Yâsin

يٰسۤ

Yazar: Abdulbakî Gölpınarlı - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Yâ Sîn.
  2. Andolsun, beyanında hikmet, hükmünde metanet olan Kur´ân´a.
  3. Şüphe yok ki sen, gönderilenlerdensin.
  4. Doğru bir yoldasın.
  5. Üstün ve rahîm tarafından indirilmiştir.
  6. Korkutman için, ataları korkutulmamış topluluğu; onlardır gafil olanlar.
  7. Andolsun ki onların çoğu hakkında şu söz gerçekleşmiştir: Onlardır inanmayanlar.
  8. Şüphe yok ki biz, boyunlarına lâleler vurduk, elleri, âdeta çenelerine kenetlendi lâlelerle, bu yüzden onlar, başlarını dimdik tutarlar.
  9. Ve önlerine bir set çektik, arkalarına bir set ve gözlerini bağladık da bu yüzden onlar, görmezler.
  10. Ve birdir onlara korkutsan da, korkutmasan da; onlar, inanmazlar.
  11. Sen, ancak Kur´ân´a uyan ve rahmandan, halk görmese de korkan kişiyi korkutabilirsin; müjdele onu yarlı-ganmayla ve güzelim bir mükâfatla.
  12. Şüphe yok ki biz, ölüyü diriltiriz ve yazarız önceden, dünyâda yaptıklarını ve sonradan bıraktıkları izleri ve her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazdık, takdîr ettik.
  13. Örnek getir onlara o şehir halkını; hani oraya peygamberler gelmişti.
  14. Hani onlara iki kişi göndermiştik de onları yalanlamışlardı, derken bir üçüncü kişiyle kuvvetlendirmiştik onları da şüphe yok ki demişlerdi, biz, size gönderilmiş peygamberleriz.
  15. Onlar, siz demişlerdi, ancak bizim gibi insansınız ve rahman da hiçbir şey indirmemiştir, siz, ancak yalan söylemektesiniz.
  16. Rabbimiz bilir ki demişlerdi, şüphe yok, biz size gönderildik elbet.
  17. Ve bize düşen vazife, ancak apaçık tebliğden ibâret.
  18. Demişlerdi ki: Gerçekten de sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğramadayız, andolsun ki bu işten vazgeçmezseniz elbette taşlarız sizi ve elbette bizden, elemli bir azâba uğrarsınız.
  19. Onlar da, uğursuzluğunuz demişlerdi, kendinizden; öğüt verilirse de mi yapacaksınız bunu? Hayır, siz, haddi aşmış bir topluluksunuz.
  20. Ve şehrin tâ öte ucundan birisi, koşarak gelmişti de ey kavmim demişti, uyun peygamberlere.
  21. Uyun sizden hiçbir ücret istemeyenlere ve onlardır doğru yolu bulanlar.
  22. Ve ne olmuş bana da beni yaratana kulluk etmeyecekmişim ve siz de, sonunda dönüp onun tapısına gideceksiniz.
  23. Onu bırakıp da başka mâbutlar mı kabul edeyim? Rahman, bana bir zarar vermeyi isterse onların şefâatleri, bana hiçbir fayda veremeyeceği gibi onlar, beni kurtaramazlar da.
  24. O vakit şüphe yok ki apaçık bir sapıklık içinde kalırım elbet.
  25. Şüphe yok ki ben, Rabbinize inandım, duyun sözümü.
  26. Denildi ki: Gir cennete. Ne olurdu dedi, kavmim de bilseydi.
  27. Ne yüzden Rabbimin beni yarlıgadığını ve yüce derecelere ermişler arasına kattığını.
  28. Ve ondan sonra kavmine, gökten asker indirmedik ve helâk ettiklerimize bu çeşit asker de indirmemiştik zâten.
  29. Azâbımız, ancak bir bağrıştan ibaretti, o anda hepsi de sönüp gitti.
  30. Yazıklar olsun kullara, onlara hiçbir peygamber gelmedi ki onunla alay etmesinler.
  31. Görmediler mi onlardan önce nice ümmetleri helâk ettik ki gerçekten de bir daha dünyâya dönmedi onlar.
  32. Ve şüphesiz hepsi de tapımıza getirilmiştir onların.
  33. Ve bir delildir onlara, ölü yeryüzünü dirilttik ve oradan taneler çıkardık da onları yerler.
  34. Ve orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler halkettik ve orada kaynaklar çıkarıp akıttık.
  35. Yesinler diye kendi elleriyle meydana getirmedikleri o meyveleri, hâlâ mı şükretmezler?
  36. Şânı yücedir, münezzehtir yerden bitirdiği şeyleri ve kendilerinden meydana gelen çocukları ve daha da bilmedikleri şeyleri çifter-çifter halk edenin.
  37. Ve bir delildir onlara gece; gündüzü ve güneşin ziyâsını çekip sıyırırız ondan da o anda karanlığa dalarlar.
  38. Ve güneş de karâr edeceği yere kadar akıp gider bu, üstün, hüküm ve hikmet sâhibi mâbûdun takdîridir.
  39. Ve ay için de muayyen zamanlarda konaklar takdîr ettik, her devrin sonunda, eski, kuru ve eğri hurma salkımının çöpüne döner.
  40. Ne güneş, aya yetişebilir ve ne gece, gündüzü geçebilir; hepsi de bir gökte yüzüp durur.
  41. Ve onlara bir delil de, soylarını, dopdolu gemide taşımamızdır.
  42. Ve daha da buna benzer nice binecekleri şeyler yarattık onlara.
  43. Dilersek sulara boğarız onları da ne bir imdatlarına yeten olur, ne de kurtarılır onlar.
  44. Ancak bizden bir rahmet olur ve bir zamanadek yaşayıp geçinmeleri takdîr edilmiş bulunursa o başka.
  45. Ve onlara, önünüzde bulunanla ardınızda olan azaptan çekinin de rahmete erin dendi mi.
  46. Ve onlara, Rablerinin delillerinden bir delil geldi mi ancak yüz çevirirler ondan.
  47. Ve onlara, Allah´ın, sizi rızıklandırdığı şeylerin bir kısmını hayır yoluna harcayın dendi mi kâfir olanlar, inananlara derler ki: Dileseydi Allah doyururdu onu, biz mi doyuralım? Siz, ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz.
  48. Ve derler ki: Bu vait, ne vakit yerine gelecek doğru söylüyorsanız?
  49. Bir tek bağrıştan başka bir şey beklemiyor onlar, ansızın helâk ediverir onları birbirleriyle düşmanlık edip dururlarken.
  50. Derken bir vasiyette bile bulunmaya imkân bulamazlar ve âilelerine bile dönemezler.
  51. Ve Sûr üfürülmüştür de o anda kabirlerinden çıkıp Rablerinin tapısına koşuyorlar.
  52. Ve demişlerdir ki: Yazıklar olsun bize, kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden; bu, rahmânın bize vaadettiği şey ve peygamberler gerçek söylemişler.
  53. Bu, ancak bir bağrıştan ibâret, derken onların hepsi, tapımızda hazır bulunmadalar.
  54. Gerçekten de bugün, hiç kimseye, hiçbir sûretle zulmedilmez ve size de, ancak yaptığınız şeylerin karşılığı verilir.
  55. Şüphe yok ki cennet ehli bugün, nîmetler içinde sevinç ve ferah içindedir.
  56. Onlar da, eşleri de, gölgeliklerde, tahtlara oturup dayanmışlardır.
  57. Onlarındır orada yemişler ve onlarındır diledikleri her şey.
  58. Onlara, rahîm Rabden söylenen söz de esenlik size sözüdür.
  59. Ayrılın bugün ey suçlular.
  60. Ey Âdem oğulları, sakın Şeytan´a kulluk etmeyin, şüphe yok ki o, apaçık bir düşmandır size diye emredip söz almadı mı sizden?
  61. Ve bana kulluk edin ancak, budur doğru yol.
  62. Ve andolsun ki sizden birçok halk yığınını doğru yoldan saptırdı o, aklınız mı yoktu da akıl edemediniz?
  63. Budur o cehennem ki size vaadedilmişti.
  64. Girin mutlaka oraya kâfir olduğunuza karşılık.
  65. O gün, ağızlarını mühürleriz ve ne kazandılarsa elleri, söyler bize ve tanıklık eder ayakları.
  66. Ve dileseydik onları kör ederdik de doğru yolu ararlar, bulamazlardı, nasıl görebilirlerdi ki?
  67. Ve dileseydik onları çarpıp, durdukları yerde bir başka şekle sokardık da kalakalırlardı, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi, ne geriye dönmeye.
  68. Ve kimin ömrünü uzatırsak yaratılışta âdeta geriye döndürürüz onu, çocuklaşır; hâlâ mı akıl etmezler?
  69. Ve biz, ona şiir belletmedik ve bu, ona yakışmaz da; bu, ancak bir öğüttür ve her şeyi açıklayan Kur’ân.
  70. Diri olanı korkutması ve kâfirler hakkındaki sözün gerçeğe çıkması için.
  71. Görmediler mi ki kudretimizle yapıp meydana getirdiklerimizden davarlar halkettik onlara ve onlar da bu davarlara sâhib oldular.
  72. Ve bu davarları onlara münkad ettik de binecekleri hayvanlar da onlardan ve onların bâzısını da yerler.
  73. Ve daha da nice menfaatleri var onlarda ve içecekleri de onlardan meydana gelmede; hâlâ mı şükretmezler?
  74. Ve bir yardıma ermek için Allah´ı bırakırlar da başka mâbutlar kabûl ederler.
  75. Onların, güçleri yetmez yardım etmeye onlara ve asıl onlardır o uydurma mâbutların hizmetine hazırlanmış askerler.
  76. Mahzûn etmesin seni onların sözleri; şüphe yok ki biz, gizlediklerini de biliriz, açığa vurduklarını da.
  77. İnsan, kendisini, hiç şüphesiz bir katre sudan yarattığımızı görmedi mi de şimdi o, apaçık bir düşman olmaya kalkışmada.
  78. Ve bize bir örnek getirmede ve yaratılışını da unutmada, çürüyüp dağılmış kemikleri kim diriltir demede.
  79. De ki: Onu ilk defa yapıp meydana getiren diriltir ve o, her çeşit yaratmayı bilir.
  80. Öyle bir mâbuttur ki size, yemyeşil ağaçtan ateş halketmiştir de ateşlerinizi onunla yakarsınız.
  81. Gökleri ve yeryüzünü yaratanın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet ve o, her şeyi yaratan mâbuttur, her şeyi bilir.
  82. Emri, bir şeyin yaratılmasına taalluk eder, birşeyi yaratmayı dilerse ona ol der, hemen oluverir.
  83. Yücedir, münezzehtir o mâbut ki her şeyin tasarrufu ve tedbîri, onun elindedir ve hepiniz de dönüp onun tapısına varacaksınız.
Yazar: Adem Uğur - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Yâsîn,
  2. Hikmet dolu Kur´an hakkı için,
  3. Sen şüphesiz peygamberlerdensin.
  4. Doğru yol üzerindesin.
  5. (Bu Kur´an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
  6. Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
  7. Andolsun ki onların çoğu gafletlerinin cezasını hak etmişlerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.
  8. Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır.
  9. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.
  10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak zikre (Kur´an´a) uyan ve görmeden Rahmân´dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.
  12. Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz´da) sayıp yazmışızdır.
  13. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.
  14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! dediler.
  15. Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.
  16. (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
  17. Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah´ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir dediler.
  18. (Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.
  19. Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.
  20. Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!"
  21. Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.
  22. Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O´na döndürüleceksiniz.
  23. O´ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.
  24. İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.
  25. Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin.
  26. Ona: "Cennete gir" denilince. "Keşke" dedi, "kavmim bilseydi!
  27. Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını!"
  28. Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.
  29. (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.
  30. Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
  31. Müşrikler görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimler helâk ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler.
  32. Elbette onların hepsi (kıyamet gününde) karşımızda hazır bulunacaklar.
  33. (Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık. İşte onlar bundan yerler.
  34. Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.
  35. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâla şükretmeyecekler mi?
  36. Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah´ı tesbih ve takdis ederim.
  37. Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
  38. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah´ın takdiridir.
  39. Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
  40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
  41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir.
  42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de yarattık.
  43. Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.
  44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır.
  45. Onlara yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işlerde Allah´tan korkun; umulur ki size merhamet olunur denildiğinde (aldırmazlar).
  46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeyedursun, ille de ondan yüz çevirmişlerdir.
  47. Allah´ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah´ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
  48. Onlar: Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir? derler.
  49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
  50. İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Nihayet Sûr´a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.
  52. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân´ın vâdettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.
  53. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.
  54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.
  55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.
  56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.
  57. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
  58. Onlara merhametli Rabb´in söylediği selam vardır.
  59. Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!
  60. Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi?
  61. Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur demedim mi?
  62. Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?
  63. İşte, bu size vâdedilen cehennemdir.
  64. İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin!
  65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.
  66. Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi?
  67. Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!
  68. Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
  69. Biz ona (Peygamber´e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah´tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur´an´dır.
  70. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
  71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır.
  72. Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.
  73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardır. Hâla şükretmezler mi?
  74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah´tan başka ilâhlar edindiler.
  75. Halbuki ilâhların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.
  76. (Resûlüm!) O halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.
  78. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor.
  79. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.
  80. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O´dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
  82. Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.
  83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah´ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O´na döneceksiniz.
Yazar: Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal ve Sözlük
  1. Yasîn.
  2. Andolsun hikmetli Kur´an´a,
  3. Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin).
  5. (Kur´an) Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah´)ın indirmesidir.
  6. Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).
  7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık inanmazlar.
  8. Gerçekten Biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.
  9. Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
  10. Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
  11. Sen ancak, zikre (Kur´an´a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah´)a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.
  12. Şüphesiz Biz, ölüleri Biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini Biz yazarız. Biz herşeyi, apaçık bir kitapta tespit edip korumuşuz.
  13. Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.
  14. Hani onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: "Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz."
  15. Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylüyorsunuz."
  16. Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilir."
  17. "Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur."
  18. Dediler ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır."
  19. Dediler ki: "Uğursuzluğunuz, sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz."
  20. Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, elçilere uyun" dedi.
  21. "Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir."
  22. "Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O´na döndürüleceksiniz."
  23. "Ben, O´ndan başka İlahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler."
  24. "O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum."
  25. "Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin."
  26. Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke benim kavmim de bir bilseydi" dedi.
  27. "Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını."
  28. Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
  29. (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
  31. Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.
  32. Ancak onların hepsi, toplanmış olarak Huzurumuz´a getirilmişlerdir.
  33. Ölü toprak kendileri için bir ayettir; Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle ondan yemektedirler.
  34. Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık:
  35. Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?
  36. Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) Yücedir.
  37. Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir.
  38. Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir.
  39. Ay´a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).
  40. Ne Güneş´in Ay´a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.
  41. Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir.
  42. Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da.
  43. Eğer dilersek onları batırır-boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de kurtulabilirler.
  44. Ancak Bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka.
  45. Onlara: "Önünüzde ve arkanızda olandan sakının, belki esirgenirsiniz" denildiğinde, (dinlemeyip inkara devam edenler).
  46. Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyi görsün, mutlaka ondan yüz çevirirler.
  47. Ve onlara: "Size Allah´ın rızık olarak verdiklerinden infak edin" denildiği zaman, o inkar edenler iman edenlere dediler ki: "Allah´ın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz, apaçık bir şaşkınlık içindesiniz."
  48. Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azap) ne zamanmış?"
  49. Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir.
  50. Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler.
  51. Sur´a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler.
  52. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va´dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş".
  53. O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak Huzurumuz´a getirilmişlerdir.
  54. İşte bugün hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yaptıklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.
  55. Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, ´sevinç ve mutluluk dolu´ bir meşguliyet içindedirler.
  56. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
  57. Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları herşey onlarındır.
  58. Çok esirgeyen Rabb´dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır).
  59. "Ey suçlu-günahkarlar, bugün siz bir yana çekilin."
  60. "Ey Ademoğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır;"
  61. "Bana kulluk edin, doğru yol budur."
  62. Andolsun o, sizden birçok insan-neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?
  63. İşte bu, size vadedilmiş cehennemdir.
  64. İnkar etmenize karşılık olmak üzere bugün oraya girin.
  65. Bugün Biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazandıklarını, elleri Bize söylemekte, ayakları (aleyhlerinde) şahitlik etmektedir.
  66. Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır-kör ederdik, böylece yola dökülüp-koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?
  67. Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
  68. Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?
  69. Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur´an´dır.
  70. (Kur´an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir).
  71. Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar.
  72. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar.
  73. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?
  74. Yardım görürler umuduyla, Allah´tan başka İlahlar edindiler.
  75. Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.
  76. Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten Biz, sakladıklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir.
  78. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
  79. De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir."
  80. Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir.
  82. Bir şeyi dilediği zaman, O´nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
  83. Herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. Siz O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: Ali Fikri Yavuz - Kur'an-ı Kerim ve İzahlı Meal-i Alisi
  1. Yâsin.
  2. Hikmet sahibi Kur’an hakkı için,
  3. Muhakkak ki sen (Ey Rasûlüm, tarafımızdan elçi olarak kullarıma) gönderilen peygamberlerdensin.
  4. Doğru bir yol, (İslâm dini) üzerindesin.
  5. Kur’an, Azîz, Rahîm olan Allah’ın indirdiği bir kitabdır.
  6. Babaları (Allah’ın azabı ile) korkutulmamış bir kavmi (Kureyşi) korkutasın diye gönderildin. Çünkü onlar habersiz gafillerdir.
  7. Doğrusu çoğunun üzerine azap gerçekleşmiştir. (Çünkü imanı istemiyecekleri, Allah tarafından biliniyor) artık onlar iman etmezler.
  8. Çünkü biz, o kâfirlerin boyunlarına bağlar geçirmişiz ki, bunlar çenelerine dayanmıştır da başları yukarı kalkık bulunuyorlar. (Artık hak tarafına başlarını çeviripte boyun eğmezler.)
  9. Biz onların önlerine (ahiret işlerine) bir engel, arkalarına (dünya işlerine) bir engel çekip kendilerini sarmışız da artık onlar (hakkı) göndermezler.
  10. Sen onları korkutsan da, korkutmasan da onlarca birdir; iman etmezler.
  11. Sen ancak Kur’an’a tâbi olan, onunla amel eden ve görmediği Rahmân’a içten saygı besliyen kimseyi sakındırırsın. İşte onu hem bir mağfiretle (dünyadaki günahlarının bağışlanmasıyla), hem de iyi mükâfatla (cennetle) müjdele.
  12. Gerçekten biz, ölüleri diriltiriz; (ölümlerinden önce iyi ve kötü) ileri gönderdikleri amelleri ve (öldükten sonra) geri bıraktıkları (iyi ve kötü) eserleri yazarız. Biz her şeyi İmam-ı Mübîn’de= Levh-i Mahfûz’da yazıp saymışızdır.
  13. (Ey Rasûlüm), Mekke halkına, o şehir halkının (Antakya’lıların) halini misal göster. Hani oraya (İsa’nın gönderdiği) elçiler gelmişti.
  14. O vakit kendilerine (İsa’nın Havarî’lerinden) iki elçi göndermiştik de bunları tekzip etmişlerdi. Biz de bir üçüncü elçi ile bu ikisini takviye etmiştik. (Bu üç elçi varip Antakya halkına) şöyle demişlerdi: “- Gerçekten biz, size gönderilmiş elçileriz.”
  15. Onlar dediler ki: “- Siz, ancak bizim gibi bir insansınız (bize bir üstünlüğünüz yok), hem Rahmân= Allah bir şey (kitap) indirmemiştir. Siz, sırf yalan söylüyorsunuz.”
  16. (Elçiler onlara şöyle) dediler: “- Rabbimiz biliyor ki, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
  17. Bize düşen, ancak apaçık bir tebliğdir.”
  18. (Onlar, elçilere) dediler ki: “- Doğrusu biz, sizinle uğursuzlandık. Eğer (bu sözünüzden) vaz geçmezseniz, muhakkak sizi taşla öldürürüz; ve her halde size bizden çok acıklı bir azap dokunur.”
  19. (Elçiler) dediler ki: “- Uğursuzluğunuz yanınızdadır. Nasihat edilirseniz mi (bunu uğursuzluğa yoruyorsunuz ve bizi tehdit ediyorsunuz)? Doğrusu siz, haddi aşmış bir kavimsiniz.”
  20. (O esnada, elçilerin geldiğini haber alan ve Allah’a ibadet etmekte olan) bir adam (Habîbü’n-Neccar), şehrin tâ ucundan koşarak geldi (ve şöyle) dedi: “- Ey kavmim, uyun bu gönderilen elçilere;
  21. Uyun sizden bir ücret istemiyen kimselere ki, onlar hidayet üzeredirler...
  22. Hem bana ne oldu ki, beni yaradana ibadet etmiyeyim? Hepiniz de döndürülüp O’na götürüleceksiniz.
  23. Hiç ben O’ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer O Rahmân (Allah) bana bir keder murad ederse, o tanrıların şefaatı bana hiç bir fayda vermez; ve onlar beni kurtaramazlar.
  24. Şüphe yok ki, o takdirde ben, apaçık bir sapıklık içindeyim.
  25. Haberiniz olsun ki ben, Rabbinize iman getirdim; gelin beni dinleyin.”
  26. (Onun nasihatlarına rağmen, kavmi onu öldürdüler. Ruhuna hitaben şöyle) denildi; “- Haydi, gir cennete!” (Cevap olarak ruhu şöyle) dedi: “- Ne olurdu, kavmim bilselerdi, tasdik etselerdi?
  27. Rabbimin beni bağışladığını, beni cennetle ikram edilenlerden kıldığını...”
  28. (Habîbü’n-Neccar’ın, kavmi tarafından) öldürülmesinden sonra kavminin üzerine (azab olarak) gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
  29. O (helâk edilişlerine sebep) yalnız bir sayha (Cebraîl’in sesi) oldu; hemen sönüverdiler (öldü gittiler).
  30. Yazıklar olsun o kullara ki, ne zaman kendilerine bir peygamber gelse, muhakkak onu alaya alırlardı.
  31. Onlar (Mekke kâfirleri) görmediler mi ki, kendilerinden evvel ne kadar nesiller helâk etmişiz; onlar (öldükten sonra) hiç dönüp onlara gelmiyorlar.
  32. (Ümmetlerin) hepsi muhakkak toplanıp huzurumuza getirileceklerdir.
  33. Hem ölü (kurumuş) arz, (kudretimize ve ölüleri dirilttiğimize delâlet eden) bir alâmettir onlara: Biz ona (yağmur sebebiyle) hayat verdik; ondan daneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
  34. Biz o arzda hurmalıklardan, üzüm bağlarından çeşitli bahçeler yaptık; içlerinde gözeler kaynattık (nehirler akıttık).
  35. (Bu sayılanlardan her birinin) mahsûlünden ve kendi ellerinin yetiştirdiklerinden yesinler diye... Hâlâ şükretmiyecekler mi?
  36. Arzın bitirdiklerinden, kendi evlâdlarından ve daha bilmiyecekleri şeylerden, bütün (erkek ve dişi türlerden ibaret) çiftleri yaratan Allah çok yücedir.
  37. Gece de (kudretimize delâlet eden) bir alâmettir onlara: Ondan gündüzü soyar çıkarırız. Bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlardır.
  38. Güneş de (bir alâmettir): Kendi mihveri etrafında muayyen bir vakit için hareket ediyor. Bu Azîz = her şeye gâlib olan, Alîm= her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
  39. Ayın da seyrine menziller (miktarlar) takdir ettik. Nihayet kurumuş eski hurma dalının yay şeklini alır.
  40. Ne güneşin aya yetişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçer. Hepsi (güneş, ay ve yıldızlar ayrı ayrı) bir felekte yüzerler, devirlerini tamamlarlar.
  41. İnsanlar için (kudretimize delâlet eden) bir alâmet de (ticarete gönderdikleri) evlâdlarını dolu gemide taşımamız;
  42. Ve kendilerine bunun gibi, binecekleri şeyler (türlü vasıtalar) yaratmamızdır.
  43. Dilersek onları (denizde) boğarız da, o takdirde kendilerine ne bir imdatçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar.
  44. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve mukadder ecele kadar yaşayış onları kurtarır.
  45. Onlara (o Mekke halkına Peygamber tarafından): “-Önünüzdeki ahiret işinden ve arkanızdaki dünya felâketlerinden korkun ki, merhamet olunasınız.” denildiği zaman (yüz çevirdiler).
  46. Kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet (mucize) gelse, muhakkak ondan yüz çeviregeldiler.
  47. Onlara: “-Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın.” denildiği zaman, o kâfir olanlar, iman edenlere şöyle dediler: “- O kimseye biz mi yedireceğiz ki, Allah dileseydi ona yiyeceğini verirdi? Siz (Allah’ın iradesine aykırı teklifte bulunmakla) ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz.”
  48. (Yine Mekke kâfirleri şöyle) diyorlar: “- Bu kıyametin vaadi ne zaman, eğer doğru söyleyenlerseniz?”
  49. Onların beklediği sadece bir sayhadır (Sûr’a ilk üfürülüştür) ki, onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir.
  50. O zaman bir vasiyyet (söz) bile yapamazlar, ailelerine de (çarşı ve sokaklardan) dönemezler.
  51. (Bir de ikinci defa) Sûr’a üfürülmüştür. Ne baksınlar, kabirlerden Rablerine doğru akın ediyorlar!
  52. “-Eyvah başımıza gelenlere!...Kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? İşte bu, O Rahman’ın vaad buyurduğu (kıyamet)...Doğru imiş, o gönderilen peygamberler.” derler.
  53. Başka değil, sadece bir tek sayha (Sûr’a son bir üfürülüş) olmuş. Derhal hepsi toplanmış, (hesap için) huzurumuza gelmişlerdir.
  54. Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmez. Sadece yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
  55. Gerçekten cennetlik olanlar, bugün (kıyamette) pek güzel bir meşguliyet içinde zevklenmektedirler.
  56. Kendileri ve zevceleri, ağaçların gölgeleri altında süslü koltuklar üzerine kurulub yaslanmışlardır.
  57. Onlara orada (cennetde) çeşitli meyve var; hem onlara istedikleri her şey var...
  58. Allah tarafından (melekler vasıtasıyla) bir söz olarak onlara “Selâm” vardır.
  59. (Müminler bir araya toplanıb cennete götürülürken, Allah mücrimlere şöyle buyurur:” - Ey Günahkârlar! Bugün müminlerden ayrılın;
  60. Şeytana itaat etmeyin, o size açık bir düşmandır diye size öğüd vermedim mi? Ey Adem oğulları!...
  61. Bir de bana ibadet edin, doğru yol budur (diye emretmedim mi)?”
  62. Böyle iken içinizden bir çok kimseleri şeytan yoldan çıkardı. O vakit neye düşünür akıl eder olmadınız?
  63. İşte bu, (dünyada) korkutula geldiğiniz cehennemdir.
  64. Bugün girin oraya, onu inkâr ettiğiniz için.
  65. Bugün onların ağızlarını mühürleriz de elleri, ne yapıyor idiyseler bize söyler ve ayakları şahidlik eder.
  66. Eğer dileseydik, o kâfirlerin (hakkı görmiyen dalâlet) gözlerini silme kör ederdik de (onlar akıllarını başlarına alarak) hak yola (imana) koşar, yarış ederlerdi. Fakat şimdi onlar nasıl görecekler (hakkı anlayacaklar)?...
  67. Bir de dileseydik, kılıklarını oldukları yerde çirkin bir şekle çevirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne dönebilirlerdi.
  68. Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu tersine çeviriyoruz (kuvvetini düşürüyoruz). Hâlâ anlamıyorlar mı (Allah’ın kudretini anlayıb doğru yola gelmiyecekler mi)?
  69. Biz O’na (Peygambere) şiir öğretmedik, O’na yaraşmaz da... O kitab, sade bir öğüddür ve (haramla helâlı) açıklayan bir Kur’an’dır.
  70. Aklı olanı korkutmak, kâfirlere de azab gerçekleşmek için...
  71. (Şunu da o Mekke halkı) görmediler mi: Biz, onlar için, kudretimizin meydana getirdiklerinden bir takım davarlar yaratmışız da, onlara sahib bulunuyorlar.
  72. O hayvanları, kendi menfaatlerine bağlı kıldık da, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
  73. Onlarda daha bir çok menfaatleri ve türlü içecekleri (sütler) var. Hâlâ şükretmiyecekler mi?
  74. Onlar, tuttular Allah’dan başka bir takım ilâhlar (putlar) edindiler; umuyorlar ki, (putlar tarafından) yardım olunacaklar.
  75. Putların kendilerine yardıma güçleri yetmez. Onlar ise putlara karşı itaata hazır askerlerdir.
  76. O halde (Ey Rasûlüm), o kâfirlerin sözü, (tekzibi) seni mahzun etmesin. Biz, onların (içlerinde) gizlediklerini de, açığa vurduklarını da biliriz.
  77. O (inkârcı) insan görmedi mi: Biz onu bir nutfeden yarattık. Şimdi de aşikâr bir mücadeleci kesiliverdi.
  78. (Nutfeden) yaratılışını unutarak bize bir de misal getirdi: “- Bu kemikleri kim diriltir, onlar çürüyüp dağılmışken?” dedi.
  79. (Ey Rasûlüm), de ki: “-Onları ilk defa yaratan diriltir ve O, her yaratılanı tamamiyle bilir.”
  80. O (Allah) ki, size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan yakıb duruyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan (Allah) onlar gibisini yaratmağa gücü yetmez mi? Elbette buna gücü yeter. O, her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
  82. Allah’ın şanı, bir şeyin olmasını dilediği zaman, ona sadece “ol” demektir; o oluverir.
  83. O halde her şeyin mülkiyet ve tasarrufu kudret elinde olan Allah ne yücedir!... (Öldükten sonra hep) O’na döndürülüb götürüleceksiniz.
Yazar: Bekir Sadak - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlatımı
  1. Ya, Sin.
  2. (2-4) Kuran´i Hakim´e and olsun ki, sen dogru yol uzere gonderilmis peygamberlerdensin.
  3. (2-4) Kuran´i Hakim´e and olsun ki, sen dogru yol uzere gonderilmis peygamberlerdensin.
  4. (2-4) Kuran´i Hakim´e and olsun ki, sen dogru yol uzere gonderilmis peygamberlerdensin.
  5. (5-6) Bu, babalari uyarilmadigindan gafil kalmis bir milleti uyarman icin guclu ve merhametli olan Allah´in indirdigi Kuran´dir.
  6. (5-6) Bu, babalari uyarilmadigindan gafil kalmis bir milleti uyarman icin guclu ve merhametli olan Allah´in indirdigi Kuran´dir.
  7. And olsun ki, hukum cogunun aleyhine gerceklesmistir, bunun icin artik inanmazlar.
  8. Boyunlarina, cenelerine kadar varan demir halkalar gecirmisizdir, bunun icin baslari yukari kalkiktir.
  9. Onlerine ve arkalarina sed cekmisizdir. Gozlerini perdeledigimizden artik goremezler.
  10. Onlari uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak, Kuran´a uyan ve gormedigi halde Rahman´dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Artik o kimseyi, bagislanma ve comertce verilecek bir ecirle mujdele.
  12. suphesiz oluleri dirilten, islediklerini ve eserlerini yazan Biziz; herseyi, apacik bir kitabda saymisizdir. *
  13. Insanlara, halkina elciler gelen kasabalari anlat:
  14. Onlara iki elci gondermistik; onu yalanladiklari icin ucuncu biriyle desteklemistik. Onlar: «Biz size gonderildik» demislerdi.
  15. Kasabalilar: «Siz de ancak bizim gibi birer insansiniz. Rahman da bir sey indirmemistir. Sadece yalan soyluyorsunuz» demislerdi.
  16. (16-17) Elciler: Dogrusu Rabbimiz bizim size gonderildigimizi bilir; bize dusen ancak apacik tebligdir» demislerdi.
  17. (16-17) Elciler: Dogrusu Rabbimiz bizim size gonderildigimizi bilir; bize dusen ancak apacik tebligdir» demislerdi.
  18. Kasabalilar: «Dogrusu sizin yuzunuzden ugursuzluga ugradik; vazgecmezseniz and olsun ki sizi taslayacagiz ve bizden size can yakici bir azap dokunacaktir» demislerdi
  19. Elciler: «Ugursuzlugunuz kendinizdendir. Bu ugursuzluk size ogut verildigi icin mi? Hayir; siz, asiri giden bir milletsiniz» demislerdi.
  20. sehrin obur ucundan kosarak bir adam gelmis ve soyle demisti: «Ey Milletim! Gonderilen elcilere uyun.»
  21. «izden bir ucret istemeyenlere uyun, onlar dogru yoldadirlar.»
  22. «eni yaratana ne diye kulluk etmeyeyim? Siz de O´na doneceksiniz.»
  23. «´nu birakip da tanrilar edinir miyim? Eger Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrilarin sefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.»
  24. Dogrusu o takdirde apacik bir sapiklik icinde olurum.»
  25. «Şuphesiz ben Rabbinize inandim, beni dinleyin.»
  26. (26-27) Ona «Cennete gir» denince, «Keski milletim Rabbimin beni bagisladigini ve beni ikrama mazhar olanlardan kildigini bilseydi! demisti.
  27. (26-27) Ona «Cennete gir» denince, «Keski milletim Rabbimin beni bagisladigini ve beni ikrama mazhar olanlardan kildigini bilseydi! demisti.
  28. (28-29) Ondan sonra milleti uzerine gokten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de degildik; sadece tek bir ciglik... o kadar, hemen sonup gittiler.
  29. (28-29) Ondan sonra milleti uzerine gokten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de degildik; sadece tek bir ciglik... o kadar, hemen sonup gittiler.
  30. Kullara yaziklar olsun! Kendilerine hangi elci gelse, onu alaya aliyorlardi.
  31. Kendilerinden once nice nesilleri yok ettigimizi, onlarin bir daha kendilerine donmediklerini gormezler mi?
  32. Hepsi huzurumuza getirileceklerdir. *
  33. Iste onlara bir delil: Olu yeri diriltir ve oradan taneler cikarariz da ondan yerler.
  34. Orada hurmaliklar ve uzum baglari var ederiz, aralarinda pinarlar fiskirtiriz.
  35. Onun ve elleriyle yaptiklarinin urunlerini yesinler; sukretmezler mi?
  36. Yerin yetistirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden cift cift yaratan Allah munezzehtir.
  37. Onlara bir delil de gecedir: Gunduzu ondan siyiririz da karanlikta kaliverirler.
  38. Gunes de yorungesinde yuruyup gitmektedir. Bu, guclu ve bilgin olan Allah´in kanunudur.
  39. Ay icin de sonunda kuru bir hurma dalina donecegi konaklar tayin etmisizdir.
  40. Aya erismek gunese dusmez. Gece de gunduzu gecemez. Her biri bir yorungede yururler.
  41. (41-42) Onlara bir delil de: Soylarini dolu gemiyle tasimamiz ve kendileri icin bunun gibi daha nice binekler yaratmis olmamizdir.
  42. (41-42) Onlara bir delil de: Soylarini dolu gemiyle tasimamiz ve kendileri icin bunun gibi daha nice binekler yaratmis olmamizdir.
  43. Dilesek, onlari suda bogardik; ne yardimlarina kosan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi.
  44. Ama katimizdan bir rahmet ve bir sureye kadar gecinme olarak onlari geri biraktik.
  45. Onlari: «Gecmisinizden ve geleceginizden sakinin, belki acinirsiniz» dendigi zaman yuz cevirirler.
  46. Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiginde ondan hep yuz ceviregelmislerdi.
  47. Onlara: «Allah´in size verdigi riziktan sarfedin» denince inkar edenler inananlara: «Allah dileseydi doyurabilecegi bir kimseyi biz mi doyuralim? Dogrusu siz apacik bir sapikliktasiniz» derler.
  48. «Dogru sozlu iseniz bildirin bu vaad ne zamandir?» derler.
  49. Cekisip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek cigligi beklerler.
  50. O zaman, artik ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine donebilirler. *
  51. Sura uflenince, kabirlerinden Rablerine kosarak cikarlar.
  52. «ah halimize! Yattigimiz yerden bizi kim kaldirdi?» derler. Onlara: «Iste Rahman olan Allah´in vadettigi budur, peygamberler dogru soylemislerdi» denir.
  53. Tek bir ciglik kopar, hepsi, hemen huzurumuza getirilmis olur.
  54. Artik bugun kimseye hicbir haksizlikta bulunulmaz. Islediklerinizden baskasiyla karsilik gormezsiniz.
  55. Dogrusu bugun, cennetlikler eglenceyle mesguldurler.
  56. Onlar ve esleri golgeliklerde, tahtlar uzerine yaslanmislardir.
  57. Orada meyveler ve her istedikleri onlarindir.
  58. Merhametli olan Rab katindan onlara selam vardir.
  59. (59-61) Allah soyle buyurur: «Ey suclular! Bugun muminlerden ayrilin. Ey insanogullari! Ben size, seytana tapmayin, o sizin icin apacik bir dusmandir, Bana kulluk edin, bu dogru yoldur, diye bildirmedim mi?»
  60. (59-61) Allah soyle buyurur: «Ey suclular! Bugun muminlerden ayrilin. Ey insanogullari! Ben size, seytana tapmayin, o sizin icin apacik bir dusmandir, Bana kulluk edin, bu dogru yoldur, diye bildirmedim mi?»
  61. (59-61) Allah soyle buyurur: «Ey suclular! Bugun muminlerden ayrilin. Ey insanogullari! Ben size, seytana tapmayin, o sizin icin apacik bir dusmandir, Bana kulluk edin, bu dogru yoldur, diye bildirmedim mi?»
  62. And olsun ki, o sizden nice nesilleri saptirmisti, akletmez miydiniz?
  63. Iste bu, size soz verilen cehennemdir.
  64. Bugun, inkarciliginiza karsilik oraya girin.
  65. Iste o gun agizlarini muhurleriz, Bizimle elleri konusur, ayaklari da yaptiklarina sahidlik eder.
  66. Dilesek, gozlerini kor ederdik de yol bulmaga calisirlardi. Nasil gorebilirlerdi?
  67. Dilesek, onlari olduklari yerde dondururduk da, ne ileri gidebilirler ve ne de geri donebilirlerdi. *
  68. Uzun omurlu yaptigimizin hilkatini tersine cevirmisizdir. Akletmezler mi?
  69. Biz ona siir ogretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir ogut ve apacik Kuran´dir.
  70. Diri olan kimseyi uyarsin ve verilen soz de inkarcilarin aleyhine ciksin.
  71. Kudretimizle kendileri icin hayvanlar yarattgimizi gormezler mi? Onlara sahip olmaktadirlar.
  72. Onlari kendilerinin buyruguna verdik; bindikleri de, etini yedikleri de vardir.
  73. Onlarda daha nice faydalar, icecekler vardir. sukretmezler mi?
  74. Allah´i birakip da, kendilerine yardimi dokunur diye, baska tanrilar edindiler.
  75. Oysa onlar yardim edemezler, ancak kendileri o tanrilara koruyuculuk icin nobet beklerler.
  76. Bunlarin sozu seni uzmesin. Biz onlarin gizlediklerini de, aciga vurduklarini da suphesiz biliriz.
  77. (77-78) Insan kendisini bir nutfeden yarattigimizi gormez mi ki hemen apacik bir hasim kesilir ve kendi yaratilisini unutur da: «Curumus kemikleri kim yaratacak» diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
  78. (77-78) Insan kendisini bir nutfeden yarattigimizi gormez mi ki hemen apacik bir hasim kesilir ve kendi yaratilisini unutur da: «Curumus kemikleri kim yaratacak» diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
  79. De ki: «Onlari ilk defa yaratan diriltecektir. O, her turlu yaratmayi bilendir.»
  80. Yas agactan size ates cikarandir. Ondan ates yakarsiniz.
  81. Gokleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya Kadir olmaz mi? Elbette olur; cunku O, yaratan ve bilendir.
  82. Bir seyi diledigi zaman, O´nun buyrugu sadece, o seye «Ol» demektir hemen olur.
  83. Her seyin hukumranligi elinde olan ve sizin de kendisine doneceginiz Allah munezzehtir.*
Yazar: Celal Yıldırım - Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Yâ-Sîn.
  2. Hikmet dolu Kur´ân´a and olsun ki,
  3. Sen elbette gönderilen peygamberlerdensin.
  4. Doğru yol üzerindesin.
  5. (Kur´ân) cok üstün, cok güçlü, çok merhametli (Allah´ın) indirdiğidir.
  6. Babaları uyarılmayan bir milleti —ki onlar gaflet içindedirler— uyarman içindir.
  7. And olsun ki, hüküm, çoğu hakkında gerçekleşip sübut bulmuştur, artık inanmazlar.
  8. Şüphesiz ki biz onların boyunlarına, çenelerine dayanacak şekilde demir halkalar geçirdik. Bu yüzden başları yukarıya kalkıktır.
  9. Önlerine de, arkalarına da bir sed koyduk, gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık onlar görmezler.
  10. (Ey Peygamber!) Onları (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarsan da uyarmasan da birdir; imân etmezler.
  11. Sen ancak Zikr´e (Kur´ân´a) uyup Rahmân´dan, gıyabında saygı ile korkanları uyarabiiirsin. Öylesini mağfiret ve göz-gönül dolduran güzel bir mükâfatla müjdele.
  12. Şüphesiz biz, evet biz, ölüleri diriltiriz; önden gönderdikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri (koydukları izleri) yazarız. Ve her şeyi açık ve açıklayıcı bir Ana Kitap´ta sayıp tesbit etmişizdir.
  13. Onlara, o kasaba halkından misal getir; hani onlara peygamberler gelmişti.
  14. Hani kendilerine iki elci göndermiştik de onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine o ikisini bir üçüncü-süyle destekleyip güçlendirmiştik. «Şüphesiz biz size gönderilen elçileriz !» Demişlerdi.
  15. Onlar ise, hayır, dediler, siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahman bir şey indirmemiştir. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.
  16. Elçiler de, «Rabbimiz bilir ki biz gerçekten size gönderilen elçileriz.
  17. Bize gereken, sadece açık tebliğdir,» dediler.
  18. Kasaba halkı onlara: «Doğrusu sizin yüzünüzden başımıza uğursuzluk çöktü. Eğer (bu iddia ve uyarınızdan) vazgeçmezseniz elbette sizi taşlar ve elbette bizden size elem verici bir azâb dokunur,» dediler.
  19. Elçiler dediler ki: «Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir; size öğüt verilse de mi ? Hayır, siz (inkâr ve sapıklıkta, inat ve azgınlıkta) aşırı giden bir milletsiniz.»
  20. Şehrin en uzak kesiminden bir adam koşarak geldi ve: «Ey kavmim ! Gönderilen bu elçilere uyun ;
  21. Uyun sizden ücret istemiyen-lere. Bunlar doğru yol üzerinde bulunuyorlardır.» Dedi.
  22. Hem beni yoktan yaratıp varlık alanına getiren Allah´a ne diye tapmıyayım ? Hepiniz ancak O´na döndürüleceksiniz.
  23. Artık ben, O´ndan başka tanrılar edinir miyim ? Eğer Rahman, bana bir zarar vermeyi dilese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar da.
  24. O takdirde ben, mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.
  25. (Ey elçiler!) Şüpheniz olmasın ki ben sizin Rabbınıza imân ettim, beni işittiniz..
  26. (26-27) Ona, «gir Cennet´e!» denildi. O da, «ah keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni, ikrama lâyık görülen kişilerden kıldığını bir bilselerdi.»
  27. (26-27) Ona, «gir Cennet´e!» denildi. O da, «ah keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni, ikrama lâyık görülen kişilerden kıldığını bir bilselerdi.»
  28. Onun ardından, milleti üzerine gökten hiçbir (yok edici) asker indirmedik, indirecek de değildik.
  29. Sadece bir haykırış (yetti); hemen sönüverdiler.
  30. Yazık çok yazık o kullara ki, kendilerine ne kadar bir peygamber geldiyse, mutlaka onunla alay ederlerdi.
  31. Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nice nesilleri yok ettik ki onlar(dan hiç birlen) bunlara (bir daha) dönüp gelmiyorlardı.
  32. Hepsi de istisnasız huzurumuzda biraraya getirileceklerdir.
  33. Diriltip içinden daneler çıkardığımız ölü toprak onlar için (varlığımızın ve kudretimizin) açık belgelerinden biridir, ondan yeyip geçinirler.
  34. Onda hurmalık ve üzüm bahçeleri meydana getirdik ve içinden pınarlar fışkırttık,
  35. Ki onun meyvelerinden ve ellerinin işleyip ortaya çıkardığı ürünlerden yesinler. Artık şükretmezler mi?.
  36. O´nu tesbîh ve tenzîh edin ki, yerin yetiştirdiğinden, kendi nefslerinden ve bilmedikleri daha nice şeylerden çift çift yaratmıştır.
  37. Gece de onlar için (ilâhî kudrete delâlet eden) açık bir belgedir. Gündüzü ondan çekip sıyırırız da hemen karanlıkta kalmış olurlar.
  38. Güneş de kendine has karargâhta (yörüngesinde) cereyan etmektedir. Bu o çok güçlü, çok üstün, her şeyi bilen (Allah´ın) takdîridir.
  39. Ay için de konaklar belirledik ; sonunda kuru hurma çubuğu gibi (incelip eğik) döner.
  40. Ne Güneş´in Ay´a yetişmesi uygun (bir kanun)dur, ne de gece, gündüzün önüne geçebilir. Her biri ayrı bir yörüngede yüzerler (hareketlerini sürdürürler).
  41. Onlar için ayrı bir açık belge de, soylarını o dolu gemiye yükleyip taşımamız,
  42. Ve bunun benzeri binecekleri şeyleri onlar için yaratmamızdır.
  43. Dilersek onları (suda) boğarız da artık ne çığlıklarına koşan bulunur, ne de kurtarılma şansları olur.
  44. Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye kadar geçinip yararlanmaları için irâdemiz onların kurtulmasını sağlamıştır.)
  45. Kendilerine, önünüzdekinden ve arkanızdakinden (Dünya ve Âhiret´te azabı ve rüsvaylığı gerektiren fenalıklardan) korkup sakının ki, merhamet olunasınız, denildiği zaman (aldırış bile etmezler).
  46. Kendilerine ne kadar Rabbın âyetlerinden bir âyet geldiyse, mutlaka ondan yüzçevirdiler. ´
  47. Yine kendilerine, Allah´ın size rızık olarak verdiklerinden (Allah için) harcayın, denildiği zaman, o küfredenler, imân edenlere, «Allah´ın dilediği takdirde yedireceği kimseyi biz mi yedirelim ?! Şüphesiz ki siz açık bir sapıklık içinde bulunuyorsunuz,» derler.
  48. Ve derler ki: Eğer doğru kimselerdenseniz bu va´d ne zaman ?
  49. Onlar çekişip tartışırken ansızın kendilerini yakalayıverecek bir haykırışı beklerler.
  50. Artık (bu durumda) ne bir tavsiyede bulunmaya güç getirebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Sûr´a üfrülünce bir de bakarsın kabirlerinden çıkıp Rablarına doğru akın akın koşarlar.
  52. Eyvah bize ! Kim bizi uyuduğumuz yerden kaldırdı ? derler. (Onlara :) Bu, Rahman (olan Allah´ın) va´dettiği ve peygamberlerin doğru söylediği (gündür, denilir.)
  53. Sadece bir haykırış. Bir de bakarsın hepsi huzurumuzda hazır bekliyorlar.
  54. Bugün hiç kimseye zulmedilmez ve ancak yapageldiğiniz şeylerin karşılığını görürsünüz.
  55. Bugün cennetlikler tatlı bir eğlence içinde sevinip neşelenmektedirler.
  56. Onlar da, eşleri de gölgede tahtlar, kanepeler üzerinde kurulmuşlardır.
  57. Onlara orada meyveler ve istedikleri her şey vardır.
  58. Onlara O çok merhametli Rabb´dan sözlü selâm vardır.
  59. Ey suçlu günahkârlar! Bugün bir tarafa ayrılın.
  60. Ey Âdem oğulları! Şeytana tapmayın, o gerçekten sizin açık düşmanınızdır.
  61. Bana tapın. İşte en doğru yol budur, diye size buyurmadım mı ?
  62. And olsun kî şeytan sizden nice nice nesilleri saptırmıştır. Akledecek durumda değil miydiniz ?
  63. İşte bu, tehdîd edilegeldiğiniz Cehennem´dir.
  64. İnkâr edegeldiğinize karşılık bugün girin oraya !
  65. Bugün onların (o inkarcı azgınların, sapık döneklerin) ağızlarını mühürleriz. Neler işleyip elde ettiklerini (ortaya dökmek için) bizimle (onların ağzı değil) elleri konuşur, ayakları da şâhidlikte bulunur.
  66. Dilemiş olsak, gözlerini silme kör ederdik de yolu bulabilmek için koşuşup dururlardı; ama nerede görebilirlerdi ?
  67. Dilemiş olsak, onları oldukları yerde suretlerini değiştirirdik de artık ne ileri gidebilirler, ne de geri dönebilirlerdi.
  68. Kimi uzun ömürlü yaşatırsak, yaratılışını tersine çevirip değiştiririz. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
  69. Biz O´na (Muhammed´e) şiir öğretmedik; aslında şiir ona yaraşmaz da. O ancak katıksız bir öğüt ve açık ortada bir Kur´ân´dır.
  70. Diriyi uyarmak ve kâfirler üzerine (azâbla ilgili) sözün hakk olması içindir (bu Kur´ân)!.
  71. Görmedin mi ki, biz (kudret) ellerimizin imalâtı olan davarları yarattık; böylece onlar buna sahip oluyorlardır.
  72. Onları kendilerine boyun eğer kıldık da bir kısmı binekleridir, bir kısmının da etini yemekteler.
  73. Kendileri için onlarda birtakım yararlar ve içecekler de vardır. Artık şükretmezler mi ?
  74. Yardım olunurlar (kendilerine imdad olunur) diye tutup Allah´tan başka tanrılar edindiler.
  75. Halbuki o tanrıların, onlara yardımda bulunmaya güçleri yetmez onlar ise, o tanrılar için hazır (koruyucu) askerlerdir.
  76. Sakın onların sözü seni üzmesin. Şüphesiz ki, biz onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da biliriz.
  77. İnsan, kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi ? Buna rağmen bir de bakarsın ki o, (bize karşı) açık bir hasım.
  78. Kendi yaratılışını unuttu da çürüdüğü halde bu kemikleri kim yaratabilir? diyerek bize misâl vermeye kalkıştı.
  79. De ki, onu ilk yaratıp meydana getiren diriltecektir. O, yaratışın, yaratılışın her özelliğini bilendir.
  80. O ki, size yeşil ağaçtan ateş meydana getirdi. Siz de o ateşten yakıp duruyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini (veya tıpkısını) yaratmaya kudreti yetmez mi ? Elbette yeter. O her şeyi yaratandır, bilendir.
  82. O, bir şeyi (var kılmayı) dileyince, O´nun emri sadece «ol!» demesidir, o şey hemen oluverir.
  83. Her şeyin mülkü (mukadderat ve tasarrufu) elinde olan (Allah) çok yücedir, çok münezzehtir.
Yazar: Diyanet - Diyanet 1
  1. Yâ Sîn.
  2. (2-4) (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
  3. (2-4) (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
  4. (2-4) (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
  5. (5-6) Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
  6. (5-6) Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
  7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
  8. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
  9. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
  10. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
  12. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.
  13. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
  14. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
  15. Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
  16. (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”
  17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”
  18. Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.”
  19. Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.
  20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”
  21. “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”
  22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.”
  23. “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”
  24. “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”
  25. “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”
  26. (26-27) (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.
  27. (26-27) (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.
  28. Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
  29. Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
  30. Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
  31. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
  32. Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
  33. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.
  34. (34-35) Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  35. (34-35) Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  36. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
  37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
  38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir.
  39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
  40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
  41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
  42. Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
  43. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
  44. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
  45. Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler.
  46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.
  47. Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler.
  48. “Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar.
  49. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.
  50. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.
  52. Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”
  53. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
  54. O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
  55. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.
  56. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
  57. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.
  58. Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır).
  59. (Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”
  60. (60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”
  61. (60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”
  62. “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”
  63. “İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.”
  64. “İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!”
  65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.
  66. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!
  67. Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
  68. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
  69. Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.
  70. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.
  71. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
  72. Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
  73. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler.
  75. Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler.
  76. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
  78. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?”
  79. De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”
  80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
  82. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
  83. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.
Yazar: Diyanet - Diyanet 2
  1. Yâsîn,
  2. Hikmet dolu Kur´an hakkı için,
  3. Sen şüphesiz peygamberlerdensin.
  4. Doğru yol üzerindesin.
  5. (Bu Kur´an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
  6. Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
  7. Andolsun ki onların çoğu cezayı hak etmişlerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.
  8. Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır.
  9. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.
  10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak zikre (Kur´an´a) uyan ve görmeden Rahmân´dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.
  12. Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz´da) sayıp yazmışızdır.
  13. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.
  14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! dediler.
  15. Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.
  16. (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
  17. «Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah´ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir» dediler.
  18. (Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.
  19. Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.
  20. Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. «Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!»
  21. «Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.»
  22. «Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O´na döndürüleceksiniz.»
  23. «O´ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.»
  24. «İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.»
  25. «Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin.»
  26. (26-27) Gir cennete! denildi. «Keşke, dedi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını kavmim bilseydi!»
  27. (26-27) Gir cennete! denildi. «Keşke, dedi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını kavmim bilseydi!»
  28. Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.
  29. (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.
  30. Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
  31. Müşrikler görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimler helâk ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler.
  32. Elbette onların hepsi (kıyamet gününde) karşımızda hazır bulunacaklar.
  33. (Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık. İşte onlar bundan yerler.
  34. Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.
  35. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâla şükretmeyecekler mi?
  36. Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah´ı tesbih ve takdis ederim.
  37. Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
  38. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah´ın takdiridir.
  39. Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
  40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
  41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir.
  42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de yarattık.
  43. Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.
  44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır.
  45. Onlara yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işlerde Allah´tan korkun; umulur ki size merhamet olunur denildiğinde (aldırmazlar).
  46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeyedursun, ille de ondan yüz çevirmişlerdir.
  47. Allah´ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah´ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
  48. Onlar: Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir? derler.
  49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
  50. İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Nihayet Sûr´a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.
  52. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân´ın vâdettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.
  53. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.
  54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.
  55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.
  56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.
  57. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
  58. Onlara merhametli Rabb´in söylediği selam vardır.
  59. «Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!»
  60. «Ey Âdem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır» demedim mi?
  61. «Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur» demedim mi?
  62. Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?
  63. İşte, bu size vâdedilen cehennemdir.
  64. İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin!
  65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.
  66. Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi?
  67. Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!
  68. Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
  69. Biz ona (Peygamber´e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah´tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur´an´dır.
  70. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
  71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır.
  72. Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.
  73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardır. Hâla şükretmezler mi?
  74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah´tan başka ilâhlar edindiler.
  75. Halbuki ilâhların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.
  76. (Resûlüm!) O halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.
  78. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: «Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?» diyor.
  79. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.
  80. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O´dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
  82. Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir.
  83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah´ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O´na döneceksiniz.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Yasin.
  2. Hikmetli Ku´ran´ın hakkı için!
  3. Emin ol ki sen, o elçilikle gönderilen peygamberlerdensin!
  4. Bir dosdoğru yol üzerindesin.
  5. Güçlü ve çok merhametli Allah´ın peyderpey indirdiği vahyi ile.
  6. Babaları uyarılmamış olup gaflet içinde olan bir topluluğu uyarasın (vehameti haber veresin) diye.
  7. Andolsun ki, pek çoklarına karşı söz hak olmuştur da artık onlar imana gelmezler.
  8. Çünkü Biz, onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz de onlar, çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
  9. Hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çekmişiz ve kendilerini sarmışızdır; artık baksalar da görmezler.
  10. Onları uyarsan da uyarmasan da farketmez, inanmazlar.
  11. Sen ancak Kur´an´a uyan ve Rahman´dan gıyabında saygı besleyen kimseyi sakındırırsın; İşte onu, hem bir bağışlama hem de değerli bir mükafatla müjdele!
  12. Gerçekten Biz. Biziz, ölüleri diriltiriz; önden gönderdiklerini ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz. Zaten herşeyi açık bir kütükte «İmam-ı Mübin» de de ihsa (sayıp tesbit) etmişizdir.
  13. Ve onlara o şehir halkını örnek ver. Hani oraya o gönderilen elçiler varmıştı.
  14. Hani onlara o iki elçiyi göndermiştik de onları yalanladılar; Biz de bir üçüncüsüyle onları güçlendirdik, varıp: «Haberiniz olsun, biz sizlere gönderilmiş elçileriz.» dediler.
  15. «Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman hiç birşey indirmedi; siz sırf yalan söylüyorsunuz!» dediler.
  16. Elçiler: «Rabbimiz biliyor ki, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
  17. Açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze (vazife) değildir!» dediler.
  18. Onlar: «Doğrusu, biz sizi uğursuzluk nedeni saydık. Yemin ederiz ki, vazgeçmezseniz sizi hiç tınmadan taşlarız ve kesinlikle size bizden acıklı bir azap dokunur.» dediler.
  19. Elçiler: «Sizin uğursuzluk kuşunuz beraberinizdedir. Size öğüt verilse de öyle mi? Doğrusu siz israfı adet etmiş bir topluluksunuz.» dediler.
  20. o sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve dedi ki: «Ey hemşerilerim, uyun o gönderilen elçilere!
  21. Uyun sizden bir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar doğru yola ermişlerdir.
  22. Hem neden kulluk etmeyeyim ben o beni yaratana, hep de döndürülüp O´na götürüleceksiniz!
  23. Ben hiç O´ndan başka tanrılar mı edinirim? Eğer o Rahman, bana bir keder irade buyurursa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar.
  24. Şüphesiz ben, o takdirde açık bir sapıklık içindeyimdir.
  25. Haberiniz olsun ki, ben Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni!»
  26. Denildi ki: «Haydi. gir cennete!» O: «Ah ne olurdu, kavmim bilseydi
  27. Rabbimin beni bağışlamasını ve beni ikram olunan kullarından kıldığını.»
  28. Arkasından kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
  29. O sadece bir sayha (gürültü) oldu; hemen sönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
  31. Baksalar ya kendilerinden önce nice nesiller helak etmişiz. Onlar, hiç onlara dönüp gelmiyorlar (dünyaya bir daha dönmüyorlar).
  32. Ancak hepsi toplanıp, bizim huzurumuza celbedilmişlerdir.
  33. Hem ölü toprak onlara bir delildir. Biz ona hayat verdik ve onda taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
  34. Orada cennetler yaptık; hurma bahçeleri, üzüm bağları (daha neler) neler! İçlerinde pınarlar akıttık.
  35. Ürününden ve kendi elleriyle elde ettikleri mamüllerinden yesinler diye; hala şükretmeyecekler mi?
  36. Yüce ve münezzehtir o ki, herşeyden çiftler meydana getiriyor; yerin bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmeyecekleri neler, nelerden!
  37. Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarız (çekip alırız), bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlar.
  38. Güneş de (bir delildir ki) kendisine mahsus bir karargah için akıp gidiyor, işte bu, güçlü ve herşeyi bilen (Allah)ın takdiridir.
  39. Aya da; ona da bir takım menziller tayin etmişizdir, nihayet dönmüş (dolanmış) eğri bir hurma dalı gibi olmuştur.
  40. Ne güneşin Aya (yetişip) çatması kendisine (çarpması) yaraşır, ne de gece gündüzü geçer; herbiri birer felekte (yörüngede) yüzerler.
  41. Onlara bir delil de o dolu gemide zürriyetlerini taşımamız;
  42. ve kendilerine o gibisinden binecek şeyler yaratmamızdır.
  43. Dilersek onları (suda) boğarız da o zaman onlara ne feryatçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar.
  44. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
  45. Durum böyle iken onlara: «Önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete erişeniz.» denildiği zaman;
  46. kendilerine Rablerinin ayetlerinden her hangi bir ayet de gelse, mutlaka ondan yüz çevire geldiler.
  47. Onlara: «Allah´ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın» denildiği zaman, o kafirler, iman edenler için şöyle dediler: «Allah´ın, dileseydi yiyecek verebileceği kimseyi biz hiç yedirir miyiz, siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?»
  48. Ve: «Ne zaman bu tehdit , (gerçekleşek eğer) doğru (sözlü) iseniz.» diyorlar.
  49. (Ondan) sadece bir tek sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki, onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir.
  50. o zaman bir tavsiyede bile bulunamazlar; ailelerine de dönemezler.
  51. Sur üfrülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
  52. Eyvah başımıza gelenlere! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? O Rahmin´ın va´d buyurduğu işte buymuş. Gönderilen peygamberler doğru söylemişler derler.
  53. Başka değil, sadece bir sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
  54. Artık bugün hiç kimseye zerrece zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
  55. Gerçekten cennetlikler bugün bir eğlence içinde zevk etmektedirler.
  56. Kendileri ve eşleri gölgelikler içinde koltuklar üzerinde kurulmuşlardır.
  57. Onlara orada bir meyve vardır. Onlara orada ne isterlerse vardır.
  58. Merhametli Rabbin kelamı bir «Selam» olacak.
  59. Haydin ayrılın bugün ey suçlular!
  60. Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi?
  61. Bana kulluk edin, doğru yol budur, diye.
  62. Böyle, iken yüceliğime karşı o içinizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. O zaman sizin akıllarınız yok muydu?
  63. İşte bu va´d olunup durduğunuz cehennem.
  64. Bugün yaslanın bakalım ona inkar ettiğiniz için.
  65. Bugün ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayaklar şahitlik eder.
  66. Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler.
  67. Yine dilesek kendilerini oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de dönebilirlerdi.
  68. Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak yaratılışta onu tersine çeviri(p güçten düşürü)yoruz. Hala akıllanmayacaklar mı?
  69. Biz ona şiir öğretmedik, ona yakışmaz da; o sadece bir öğüt ve parlak bir Kur´an´dır.
  70. Diri olanı uyandırmak, nankörlere de o azap sözünün gerekmesi için.
  71. Şunu da görmediler mi: Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
  72. Onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
  73. Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hala şükretmeyecekler mi?
  74. Tuttular bir de Allah´tan başka bir takım ilahlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
  75. Onların onlara yardıma güçleri yetmez; onlar ise onlar (tanrılar) için celbolunan askerlerdir.
  76. O halde onların lakırdıları seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz dışlarını da.
  77. İnsan görmüyor mu ki, Biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi.
  78. Yaratılışını unutarak Bize bir de mesel (örnek) fırlattı: «Çürümüşken o kemikleri kim diriltir?» dedi.
  79. De ki: «Onları ilk defa yaratan diriltir ve o yaratmanın her türlüsünü bilir.»
  80. O ki size yeşil ağaçtan bir ateş çıkarmasını sağladı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. Yaratan O, her şeyi bilen O!
  82. O´nun emri, birşeyi dileyince ona sadece «Ol!» demektir. O da oluverir.
  83. Artık tesbih edilmez mi öyle herşeyin hükümranlığı elinde bulunan yüce Allah! Hep de döndürülüp O´na götürüleceksiniz.
Yazar: Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Meali (Sadeleştirilmiş)
  1. Yâsîn.
  2. (2-3) Ey Muhammed! Hikmetli Kur´ân´a andolsun ki, sen risâlet görevi verilmiş peygamberlerdensin.
  3. (2-3) Ey Muhammed! Hikmetli Kur´ân´a andolsun ki, sen risâlet görevi verilmiş peygamberlerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.
  5. (5-6) Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah´ın indirdiği (Kur´ân) ile korkutasın.
  6. (5-6) Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah´ın indirdiği (Kur´ân) ile korkutasın.
  7. Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
  8. Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
  9. Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
  10. Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak Kur´ân´a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah´tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
  12. Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir «imam-ı mübin»de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
  13. Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
  14. Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: «Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz.» dediler.
  15. Onlar da: «Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.» dediler.
  16. Peygamberler dediler ki: «Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.»
  17. «Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.»
  18. Onlar dediler ki: «Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur.»
  19. Peygamberler de şöyle cevap verdiler: «Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz.»
  20. O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: «Ey kavmim! Uyun o elçilere!»
  21. «Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.»
  22. «Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O´na götürüleceksiniz.»
  23. «Hiç ben O´ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.»
  24. «Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.»
  25. «Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.»
  26. (Sonra ona) «haydi gir cennete!» denildi. O da dedi ki: «Ne olurdu kavmim bilseydi!»
  27. «Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.»
  28. Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
  29. Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
  31. Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
  32. Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
  33. Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
  34. Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
  35. (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  36. Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah´ın şanı ne yücedir.
  37. Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
  38. Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah´ın takdiridir.
  39. Ay´a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
  40. Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
  41. Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
  42. Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
  43. Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
  44. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
  45. Durum böyle iken onlara: «Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin» denildiği zaman,
  46. Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
  47. Onlara: «Allah´ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın» dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: «Allah´ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?» dediler.
  48. Yine onlar: «Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?» diyorlar.
  49. Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
  50. O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
  51. Sûr´a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
  52. Onlar: «Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân´ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler» derler.
  53. Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
  54. Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
  55. Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
  56. Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
  57. Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
  58. (Onlara) Rahîm olan Rab´den «selâm» sözü vardır.
  59. Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
  60. (60-61) «Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?» (buyurulacak)
  61. (60-61) «Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?» (buyurulacak)
  62. Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
  63. İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
  64. Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
  65. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
  66. Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
  67. Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
  68. Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
  69. Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur´ân´dır.
  70. (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
  71. Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
  72. Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
  73. Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  74. Onlar, Allah´tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
  75. Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
  76. O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
  77. İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
  78. Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: «Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?» dedi.
  79. De ki: «Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir.»
  80. Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O´dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
  82. O´nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece «Ol!» demektir. O da hemen oluverir.
  83. O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah´ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: Seyyid Kutub - Fizilal-il Kuran
  1. Yasin.
  2. Hikmetli Kur´an´a andolsun.
  3. Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerinde.
  5. Bu Kur´an üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
  6. O Kitap, sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
  7. Andolsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar.
  8. Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Çenelere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır.
  9. Önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.
  10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak zikre (Kur´an´a) uyan ve görmeden Rahman´dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte öylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.
  12. Biziz, biz ki, ölüleri diriltiriz ve öne sürdükleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Biz; her şeyi, apaçık bir Kitab´a yazmışızdır.
  13. İnsanlara, elçilerin geldiği şu kent halkını misal olarak anlat.
  14. Biz onlara iki elçi gönderdik, onları yalanladılar, biz de elçileri üçüncü biriyle destekledik. Onlar «biz size gönderilen elçileriz» dediler.
  15. Kentliler dediler ki; «siz de bizim gibi insansınız. Rahman´da bir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.»
  16. Elçiler dediler ki; «Rabb´imiz bilir ki, biz size gönderilmiş elçileriz.»
  17. Bizim üzerimize düşen, yalnızca açıkça duyurmaktır.
  18. Kentliler dediler ki; «doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azab dokunur.»
  19. Elçiler dediler ki; «uğursuzluk kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi oldu? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz.»
  20. Kentin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.
  21. Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.
  22. Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Sizde O´na döndürüleceksiniz.
  23. Onu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.
  24. O takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum.
  25. Şüphesiz ben Rabb´inize inandım, beni dinleyin.
  26. O´na «cennete gir» denilince «Keşke kavmim bilseydi.»
  27. Rabb´imin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını dedi.
  28. Ondan sonra, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, zaten indirecek te değildik.
  29. Sadece korkunç bir ses oldu, hemen sönüp gittiler.
  30. Yazık şu kullara! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.
  31. Görmediler mi kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik. Onlar bir daha kendilerine dönüp gelmezler.
  32. Hepsi toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir.
  33. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarırız da ondan yerler.
  34. Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık; orada çeşmeler akıttık.
  35. Ki, onun ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hala şükretmiyorlar mı?
  36. Allah ne yücedir ki, toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır.
  37. Gecede onlar için bir delildir. Gündüzü ondan soyup alırız, birden onlar karanlıkta kalıverirler.
  38. Güneş´te yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah´ın kanunudur.
  39. Ay içinde bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner.
  40. Ne güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.
  41. Onlar için bir delil de, onların çocuklarını dolu gemide taşımamız.
  42. Ve kendilerine onun gibi binecekleri nice şeyler yaratmamızdır.
  43. Dilersek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirdi.
  44. Ancak bizden bir rahmet ve belli bir süreye kadar yaşatma vardır.
  45. Onlara; «geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki esirgenmeniz umulur» dendiği zaman yüz çevirirler.
  46. Zaten Rabb´inin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde onlardan hep yüz çevire gelmişlerdir.
  47. Onlara; «Allah´ın size verdiği rızıktan sarf edin» denilince inkâr edenler inananlara; «Allah dileseydi, doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Siz gerçekten sapıtmış kimselersiniz?»
  48. Ve «eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ettiğiniz azab ne zaman gelecek» diyorlar.
  49. Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.
  50. O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Sur´a üflenince, kâbirlerinden Rabb´lerine koşarak çıkarlar.
  52. Dediler; «vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? İşte Rahman´ın vadettiği şey budur. Demek peygamber doğru söylemiş.»
  53. Sadece bir tek nara olur, hemen onların hepsi huzurumuza getirilirler.
  54. O gün, hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz ve siz ancak yaptığınızın cezasını çekersiniz.
  55. Doğrusu bugün, cennetlikler eğlence ile meşguldürler.
  56. Kendileri ve eşleri gölgelerde, koltuklara yaslanmışlar.
  57. Orada her çeşit meyve onlar içindir. Bütün arzuları yerine getirilir.
  58. Merhametli olan Rabb katından onlara selâm vardır.
  59. Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın.
  60. Ey insanoğulları, size and vermedim mi? Şeytana tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.
  61. Bana tapın doğru yol budur.
  62. Andolsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştır, akletmez misiniz?
  63. İşte bu, size vaad edilen cehennemdir.
  64. İnkârınızdan dolayı bugün oraya girin.
  65. O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler ayakları yaptıklarına şahitlik eder.
  66. Dilersek, gözlerini kör ederdik de, yol bulmaya çalışırlardı. Nasıl görebilirlerdi?
  67. Dileseydik kılıklarını değiştirip onları oldukları yerde dondururduk, ne ileri gidebilir, ne de geri dönebilirdi.
  68. Kime uzun ömür versek, onun yaratılışı baş aşağı çevirir, gücünü azaltırız, sonunda ihtiyarlar, zayıflar. Akıllarını kullanmıyorlar mı?
  69. Biz Muhammed´e şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kur´an´dır.
  70. Diri olanları uyarsın ve inkâr edenlere de azab hak olsun.
  71. Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmezler mi? Onlara sahip olmaktadırlar.
  72. Onları kendilerine boyun eğdirdik, işte binekleri onlardandır ve onlardan yiyorlar.
  73. Onlarda daha nice faydalar, içecekler vardır. Şükretmezler mi?
  74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah´dan başka tanrılar edindiler.
  75. Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.
  76. Onların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfeden (sperm) yarattığımızı görmedi mi? Ki, şimdi apaçık bir hasım kesildi.
  78. Kendi yaratılışını unutarak «çürümüş kemikleri kim yaratacak?» diyerek bize misal vermeye kalkar.
  79. De ki; «Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir.»
  80. O size yeşil ağaçtan ateş yaptı da siz ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratamaz mı? Elbette yaratır. O, çok bilen yaratıcıdır.
  82. Bir şey dilediği zaman. O´nun buyruğu sadece, o şeye «Ol» demektir, hemen olur.
  83. Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir.
Yazar: Gültekin Onan - Kur'an-ı Kerim ve Meali
  1. Ya. Sin.
  2. Andolsun hikmetli Kuran´a.
  3. Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin).
  5. (Kuran) Güçlü ve üstün olan, esirgeyenin indirmesidir.
  6. Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).
  7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur, artık inanmazlar.
  8. Gerçekten biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.
  9. Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
  10. Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
  11. Sen ancak, zikre (Kuran´a) uyan ve gayb ile Rahmana (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.
  12. Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini biz yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta / Levh-i Mahfuz´da tesbit edip korumuşuz.
  13. Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver, hani oraya elçiler gelmişti.
  14. Hani onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: "Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz."
  15. Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylüyorsunuz."
  16. Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilir."
  17. "Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur."
  18. Dediler ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azab dokunacaktır."
  19. Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz."
  20. Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, elçilere uyun" dedi.
  21. "Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir."
  22. "Bana ne oluyor ki, beni yaratana (fetaraniy) kulluk etmeyecekmişim? Siz O´na döndürüleceksiniz."
  23. "Ben, O´ndan başka tanrılar edinir miyim ki, Rahman bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler."
  24. "O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olurum."
  25. "Şüphesiz ben, sizin rabbinize inandım; işte beni işitin."
  26. Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke benim kavmim de bir bilseydi" dedi.
  27. "Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını."
  28. Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
  29. (Ancak onlara) yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
  31. Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.
  32. Ancak onların hepsi, toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
  33. Ölü toprak kendileri için bir ayettir; biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle ondan yemektedirler.
  34. Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık.
  35. Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?
  36. Yerin bitirdiklerinden, kendi nefslerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Tanrı çok) yücedir.
  37. Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir.
  38. Güneş de kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir.
  39. Aya gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).
  40. Ne güneşin aya erişip yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.
  41. Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir.
  42. Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da.
  43. Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de kurtulabilirler.
  44. Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka.
  45. Onlara: "Önünüzde ve arkanızda olandan sakının, belki esirgenirsiniz" denildiğinde, (dinlemeyip inkara devam ederler).
  46. Onlara, rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, mutlaka ondan yüz çevirirler.
  47. Ve onlara: "Size Tanrı´nın rızık olarak verdiklerinden infak edin" denildiği zaman, o küfredenler inananlara dediler ki: "Tanrı´nın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz apaçık bir şaşkınlık içindesiniz."
  48. Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azab) ne zamanmış?"
  49. Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir.
  50. Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler.
  51. Sur´a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp giderler.
  52. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Bu, Rahmanın vaadettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş".
  53. O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
  54. İşte bugün hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yaptıklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.
  55. Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, ´sevinç ve mutluluk dolu´ bir meşguliyet içindedirler.
  56. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
  57. Orada taptaze meyveler, onların ve istek duydukları her şey onlarındır.
  58. Çok esirgeyen rabden onlara bir de sözlü "Selam" (vardır).
  59. "Ey suçlu günahkarlar, bugün siz bir yana çekilin."
  60. "Ey adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır."
  61. "Bana kulluk edin, doğru yol budur."
  62. Andolsun o, sizden birçok insan neslini saptırmıştı. Yine de akletmez misiniz?
  63. İşte bu, size vadedilmiş cehennemdir.
  64. Küfretmenize karşılık olmak üzere bugün oraya girin.
  65. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazandıklarını, elleri bize söylemekte, ayakları (aleyhlerinde) şahitlik etmektedir.
  66. Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır kör ederdik, böylece yola dökülüp koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?
  67. Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
  68. Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akletmezler mi?
  69. Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kuran´dır.
  70. (Kuran,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir).
  71. Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar.
  72. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar.
  73. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?
  74. Yardım görürler umuduyla, Tanrı´dan başka tanrılar edindiler.
  75. Onların (o tanrıların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.
  76. Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, sakladıklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o apaçık bir düşman kesilmiştir.
  78. Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
  79. De ki: "Onları, ilk defa yaratıp inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir."
  80. Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır siz de ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir.
  82. Bir şeyi dilediği zaman O´nun buyruğu yalnızca "ol" demesidir; o da hemen oluverir.
  83. Her şeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Tanrı) ne yücedir. Siz O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: Hasan Basri Çantay - Kur'an Meali - Kur’an-ı Hakim Ve Meal-i Kerim
  1. Yâsîn.
  2. O hikmet dolu Kur´ana yemîn ederim ki,
  3. Sen (Habîbim) hiç şübhesiz (Hak canibinden) gönderilen (peygamber) lerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.
  5. (Bu Kur´an) yegâne gaalib, çok esirgeyici (Allah) in indirdiği (bir kitab) dır.
  6. (Bunun) hikmeti de (yakın) ataları azâb ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış olan bir kavmi (onunla) korkutmandır.
  7. Andolsun ki bunların çoğunun üzerine o söz hak olmuşdur. Artık bunlar îman etmezler.
  8. Hakıykat, biz onların boyunlarına öyle lâleler geçirdik ki bunlar çenelerine kadar (dayandı). Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler.
  9. Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler.
  10. Onları (azâb ile) ha korkutmuşsun, ha korkutmamışsın onlarca birdir. İman etmezler.
  11. Sen ancak o zikre uyan ve çok esirgeyici (Allah) a gaaibâne büyük saygı gösteren kimseleri inzâr edeceksin. İşte sen on (lar) ı hemen mağfiretle, hem çok şerefli mükâfatla müjdele.
  12. Hakıykat, ölüleri biz diriltiriz biz. Önden gönderdikleri şeyleri ve (bırakdıkları) eserleri de biz yazarız. (Zâten) biz her şey´i apaçık bir kitabda (yazıb) saymışızdır.
  13. Onlara o şehir yaranını misâl getir. Hani oraya elçiler gelmişdi.
  14. Biz o zaman kendilerine iki (elçi) göndermişdik de onları tekzîb etmişlerdi. Biz de bir üçüncü ile (bunları) takviye etmişdik de «Hakîkat, biz size gönderilmiş elçileriz» demişlerdi.
  15. Onlar: «Siz, dediler, bizim gibi insandan başka (kimseler) değilsiniz. Hem Rahman hiçbir şey indirmemişdir?. Siz yalan söyler (kimse) lerden başkası değilsiniz.
  16. (Elçiler şöyle) dediler: «Rabbimiz biliyor ki biz hakıykaten size gönderilmiş elçileriz».
  17. «Bizim üzerimize (düşen vazîfe) apaçık tebliğden başkası değildir».
  18. Dediler: «Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzlandık. Eğer vaz geçmezseniz, andolsun, sizi mutlak taşlarız. Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur».
  19. (Onlar da): «Sizin uğursuzluğunuz, dediler, kendi berâberinizdedir. Size nasıyhat edilirse mi? Hayır, siz haddi aşıb taşanlar güruhusunuz».
  20. O şehrin en uc (kenar) ından koşarak bir adam geldi. «Ey kavmim, dedi, uyun o gönderilmiş olanlara».
  21. «Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere. Onlar hidâyete ermiş (zâtler) dir».
  22. «Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecekmişim? Siz (hepiniz) ancak Ona döndürü (lüb götürü) leceksiniz».
  23. «Ben Ondan başka Tanrılar edinir miyim? Eğer O çok esirgeyici (Allah) bana bir zarar (yapmak) dilerse onların (iddia etdiğiniz) şefaati bana hiçbir şeyle fâide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar».
  24. «Şübhesiz ben o takdîrde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim (demek) dir».
  25. «Gerçek, ben Rabbinize îman etdim. İşte bunu benden duyun».
  26. (Ona): «gir cennete denildi. (O da) «Nolurdu, dedi, kavmim bilselerdi»,
  27. «Rabbimin beni yarlığadığını, beni (cennetle) ikram edilenlerden kıldığını».
  28. Ondan sonra kavminin üzerine gökden hiçbir ordu indirmedik, indiriciler de değildik.
  29. (Onların yakalanması, yahud ukuubeti) birtek sayhadan başka (bir şeyle) değildi. Artık hemen sönü (b gidi) verenler (oldular).
  30. Ey kulların üzerine (çöken büyük) hasret (ve nedamet, hazır ol! Çünkü) onlar kendilerine herhangi bir peygamber (ve elçi) gelmeye dursun, ille onunla istihza ederlerdi.
  31. Kendilerinden evvel nice nesilleri helâk etdiğimiz, bunların birdaha onlara dönmez (ümmet) ler olduklarını (müşrikler) gör (ür gibi bil) mediler mi?
  32. (Onların) hepsi de, muhakkak, toptan bizim karşımıza ihzaaren getirilmişlerdir (getirileceklerdir).
  33. Ölü toprak — ki biz onu canlandırdık. İçinden dâne (ler) çıkardık da ondan yeyip duruyorlar — onlar için bir ibret (bir delîl) dir.
  34. Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından nice bostanlar yapdık. İçlerinde pınarlardan (nicesini) fışkırtdık,
  35. (Allahın yaratdığı) mahsulden ve kendi ellerinin yapdıklarından yemeleri için. Haalâ şükretmeyecekler mi?
  36. Yerin bitirmekde olduğu şeylerden, (insanların) kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allahın şânı ne kadar yücedir,) münezzehdir!
  37. Gece de onlar için bir âyetdir. Biz ondan gündüzü sıyırıb çıkarırız. Bir de bakarlar ki karanlığa girmişlerdir onlar.
  38. Güneş de (ilâhî bir âyetdir ki) kendi karargâhında (mahrekinde aleddevam seyr ve) cereyan etmekdedir. Bu, mutlak gaalib, (her şey´i) hakkıyle bilen (Allah) ın takdiridir.
  39. Ay (a gelince:) Biz ona da menzil menzil mıkdarlar ta´yîn etdik. Nihayet o, eski hurma salkımının eğri çöpü gibi bir haale dönmüşdür (döner).
  40. Ne güneşin aya erişib çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez. (Ecramdan) hepsi de (ayrı ayrı) birer felekde yüzerler.
  41. Onlar için bir âyet (ve ibret) de bizim, onların zürriyyetlerini o dopdolu gemilerde taşımış olmamız,
  42. Ve kendilerine bunun gibi binecekleri (nice) şeyleri yaratmış bulunmamızdır.
  43. Eğer dilersek onları (suda) boğarız. O suretde kendileri için bir imdadcı da yokdur, onlar kurtarılamazlar da.
  44. Meğer ki bizden bir esirgeme ve daha bir zamana kadar yaşatma (mukadder) ola.
  45. Onlara : «Önümüzdekinden de, arkanızdakinden de sakının. Tâki esirgerlesiniz» denildiği zaman (yüz çevirdiler).
  46. Onlara Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet gelmeye dursun, ille ondan yüz çeviricidirler.
  47. Onlara : «Allahın sizi rızıklandırdığı şeylerden (hayra) harc edin» denilince o küfredenler, îman edenlere (şöyle) dedi (ler): «Allahın, dileseydi, yedireceği kimseye biz mi yedirecek misiz? Siz apaçık bir sapıklıkda bulunanlardan başkaları değilsiniz».
  48. «Siz doğru söyleyenlerseniz bu tehdîd (in tehakkuku) ne zaman (söyleyin)?» derler.
  49. Onlar birbiriyle itişib dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek sayhadan başkasını gözetmezler.
  50. (İşte o zaman) bunlar bir vasıyyetde bile bulunamazlar. (Hattâ o vakit) ailelerine dahi dönecek (halde) değildirler.
  51. «Suur» a üfürülmüşdür. Artık bakarsın ki onlar kabirlerinden (kalkıp) Rablerine doğru koşup gidiyorlar.
  52. (O zaman şöyle) demişlerdir: «Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu (Ba´s) çok esirgeyici (Allah) ın va´d etdiği şey. Gönderilen (peygamber) ler (meğer) doğru söylemiş».
  53. (Bu), birtek sayhadan başkası değildir. Artık onlar topdan (ve) derhal izhaaren önümüze getirilmişlerdir.
  54. İşte bugün kimseye hiçbir şeyle haksızlık edilmez. Siz de yapar olduğunuzdan başkasiyle mukaabele görmezsiniz.
  55. Şübhe yok ki bugün cennet yârânı mesruru handan bir zevk ve eğlence içindedirler.
  56. Kendileri de, zevceleri de (cennet) gölgeler (in) dedirler. Tahtların üstüne kurulub dayanmışlardır.
  57. Orada taze yemiş (ler) onların, temennî edecekleri herşey onlarındır.
  58. Çok esirgeyici Rab (lerin) den bir de selâm (var) dır.
  59. «Ey günahkârlar, bugün siz (bir tarafa) ayrılın»!
  60. (60-61) Ey Âdem oğulları, «Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır, Bana ibâdet edin. işte dosdoğru yo! budur» diye size emr etmedim mi? (buyuracak).
  61. (60-61) Ey Âdem oğulları, «Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır, Bana ibâdet edin. işte dosdoğru yo! budur» diye size emr etmedim mi? (buyuracak).
  62. Andolsun ki (şeytan) sizden birçok halkı sapdırmadı. O vakit neye akıl etmiyordunuz?
  63. İşte bu, (öteden beri) tehdîd edegeldiğiniz cehennemdir.
  64. Küfür (ve inkârda ısrar) edişinize mukaabil girin oraya.
  65. O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Ne irtikâb ediyor idiyseler bize elleri söyler, ayakları (ve diğer uzuvları) da şâhidlik eder.
  66. Eğer dileseydik onları gözlerinin üzerinden silme kör yapardık da yolda koşuşub (didişib) kalırlardı. Artık nasıl göreceklerdi?
  67. Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değişdirib bambaşka çirkin bir mâhiyyete getirirdik de ne ileri gitmiye, ne geri dönüb gelmiye güçleri yetmezdi.
  68. Kime uzun ömür veriyorsak onun yaratılışını baş aşağı ediyoruz. (Buna da) akılları ermiyor mu?
  69. Biz ona şiir öğretmedik. (Bu) ona yakışmaz da. O (nun getirdiği kitab) bir öğütden ve (hükümleri) açıklayan bir Kur´andan başkası değildir.
  70. (Bu da) hayâtı olan kimselere (gelecek tehlikeleri) haber vermek ve kâfirlere o söz hak olmak için (dir).
  71. Ellerimizin işleyib yapdıklarından kendileri için bunca davarlar yaratdığımızı, bu sayede onlara mâlik olmuş bulunduklarını da görmediler mi?
  72. Biz onları kendilerine müsahhar kıldık. İşte binecekleri bunlardan, yiyecekleri bunlardandır.
  73. Bunlarda kendileri için daha nice menfeatler ve içecekler vardır. Haalâ şükr etmezler mi?
  74. Onlar Allâhı bırakıb (gûyâ) kendileri yardım (a mazhar) edilecekler ümidiyle (başka) ma´budlar edindiler.
  75. Ki bunlar onlara asla yardım edemezler (Bil´akis) kendileri bunlar için hazırlanmış (bir sürü) avenedir.
  76. O halde (habîbim) onların lâfı seni gamnâk etmesin. Şübhe yok ki biz onların neler gizlemekde olduklarını, neler açıklaya geldiklerini biliyoruz.
  77. İnsan, kendisini bir nutfeden yaratdığımızı gör (ür gibi bilmedi mi ki şimdi o, açıkdan açığa müfrit bir muhaasım (kesilmekde) dir.
  78. O, kendi yaratılışını unutarak bize bir misâl getirdi: «Bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?» dedi.
  79. (Habîbim) de ki: «Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı hakkıyle bilendir».
  80. O, yemyeşil ağaçdan sizin için bir ateş çıkarandır. İşte bakın (ateşi) ondan (çakıb) alıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan (Allah), onlar gibisini yaratmıya kaadir değil midir? Elbette (kaadirdir). O, (bütün kâinatı) yaratandır, (her şey´i) hakkıyle, bilendir.
  82. Onun emri, bir şey´i dilediği zaman, ona ancak «Ol» demesinden ibâretdir. O da oluverir.
  83. Demek her şey´in mülk-ü tesarrufu (ve kudreti) kendi elinde bulunan (Allah) ın şanı ne kadar yücedir, münezzehdir! Siz ancak Ona döndürül (üb götürül) eceksiniz.
Yazar: İbni Kesir - Büyük Kuran Tefsiri
  1. Ya, Sin.
  2. Kur´an-ı Hakim´e andolsun ki;
  3. Sen, elbette gönderilmiş peygamberlerdensin,
  4. Sırat-ı Müstakim üzere.
  5. Bu; Aziz, Rahim´in indirmesidir.
  6. Babaları uyarılmadığından gaflet içinde kalmış bir kavmi uyarman için.
  7. Andolsun ki; onların, çoğunun üzerine, söz hak olmuştur. Onlar, artık iman etmezler.
  8. Doğrusu Biz; onların boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkaları geçirdik. Bunun için artık başları yukarı kalkıktır.
  9. Önlerinden bir sed ve arkalarından da bir sed çekmişizdir. Gözlerini perdelemişizdir. Bu yüzden artık göremezler.
  10. Onları ister korkut, ister korkutma; onlar için birdir, iman etmezler.
  11. Sen, ancak zikre ittiba eden ve görmeden Rahman´dan korkanı uyarırsın. Artık ona mağfiret ve yüce mükafatı müjdele.
  12. Şüphesiz ki ölüleri, Biz diriltiriz Biz. İşlediklerini ve geride bıraktıklarını Biz yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitabda saymışızdır.
  13. Onlara misal olarak şu kasaba halkını anlat: Hani oraya elçiler gelmişlerdi.
  14. Hani onlara iki elçi göndermiştik de bunları yalanlamışlardı. Bunun üzerine Biz de üçüncüsüyle desteklemiştik de: Biz, size gönderilmiş elçileriz, demişlerdi.
  15. Onlar da; siz, ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, size hiç bir şey indirmemiştir. Siz, sadece yalan söylüyorsunuz, demişlerdi.
  16. Dediler ki: Rabbımız bilir ki biz, muhakkak size gönderilmiş elçileriz.
  17. Bize düşen, sadece apaçık tebliğdir.
  18. Doğrusu, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Vazgeçmezseniz andolsun ki sizi taşlayacağız. Ve bizden size, elim bir azab dokunacaktır, dediler.
  19. Dediler ki: Uğursuzluğunuz sizinledir. Size öğüt verildi diye mi? Hayır, siz; çok aşırı giden bir kavimsiniz.
  20. Şehrin ötebaşından bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: Ey kavmim; gönderilmiş bulunan elçilere uyun.
  21. Sizden hiç bir ücret istemeyenlere uyun. Onlar, hidayete erdirilmişlerdir.
  22. Ben, beni yaratmış olana neden kulluk etmeyeyim? Siz de O´na döndürüleceksiniz.
  23. Ben, O´ndan başka tanrılar mı edinirim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse; onların şefaatı bana hiç bir fayda sağlamaz ve beni kurtarmaz da.
  24. O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içerisinde olurum.
  25. Şüphesiz ki ben, Rabbınıza inandım. Artık beni dinleyin.
  26. Cennete gir, denilince, dedi ki: Keşki kavmim bilir olsaydı;
  27. Rabbımın beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını.
  28. Ondan sonra kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, zaten indirecek de değildik.
  29. Sadece, bir tek çığlık oldu. Ve onlar hemen sönüp gittiler.
  30. Yazıklar olsun o kullara ki; kendilerine bir peygamber gelmeyedursun onu hemen alaya alırlardı.
  31. Görmüyorlar mı ki; kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik. Ve onlar, bir daha kendilerine dönemezler.
  32. Hepsi de muhakkak toptan huzurumuza getirileceklerdir.
  33. Ölü toprak, onlar için bir ayettir. Biz, onu dirilttik ve ondan taneler çıkardık, ondan yemektedirler.
  34. Ve orada hurmadan, üzümlerden bahçeler var ettik. Orada pınarlar fışkırttık.
  35. Ki, ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hala şükretmezler mi?
  36. Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden, bütün çiftleri yaratanı tenzih ederiz.
  37. Gece de onlar için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler.
  38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gider. Bu; Aziz, Alim´in takdiridir.
  39. Ay için de konaklar ta´yin etmişizdir. Sonunda eski hurma dalına döner.
  40. Güneşe; aya ulaşmak düşmez. Gece de; gündüzü geçecek değildir. Her birisi, bir yörüngede yüzerler.
  41. Soylarını dolu gemiyle taşımış olmamız da onlar için bir ayettir.
  42. Ve kendilerine bunun gibi nice binecek şeyler yapmamız da.
  43. Dilesek; onları suda boğardık da ne kurtaran bulunurdu, ne de kurtulabilirlerdi.
  44. Ama katımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar geçinme başka.
  45. Onlara önünüzde ve arkanızda bulunanlardan sakının. Belki merhamet olunursunuz, denildiğinde.
  46. Kendilerine Rabblarının ayetlerinden bir ayet geldiğinde sadece yüz çevirenler olmuşlardır.
  47. Onlara; Allah´ın size rızık olarak verdiklerinden infak edin, denildiğinde; o küfredenler iman etmiş olanlara dediler ki: Dilediği takdirde Allah´ın doyuracağı kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz, ancak apaçık bir sapıklık içerisindesiniz.
  48. Ve derler ki: Şayet siz sadıklardan iseniz, bu vaad ne zamandır?
  49. Onlar; sadece bir tek çığlığı beklerler ki çekişip dururlarken o, ansızın kendilerini yakalayıverir.
  50. Artık ne vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Sur´a üflendi. Bir de bakarsınız ki onlar kabirlerinden koşarak Rabblarına doğru çıkmaktadırlar.
  52. Derler ki: Yazıklar olsun bize, yattığımız yerden kim kaldırdı bizi? İşte bu, Rahman´ın vaadetmiş olduğudur. Ve peygamberler doğru söylemişlerdi.
  53. Sadece bir tek çığlık olmuştur. Ve bir de bakarsınız ki; onların hepsi birden huzurumuza getirilmişlerdir.
  54. Artık bugün, kimseye hiç bir haksızlıkta bulunulmaz. Ve siz, yapar olduklarınızdan başkasıyla cezalandırılmazsınız.
  55. Muhakkak ki bugün cennet ashabı bir meşguliyet içinde mutlu ve sevinçlidirler.
  56. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
  57. Orada meyveler onlarındır. Ve her istedikleri kendilerinindir.
  58. Rahim Rabblarından bir de; selam, sözü.
  59. Ayrılın bugün, ey suçlular.
  60. Ey Ademoğulları; Ben, size; şeytana tapmayın, o muhakkak ki sizin apaçık bir düşmanınızdır, diye ahdetmedim mi?
  61. Ve; Bana kulluk edersiniz, işte bu, dosdoğru yoldur, diye.
  62. Andolsun ki; o, sizden birçok nesilleri saptırmıştı. Hala akletmez misiniz?
  63. İşte bu, size vaadolunan cehennemdir.
  64. Küfretmekte olduğunuzdan dolayı bugün girin oraya.
  65. Bugün, onların ağızlarını mühürleriz. Bizimle elleri konuşur ve yapmakta oldukları şeye ayakları şehadet eder.
  66. Biz isteseydik; onların gözlerini kör ederdik de yolda koşuşup kalırlardı. Ama nasıl göreceklerdi ki.
  67. Biz isteseydik; onları oldukları yerde dondururduk da ileri geçmeye güçleri yetmezdi. Geri de dönemezlerdi.
  68. Kimi de uzun ömürlü yaparsak; onun yaratılışını tersine çeviririz. Hala akletmezler mi?
  69. Biz, ona şiir öğretmedik. Zaten ona gerekmezdi de. Bu, ancak bir zikirdir. Ve apaçık bir Kur´an´dır.
  70. Diri olanları uyarsın ve kafirlerin üzerine söz hak olsun diye.
  71. Görmezler mi ki; ellerimizin yaptıklarından onlar için hayvanlar yarattık. Kendileri bunlara sahip bulunmaktadırlar.
  72. Ve onları, kendilerinin buyruğuna verdik. Onlardan kimisi binekleridir, kimisinden de yerler.
  73. Onlarda kendileri için faydalar ve içecekler vardır. Hala şükretmezler mi?
  74. Kendilerine yardımları dokunur diye Allah´tan başka ilahlar edindiler.
  75. Halbuki onlar, kendilerine yardım edemezler. Sadece kendileri onlar için hazırlanmış askerlerdir.
  76. Onların sözü seni üzmesin. Şüphesiz ki Biz; onların gizlediklerini de, açıkladıklarını da biliriz.
  77. İnsan; Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi ki; şimdi apaçık bir düşmandır.
  78. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir misal getirdi de; çürümüşken kemikleri diriltecek kimdir? dedi.
  79. De ki: Onları ilk defa yaratan, diriltecektir. O, her yaratmayı bilendir.
  80. Yemyeşil ağaçtan size ateş çıkartan O´dur. Siz ondan hemen yakıverirsiniz.
  81. Gökleri ve yeri yaratmış olan, kendileri gibisini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette O; Hallak´tır, Alim´dir.
  82. Bir şeyi murad ettiği zaman, O´nun emri sadece ona; ol, demektir. O da oluverir.
  83. Her şeyin hükümranlığı elinde olanı, tesbih ederiz. Ve siz, O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: İskender Ali Mihr - Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu Tefsiri
  1. Yâ, Sîn.
  2. Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) Kur´ân´a andolsun.
  3. Muhakkak ki sen, gerçekten gönderilen resûllerdensin.
  4. Sıratı Mustakîm üzerinde(sin).
  5. Azîz ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
  6. Babaları uyarılmamış bir kavmi, uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir.
  7. Andolsun ki (Allah´ın) söz(ü) onların çoğunun üzerine hak oldu. Artık onlar âmenû olmazlar (Allah´a ulaşmayı dilemezler).
  8. Muhakkak ki Biz, onların boyunlarına, çenelerine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar, başları yukarı kaldırılmış olanlardır.
  9. Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler.
  10. Ve onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar âmenû olmazlar (Allah´a ulaşmayı dilemezler).
  11. Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân´a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve "kerim ecir" ile müjdele.
  12. Muhakkak ki Biz, ölüleri diriltiriz. Ve takdim ettiklerini ve onların eserlerini yazarız. Ve herşeyi İmam-ı Mübin´de (apaçık bir rehber´de) saydık (tespit ettik).
  13. Ve onlara, o şehrin halkını misal ver. Onlara resûller gelmişti.
  14. Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: "Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz." dediler.
  15. Dediler ki: "Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
  16. (Resûller) dediler ki: "Bizim, gerçekten size gönderilmiş resûller olduğumuzu Rabbimiz biliyor."
  17. Ve bizim üzerimizde açıkça tebliğden (bildirmekten) başka bir şey (sorumluluk) yoktur.
  18. "Muhakkak ki biz, sizinle uğursuzluğa uğradık. Eğer siz gerçekten vazgeçmezseniz (son vermezseniz), sizi mutlaka taşlayacağız. Ve mutlaka bizden size elîm bir azap dokunacak." dediler.
  19. "Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (kendinizdendir). Size zikir hatırlatılınca mı (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz müsrif (haddi aşan) bir kavimsiniz." dediler.
  20. Ve şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim, (size) gönderilmiş olan resûllere tâbî olun!" dedi.
  21. (Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).
  22. Ve ben, niçin beni Yaratan´a kul olmayayım ki; siz, O´na döndürüleceksiniz.
  23. Ben, O´ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahmân bana bir zarar dilerse, onların şefaati bana bir (şey) fayda vermez (sağlamaz). Ve onlar beni kurtaramazlar.
  24. Eğer öyle olsaydı (putlara tapsaydım) muhakkak ki ben, mutlaka apaçık dalâlette olurdum.
  25. Muhakkak ki ben, sizin Rabbinize îmân ettim. Öyleyse beni işitin.
  26. (Ona): "Cennete gir!" denildi. "Keşke kavmim bilseydi." dedi.
  27. Bu sebeple, Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve ikram edilenlerden kıldığını (bilselerdi).
  28. Ve onun arkasından, onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de olmadık.
  29. (Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular.
  30. O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki, onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).
  31. Ondan önceki nice nesillerden (kimleri) helâk ettiğimizi, onların (helâk edilenlerin) kendilerine dönmediklerini görmediler mi?
  32. Ve ancak herkes toplandığı zaman (onlar da) huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır.
  33. Ve ölü toprak onlara bir âyettir (mucizedir). Onu dirilttik ve ondan habbeler (taneler) çıkarttık. Böylece ondan yerler.
  34. Ve orada, hurma ve üzüm bahçeleri kıldık (yaptık). Ve orada, pınarlar fışkırttık.
  35. Onun ürünlerinden (meyvelerinden) ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye. Hâlâ şükretmezler mi?
  36. Arzın yetiştirdiği herşeyden, onların nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden çiftler (eşler) yaratan, O (Allah), Sübhan´dır (herşeyden münezzeh).
  37. Ve gece onlar için bir âyettir (ibrettir). Ondan gündüzü sıyırırız (çekip alırız). O zaman onlar karanlıkta kalanlardır.
  38. Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu azîz ve alîm olan (en iyi bilen) Allah´ın takdiridir.
  39. Ve Ay, kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik.
  40. Güneş´in Ay´a yetişmesi ve gecenin gündüzü geçmesi mümkün olamaz. Ve hepsi feleklerinde (yörüngelerinde) yüzerler (seyrederler).
  41. Ve onların zürriyetlerini (nesillerini) dolu gemilerde taşımamız onlar için bir âyettir.
  42. Ve onlar için, onun gibi (gemiler gibi) binecekleri şeyler yarattık.
  43. Ve dilersek onları boğarız, o zaman onlara yardım edilmez ve onlar kurtarılmaz.
  44. Bizden bir rahmet ve belli bir zamana kadar metalanmaları (faydalanmaları) hariç.
  45. Ve onlara: "Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden sakının. Umulur ki böylece rahmet olunursunuz." denilmişti.
  46. Ve Rab´lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirenler olmasınlar.
  47. Ve onlara "Allah´ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infâk edin (verin)." denildiği zaman kâfirler, âmenû olanlara: "Allah´ın dileseydi, doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir dalâlet içindesiniz." dediler.
  48. "Ve eğer siz doğru söyleyenlerseniz, bu vaad ne zaman?" derler.
  49. Onlar tartışırken, onları alacak (yakalayacak) olan tek bir sayhadan (şiddetli ses dalgasından) başka bir şey gözlemiyorlar (beklemiyorlar).
  50. Artık vasiyet etmeye güçleri yetmez. Ve ailelerine dönemezler.
  51. Ve sur´a üfürülmüştür. İşte o zaman onlar, mezarlarından Rab´lerine koşarlar (uçarlar, yükselirler).
  52. "Eyvahlar olsun bize, mezarlarımızdan bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu, Rahmân´ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler." dediler.
  53. Sadece tek bir sayha (şiddetli ses dalgası)! İşte o zaman onlar, hepsi huzurumuzda hazır bulunanlardır.
  54. İşte o gün (hiç)bir kimseye, (hiç)bir şeyle zulmedilmez. Ve amellerinizden başka bir şey ile cezalandırılmazsınız.
  55. Muhakkak ki cennet ehli, o gün zevkli bir meşguliyet içinde olanlardır.
  56. Onlar ve eşleri, gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır.
  57. Orada onlar için meyveler ve istedikleri (her)şey vardır.
  58. Rahîm olan Rab´ten "selâm" sözü (vardır).
  59. Ve ey mücrimler (suçlular)! Bugün ayrılın (bir kenara çekilin).
  60. Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
  61. Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
  62. Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz?
  63. Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.
  64. İnkâr etmeniz sebebiyle bugün ona (cehenneme) yaslanın (girin).
  65. Bugün onların ağızlarını mühürleriz. Kazanmış olduklarını (yaptıklarını) Bize, onların elleri anlatır, ayakları şahitlik eder.
  66. Ve eğer dileseydik, elbette gözlerini mahvederdik (kör ederdik). O zaman yolda (sağa sola) koşuştururlardı. Bundan sonra nasıl görürler?
  67. Ve eğer dileseydik, elbette onları mekânlarında (bulundukları yerde) değiştirirdik. O zaman ileri gitmeye ve geri dönmeye güçleri yetmezdi.
  68. Ve kimin ömrünü uzatırsak, onun yaratılışını tersine çeviririz (kuvvetini gideririz). Hâlâ akıl etmezler mi?
  69. Ve Biz, O´na (Peygamber´e) şiir öğretmedik. Ve (bu), O´na yakışmaz. O (O´na indirilen), sadece zikir ve apaçık Kur´ân´dır.
  70. (Kur´ân´ın indirilmesi), hayy olanları inzar etmek (uyarmak) ve (azap) sözünün kâfirlerin üzerine hak olması içindir.
  71. Ellerimizle (kudretimizle) yaptığımız şeylerden onlar için hayvanları nasıl halkettiğimizi görmediler mi? Onlar, böylece onlara (hayvanlara) malik olurlar.
  72. Ve Biz onları (hayvanları), onlara zelil (itaatkâr) yaptık. Böylece onlardan, kendilerinin binekleri oldu (onlara binerler) ve onlardan (etlerinden) yerler.
  73. Ve onlarda, kendileri için (birçok) menfaatler (yararlar) ve içecek şeyler (süt) vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
  74. Ve yardım olunacaklarını ümit ederek, Allah´tan başka ilâhlar edindiler.
  75. (O ilâhlar), onlara yardım etmeye muktedir değildirler. Ve kendileri, onlar (o ilâhlar) için, (onlara yardıma) hazır askerlerdir.
  76. Artık onların sözleri seni mahzun etmesin. Muhakkak ki Biz, sakladıklarını da açıkladıklarını da biliriz.
  77. İnsan, onu bir nutfeden nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da Bize (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.
  78. Ve kendi yaratılışını unutup Bize misal getirdi: "Kemiklerimiz çürüyüp dağılmış haldeyken kim onlara can verecek?" dedi.
  79. De ki: "Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen´dir."
  80. Yeşil ağaçtan sizin için ateş (oksijen) kılan (çıkaran), O´dur. Böylece siz, ondan yakarsınız.
  81. Gökleri ve yerleri yaratan, onların bir eşini daha yaratmaya kaadir değil midir? Evet O, (yegâne) Yaratıcı ve En İyi Bilen´dir.
  82. O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O´nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.
  83. İşte O, Sübhan´dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdarlığı) O´nun elindedir. Ve O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: Muhammed Esed - Kur'an Mesajı Meal-Tefsir
  1. Sen ey insanoğlu!
  2. Düşün bu hikmetle dolu Kuran´ı:
  3. Gerçek şu ki, sen Allah´ın elçilerinden birisin,
  4. dosdoğru bir yol üzeresin,
  5. Kudret Sahibi ve Rahmet Kaynağı´ndan indirilmiş olan(ın sayesinde),
  6. ataları uyarılmamış ve bu nedenle kendileri (doğru ile eğrinin ne olduğundan) habersiz kalmış bulunan insanları uyarasın diye (sana indirilmiş olanın) (sayesinde).
  7. Onların çoğuna karşı (Allah´ın gazap) sözü mutlaka gerçekleşecektir; çünkü onlar iman etmezler.
  8. Onların boyunlarına çenelerine kadar uzayan demir halkalar geçirdik ki kafalarını dik tutmak zorunda kalsınlar;
  9. önlerine ve arkalarına setler çektik ve göremesinler diye üzerlerine perdeler geçirdik:
  10. artık onları uyarsan da uyarmasan da onlarca birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak (ilahi) uyarıyı can kulağıyla dinleyen ve insan kavrayışının ötesinde bulunmasına rağmen Rahman´dan korkan kişiyi uyarabilirsin, işte böylelerine (Allah´ın) mağfiretini ve en güzel ödülü müjdele!
  12. Gerçek şu ki Biz, ölüyü yeniden hayata döndüreceğiz ve onların gelecek için yaptıkları her türlü (eylemi) ve geride bıraktıkları bütün (iyi ve kötü) izleri kayda geçireceğiz. Zira biz, her şeyin apaçık kaydını tutarız.
  13. Onlara, elçilerimizi gönderdiğimiz o şehir halkı(nın hikayesin)i örnek olarak anlat.
  14. Biz onlara iki (elçi) gönderdik, ikisini de yalanladılar; bunun üzerine (onları), üçüncü biri ile destekledik; ve bu (elçi)ler, "Bakın, biz (Allah tarafından) size gönderildik!" dediler.
  15. (Berikiler): "Siz de bizim gibi ölümlü insanlarsınız!" diye cevap verdiler, "Ayrıca Rahman, herhangi bir (vahiy) de göndermiş değil. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!"
  16. (Elçiler,) "Rabbimiz bilir ki" dediler, "biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz;
  17. Fakat (bize emanet edilen) mesajı size açıkça tebliğ etmekten başka bir şey ile yükümlü değiliz".
  18. (Ötekiler,) "Doğrusu," dediler, "bize uğursuzluk getirdiniz! Eğer bundan vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlayacak ve başınıza bir bela saracağız!"
  19. (Elçiler) şöyle cevap verdiler: "Kaderiniz, iyi de kötü de olsa, sizinle birlikte (olacak)tır! (Hakikati) can kulağıyla dinlemeniz isteniyorsa (bu sizce kötü bir şey mi?) Hayır, fakat siz kendinize yazık etmiş bir toplumsunuz!"
  20. Kentin en uzak ucundan bir adam koşarak geldi (ve) "Ey kavmim!" dedi, "Bu elçilere uyun!
  21. Sizden hiçbir karşılık beklemeyen ve kendileri doğru yolda olan bu kimselere uyun!"
  22. "(Bana gelince,) neden beni yaratmış olan ve hepinizin dönüp varacağı Allah´a kulluk etmeyeyim?
  23. (Neden) O´ndan başka ilahlar edineyim? (O zaman) Rahman bana bir zarar vermek isterse ne onların şefaati zerre kadar fayda getirir, ne de (bizzat kendileri) beni koruyabilirler:
  24. işte o zaman ben apaçık bir sapıklığa düşmüş olurum!"
  25. "(Ey kavmim,) ben sizin Rabbinize iman ediyorum, öyleyse bana kulak verin!"
  26. (Ve) ona: "Cennete gir(eceksin)!" denildiğinde "Keşke" dedi, "kavmim bilseydi,
  27. Rabbimin beni(m geçmişteki günahlarımı) bağışladığını ve beni saygın kişiler arasına dahil ettiğini!"
  28. Ve ondan sonra biz kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirme gereği de duymadık:
  29. hiçbir şey (gerekmiyordu), bir (ceza) çığlığından başka! Ve sonunda sessiz ve hareketsiz bir kül yığınına dönüverdiler.
  30. Ah! Yazık şu insanlar(ın çoğun)a! Kendilerine hangi elçi geldiyse onu alaya aldılar!
  31. Kendilerinden önce kaç nesli yok ettiğimizi; (ve) bu (yok olup gide)nlerin bir daha onlara dönüp gelemeyeceklerini görmüyorlar mı?
  32. Ve (sonunda) hep birlikte huzurumuzda toplanacaklarını?
  33. Onlar, ölü toprağa can vermemizde ve beslenmeleri için topraktan ürünler çıkarmamızda (yaratma ve diriltme gücümüzün) işaretini görürler;
  34. orada (nasıl) hurmalıklar ve üzüm bağları (yetiştirmiş) ve içlerinden (nasıl) pınarlar fışkırtmıştık,
  35. ki onları meydana getiren kendileri olmadığı halde meyvelerini yiyebilsinler. Buna rağmen hala şükretmeyecekler mi?
  36. Toprağın verdiği her türlü ürünü, insanların bizzat kendilerini ve hakkında (henüz) bilgi sahibi olmadıkları şeyleri çift çift yaratan Allah ne yücedir!
  37. Ve (bütün evren üzerindeki hakimiyetimizin bir parçası olan) gecede de onlar için bir işaret vardır: Biz ondan gün (ışığı)nı çekip alırız; ve birden karanlıkta kalıverirler.
  38. Ve güneş(te de onlar için bir işaret vardır): o, kendine ait bir yörüngede akıp gider; bu, kudret sahibi ve her şeyi bilen (Allah)ın iradesinin bir sonucudur;
  39. ve ay(da da bir işaret vardır ki) Biz onu, kuru ve eğik bir hurma dalını andırır hale gelinceye kadar çeşitli safhalardan geçirdik:
  40. ne güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzü yok edebilir, çünkü hepsi uzayda (yasalarımız doğrultusunda) hareket ederler.
  41. Onlar için bir işaret de, soylarını/hemcinslerini dolu gemilerle (denizlerde) taşımamızda
  42. ve (yolculuklarında) binek olarak kullanabilecekleri benzer araçlar yaratmamız da (bulunmakta)dır;
  43. dilersek onları suda boğabiliriz, kimse de yardımlarına gelemez, işte (o zaman) onlar için bir kurtuluş yoktur,
  44. meğer ki Biz onlara katımızdan bir rahmet ve (biraz daha fazla) hayat bağışlayalım.
  45. Onlara: "Gözlerinizin önünde olan ve sizden gizli tutulan (her şeyin Allah´ın bilgisi dahilinde olduğu gerçeğini unutmadan) dikkat edin ki Allah´ın rahmetine nail olabilesiniz!" denildiğinde (çoğu duymazlıktan gelir.)
  46. ve onlara Rablerinden hiçbir mesaj ulaşmamıştır ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
  47. Kendilerine, "Allah´ın size verdiği rızıktan başkaları için harcayın!" denildiğinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, inananlara, "Rabb(iniz) dileseydi (Kendisinin) besleyebileceği kimseleri biz mi besleyelim? Doğrusu siz açık bir yanılgı içindesiniz!" derler;
  48. ve şöyle devam ederler: "Bu (yeniden dirilme) vaadi ne zaman gerçekleşecek? Eğer doğru söylüyorsanız (buna cevap verin!)"
  49. (Ve bilmezler ki) (yeniden dirilmeye) itiraz edip dururlarken, (ceza olarak) kendilerini sarsıp yok edecek bir tek patlama sesi onlara yeter!
  50. Ve (akibetleri öyle ani olacaktır ki) ne bir vasiyette bulunabilirler, ne de yakınlarına sığınabilirler.
  51. Ve (sonra yeniden diriliş) suru üflenecek; işte o zaman tümü kabirlerinden çıkarak Rablerine doğru koşacaklar!
  52. "Eyvah!" diyecekler, "Kim bizi (ölüm) uykumuzdan uyandırdı?" (Bunun üzerine onlara şöyle denecek:) "İşte Rahman´ın vaad ettiği budur! Demek ki O´nun elçileri doğru söylemişlerdi!"
  53. Yalnızca bir tek patlama olur ve derken tümü önümüzde sıralanırlar (ve onlara şöyle denir:)
  54. "Bugün hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacak ve (yeryüzünde) yaptıklarınız dışında hiçbir şeyden sorumlu tutulmayacaksınız!"
  55. Kuşkusuz cenneti hak edenler bugün yaptıkları her şeyden hoşnut olacaklardır,
  56. onlar ve eşleri sedirler üzerinde mutlu bir şekilde yatıp uzanacaklar,
  57. orada (yalnızca) sevinç ve mutluluğu tadacaklar ve istedikleri her şey onların olacak,
  58. rahmet saçıcı Rabbin sözüyle gelen katıksız bir huzur ve rahatlık içinde.
  59. "Ey suçlular, siz bugün şöyle ayrılın!
  60. Siz ey Ademoğulları, size demedim mi?: Şeytan´a tapmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır!
  61. Ve (yalnız Bana ibadet edin!) Dosdoğru yol budur!
  62. (Şeytana gelince,) o bir çoğunuzu saptırmıştır; neden aklınızı kullanmıyorsunuz?"
  63. "İşte tekrar tekrar uyarıldığınız cehennem:
  64. hakkı ısrarla inkar etmenizin sonucu olarak bugün oraya girin!"
  65. O gün ağızlarına mühür vuracağız, fakat elleri dile gelecek ve ayakları (hayatta iken) yapmış oldukları her şeye tanıklık edecektir.
  66. Eğer (insanların doğru ile yanlışı ayırd edememelerini) dilemiş olsaydık, onları görüp anlama melekesinden yoksun bırakırdık da (doğru) yoldan hep şaşarlardı, ama (öyle olsaydı) onlar (doğruyu) nasıl görebilirlerdi?
  67. Eğer (doğru ile yanlış arasında seçim yapma özgürlüğünden yoksun olmalarını) dilemiş olsaydık, onları kesinlikle farklı bir tabiatta yaratırdık ve bulundukları yerde (kökleştirirdik ki) ne ileri gidebilsinler, ne de geri dönebilsinler.
  68. Ama (şunu daima hatırlasınlar ki) Biz bir insanın ömrünü uzatırsak, aynı zamanda onun güç ve yeteneklerinde (yaşlandıkça) bir azalma meydana getiririz; (buna rağmen) hala akıllarını kullanmazlar mı?
  69. Ve (işte böyle:) Biz bu (Peygamber´e) şiir (yeteneği) bahşetmedik, zaten (şiir) bu (mesaj)a uygun düşmezdi: o yalnızca bir uyarı ve öğüttür; ve o özünde apaçık olan ve gerçeği dosdoğru gösteren bir (ilahi) hitabedir,
  70. ki (kalben) diri olanları uyarabilsin ve (Allah´ın) sözü hakikati inkara şartlanmış olanlara karşı tanıklık yapabilsin diye.
  71. Görmezler mi ki, eserlerimizden biri olarak kendileri için (bugün) kullanıp yararlandıkları evcil hayvanlar yarattık?
  72. Ve onları insanların iradesine tabi kıldık ki bir kısmını binek olarak kullanabilsinler, bir kısmını da yiyebilsinler;
  73. ve onlardan (başka) faydalar sağlayabilsinler ve içecek (süt) alabilsinler! Buna rağmen hala şükretmeyecekler mi?
  74. Ama (tam tersine,) onlar, kendilerine yardım edecekleri (ümidiyle) Allah´tan başka ilahlar edindiler, (oysa bilmezler ki)
  75. bunlar bağlılarına yardım eli uzatamazlar, hatta onlara (yardım için) çağrılmış askerler ol(arak görün)seler bile.
  76. Ama o (hakikati inkar eden)lerin sözlerinden üzüntüye kapılma; şüphe yok ki Biz onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da biliriz.
  77. İnsan bilmez mi ki, kendisini bir sperm damlasından yaratırız; ve o anda kendisini düşünme ve tartışma yeteneği ile donatılmış görür.
  78. Ama o hem (Bizi tartışmakta ve) Bizim hakkımızda karşılaştırmalar yapmakta, hem de bizzat kendisinin nasıl yaratılmış olduğundan gafil bulunmaktadır! (Ve bunun şaşkınlığıyla da) "Kim, çürüyüp toz olmuş kemiklere hayat verebilir?" diye sormaktadır!
  79. De ki: "Onları yoktan var eden, (yeniden) hayat (da) verir, çünkü O, her tür yaratma eyleminin bilgisine sahiptir;
  80. O, yemyeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkarır ve onunla (kendi ateşinizi) yakarsınız".
  81. Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah, (yok olanların) yerine onlar gibi (yeni)lerini yaratmaya muktedir olamaz mı? Elbette olur! Zaten O her şeyin bilgisine sahip olan Yaratıcı´dır.
  82. O, Tek´tir, Biricik´tir, öyle ki bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol!" der; ve o (şey hemen) oluverir.
  83. Her şeyin üstünde tasarruf sahibi olan Allah, ne yücedir; ve hepiniz O´na döndürüleceksiniz!.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen - Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali
  1. Yâ Sîn.
  2. (2-3) Kur´an-ı Hakim´e yemin ederim. Şüphe yok ki, sen, elbette (Peygamber) gönderilmiş olanlardansın.
  3. (2-3) Kur´an-ı Hakim´e yemin ederim. Şüphe yok ki, sen, elbette (Peygamber) gönderilmiş olanlardansın.
  4. Bir istikametli yol üzere bulunmaktasın.
  5. (O Kur´an) Rahîm olan Allah Teâlâ tarafından indirilmiştir.
  6. Tâ ki, bir kavmi korkutasın ki, onların ataları korkutulmamıştır. Artık onlar gâfil kimselerdir.
  7. Andolsun ki, onların birçokları üzerine o söz (o azap emri) hak olmuştur. Artık onlar imân etmezler.
  8. Şüphe yok ki, Biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişizdir, tâ ki onların çenelerine kadar dayanmıştır. Artık onlar başları yukarı kaldırılmış, gözleri aşağıya çevrilmiş kimselerdir, bir şey görüp anlayamazlar.
  9. Ve Biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed vücuda getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler.
  10. Ve onları korkutmuş olsan da, korkutmasan da onlara karşı müsavîdir, imân etmezler.
  11. Sen ancak zikre tâbi ve Rahmân´dan daha görmeksizin korkan kimseyi korkutursun. Artık onu bir yarlığanma ile ve pek şerefli bir mükâfaat ile müjdele.
  12. Şüphe yok ki, Biz ölüleri diriltiriz ve onların önden göndermiş olduklarını ve eserlerini yazarız. Ve zâten herşeyi pek apaçık bildiren bir Levh-i Mahfuz´da zabtetmişizdir.
  13. Ve onlara (o münkirlere) o şehir ahalisini bir mesel olarak irâd et. O vakit ki, onlara o gönderilmiş olan elçiler gelmişti.
  14. O vakit ki, onlara iki (elçiyi) göndermiştik. Hemen onları tekzîp ediverdiler. Sonra bir üçüncü ile kuvvetlendirdik. Dediler ki: «Muhakkak biz sizlere gönderilmiş elçileriz».
  15. (O münkirler de) Dediler ki: «Siz bizim gibi bir insandan başka değilsiniz. Ve Rahmân hiçbir şey indirmedi. Siz, ancak yalan söyleyenlersiniz.»
  16. (O elçiler de) Dediler ki: «Rabbimiz bilir ki, muhakkak bizler sizin için elbette gönderilmiş elçileriz.»
  17. «Bizim üzerimize (teveccüh eden ise) apaçık bir tebliğden başka değildir.»
  18. (O münkirler de) Dediler ki: «Biz sizinle teşe´ümde bulunduk. Andolsun ki, eğer vazgeçmez iseniz elbette sizi taşlayacağız. Ve elbette ki, bizim tarafımızdan size pek acıklı bir azap dokunacaktır.»
  19. (Elçiler de) Dediler ki: «Sizin şeametiniz sizinle beraberdir. Siz öğüt verildiğiniz halde de mi öyle şeamette bulunuyorsunuz? Hayır. Siz müsrifler olan bir kavimsiniz.»
  20. O şehrin en uzak bir tarafından bir er, koşar bir halde geldi. Dedi ki: «Ey kavmim! O gönderilmiş olanlara tâbi olun.»
  21. «O Zâta tâbi olunuz ki, sizden bir ücret istemiyor. Onlar doğru yola ermiş kimselerdir.»
  22. «Ve bana ne (mani) var ki, beni yaratmış olana ibadette bulunmayayım? Ve halbuki, O´na döndürüleceksiniz.»
  23. «Ben hiç O´ndan başka tanrılar ittihaz eder miyim ki, eğer o Rahmân benim için bir fenalık irâde buyursa onların şefaatleri benim için bir fâidebahş olamaz ve onlar beni asla (O fenalıktan) kurtaramazlar.»
  24. «Muhakkak ki, ben o vakit apaçık bir sapıklıkta bulunmuş olurum.»
  25. «Şüphe yok ki, ben sizin Rabbinize imân ettim. Artık bunu benden işitiniz.»
  26. (O´na) Denildi ki: «Cennete giriver.» Dedi ki: «Keşke kavmim bilselerdi!»
  27. «Rabbimin beni mağfirete nâil buyurduğunu ve beni ikram edilmişlerden kıldığını.»
  28. Ve onun kavmi üzerine ondan sonra gökten hiçbir ordu indirmedik ve Biz indirecekler de olmadık.
  29. O bir sayhadan başka olmadı. O anda onlar hemen sönüvermiş kimseler oldular.
  30. Ey o kullar üzerine (teveccüh edecek) hasret! (Tam zamanın). Onlara bir resûl gelmezdi ki illâ istihzâda bulunurlar olmuşlardı.
  31. Görmediler mi ki, onlardan evvel ne kadar kavimleri helâk ettik. Şüphe yok ki onlar, bunlara dönüp gelmiyorlar.
  32. Ve hepsi de Bizim indimizde (muhasebe için) mecmuan huzura getirilmişlerdir.
  33. Ve onlar için ölmüş yer bir ibrettir. Onu hayata kavuşturduk ve ondan daneler (meydana) çıkardık da ondan yiyiverirler.
  34. Ve orada hurmalıklardan ve üzüm bağlarından nice bostanlar vücuda getirdik ve orada su menbalarından suları akıtıverdik.
  35. Tâ ki, onun mahsulünden ve kendi ellerinin mamülatından yiyiversinler. Hâlâ şükretmeyecekler midir?
  36. O zât-ı ilâhî (noksanlardan) münezzehtir ki, yerin bitirdiklerinden ve (insanların) kendi nefislerinden ve bilmedikleri şeylerden (nice) çiftleri, onların hepsini yaratmıştır.
  37. Ve onlar için gece de bir ibrettir. Ondan gündüzü yüzüp ayırırız. Hemen onlar, karanlıklara girmişler olurlar.
  38. Güneş de kendisine mahsus karargâhında akar gider. İşte bu, o alîm´in takdiridir.
  39. Biz kamer´e de konaklar takdir ettik. Nihâyet hurma salkımının eski kurumuş eğri dalı gibi bir hale dönmüş olur.
  40. Ne güneş için layık olur ki, o ay´a yetişmiş olsun. Ne de gece için layıkdır ki, gündüzü geçmiş bulunsun ve hepsi de birer felekte yüzerler.
  41. Ve onlar için bir alâmettir, onların çoluk çocuklarını dolmuş bir gemiye muhakkak bizim yükletmiş olmamız.
  42. Ve onlar için onun mislinden biner oldukları şeyleri de yarattık.
  43. Ve eğer dilersek onları garkederiz, artık onlar için ne bir hâlâskar vardır ve ne de onlar kurtarılabilirler.
  44. Ancak bizden bir rahmet olarak ve bir zamana kadar müstefit kılmak için (dilersek onları kurtarırız).
  45. Onlara belki merhamet olunursunuz, önlerinizde olandan ve arkanızda olandan sakınınız denildiği zaman (onlar yüz çevirirler).
  46. Ve onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki, illâ ondan yüz çeviriciler olmuşlardır.
  47. Ve onlara «Allah´ın sizi merzûk ettiği şeylerden infak ediniz» denildiği vakit kâfir olanlar, imân edenlere dediler ki: «Biz mi taam vereceğiz o kimseye ki, eğer Allah dilese idi ona taam verirdi. Siz başka değil, ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz?»
  48. Ve derler ki: «O vaad ne zaman, eğer siz sâdıklar oldunuz iseniz?»
  49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak olan bir sayhadan başkasını gözetmezler.
  50. Artık ne bir vasiyet yapmaya muktedir olabilirler ve ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Ve Sûr´a üfürülmüş (olacak)dır. Artık onlar o zaman kabirlerinden (kalkıp) Rablerine doğru sür´atle yürümekte bulunurlar.
  52. Demiş olurlar ki, «Eyvah bize! Bizi kim uyuduğumuz yerden kaldırdı? İşte bu, Rahmân´ın vaadettiğidir ve gönderilmiş olanlar, doğru söylemiş.»
  53. Bu bir sayhadan başka birşey değildir, hemen onlar o anda huzurumuza ihzar edilmişlerdir.
  54. Artık bugün hiçbir şahıs bir şey ile zulme uğratılmaz ve sizler de, yapmış olduğunuz şeylerden başkasıyla cezalandırılmazsınız.
  55. Şüphe yok ki, o gün cennet ashâbı bir eğlence içinde zevkiyâb olanlardır.
  56. Onlar ve zevceleri gölgeler içinde tahtlar üzerine dayanıp durmuşlardır.
  57. Onlar için orada taze yemişler vardır ve onlar için ne isterlerse vardır.
  58. Rahîm olan Rabden kavlen bir selâm da vardır.
  59. Ve ey günahkârlar! Bugün siz ayrılıp yalnız kalınız.
  60. Ey ademoğulları! Size tavsiye etmedim mi ki, şeytana ibadet etmeyiniz. Şüphe yok ki, o sizin için apaçık bir düşmandır.
  61. Ve bana ibadet ediniz. İşte doğru yol budur.
  62. Andolsun ki, sizden birçok cemiyetleri sapıklığa düşürdü. Siz âkilâne düşünür olmadınız mı?
  63. Bu sizin o vaadolunmuş olduğunuz cehennemdir.
  64. O inkar eder olduğunuzdan dolayı bugün ona giriveriniz.
  65. Bugün onların ağızları üzerine mühür basarız ve bize elleri söyler ve neler kazanır olduklarına dair ayakları şehâdette bulunur.
  66. Ve eğer dilese idik gözlerini büsbütün mahvederdik de yola koşar dururlardı. Artık nereden görebilecekler?
  67. Ve eğer dilese idik onları en kuvvetli bulundukları yerde mahvederdik. Artık ne geçip gitmeğe ve ne de geri dönmeğe muktedir olamazlardı.
  68. Ve her kimi de çokça yaşatıyor isek onu yaratılışta başaşağı ediyoruz. Daha âkilâne düşünemiyorlar mı?
  69. Ve Biz O´na şiiri talîm etmedik ve O´nun için lâyık da olmaz. O, başka değil bir mev´izedir ve pek bedîhi bir Kur´an´dır.
  70. Hayat sahibi olan kimseyi korkutması ve kâfirler üzerine de azabın tahakkuk etmesi için (O Kur´an´ı) indirdik.
  71. Görmediler mi ki, muhakkak Biz onlar için (kudret) ellerimizin yaptıklarından dörder ayaklı hayvanlar yarattık, artık bunlara mâliktirler.
  72. Ve onlara bunları musahhar (itaatkar) kıldık. Artık bunlardan onların binecekleri (hayvanlar) vardır ve bunlardan yiyiverirler.
  73. Ve onlar için bunlarda menfaatler ve içilecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  74. Onlar, belki yardım olunurlar diye Allah´tan başkasını mabutlar ittihaz ettiler.
  75. Onlara yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar ise bunlar için hazırlanmış yardımcı erlerdir.
  76. İmdi onların lâkırdıları seni mahzun etmesin. Şüphe yok ki Biz, onların neleri gizlediklerini ve neleri ilan ettiklerini biliyoruz.
  77. İnsan görmedi mi ki, muhakkak Biz onu bir nutfeden yarattık, sonra o, bir apaçık mücadeleci (kesilmiş)tir.
  78. Ve kendi yaradılışını unuttu da Bize bir misâl iradına kalkıştı, dedi ki: «Kemikleri kim diriltebilir ki, onlar çürümüşlerdir?»
  79. De ki: «Onları ilk defa yaratmış olan diriltecektir. Ve O, bütün yaratılmışları tamamiyle bilendir.»
  80. «O (Hâlık-ı Azîm) ki, sizin için yemyeşil ağaçtan bir ateş vücuda getirmiştir de şimdi siz ondan yakıveriyorsunuz.»
  81. Gökleri ve yeri yaratmış olan, onların mislini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Ve O bihakkın bilen, yaratandır.
  82. O´nun emri, bir şeyi murad ettiği zaman ancak ona «Ol!» demesidir ki, o da hemen oluverir.
  83. Hakikaten noksanlardan münezzeh (tesbih ve takdise müstehak)dir. O (Hâlık-ı Azîm) ki, her şeyin tam mülkü O´nun yed-i kudretindedir ve siz de ancak O´na (O´nun huzur-u manevîsine) döndürüleceksiniz.
Yazar: Suat Yıldırım - Kura'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali
  1. Yâ sîn
  2. Hikmetli Kur´ân´a andolsun
  3. Sen elbette gönderilen resullerdensin
  4. Dosdoğru yol üzerindesin
  5. O, azîz ve rahîmden indirilen bir tenzil olup, ataları uyarılmamış, hâliyle, kendileri de gaflette giden, bir topluluğu uyarmak için gönderilmişsin
  6. Onların çoğunun hakkında ilahî hüküm hak olarak kesinleşti. Artık imân etmezler onlar..
  7. Boyunlarına öyle boyunduruklar koyduk ki onlar çenelerine dayanmaktadır. Boyunları yukarı, çeneleri kalkık, gözleri havada bir durumdadırlar
  8. Hem önlerinden hem arkalarından bir set yaparak, öylesine çepeçevre sardık ki,artık hiç göremezler onlar..
  9. Kendilerine müsavidir: ha uyardın onları, ha uyarmadın, artık iman etmezler onlar..
  10. Sen ey Resulüm, şu kimseyi uyar: İrşâda can kulağıyla tâbi olur, görmediği Rahman´a saygı duyup O´ndan çekinir. Müjdele onu: Mağfiret onun, şerefli mükâfat onun..
  11. Ölüleri diriltecek Biz´iz.Yaptıkları her şeyi ve bütün izlerini bir bir kaydeden Biz´iz.Velhasıl her bir şeyi, apaçık bir kitap´ta sayıp döken Biz´iz
  12. Sen şimdi onlara bir misâl getir:Mâlum şehir halkını, hani onlara da elçiler gelmişti
  13. Evet, iki resul gönderdik onlara,"Yalancı!" dediler onlara.Bunun üzerine, güçlendirdik onları bir üçüncü resulle,Dediler hep birden: "Biz Allah´ın elçileriyiz size!
  14. Ahali dedi ki: "Doğrusu Rahman´ın indirdiği bir şey yok!Siz de bizim gibi bir beşersiniz, evet evet... siz sadece yalancısınız!
  15. Resuller dediler: "Elbette biliyor Rabbimiz,Size gönderilen elçileriz biz.
  16. "Açıkça tebliğden başka bir şeyle yükümlü değiliz biz.
  17. Ahâli dedi ki: "Uğursuzsunuz siz, şayet vazgeçmezseniz, sizi taşlarız, acı mı acı bir azap size dokundururuz.
  18. Resuller cevap verdiler:"Uğursuzluğunuz sizinle beraber, çünkü siz imânsızsınız, irşâd edildiniz diye mi böyle söylüyorsunuz?Haddi aşan toplumun tekisiniz siz!
  19. Derken... şehrin öte başından, koşarak bir adam geldi ve onlara dedi ki:"N´olur ey kavmim! Gelin siz bu resullere uyun!
  20. "Sizden bir ücret istemeyen, sizden hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun!
  21. "Hem ne olmuş ki bana? Neden tapmayayım beni yaratana?Hem sizlerin de dönüşü ancak olacak O´na!
  22. "Hiç O´ndan başka tanrı edinir miyim! Zirâ Rahman bana zarar vermek dilerse, onların şefaati fayda etmez, hem kurtaramazlar da...
  23. "O durumda ben, besbelli bir sapıklıkta olurum
  24. Amma bakın:Ben Rabbinize inanıyorum, sizler de bunu işitmiş olun!
  25. Ona "Buyur cennete gir!" denildi.O ise halkını hatırlayarak: "Ah halkım bir bilseydi!" dedi
  26. "Ah bir bilseler: Rabbimin beni affettiğini, beni ikramlara gark ettiğini!
  27. Onun vefatından sonra, kavminin üzerine, gökten bir ordu indirmedik, zaten bu âdetimizden de değildi
  28. (Orduya ne lüzum?), bir tek ses yeter! Bir de bakmışsınız: Sönüp kalmışlar..
  29. Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her resul ile, mutlaka alay ederlerdi
  30. Kendilerinden önce nice nesilleri imhâ ettiğimizi, ve onların da kendilerine dönmediğini görmezler miydi
  31. Hiç kimse hariç kalmamak üzere, hepsi huzurumuza toplanacaklar
  32. Delil mi isterler? İşte ölmüş arz! Hayatı ona Biz veriyoruz.Oradan onların yiyecekleri habbeleri çıkarıyoruz. Kendileri de ondan yiyip dururlar
  33. Orada üzüm bağları ve hurmalıklar yaptık, orada pınarlar fışkırttık
  34. Ta ki onun meyvelerinden yesinler,O meyveleri onlar yapmadılar,Hâlâ şükretmez mi onlar
  35. Münezzehtir o Allah, her noksandan münezzeh!Yerin bitirdiği her şeyi, ve kendilerini, ve daha nice bilmedikleri şeyleri çift yaratan, münezzehtir, Yücedir
  36. Onlara bir delil de gecedir ki.Biz ondan gündüzü sıyırıp soyarız, birden karanlığa gömülürler..
  37. Güneş de bir delildir onlara, akar gider yörüngesinde...O azîz ve alîmin (o üstün kudret sahibinin ve her şeyi bilenin), yaratması böyle olur işte
  38. Ay için de birtakım safhalar, duraklar tâyin ettik; dolaşa dolaşa, nihayet eski hurma salkımının çöpü gibi kuru, sarı, kavisli bir hâle gelir
  39. Ne Güneş Ay´a kavuşabilir, ne gece gündüzün önüne geçebilir.O gök cisimlerinden her biri, birer yörüngede akar, durur..
  40. Bir delil daha onlara:Nesillerini dopdolu gemilerde taşımamızdır
  41. Biz, onlar için, gemiye benzer, daha nice binekler yaratırız..
  42. Şayet dileseydik onları boğardıkNe feryatlarına koşan bir kimse bulabilir, ne de başka türlü kurtarılırlardı
  43. Sadece Biz´den ulaşacak bir rahmet ve onları bir vâdeye kadar yaşatma irademizle hayatta kalabilirler
  44. Onlara ne zaman: "Hem geçmişte yaptıklarınıza, hem de istikbalde yapacaklarınıza dikkat edin!böylelikle merhamet edilmeye layık olun!" denilse, yüz çevirirler..
  45. Ne zaman Rab´lerinin âyetlerinden bir âyet, gelse, yüz çevirirler..
  46. Onlara ne zaman: "Allah´ın size lütfettiğinden, siz de muhtaçlar için harcayın" denilse, kâfirler müminlere şöyle derler: "Size kalsa Allah´ın dilediği takdirde bol bol rızıklandıracağı kimseyi doyurmak bizim mi işimiz?Siz, böyle ne sapık düşünürsünüz!
  47. Ve yine derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdid ettiğiniz bu mezarlardan kalkma ne zaman
  48. Onların beklediği: Sadece bir ses!..Çekişip dururlarken kendilerini çarpacak bir ses..
  49. İşte o zaman...Ne vasiyette bulunabilir, ne de evlerine dönebilirler..
  50. Sura üflendi, "Kalk!" borusu çaldı!..İşte mezarlarından kalkıp, Rab´lerinin huzurunda duruşmaya koşuyorlar..
  51. "Eyvah bize! Kim kaldırdı bizi yatağımızdan?" diyorlar..."İşte Rahmân´ın vâdi: Resuller doğru söylerler!
  52. Bütün olay, bir çağrıdan ibâret! İşte hepsi duruşma için toplanmışlar..
  53. Artık bugün, kimseye zulmedilmez, hakkınızdan başka size bir karşılık verilmez
  54. Amma bugün cennetlikler, zevk ve eğlence içindedirler..
  55. Hem kendileri, hem eşleri gölgeliklerde, tahtlarına kurulurlar
  56. Orada turfanda yemişler onlara, hâsılı istedikleri her şey onlara..
  57. Rabb-i Rahim´den sözle olan bir selâm yine onlara..
  58. "Fakat bugün sizler, şöyle bir tarafa çekilin ey mücrimler!
  59. "Ey Âdem´in evlatları!Size emretmemiş miydim:"Şeytana tapmayın sakın!""Çünkü o size âşikar düşman..
  60. Lâkin Bana tapın: işte sırat-ı müstakim!
  61. Şeytan, içinizden nice nesilleri saptırdı. Bunu düşünmeli değil miydiniz
  62. İşte tehdid edildiğiniz cehennem
  63. İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin
  64. Bugün mühür vuracağız ağızlarına, elleri Bize söyler, ayakları şahitlik eder, kendi yaptıklarına
  65. Eğer dileseydik gözlerini dümdüz, silme kör ederdik, o zaman yola dökülür, hidayete ulaşmak için yarışırlardı.Fakat o takdirde nasıl görebilirlerdi
  66. Eğer dileseydik, oldukları yerde, hemen baş üstü, mâhiyetlerini değiştirir, çirkin mi çirkin, tersyüz ederdik...Artık ne ileriye devam edebilir, ne de geriye dönüş yapabilirlerdi
  67. Onlardan ömrünü uzattığımız kimsenin ise, hilkatini tersyüz ederiz.Hâlâ akıllanmazlar mı
  68. Biz Resûl´e Kur´ân öğrettik, şiir öğretmedik, o zaten ona yaraşmaz.O sırf bir irşâd ve parlak bir Kur´ân´dır
  69. Yaşayan her kişiyi uyarsın diye, böylece ilahî hüküm kâfirler hakkında kesinleşsin diye, gönderilmiştir
  70. Şunu da görmediler mi:Ellerimizle yaptığımız eserlerden kendileri için davarlar yarattık da onlara mâlik bulunuyorlar
  71. Onları emirlerine âmade kıldık. Onlardan hem binek edinir, hem de yerler
  72. Onlardan içecekler elde ederler, daha nice menfaatlerinden yararlanırlar. Halâ şükretmezler mi
  73. Tuttular, Allah´tan başka tanrılar peşine düştüler, güyâ ki yardıma nâil olacaklar
  74. O putlar kendilerine yardım edemezler, nasıl olur?Zaten bunlar, onlar için hazırlanmış askerler!
  75. O halde ey Resulüm, üzülme sen onların laflarına, onların gizlediklerini de iyi biliriz, açıkladıklarını da, sen hiç tasalanma
  76. İnsan şunu hiç görüp düşünmedi mi:Biz kendisini bir nutfeden yaratmışken, yaman bir hasım kesildi Bize
  77. Nasıl yaratıldığını unutarak, bir de misâl fırlattı Bize:"O çürümüş kemikleri kim diriltecek!" diye
  78. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltir, hem O, yaratmanın her türlüsünü bilir.
  79. O´dur ki sizin için yeşil ağaçtan bir ateş yaratır, siz de onu tutuşturup durursunuz
  80. Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya olmaz mı kadir!Elbette kadir!Hallâk O´dur, alîm O´dur!(Her şeyi yaratan, her şeyi bilen O´dur)
  81. Bir şeyi dilediğinde O´nun buyruğu, sadece "Ol!" demektir, hemen oluverir..
  82. Sübhandır, münezzehdir o Zât ki, her şey üzerinde hâkimiyet elindedir.Ve... hepinizin de dönüşü,O´na olacaktır
Yazar: Süleyman Ateş - Kuran'ı Kerim Meali
  1. Yâsin
  2. Hikmetli Kur´ân´a andolsun.
  3. Kuşkusuz sen gönderilmiş elçilerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerinde,
  5. Yani üstün ve çok esirgeyen Allâh´ın indirdiği (Kur´ân yolu) üzerindesin.
  6. Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için (seni gönderdik).
  7. Andolsun onların çoğuna o söz (cinlerden ve insanlardan bir kısmını cehenneme dolduracağım, sözü) hak oldu; artık onlar inanmazlar.
  8. Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Çenelere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır.
  9. Önlerinden bir sed ve arkalarından bir sed çektik de onları kapattık; artık görmezler.
  10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahmân´dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte öylesini bir mağfiret ve güzel bir mükâfâtla müjdele.
  12. Biziz, biz ki, ölüleri diriltiriz ve öne sürdükleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Zaten biz, her şeyi apaçık bir kütüğe ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.
  13. Onlara elçilerin geldiği şu kent halkını misâl olarak anlat:
  14. Biz onlara iki elçi gönderdik, onları yalanladılar, biz de (elçileri) üçüncü biriyle destekledik. Dediler ki: "Biz size gönderilen elçileriz."
  15. (Kentliler) Dediler ki: "Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Rahmân bir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
  16. (Elçiler) Dediler ki: "Rabbimiz bilir ki biz size gönderilmiş elçileriz."
  17. "Bizim üzerimize düşen, yalnız açıkça duyurmaktır."
  18. (Kentliler) Dediler ki: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azâb dokunur."
  19. (Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz aşırı giden bir kavimsiniz."
  20. Kentin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, elçilere uyun." dedi.
  21. "Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar."
  22. "Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Siz de hep O´na döndürüleceksiniz."
  23. "O´ndan başka tanrılar edinir miyim hiç? Eğer O çok esirgeyen, bana bir zarar vermek dilese, onların şefâ´ati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar."
  24. "O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum."
  25. "Ben sizin Rabbinize inandım, (gelin) beni dinleyin."
  26. Ona: "Cennete gir" denilince: "Keşke, dedi, kavmim bilseydi.
  27. Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını!"
  28. Ondan sonra biz, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirici de değildik, (buna gerek yoktu).
  29. Sâdece korkunç bir gürültü oldu, hemen sönüverdiler.
  30. Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her elçi ile mutlaka alay ederlerdi.
  31. Görmediler mi kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik; onlar bir daha kendilerine dönüp gelmezler?
  32. Ancak hepsi toplandığı zaman huzûrumuza getirileceklerdir.
  33. Ölü toprak, onlar için bir âyettir, (ölüleri nasıl dirilteceğimize işârettir): Biz onu dirilttik, ondan dâne çıkardık da ondan yiyorlar.
  34. Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık; orada çeşmeler akıttık.
  35. Ki o(suyun, yâhut bahçe)nin ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
  36. Ne yücedir O (Allâh) ki toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır.
  37. Gece de onlar için bir âyettir. Gündüzü ondan soyup, alırız, birden onlar karanlıkta kalıverirler.
  38. Güneş de kendi müstekarrı (istikrârı veya istikrâr bulacağı yer) için akıp gider. Bu, üstün ve bilen(Allâh)ın takdiridir.
  39. Aya da konaklar tâyin ettik. Nihâyet o, eski urcun(hurma salkımının sapın)a benzer bir hâle geldi.
  40. Ne güneş aya erişebilir, ne de gece, gündüzün önüne geçebilir. Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzmektedirler.
  41. Onlar için bir âyet de, onların çoçuklarını dolu gemide taşımamız,
  42. Ve kendilerine onun gibi binecekleri nice şeyler yaratmamızdır.
  43. Dilesek onları (suda) boğarız, ne kendilerine imdad (eden) olur, ne de kurtarılırlar.
  44. Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye kadar yaşatma vardır (acıyarak onları bir süre yaşatırız).
  45. Onlara: "Önünüzdeki ve arkanızdaki (yani sizden önce geçen ve ileride sizi bekleyen) olaylardan sakının ki, esirgenesiniz," dendiği zaman (aldırmazlar).
  46. Zaten, onlara Rabblerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
  47. Onlara: "Allâh´ın size verdiği rızıktan (Allâh için) verin!" dendiği zaman, nankörler, inananlara: "Allâh´ın dilediği takdirde yedireceği bir kimseye biz mi yedirelim? Doğrusu siz, apaçık bir sapıklık içindesiniz." derler.
  48. Ve: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdid (ettiğiniz azâb) ne zaman (gelecek)?" diyorlar.
  49. Onların işi sadece korkunç bir sese bakar. Çekişip dururlarken ansızın o, kendilerini yakalar.
  50. Artık ne bir tavsiye yapabilirler, ne de âilelerine dönebilirler.
  51. Sûr´a üflendi. İşte onlar kabirlerden Rablerine koşuyorlar.
  52. Dediler: "Vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? İşte Rahmân´ın va´dettiği şey budur. Demek peygamberler doğru söylemiş!"
  53. Sâdece bir tek gürültü olur, hemen onların hepsi huzûrumuza getirilirler.
  54. O gün, hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz ve siz ancak yaptığınızın cezâsını çekersiniz.
  55. O gün cennet halkı, bir iş içinde eğlenirler.
  56. Kendileri ve eşleri, gölgelerde, koltuklara yaslanmışlardır.
  57. Orada onlar için meyvalar ve istedikleri her şey vardır.
  58. Çok esirgeyen Rabden (onlara) sözle selâm (vardır).
  59. "Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın!"
  60. "Ey Âdem oğulları, ben size and vermedim mi: Şeytâna tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.
  61. Bana tapın doğru yol budur diye?"
  62. "O, sizden birçok kuşağı saptırmıştı. Düşünmüyor muydunuz?"
  63. "İşte size söylenen cehennem!"
  64. "İnkârınızdan dolayı bugün oraya girin!"
  65. O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler, ayakları yaptıklarına şâhidlik eder.
  66. Dilesek gözlerini silerdik de yola dökülürlerdi, ama nasıl görecekler?
  67. Dilesek kılıklarını değiştirip onları oldukları yerde dondururduk, ne ileri gidebilir, ne geri dönebilirlerdi.
  68. Kime uzun ömür versek, onun yaratılışını baş aşağı çevirir (gücünü azaltır)ız, (sonunda zayıflar, ihtiyarlar). Akıllarını kullanmıyorlar mı?
  69. Biz ona (Muhammed´e) şiir öğretmedik, (şiir) ona yakışmaz da. O(na vahyedilen) sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur´ân´dır.
  70. (Bu Kur´ân Muhammed´e vahyedilmiştir) ki, diri olanları uyarsın ve inkâr edenlere de (azâb) söz(ü) hak olsun.
  71. Görmediler mi ellerimizin yaptıklarından kendilerine nice hayvanlar yarattık da kendileri onlara mâlik olmaktadırlar?
  72. Onları kendilerine boyun eğdirdik, onlardan bazıları binekleridir ve onlardan bazılarını da yerler.
  73. Kendileri için onlarda daha birçok yararlar ve içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
  74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah´tan başka tanrılar edindiler.
  75. (O tanrılar) Kendilerine yardım edemezler. Tersine kendileri onlar için hazırlanmış askerlerdir (Onları korumaktadırlar).
  76. Onların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfe (sperm)den yarattığımızı görmedi mi ki, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
  78. Kendi yaratılışını unutarak bize bir mesel verdi: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" dedi.
  79. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir."
  80. O size yeşil ağaçtan ateş yaptı da siz ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratamaz mı? Elbette yaratır. O, çok bilen yaratıcıdır.
  82. O´nun işi, bir şeyi(n olmasını) istedi mi ona, sadece "ol!" demektir, hemen oluverir.
  83. Yücedir O ki, her şeyin hükümranlığı O´nun elindedir ve siz O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
  1. Yâ sîn.
  2. Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki..
  3. Sen peygamberlerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerindesin..
  5. Güçlü ve merhametlinin indirmesidir.
  6. Ataları uyarılmadığı için gafil bir toplumu uyarman için.
  7. Çoğu için buyruk gerçekleşmiştir, onlar iman etmezler.
  8. Biz, onların boyunlarına, çenelerine varan halkalar geçirdik. Onun için başları kalkıktır.
  9. Önlerine bir set, arkalarına da bir set çekerek onları bürüdük de artık göremezler.
  10. Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak, Kur’an’a uyan, görmediği halde Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Onlara bağışlanmayı ve büyük bir mükafatı müjdele!
  12. Şüphesiz biz, ölüleri diriltiriz ve onların yaptıkları her işi ve bıraktıkları izleri yazarız. Her şeyi açık bir kumanda altında toplamışızdır!
  13. Kendilerine elçiler gelmiş olan belde halkının misalini anlat onlara.
  14. Hani onlara iki elçi göndermiştik de onları yalanlamışlardı. Bir üçüncüsü ile onları güçlendirmiştik. -Biz, size gönderilen elçileriz, demişlerdi.
  15. -Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz, Rahman, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz, diye cevap vermişlerdi.
  16. Elçiler ise: -Rabbi’miz biliyor ki biz size gönderilen elçileriz, diye karşılık verdiler.
  17. Bizim görevimiz apaçık duyurmaktan başka bir şey değildir.
  18. Onlar dediler ki: -Sizin yüzünüzden bize uğursuzluk geldi. Eğer bu işe bir son vermezseniz, sizi taşa tutarız ve bizden acı bir azap dokunur size.
  19. -Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Sizi uyardık diye mi? Hayır, siz aşırı giden bir toplumsunuz, dediler.
  20. Şehrin öbür ucundan koşa koşa bir adam geldi: -Ey halkım elçilere tabi olun, dedi..
  21. Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun. Onlar, doğru yoldadırlar.
  22. Bana ne oluyor ki beni yaratana kulluk etmemeyim? Siz de O’na döndürüleceksiniz.
  23. O’ndan başkasını ilahlar edinir miyim? Rahman bana bir zarar istese, onların şefaati bana hiçbir yarar sağlamaz ve beni kurtaramazlar.
  24. Üstelik ben o zaman apaçık sapıklıkta olurum.
  25. Şüphesiz ben, Rabbi’nize iman ettim, beni dinleyin!
  26. -Cennete gir, denildi. O da: -Keşke kavmim bilseydi.
  27. Rabb’imin beni bağışladığını ve beni ikrama layık kimselerden kıldığını ..
  28. Ondan sonra, kavminin üzerine gökten ordular indirmedik. İndirecek de değildik.
  29. Tek çığlıktan başka bir şey olmadı. O anda sönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun o kullara! Ki, kendilerine bir peygamber gelmeyegörsün, onunla sadece alay ederlerdi.
  31. Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlara bir daha geri dönemezler.
  32. Ve hepsi toplanıp huzurumuza çıkarılacaklardır.
  33. Onlara bir ibret de ölü topraktır. Biz, onu diriltip, ondan yedikleri ekin çıkarırız.
  34. Yine orada, hurma ve üzüm bahçeleri yetiştiririz. Aralarından da pınarlar fışkırtırız.
  35. Ürünlerinden ve yetiştirdiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
  36. Yeryüzünde biten şeylerden, kendi cinslerinden ve daha bilmedikleri şeylerden çift çift yaratan, yücedir, noksan vasıflardan uzaktır.
  37. Gece de onlar için bir işarettir. Gündüzü ondan çekeriz. Karanlıklar içinde kalırlar.
  38. Güneş de karar kılacağı yere akıp gider. Bu, üstün, güçlü ve her şeyi bilenin takdiridir.
  39. Ay’a da duraklar belirledik ki sonunda kuru bir hurma dalı gibi olur.
  40. Ne güneşin aya yetişmesi mümkündür. Ne de gündüzün geceyi geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzerler.
  41. Soylarını dolu bir gemide taşımamız da onlar için bir ayettir.
  42. Ve onlar için, daha başka taşıtlar da yarattık.
  43. Eğer istersek onları suda boğarız. Onlara bir yardımcı da bulunmaz, kendi kendilerine de kurtulamazlar.
  44. Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye kadar geçimlik verilmiş ola.
  45. Onlara: -Önünüzdeki ve arkanızdakinden sakının ki merhamet olunasınız, denildiği zaman...
  46. Ve onlara Rab’lerinin ayetlerinden bir ayet geldiği zaman ancak, ondan yüz çevirenler oldular.
  47. Kendilerine: -Allah’ın size verdiği rızıklardan infak edin, denildiği zaman; nankörlük edenler, iman edenlere; -Allah istese doyurabileceği kimseleri biz mi doyuracağız? Siz, ancak açık bir sapıklık içindesiniz, derler
  48. Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman yerine gelecek? derler.
  49. Onlar, tek bir çığlıktan başka bir şey beklemiyorlar. Birbirleriyle çekişip dururlarken onları yakalayacak.
  50. (O zaman) Ne bir vasiyet edebilirler ne de ailelerine geri dönebilirler
  51. Sur’a üflenince, kabirlerinden kaldırılıp, Rab’lerinin huzurunda sıralanacaklardır.
  52. -Eyvah bize, mezarımızdan bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın tehdididir. Demek ki elçiler doğru söylemiş, derler.
  53. Yalnızca korkunç bir çığlık... Derhal onların hepsi huzurumuza gelmiş olacaklar.
  54. Ve o gün, hiç kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmeyecek ve ne yapmışsanız ancak onun karşılığını göreceksiniz.
  55. O gün, cennet ehli eğlenceyle meşguldür.
  56. Kendileri ve eşleri gölgeliklerde, koltuklara yaslanmışlardır.
  57. Orada, onlar için meyveler vardır. Canlarının istediği her şey onlarındır.
  58. Merhametli Rab’den sözlü selam vardır
  59. -İşte günahkarlar! Bugün, ayrılın bakalım, ey günahkarlar!
  60. (60-61) -Ey Adem oğulları! Size, şeytana kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin. Dosdoğru yol budur, diye buyurmamış mıydım?
  61. (60-61) -Ey Adem oğulları! Size, şeytana kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin. Dosdoğru yol budur, diye buyurmamış mıydım?
  62. O, sizden çoğu toplumları saptırmıştı. Hiç aklınızı kullanmadınız mı?
  63. İşte size vaat olunan Cehennem!
  64. Nankörlük etmiş olduğunuz için bugün girin oraya!
  65. Bugün, onların ağızlarını mühürleyeceğiz, bizimle elleri konuşacak. Ayakları da yaptıklarına şahitlik edecektir.
  66. Dileseydik, gözlerini tamamen kör ederdik de yol bulmak için didinirlerdi, oysa nasıl görebilirler?
  67. Eğer dileseydik, kalıplarını değiştirirdik de ileri gitmeye de geri dönmeye de güçleri yetmezdi.
  68. Kime uzun ömür verirsek onu yaratılışta tersine döndürürüz. Hiç akıllarını kullanmıyorlar mı?
  69. Ona şiir öğretmedik, ona yakışmaz da. Bu, yalnızca bir hatırlatma ve apaçık Kur’an’dır.
  70. Diri olanları uyarmak ve sözün nankörler aleyhinde gerçekleşmesi içindir.
  71. Kendi elimizle yaparak, onlar için yarattığımız hayvanları ve ona sahip olduklarını görmüyorlar mı?
  72. O hayvanları onlara boyun eğdirdik, onlardan kimine biniyorlar kiminin de etini yiyorlar.
  73. O hayvanlarda, insanlar için daha başka faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
  74. Kendilerine yardımlarını umarak Allah’tan başka ilahlar edindiler.
  75. Oysa onlara yardım edecek güçleri yoktur. Aksine onlar, bunları korumak için hazırlanmış ordudurlar.
  76. Onların sözleri seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açıkladıklarını da elbette biliyoruz.
  77. İnsan kendisini bir damladan yarattığımızı görmüyor mu ki apaçık mücadeleci oluveriyor.
  78. Kendi yaratılışını unutup, bize örnek veriyor: -Bu çürümüş kemikleri kim diriltebilir? diyor.
  79. De ki: -Onları ilk defa meydana getiren diriltecek. O her türlü yaratmayı bilir.
  80. Sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkaran O’dur. Nitekim siz onunla ateş yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratanın, onların benzerlerini yaratmaya gücü yetmez mi? Elbette yeter. Çünkü O, her şeyi bilen mükemmel yaratıcıdır.
  82. Bir şey istediği zaman, O’nun tek yaptığı sadece: -Ol! demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
  83. Her şeyin mülkiyeti elinde olan benzersizdir. Hepiniz O’na döndürüleceksiniz.
Yazar: Ebu'l Al'a Mevdudi - Tefhim-ul Kuran
  1. Yâsin.
  2. Andolsun hikmetli Kur´an´a,
  3. Gerçekten sen, gönderilen (peygamber)lerdensin.
  4. Dosdoğru olan bir yol üzerinde.
  5. (Kur´an) Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah´) ın indirmesidir.
  6. Babaları uyarılıp korkutulmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarıp korkutman için (gönderildin).
  7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık onlar inanmazlar.
  8. Gerçekten biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.
  9. Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
  10. Kendilerini uyarıp korkutsan da, uyarmayıp korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler.
  11. Sen ancak, zikre (Kur´an´a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah´)a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarıp korkutursun. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele!
  12. Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini de biz yazarız. Biz her şeyi, apaçık olan bir kitapta tesbit edip korumuşuz.
  13. Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.
  14. Hani biz onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat onlar ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: «Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz.»
  15. Dediler ki: «Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylemektesiniz.»
  16. Dediler ki: «Rabbimiz, gerçekten sizin için gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilmektedir.»
  17. «Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.»
  18. Onlar dediler ki: «Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acıklı bir azab dokunacaktır.»
  19. Dediler ki: «Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.»
  20. Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.
  21. «Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.»
  22. «Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O´na döndürüleceksiniz.»
  23. «Ben, O´ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.»
  24. «O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.»
  25. «Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin.»
  26. Ona: «Cennete gir» denildi. O da: «Keşke benim kavmim de bir bilseydi» dedi.
  27. «Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını.»
  28. Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
  29. (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir peygamber gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
  31. Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice kuşakları yıkıma uğrattık? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.
  32. Ancak onların hepsi, toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
  33. Ölü toprak kendileri için bir ayettir; biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle de onlar ondan yemektedirler.
  34. Biz, onda hurmalıklardan ve üzüm bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık.
  35. Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?
  36. Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir.
  37. Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen onlar artık karanlıkta kalıvermişlerdir.
  38. Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir.
  39. Ay´a gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).
  40. Ne güneşin aya erişip yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.
  41. Onların soylarını dolu gemilerde (ana rahimlerinde) taşımamız da kendileri için bir ayettir.
  42. Ve kendileri için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da.
  43. Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de onlar kurtulabilirler.
  44. Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka.
  45. Onlara: «Önünüzde olandan ve arkanızda olandan korkup sakının, belki esirgenirsiniz» denildiğinde, (dinlemeyip küfre saparlar)
  46. Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, mutlaka ondan yüz çeviricidirler.
  47. Ve onlara: «Size Allah´ın rızık olarak verdiklerinden infak edin» denildiği zaman da, o küfre sapanlar iman edenlere dediler ki: «Allah´ın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz, apaçık bir şaşkınlık içindesiniz.»
  48. Ve derler ki: «Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azab) ne zamanmış?»
  49. Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir.
  50. Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  51. Sûr´a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp giderler.
  52. Demişlerdir ki: «Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Bu, (öyle oluyor ki) Rahman (olan Allah)ın va´dettiğidir, (demek ki) gönderilen (peygamber)ler de doğru söylemiş.»
  53. O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
  54. İşte bugün, hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yapmakta olduklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.
  55. Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, ´sevinç ve mutluluk dolu´ bir meşguliyet içindedirler.
  56. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
  57. Orada taptaze meyveler onların ve istek duymakta oldukları her şey onlarındır.
  58. Çok esirgeyen Rabb´dan onlara bir de sözlü «Selam» (vardır).
  59. «Ey suçlu günahkârlar, bugün siz bir yana çekilin!»
  60. «Ey Adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: -Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır;»
  61. «Bana kulluk edin, doğru olan yol budur.»
  62. Andolsun o, sizden birçok insan kuşağını saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?
  63. İşte bu, size vadedilmiş olan cehennemdir.
  64. Küfre sapmalarınıza karşılık olmak üzere bugün oraya girin.
  65. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazanmakta olduklarını da elleri bize söylemekte, ayakları da şahitlik etmektedir.
  66. Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır kör ederdik, böylece yola dökülüp koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?
  67. Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne de geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
  68. Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?
  69. Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık olan bir Kur´an´dır.
  70. (Kur´an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve küfre sapanların üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir).
  71. Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece onlar, bunlara malik oluyorlar.
  72. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar.
  73. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?
  74. Yardım görürler umuduyla, onlar Allah´tan başka ilahlar edindiler.
  75. Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.
  76. Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, onların saklamakta olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir.
  78. Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: «Çürümüş bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?»
  79. De ki: «Onları, ilk defa yaratıp inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.»
  80. Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini de yaratmağa kadir değil mi? Hiç tartışmasız (öyledir). O, yaratandır, bilendir.
  82. Bir şeyi dilediği zaman, O´nun emri, ona yalnızca: «Ol» demesidir; o da hemen oluverir.
  83. Her şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Ve siz O´na döndürüleceksiniz.
Yazar: Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
  1. Yâ, Sîn.
  2. Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur´an´a ki,
  3. Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;
  4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.
  5. Azîz ve Rahîm´in indirdiği üzeresin.
  6. Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.
  7. Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.
  8. Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.
  9. Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.
  10. Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.
  11. Sen ancak o zikire/Kur´an´a uyan ve görmediği halde Rahman´dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!
  12. Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız! Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.
  13. Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.
  14. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!"
  15. Kent halkı dedi ki: "Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
  16. Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz."
  17. "Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."
  18. Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır."
  19. Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz."
  20. Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"
  21. "Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."
  22. "Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O´na döndürüleceksiniz."
  23. "O´ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar."
  24. "Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim."
  25. "Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!"
  26. "Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?
  27. Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."
  28. Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
  29. Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
  30. Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
  31. Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik! Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.
  32. Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.
  33. Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.
  34. Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;
  35. Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
  36. Şanı yücedir o Allah´ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.
  37. Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülüverirler.
  38. Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.
  39. Ay´a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları/birtakım evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.
  40. Güneş´in Ay´a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
  41. Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.
  42. Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
  43. Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
  44. Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.
  45. Onlara, "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin!" denildiğinde, hiç aldırmazlar.
  46. Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.
  47. Onlara, "Allah´ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın!" dendiğinde, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: "Allah´ın, dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu."
  48. Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?"
  49. Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
  50. O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
  51. Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
  52. Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman´ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."
  53. Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
  54. O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.
  55. O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.
  56. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
  57. Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.
  58. Rahîm Rab´den bir de sözlü selam!
  59. Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
  60. Ey âdemoğulları! Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?
  61. "Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!" demedim mi?
  62. Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?
  63. Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!
  64. İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!
  65. O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.
  66. Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?
  67. Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
  68. Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?
  69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur´an´dan başka şey değildir;
  70. Diri olanı uyarsın ve gerçeği örten nankörler/inkârcılar aleyhine söz hak olsun diye indirilmiştir.
  71. Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.
  72. O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.
  73. O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
  74. Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah´tan başka ilahlar edindiler.
  75. Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.
  76. Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.
  77. Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
  78. Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?"
  79. De ki: "Onlara hayat verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir."
  80. O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk O´dur.
  82. O, bir şeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir: "Ol!" Artık o, oluverir.
  83. Her şeyin kaynağı/egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O´na döndürüleceksiniz.