı mukaabilinde bir rehindir.
  22. Onlara canlarının isteyeceği meyve (ler) i, et (ler) i de bol bol verdik.
  23. Orada birbirleriyle öyle kadeh çekişirler ki! Onda ne bir saçmalama, ne de bir günâha sokma yokdur.
  24. O sadefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendilerine (hizmet için) etraflarında döner (ler).
  25. (Ehl-i cennet) birbirine yönelib (hallerini ve amellerini) soruşdururlar,
  26. (Şöyle) diyerek: «Biz hakıykat bundan evvel (dünyâda) ailelerimiz içinde (aakıbetimizden) korkanlardık».
  27. «İşte Allah bize (mağfiret ve rahmetini) lûtfetdi. Bizi sâm yeli azabından korudu».
  28. «Gerçek biz bundan evvel (müvahhid olarak) Ona ibâdet ediyorduk. Şübhesiz ki O, (evet) O, (va´dinde saadık) ihsanı bol, çok esirgeyicidir».
  29. (Habîbim) sen hemen öğüt vermekde devam et. Öyle ya, sen Rabbinin ni´meti sayesinde ne bir kâhin, ne de bir mecnun değilsin.
  30. Yoksa «(O), bir şâirdir, biz onun, zamanın felâketli haadiseleri (ne çarpılması) nı gözetliyoruz» mu diyorlar?
  31. De ki: «Bekleyin. Çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim».
  32. Yahud bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgınlar güruhu mudur?
  33. Yahud onu kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, onlar îman etmezler.
  34. Öyleyse onlar da, eğer doğru söyleyenlerse, onun gibi (velev uydurma) bir söz getirsinler!
  35. Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratdılar? Yahud (kendilerinin) yaratıcıları kendileri midir?!
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratdılar? Hayır, onlar (Allahın birliğini, kudretini) iyi bilmiyorlar.
  37. Yahud Rabbinin hazîneleri onların yanında mı? Veya onlar (eşyâyi diledikleri gibi tedbîre) haakim ve gaalib kimseler mi?
  38. Yoksa onlara haas bir merdiven vardır da onun üstünden mi dinliyorlar Öyleyse dinleyicileri açık bir bürhan getirsin (ler)!
  39. Yahud kızlar Onun, oğullar sizin mi?
  40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar (bundan mütevellid) borcdan dolayı ağır bir yük altına mı girmişlerdir?
  41. Yahud gayb (ın ilmi) kendilerinin yanındadır da (bunu) onlar mı yazıyorlar?
  42. Yoksa (sana) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler (kurduklara o) tuzağa kendileri düşüb mağlub olmuşlardır (olacaklardır).
  43. Yahud onların Allahdan başka bir Tanrıları mı var? Allah onların katmakda oldukları ortaklardan münezzehdir.
  44. Eğer gökden bir parça düşer görseler «(Bu), derler, birbiri üstüne yığılmış bir bulutdur».
  45. Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak.
  46. O gün tuzakları hiçbir şeyle kendilerine fâide vermeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir.
  47. Muhakkak ki o zulmedenlere bundan evvel de bir azâb var. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
  48. Sen Rabbinin hükmüne (rızaa ile) sabret. Çünkü muhakkak sen bizim gözlerimiz (önün) desin. Kalkacağın zaman da Rabbine hamd ile tesbîh (ve tenzîh) et.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra dahi tesbîh et.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Andolsun; Tur´a.
  2. Satır satır dizilmiş kitaba;
  3. Yayılmış ince deri üzerine.
  4. Ma´mur eve.
  5. Yükseltilmiş tavana.
  6. Dolan denize.
  7. Muhakkak Rabbının azabı vuku bulacaktır.
  8. Onu engelleyecek yoktur.
  9. O gün; gök, sarsıldıkça sarsılır,
  10. Dağlar, yürüdükçe yürür.
  11. İşte o gün; yalanlayanların vay haline.
  12. Onlar ki; daldıkları batıl içinde oyalanıp durmaktadırlar.
  13. O gün; cehennem ateşine itildikçe itilirler.
  14. Yalanlayıp durduğunuz ateş, işte budur.
  15. Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz?
  16. Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de artık birdir. Çünkü siz; ancak yapmakta olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
  17. Muhakkak ki muttakiler; cennetler ve nimetlerdedirler.
  18. Rabblarının kendilerine verdikleriyle mutlu olarak. Rabbları onları cehennem azabından da korumuştur.
  19. İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.
  20. Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak. Ve onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirdik.
  21. İman edip de soyları da imanda kendilerine tabi olanlar; onlara, soylarını da kattık. Onların işlediklerinden hiç bir şey eksiltmedik. Herkes kazandığı ile bağlıdır.
  22. Onlara, diledikleri meyve ve etten bol bol vermişizdir.
  23. Orada öyle bir kadehi devrederler ki; onda, bir saçmalama ve günaha sokma yoktur.
  24. Sedefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendileri için etraflarında döner.
  25. Birbirlerine dönüp sorarlar:
  26. Derler ki: Gerçekten biz, bundan önce ailelerimiz arasında korku içindeydik.
  27. Allah; bize, lutfetti de bizi gözeneklere işleyen o Semum azabından korudu.
  28. Gerçekten biz, bundan önce de O´na dua ediyorduk. Muhakkak ki O´dur O Berr, Rahim.
  29. Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.
  30. Yoksa derler mi ki: Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.
  31. De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
  32. Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?
  33. Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
  34. Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.
  35. Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?
  36. Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.
  37. Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya işe hakim olanlar onlar mıdır?
  38. Yoksa, üzerine çıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsinler.
  39. Yoksa, kızlar O´nundur da, oğullar sizin öyle mi?
  40. Yoksa, sen, kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
  41. Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?
  42. Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar küfredenlerdir.
  43. Yoksa, onların Allah´tan başka bir tanrısı mı var? Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir.
  44. Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: Birbiri üstüne yığılmış buluttur, derler.
  45. Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.
  46. O gün; tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da görmezler.
  47. Muhakkak ki o zulmedenlere; bundan başka da azab vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
  48. Rabbının hükmüne sabret. Şüphesiz sen, Bizim gözetimimiz altındasın. Kalkacağın zaman da Rabbını hamd ile tesbih et.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da tesbih et.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Tur Dağı´na yemin olsun.
  2. Satır satır yazılmış Kitab´a andolsun.
  3. (…ki o Kitab´ın) içinde yazılar sayfalarda yayılmıştır.
  4. Beyti Mamur´a (Mamur Ev´e) andolsun.
  5. Yükseltilmiş tavana (yeryüzünün tavanına) andolsun.
  6. Dolu denize andolsun.
  7. Muhakkak ki Rabbinin azabı, mutlaka vuku bulacaktır.
  8. Onu (azabı) defedecek yoktur.
  9. O gün gökyüzü şiddetle sarsılıp sallanır.
  10. Ve dağlar seyir halinde yürür (hareket eder).
  11. İşte (o) izin günü tekzip edenlerin (yalanlayanların) vay haline.
  12. Onlar ki, lüzumsuz şeylere dalıp oyalananlardır.
  13. O gün cehennem ateşine sürüklenerek atılırlar.
  14. İşte bu tekzip etmiş (yalanlamış) olduğunuz ateştir.
  15. Acaba bu bir sihir mi? Yoksa siz mi görmüyorsunuz?
  16. Ona (ateşe) yaslanın. Artık sabretseniz de, sabretmeseniz de sizin için birdir. Sadece yapmış olduğunuz şeylerle cezalandırılırsınız.
  17. Muhakkak ki takva sahipleri, cennetlerde ve ni´metler içindedir.
  18. Rab´lerinin onlara verdiği şeylerle mutludurlar ve Rab´leri onları alevli ateşin (cehennemin) azabından korudu.
  19. Yaptıklarınız sebebiyle afiyetle yeyin ve için.
  20. (Takva sahipleri), sıralanmış tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır ve onları güzel gözlü huriler ile evlendirdik.
  21. Ve (hayattayken, ölmeden önce Allah´a ulaşmayı dileyip) âmenû olan, zürriyetleri de kendilerine îmân ile tâbî olanların zürriyetlerini de kendilerine ilhak ettik (yanlarına kattık). Ve onların amellerinden bir şey eksiltmedik. Herkes kazandığına (dereceler) karşılık bır rehindir.
  22. Ve onlara arzu ettikleri meyve ve etlerden verdik.
  23. Orada kadeh kaldırırlar, orada (içtikleri şarap ile) ne boş söz söylerler ne de günaha girerler.
  24. Ve kendileri için hizmet eden (genç delikanlılar), onların etraflarında dolaşırlar. Onlar sanki sedefinde saklanmış inci gibidirler.
  25. Ve karşılıklı birbirlerine sorarlar.
  26. “Gerçekten biz daha önce ailemizle beraberken korkuyorduk.” dediler.
  27. Şimdi Allah bizi ni´metlendirdi ve bizi (cehennemin) kavurucu ateşinin azabından korudu.
  28. Muhakkak ki biz, daha önceden O´na (Allah´a) dua ediyorduk. Muhakkak ki O; Berr´dir (çok cömert, çok lütufkârdır), Rahîm´dir (Rahîm esması ile tecelli edendir).
  29. O halde zikret (öğüt ver), çünkü sen Rabbinin ni´meti sayesinde ne kâhinsin ne de mecnunsun.
  30. Yoksa: “O bir şairdir, zamanın musîbetinin ona ansızın gelmesini gözlüyoruz.” mu diyorlar?
  31. “Gözleyin, ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.” de.
  32. Yoksa onların akılları bunu mu emrediyor? Veya onlar azgın bir kavim mi?
  33. Yahut: “Onu kendisi uydurup söyledi.” mi diyorlar? Hayır, onlar îmân etmezler.
  34. Öyleyse onun gibi bir söz (Kur´ân âyeti) getirsinler, eğer (sözlerinde) sadıksalar.
  35. Yoksa onlar bir şey (bir yaratan) olmaksızın mı yaratıldılar? Veya yaratıcılar onlar mı?
  36. Yoksa gökleri ve arzı onlar mı yarattı? Hayır, onlar Allah´a yakîn hasıl edemezler.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Veya (o hazinelerin) sahipleri onlar mı?
  38. Yoksa onların orada (konuşulanları) dinleyecekleri merdivenleri mi var? Öyleyse onları dinleyenler açık delil getirsinler.
  39. Yoksa kızlar O´nun ve oğlanlar sizin mi?
  40. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Bu yüzden onlar ağır bir borç altındalar mı?
  41. Yahut gayb, onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Lâkin tuzağa düşecek olanlar o kâfirlerdir.
  43. Yoksa onların Allah´tan başka ilâhları mı var? Allah, onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.
  44. Ve eğer gökten bir parça düştüğünü görseler: “Üst üste yığılmış bulutlardır.” derler.
  45. Artık onları, helâk olacakları günlerine kavuşuncaya kadar terket.
  46. O gün onlara tuzakları herhangibir şeyle fayda vermez. Ve onlar yardım olunmazlar.
  47. Ve muhakkak ki zulmedenler için, bundan başka bir azap daha vardır ve lâkin onların çoğu bilmezler.
  48. Ve Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü muhakkak ki sen gözümüzün önündesin. Ve kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.
  49. Ve gecenin bir kısmında artık O´nu (Allah´ı) tesbih et ve yıldızların batışında da…
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Düşün Sina Dağı´nı!
  2. Düşün (Allah´ın) vahyi(ni), ki işlenmiştir
  3. açık tomarlar üstüne.
  4. Ayakta kalan (ibadet) evi(ni) düşün!
  5. Düşün yüksek (göğün) tavanı(nı)!
  6. Kabaran denizi düşün!
  7. Gerçek şu ki (ey insanoğlu!) Rabbin tarafından (günahkarlar için) öngörülmüş olan azap, kesinlikle vuku bulacaktır.
  8. ona hiç kimse engel olamaz.
  9. Göklerin (büyük) bir sarsıntı ile sarsılacağı o Gün (bu azap gerçekleşecek),
  10. ve dağların (korkunç) bir hareketle (yerlerinden oynayıp) harekete geçecekler(i Gün).
  11. Vay haline o Gün hakikati yalanlayanların,
  12. (bütün hayatları boyunca) tamamen boş şeylerle oyalanıp duranların;
  13. Onlar, o Gün (karşı konulamaz bir) darbe ile cehennem ateşine atılacaklar (ve kendilerine denilecek:)
  14. "Bu, sizin yalanlamış olduğunuz ateştir!
  15. Peki bu, bir yanılsama mıydı yoksa (doğruluğunu) görmek istemediğiniz bir şey mi?
  16. (İşte şimdi) onu çekin! Ama (ister) sabredin, ister etmeyin, sizin için fark etmez. Siz, yalnızca yapmış olduğunuzun karşılığını görüyorsunuz."
  17. (Ama,) Allah´a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar kendilerini (o Gün) bahçelerde ve esenlik içinde bulacaklar,
  18. Rablerinin kendilerine bağışlayacağı şeyler ile mutluluk bulacaklar çünkü Rableri onları yakıcı ateşin azabından koruyacaktır.
  19. (Ve onlara:) "Yapmış olduklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyip için,
  20. sıra sıra dizilmiş (mutluluk) sedirlerine uzanarak!" (denilecek.) Ve (cennette) saf ve temiz, güzel gözlü eşler ile onları evlendireceğiz.
  21. Kendileri iman eden ve soyları bu imanı sürdürecek olanlara gelince, Biz onları soyları ile bütünleştirecek ve işlerini heder ettirmeyeceğiz (ama, sonuçta) herkes kendi kazandığının hesabını verecek.
  22. Biz onlara meyveyi ve eti bolca vereceğiz, ne isterlerse hepsini.
  23. ve orada, (cennette), birbirlerine, boş konuşturmayan ve günaha sokmayan kaseler uzatacaklar.
  24. Ve onları (ölümsüz) gençlikler bekleyecek, (sanki) kendi kendilerinin (çocuklarıymış gibi), kabuklarının içinde saklanan inciler gibi (saf ve temiz).
  25. Ve (böylece nimet tattırılanlar,) birbirlerine dönerek (geçmişte yaşadıkları hakkında) sorular soracaklar.
  26. Onlar, "Bakın" diyecekler, "eskiden, çoluk çocuğumuz arasında yaşadığımız sıralarda, (Allah´ın bizden razı olmadığını düşünerek) korku içindeydik;
  27. ve bu durumdayken Allah bizi lütfuyla inayetlendirdi ve (çaresizliğin) yakıcı fırtınalarının azabından bizi korudu.
  28. Şüphesiz biz bundan önce (yalnız) O´na yalvarırdık. (Ve O, bize şimdi gösterdi ki) yalnız O´dur gerçekten iyilik eden ve gerçek rahmet kaynağı!"
  29. Öyleyse (ey Muhammed! Bütün insanlara) öğüt ver! Çünkü, Rabbinin rahmetiyle, sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.
  30. Yoksa onlar: "(O, yalnızca) bir şair(dir); bekleyip görelim zaman ona neler yapacak" mı diyorlar?"
  31. De ki: "(Öyleyse,) ümitle bekleyin! Ben de sizinle birlikte ümitle bekleyeceğim!"
  32. Akılları mı onlara bu (tavrı takınmaları)nı telkin ediyor, yoksa (bu hal) (sadece) kaba bir küstahlığın eseri midir?
  33. Yoksa onlar: "Bu (mesaj)ı kendisi uydurmuştur!" mu diyorlar? Hayır, tersine, onlar (gerçeği biliyor, ama) inanmak istemiyorlar!
  34. Ama, (eğer onu basit bir faninin işi olarak görüyorlarsa) ona benzeyen başka bir söylem üretsinler (de görelim!) Söyledikleri doğru mu, değil mi?
  35. (Yoksa onlar, Allah´ın varlığını inkar mı ediyorlar?) Kendileri, hiçbir (sebep) olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendi kendilerinin mi yaratıcılarıdırlar?
  36. (Ve) gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, ama onlar hiçbir şey hakkında kesin bir inanca sahip değiller!
  37. (Nasıl olabilirler ki?) Rabbinin hazineleri onlarda mı? Onlar mı (kaderden) sorumlular?
  38. Yoksa onların (nihai hakikatlere yükselecekleri ve insan kavrayışının ötesindekini) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, (onu) dinlemiş olanlardan birisi (bilgisinin) açık bir delilini getirsin!
  39. Yahut, (eğer Allah´a inanıyorsanız), siz (yalnız) erkek çocuk sahibi olurken O(nun) kız çocuk sahibi (olmayı tercih ettiğine nasıl inanırsınız?)
  40. Yoksa (ey Muhammed, senin mesajını reddedenler, seni dinlerlerse) onlardan bir karşılık isteyeceğinden ve kendilerini borç altına sokacağ(ından mı korkuyorlar?)
  41. Yoksa, (bütün mevcudatın) gizli gerçekliğinin, (zamanı geldiğinde) yazabilmeleri için kendi kavrayış alanları içine gireceği(ni mi sanıyorlar)?
  42. Yoksa (seni çelişkilerin) tuzağına mı düşürmek istiyorlar? Ama aslında tuzağa düşenler onlardır, o hakikati inkar edenler!
  43. O halde, Allah´tan başka bir tanrıları mı var? Allah, sınırsız şanıyla insanların O´na yakıştırdığı ortaklardan münezzehtir!
  44. Ama onlar, (hakikati) görmeyi reddedenler, gökyüzünde bir parçanın düşmekte olduğunu görselerdi, (yalnızca) "O, bir bulut yığını(ndan ibaret)tir!" derlerdi.
  45. Bundan böyle, dehşete kapılacakları (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak onları!
  46. O Gün komplolarının kendilerine hiçbir faydası olmayacak ve hiçbir yardımcı bulamayacaklar...
  47. Gerçek şu ki zulüm işlemeye şartlanmış olanları, (öteki dünyadaki korkunç azaptan) daha yakın bir azap beklemektedir ama çoğu bunun farkında değil.
  48. O halde Rabbinin hükmünü sabırla bekle, çünkü sen gözümüzün önündesin; ve her ne zaman ayağa kalkarsan Rabbinin sınırsız şanını hamd ile yücelt!
  49. Gece ve bütün yıldızların çekildiği an O´nun şanını yücelt!
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. (1-3) Kasem olsun Tûr´a. Ve yazılmış bir kitaba. Yayılmış bir ince deride.
  2. (1-3) Kasem olsun Tûr´a. Ve yazılmış bir kitaba. Yayılmış bir ince deride.
  3. (1-3) Kasem olsun Tûr´a. Ve yazılmış bir kitaba. Yayılmış bir ince deride.
  4. (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır.
  5. (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır.
  6. (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır.
  7. (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır.
  8. (8-9) Onun için bir defedici yoktur. O günde ki, gök bir çalkanışla çalkalanır.
  9. (8-9) Onun için bir defedici yoktur. O günde ki, gök bir çalkanışla çalkalanır.
  10. (10-11) Ve dağlar bir yürüyüş ile yürüyüverir. Artık o gün vay tekzîp edenler için.
  11. (10-11) Ve dağlar bir yürüyüş ile yürüyüverir. Artık o gün vay tekzîp edenler için.
  12. O kimseler ki, onlar bir bataklıkta oynarlar.
  13. Bir gün ki, cehennem ateşine şiddetli bir surette atılıp defedilirler.
  14. Bu, o ateştir ki, siz bunu talep eder olmuştunuz. (denilir).
  15. Bu da mı bir sihir, yoksa siz mi görmüyorsunuz?
  16. (16-17) Oraya giriniz, artık sabredin veya sabretmeyin, size müsavîdir. Siz ancak yapar olduğunuz şey ile cezalandırılmış olacaksınız. Muttakîler ise şüphe yok ki, cennetler ve nîmetler içindedirler.
  17. (16-17) Oraya giriniz, artık sabredin veya sabretmeyin, size müsavîdir. Siz ancak yapar olduğunuz şey ile cezalandırılmış olacaksınız. Muttakîler ise şüphe yok ki, cennetler ve nîmetler içindedirler.
  18. Kendilerine Rablerinin verdiği şey ile zevkiyâb olmaktadırlar ve onları Rableri cehennem azabından korumuştur.
  19. (19-20) Yeyiniz ve içiniz âfiyetler olsun, işler olduğunuz şey sebebiyle. Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak (oturunuz) ve onları güzel gözlü huriler ile evlendirdik.
  20. (19-20) Yeyiniz ve içiniz âfiyetler olsun, işler olduğunuz şey sebebiyle. Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak (oturunuz) ve onları güzel gözlü huriler ile evlendirdik.
  21. Ve o kimseler ki, imân ettiler ve kendilerine zürriyetleri de imân ile tâbi oldular, onlara zürriyetlerini de kattık ve onlar için amellerinden bir şeyi de eksiltmedik. Her bir şahıs, kendi kazandığı şeye bağlıdır.
  22. (22-23) Ve onlara arzu edeceklerinden bir meyve ile ve bir et ile imdat etmişizdir. Ve orada bir kâseyi teatide bulunurlar, onda ne bir saçma söz vardır ve ne de bir günah.
  23. (22-23) Ve onlara arzu edeceklerinden bir meyve ile ve bir et ile imdat etmişizdir. Ve orada bir kâseyi teatide bulunurlar, onda ne bir saçma söz vardır ve ne de bir günah.
  24. Ve onların üzerlerine kendilerine mahsus birtakım genç hizmetçiler dolaşırlar ki, sanki onlar saklı olan incilerdir.
  25. (25-26) Bazıları bazısı üzerine yönelip sual ediverirler. Derler ki: «Biz muhakkak ki, evvelce ailelerimiz arasında korkar kimseler idik.»
  26. (25-26) Bazıları bazısı üzerine yönelip sual ediverirler. Derler ki: «Biz muhakkak ki, evvelce ailelerimiz arasında korkar kimseler idik.»
  27. (27-28) «Şimdi Allah Teâlâ bizim üzerimize lütuf ve ihsanda bulundu ve bizi o Semûm azabından vâkiye buyurdu. Şüphe yok ki, biz evvelce O´na dua eder olmuştuk. Muhakkak ki o, vaadinde sâdıkdır, çok esirgeyicidir.»
  28. (27-28) «Şimdi Allah Teâlâ bizim üzerimize lütuf ve ihsanda bulundu ve bizi o Semûm azabından vâkiye buyurdu. Şüphe yok ki, biz evvelce O´na dua eder olmuştuk. Muhakkak ki o, vaadinde sâdıkdır, çok esirgeyicidir.»
  29. (29-30) Artık sen öğüt vermeğe devam et! Çünkü sen Rabbin nîmeti hakkı için ne bir kâhînsin ve ne de bir mecnûn. Yoksa diyorlar mı ki, «O bir şairdir, onun hakkında zamanın ızdırap veren felaketini bekliyoruz?»
  30. (29-30) Artık sen öğüt vermeğe devam et! Çünkü sen Rabbin nîmeti hakkı için ne bir kâhînsin ve ne de bir mecnûn. Yoksa diyorlar mı ki, «O bir şairdir, onun hakkında zamanın ızdırap veren felaketini bekliyoruz?»
  31. De ki: «Gözetiniz, ben de şüphe yok sizinle beraber gözeticilerdenim.»
  32. Yoksa onlara bununla akılları mı emrediyor? Yoksa onlar bir azgın kavim midirler?
  33. (33-34) Yoksa diyorlar mı ki: «Onu kendisi uydurdu?» Hayır. İmân etmezler. Haydi onun misli bir söz getiriversinler, eğer doğru sözlü kimseler oldu iseler.
  34. (33-34) Yoksa diyorlar mı ki: «Onu kendisi uydurdu?» Hayır. İmân etmezler. Haydi onun misli bir söz getiriversinler, eğer doğru sözlü kimseler oldu iseler.
  35. (35-36) Yoksa bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratıcılar onlar mıdır? Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır. Onlar yakınen bilmezler.
  36. (35-36) Yoksa bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratıcılar onlar mıdır? Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır. Onlar yakınen bilmezler.
  37. Yoksa onların yanlarında Rabbin hazineleri mi vardır? Yoksa onlar musallat, zorba kimseler midir?
  38. Yoksa onlar için bir merdiven mi var, orada dinliyorlar? Öyle ise dinleyicileri açık bir bürhan getirsin.
  39. Yoksa onun için kızlar var da sizin için oğlanlar mı (var).
  40. Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun da artık onlar borçtan dolayı ağır bir yük altında bulunmuşlardır?
  41. Yoksa gayb onların yanında mı ki, artık ondan yazıyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak kurmak mı istiyorlar? Fakat o kimseler ki kâfir oldular, tuzağa düşmüş olanlar onlardan ibarettir.
  43. Yoksa onlar için Allah´tan başka bir ilâh mı vardır? Allah bunların şerik koştuklarından münezzehtir.
  44. Eğer gökten bir parçanın düşücü olduğunu görseler, derler ki: «Toplanmış bir bulut.»
  45. Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır.
  46. O gün ki, onların tuzakları kendileri için hiçbir fâide vermeyecektir. Ve onlara yardım da edilmeyecektir.
  47. Ve şüphe yok ki, zulmedenler için ondan mukaddem bir azab da vardır. Velâkin onların birçokları bilmezler.
  48. Ve Rabbin hükmü için sabret. Çünkü sen, muhakkak Bizim nazar-ı hıfz ve himayemizdesin ve kalkacağın vakit Rabbine hamd ile tesbihte bulun.
  49. Ve geceden de ve yıldızların batmaya başladıklarında da O´nu tesbihe devam et.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Tur´a (o dağa
  2. İnce deri üzerine yazılmış o kitaba
  3. Beyt-i Ma´mûr´
  4. O pek yüksek tavan, gök kubbeye
  5. Ağzına kadar dolu okyanusa yemin olsun ki
  6. Rabbinin cezası mutlaka vuku bulacaktır
  7. Onu önleyecek hiç bir kuvvet yoktur
  8. Gün gelecek, gök şiddetle çalkalanacak
  9. Dağlar sür´atle yürüyecektir
  10. O gün, hakkı yalan sayıp Peygambere yalancı diyenlerin vay hallerine
  11. Onlar ki daldıkları batıl içinde oynayıp dururlar
  12. O gün onlar cehenneme şiddetle itilirler
  13. İşte, denilir, alın size yalan saydığınız ateş
  14. Haydi söyleyin bakalım, bu da mı sihir, yoksa siz mi görmüyormuşsunuz
  15. Girin oraya! İster dayanın, ister dayanamayın, artık hepsi bir!Siz sadece ne yaptıysanız onun karşılığını bulacaksınız
  16. Müttakiler ise cennetlerde nimet içindedirler
  17. Rab´lerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rab´leri onları yakıcı ateşin azabından korumuştur
  18. Ve onlara denilir ki: "Dünyada yaptığınız güzel davranışlardan ötürü: "Yiyin, için, afiyetler olsun!" Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Kendilerine temiz ve güzel hurileri de eş yaparız.
  19. Kendileri iman edip zürriyetleri de iman ile kendilerinin izinden gidenlerin nesillerini de kendilerine kavuştururuz.Onların emeklerinden hiçbir şeyin mükâfatını eksiltmeyiz. Onlardan her biri kazandığı güzel neticeleri ile daimdir.
  20. Onlara canlarının istediği meyve ve et çeşitlerinden bol bol veririz.
  21. Onlar orada içecek kadehleri kapşırlar ki bunları içmede ne saçma sapan konuşma olur, ne de günaha girilir
  22. Etraflarında kendi hizmetlerine tahsis edilmiş, sedef içinde saklı inci gibi pırıl pırıl civanlar dolaşır
  23. Birbirlerinin yanına gelip şöyle sorup sohbet etmeye başlarlar
  24. Biz dünyada, ailemiz içinde iken sonumuzdan endişe ederdik. Ama şükürler olsun ki Allah bize lütfetti ve bizi, o kavuran ateşten korudu
  25. Çünkü biz daha önce Allah´a dua ve ibadet eder, bizi ateşten korumasını niyaz ederdik. Gerçekten O, berr´dir, rahîmdir (hayırların kaynağıdır, merhamet ve ihsanı boldur)
  26. Ey Resulüm, sen irşad ve nasihatina devam et! Sen Rabbinin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin
  27. Ne o, yoksa onlar senin hakkında: "Ne olacak? Şairin biri! Feleğin onun başına neler getireceğini göreceğiz" mi diyorlar
  28. De ki: "Bekleyin bakalım! Ben de sizin fecî âkıbetinizi bekliyorum.
  29. Akılları mı kendilerinden bunu istiyor, yoksa onlar azgın bir toplum olduklarından mı böyle yapıyorlar
  30. Yahut Kur´ân´ı "kendi uydurdu" mu diyorlar? Hayır! Onlar bu iddialarında samimî değiller. Onların inanmaya niyetleri yok da onun için bu kabîl sözler sarf ediyorlar
  31. O halde bu iddialarında tutarlı iseler Kur´ân gibi bir söz getirsinler bakalım
  32. Onlar bir Yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa kendi kendilerini mi yarattılar
  33. Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin bilgiye ulaşmaya gitmezler
  34. Yoksa Rabbinin hazineleri onların mı yanında? Yoksa kâinatı onlar mı yönetiyorlar
  35. Yoksa onların yükselmelerini sağlayan bir merdivenleri, kuleleri var da o sayede mi göklerin haberlerini dinliyorlar? Öyleyse o haber dinleyenleri kim ise, meleklerin sözlerini dinlediğine dair kesin bir delil getirsin
  36. Yoksa kız çocukları O´nun da, erkekler sizin mi
  37. Yoksa onlardan vahyi tebliğ, risalet ve irşad hizmetlerinden ötürü bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç yükü altında eziliyorlar mı
  38. Yoksa gayba dair bilgiler kendilerinin elinin altındadır da, onlar oradan istedikleri tarzda yazıp kopyalıyorlar mı
  39. Yoksa onlar bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Şunu bilsinler ki: Asıl kapana kısılacak olanlar, o kâfirler olacaklar
  40. Yoksa onların Allah´tan başka bir tanrıları mı var? Allah onların iddia ettikleri ortaklardan münezzeh ve yücedir
  41. Şayet kendilerinin kötü bir maksatla istedikleri gibi gökten bir parçanın düştüğünü görseler, inatlarından ötürü "Bunlar üst üste yığılmış bulutlardır." derler. Kendilerine ceza olarak gönderildiğini inkâr ederler
  42. O halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak
  43. O gün hile ve tuzakları kendilerine asla fayda sağlamaz ve yardım da görmezler
  44. Muhakkak ki o zalimlere bundan başka azap da vardır; fakat onların çoğu bunu bilmezler.
  45. Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. Çünkü sen Bizim himayemiz altındasın. Namaza kalktığında Rabbini hamd ile tenzih et. Geceleyin de, gecenin sonunda yıldızların batışının ardından da O´na ibadet edip tenzih et
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Andolsun Tûr´a (Mûsâ´nın vahiy aldığı Sinâ Dağı´na).
  2. Satır satır yazılmış Kitaba;
  3. Yayılmış ince deri üzerine,
  4. Ma´mur (bakımlı, şen) Ev (Ka´be´y)e,
  5. Yükseltilmiş tavana (göğe),
  6. Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki),
  7. Rabbinin azâbı mutlaka vuku bulacaktır;
  8. Ona engel olacak bir şey yoktur.
  9. O gün gök, bir çalkalanış çalkanır,
  10. Dağlar bir yürüyüş yürür ki!..
  11. Yalanlayanların vay haline o gün!
  12. O daldıkları bâtıl içinde oynayıp duranlar,
  13. O gün (şöyle denilerek) cehennem ateşine kakılırlar:
  14. "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!"
  15. "(Nasıl) Şimdi bu, büyümüymüş, yoksa siz mi görmüyor muşsunuz?"
  16. "Girin ona, ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre cezâlandırılacaksınız."
  17. Korunanlar da cennetlerde, ni´met içindedirler.
  18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azâbından korumuştur.
  19. "Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin, için;"
  20. "Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak." Onları, iri gözlü hûrilerle evlendirmişizdir.
  21. Kendileri inanmış, zürriyetleri de imânda kendilerine uymuş olan kimselerin zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır; kendi ameller(inin sevâb)ından da hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
  22. Ve onlara canlarının istediği meyvadan ve etten bol bol vermişizdir.
  23. Orada bir kadeh kapışırlar ki içinde ne saçmalama var, ne de günâha sokma.
  24. Çevrelerinde de kendilerine mahsus, sedef içinde saklı inci gibi civanlar dolaşır (hizmet eder).
  25. Birbirlerine dönmüş soruyorlar:
  26. "Daha önce biz âilemiz içinde (iken sonumuzdan) korkardık." dediler.
  27. "Allâh bize lutfetti de bizi o delikçiklere işleyen azâbdan korudu."
  28. "Biz bundan önce yalnız O´na yalvarır (bizi korumasını O´ndan niyaz eder)dik. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O´dur, O."
  29. (Ey Muhammed), Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin ni´meti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnun.
  30. Yoksa onlar (senin hakkında): "Bir şâ´irdir, zamanın felâketlerine çarpılmasını gözetliyoruz" mu diyorlar?
  31. De ki: "Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim. (Bakalım hangimiz felâketlere çarpılacağız?)"
  32. Akılları mı bunu kendilerine emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
  33. Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.
  34. Doğru iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.
  35. Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan (raslantı sonucu olarak) mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar kendileri midir?
  36. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp de inanmazlar.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim olan (her şeyi istedikleri gibi yöneten) kendileri midir?
  38. Yoksa onların, (göğe çıkıp meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, (meleklerin sözlerini dinlediklerine) açık bir delil getirsin.
  39. Yoksa kızlar O´na, oğullar size mi?
  40. Yoksa sen onlardan (vahiyleri duyurmana karşı) bir ücret istiyorsun da onlar, ağır bir borç yükü altında mı kalmışlardır?
  41. Yoksa gayb (görülmeyen bilgi) kendilerinin yanındadır da kendileri mi (oradan istediklerini) yazıyorlar?
  42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkâr edenlerin kendileridir.
  43. Yoksa onların Allah´tan başka bir tanrısı mı var? Allâh´ın şânı onların ortak koştuklarından yücedir.
  44. Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, (yine inatlarından): "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.
  45. Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.
  46. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez.
  47. Zulmedenlere, bundan başka bir azâb da vardır. Fakat çokları bilmezler.
  48. Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin (korumamız altındasın), Kalktığın zaman Rabbini övgü ile an.
  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da O´nu tesbih et.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. (1-3) Tûr’a... yayılmış ince deri üzerine yazılmış kitaba...
  2. (1-3) Tûr’a... yayılmış ince deri üzerine yazılmış kitaba...
  3. (1-3) Tûr’a... yayılmış ince deri üzerine yazılmış kitaba...
  4. Kâbe’ye.
  5. Yükseltilmiş gök kubbeye...
  6. Taşkın denize andolsun ki...
  7. Rabbinin azabı elbette gerçekleşecektir.
  8. Onu geri gönderecek kimse yoktur.
  9. O gün gök çok çalkalanıp duracak.
  10. Dağlar harekete geçip yürüyecek...
  11. O gün yalanlayanların vay haline!..
  12. Ki onlar, boş şeylere dalıp, oynuyorlardı.
  13. O gün itile kakıla cehennem ateşine atılacaklardır.
  14. -Yalanladığınız ateş budur!
  15. -Bu da mı sihir? Yoksa siz mi görmüyorsunuz?
  16. Girin oraya! İster sabredin, ister sabretmeyin, sizin için birdir, eşittir. Ancak yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız.
  17. Korunanlar, cennetlerde ve nimetler içinde olacaklardır.
  18. Rab’lerinin kendilerine verdikleri ile sevinçlidirler. Rableri, onları çılgın alevin azabından korumuştur.
  19. -Yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyin, için!
  20. Özenle dizilmiş tahtlarda arkalarına yaslanmışlar ve onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
  21. İman edenleri, soylarından da iman ederek onlara tabi olanları bir araya getirdik. Çalışmalarından hiçbir şey eksiltmedik. Her kişi, kazancına bağlı bir rehinedir.
  22. Onlara arzu ettikleri her meyveyi ve eti bol bol vermişizdir.
  23. Orada birbirlerine kadeh sunarlar. Orada saçmalama yoktur. Günaha sokma yoktur.
  24. Etraflarında onlar için görevlendirilen genç hizmetçiler dönüp durur, onlar saklı inciler gibidirler.
  25. Birbirlerine dönüp sorarlar :
  26. -Biz, ailemizin yanında, daha önce korku içindeydik, derler.
  27. Allah bize lutfetti de bizi kavurucu azabtan korudu.
  28. Biz, önceden de ona dua ediyorduk. Gerçekten O, iyilik sahibi, merhamet sahibidir.
  29. -Sen, öğüt ver. Kesinlikle sen Rabbinin nimeti sayesinde ne medyumsun ne de mecnun.
  30. Yoksa: -O, bir şairdir, zamanın başına getireceği belayı bekliyoruz mu diyorlar?
  31. De ki: -Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
  32. Yoksa onlar, bunu rüyalarında mı gördüler? Yoksa onlar, azgın bir toplum mudur?
  33. Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar.
  34. -Haydi onun benzeri bir söz meydana getirsinler eğer doğru söylüyorlarsa!
  35. Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar; yoksa yaratıcı olanlar mı?
  36. Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar kesin olarak bilmiyorlar.
  37. Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa, denetim ve yönetim sahibi onlar mıdır?
  38. Yoksa onların bir araçları mı var ki onun hakkında duyum ediniyorlar? Haydi onlardan duyum edinenler açık delillerini getirsinler.
  39. Yoksa kızlar O’nun da erkek çocuklar sizin mi?
  40. Yoksa sen onlardan ödeyemeyecekleri ağır bir ücret mi istiyorsun?
  41. Yoksa gayb onların yanında da onlar mı tavsiye ediyor?
  42. Yoksa, bir entrika düzenlemek mi istiyorlar? Entrikaya düşecek olanlar kafir olanlardır.
  43. Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilahları mı var? Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir/uzaktır.
  44. Eğer, gökten bir parçanın düştüğünü görseler “üst üste yapılmış bir bulut” derler.
  45. -O halde, bırak onları, tâ ki çarpılacakları günlerine kavuşsunlar.
  46. O gün ne entrikaları kendilerine bir yarar sağlar, ne de yardıma uğrarlar.
  47. Zalimler için bundan başka da azap vardır, fakat onların çoğu bilmezler.
  48. -Rabbinin hükmüne sabret! Çünkü sen, gözümüzün önündesin. (Ayağa) kalktığı zaman hamd ederek Rabbini tesbih et!
  49. - Gecenin bir kısmında ve yıldızlar battıktan sonra da onu tesbih et!
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Tûr´a andolsun,
  2. Satır (satır) dizili kitaba,
  3. Yayılmış ince deri üzerine;
  4. Ma´mur eve,
  5. Yükseltilmiş tavana,
  6. Kabarıp, tutuşan denize,
  7. Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecek olandır;
  8. Onu uzaklaştırıp engel olacak yoktur.
  9. O gün gök, sarsılıp çalkalanır.
  10. Ve dağlar bir yürüyüş(le yerlerinden oynayıp) yürür.
  11. İşte o gün, yalanlayanların vay haline.
  12. Ki onlar, ´daldıkları saçma bir uğraşı´ içinde oynayıp, oyalananlardır.
  13. Cehennem ateşine, ´küçültücü bir sürüklenme ile´ sürüklenecekleri gün;
  14. (Onlara şöyle denir:) «İşte sizin yalanlamakta olduğunuz ateş budur.»
  15. «Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz.»
  16. «Girin ona; artık ister sabredip dayanın, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.»
  17. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler;
  18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle ´sevinçli ve mutludurlar.´ Rableri, kendilerini ´çılgınca yanan cehennemin´ azabından korumuştur.
  19. «Yapmakta olduklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için.»
  20. Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Ve biz onları iri, ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
  21. İman edenler ve soyları da kendilerini imanda izleyenler (var ya); biz onların soylarını da kendilerine katıp eklemişiz. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi, kendi kazanmakta olduğuna karşılık bir rehindir.
  22. Onlarla, istek duyup arzuladıkları meyvelerden ve etten de bol bol verdik.
  23. Orada bir kadeh kapışır çekişirler ki, onda, ne ´boş ve saçma bir söz´, ne de bir günaha sokma yoktur.
  24. Kendileri için (görevlendirilmiş hizmetçi) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) ´sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.´
  25. Kimi kimine dönüp sorarlar;
  26. Dediler ki: «Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip korkanlardık.»
  27. «Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve bizi, ´hücrelere kadar işleyen kavurucu´ azabdan korudu.»
  28. «Hiç şüphesiz, biz bundan önce O´na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir.»
  29. Şu halde sen, öğüt verip hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
  30. Yoksa onlar: «Bir şairdir, biz ona zamanın felâketlerini gözlüyoruz» mu diyorlar?
  31. De ki: «Siz gözetleyip durun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim.»
  32. Yoksa bunu kendilerine saçma akılları mı emretmektedir? Yoksa kendileri azgın bir kavim midir?
  33. Yoksa: «Onu kendisi uydurup söyledi» mi diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar.
  34. Şu halde, eğer doğru sözlüler iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.
  35. Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?
  38. Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
  39. Yoksa kızlar O´nundur da, erkek çocuklar sizin mi?
  40. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı onlar, ağır bir yük altındadırlar?
  41. Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece onlar yazıp duruyorlar?
  42. Yoksa hileli bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat o küfretmekte olanlar, kendileri hileli düzene düşecek olanlardır.
  43. Yoksa onların, Allah´ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir.
  44. Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile. «Üst üste katlanıp yığılmış bir buluttur.» derler.
  45. Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
  46. O gün, ne hileli düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne de kendileri yardım görecekler.
  47. Hiç şüphe yok, zulmetmekte olanlara, bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.
  48. Artık sen, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında da Rabbini hamd ile tesbih et!
  49. Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O´nu tesbih et.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Yemin olsun Tûra,
  2. Satır satır yazılmış Kitap´a,
  3. Ki açılıp yayılmış ince deri üzerine yazılmıştır.
  4. Yemin olsun düzenli bir biçimde bakılan o eve,
  5. Yemin olsun yükseltilmiş tavana,
  6. Yemin olsun o alevlerle kaynatılıp köpürtülmüş denize,
  7. Ki hiç kuşkusuz, senin Rabbinin azabı meydana gelecektir.
  8. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
  9. O gün gök bir çalkanışla çalkanır.
  10. Ve dağlar bir yürüyüşle yürür.
  11. Vay hallerine o gün, yalanlayanların,
  12. Ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar.
  13. O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar.
  14. "İşte budur yalanlayıp durduğunuz ateş!"
  15. "Bu da mı büyü?! Yoksa siz mi görmüyordunuz?"
  16. "Dalın ona! Artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz."
  17. Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir.
  18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
  19. "Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için;
  20. Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.
  21. İman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanların, soy-soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi, kazandığı karşılığında bir rehindir.
  22. Biz onlara canlarının çektiği meyveden ve etten ikram ettik.
  23. Orada bir kadeh tokuştururlar ki, içinde ne bir boş laf var ne de günaha sokuş.
  24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
  25. Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler:
  26. "Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."
  27. "Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu."
  28. "Biz önceden O´na yakarıyorduk. Çünkü O´dur Berr, cömertçe iyilik eden; O´dur rahmeti sınırsız olan."
  29. Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış.
  30. Yoksa şöyle mi diyorlar: "O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz."
  31. De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."
  32. Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu?
  33. Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar.
  34. Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.
  35. Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?
  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli bilgiye ulaşamıyorlar!
  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç ve egemenlik sahibi onlar mı?
  38. Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin.
  39. Yoksa kızlar O´na, oğullar size mi?
  40. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar?
  41. Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı?
  42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır.
  43. Yoksa Allah´tan başka bir ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından.
  44. Gökten bir parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: "Üstüste yığılmış bulutlar!"
  45. Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!
  46. O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek!
  47. Zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar.
  48. Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!
  49. Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O´nu tespih et!